GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/518) No.lu Çölyak Hastalığıyla İlgili Farkındalık Yaratılması, Teşhis Aşamasıyla İlgili Önlem Alınması, Sebep ve Sonuçlarının Detaylı Bir Şekilde Araştırılması ve Bu Hususlarda Çözümler Üretilmesi, Ayrıca Bu Hastalığa Maruz Kalan Hastalara Kalıcı Yardımlar Sağlanması Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergenin Ön Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:88
Tarih:04.05.2017

MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genetik bir hastalık olan çölyak hastalığını ve çölyak hastalarının beklentilerini ifade etmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.

Çölyak hastalığı genetik bir hastalık olup ince bağırsağın glüten adlı proteine karşı ömür boyu süren ve kronikleşen alerjisi ve hassasiyetidir. Bu alerji ve hassasiyet kişinin bağışıklık sistemini etkileyip vücutta birçok dengeyi bozarak başka hastalıkların oluşmasına sebep olmakta ve kişinin yaşam kalitesini maalesef kötü etkilemektedir.

Genetik bir hastalık olan çölyak hastalığı kimi zaman doğuştan, kimi zaman da çevresel faktörlerin tetiklemesiyle ileri yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir. Geleneksel beslenme alışkanlıklarımızdan çok olumsuz etkilenen bir hastalıktır. Buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi glüten içeren tahıllar insanların beslenmesinde büyük yer kaplamaktadır.

Sayın milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; genetik bir hastalık olan çölyak geleneksel beslenme alışkanlıklarımızdan çok olumsuz etkilenen bir hastalıktır. Bu hastalığa sahip olmayan vatandaşlarımızın rahatlıkla tüketebildiği glüten içeren ekmek, gofret, makarna hatta çikolata bile çölyak hastalarında çok ciddi rahatsızlıklara neden olmaktadır. Geçtiğimiz gün grubumuzu ziyaret eden çölyak hastaları Milliyetçi Hareket Partisine bu sorunlarını ilettiler. Yaptığımız istişarelerde, birkaç değişiklikle, bu hastalıkla mücadele eden vatandaşlarımızın hayatlarını rahatlıkla kolaylaştırabileceğimize kanaat getirdik. Hükûmetin de az sonra ileteceğimiz önerileri müspet bir şekilde değerlendireceğini düşünüyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, çölyak hastalığıyla ancak özel bir diyetle mücadele edilmektedir. Bilinen tek tedavi biçimi glüten içermeyen gıdaların tüketilmesidir. Aslında çok basit olmasına rağmen, uygulama çeşitli nedenlerden dolayı çok zordur. Bunun için, devlet düzenleyici rolüyle çölyak hastalarına pozitif ayrım uygulamalıdır. Pozitif ayrımdan ne kastediyoruz? Örneğin, küçük bir mevzuat değişikliğiyle, belli metrekarelerin üstündeki marketlerde glütensiz yiyecek reyonları kurulması sağlanmalıdır. Glütensiz gıda üretimini teşvik etmek için vergilerde bir düzenleme yapılmalıdır. Tam sayısı bilinmemekle birlikte, ülkemizde yaklaşık 750 bin çölyak hastası olduğunu hatırlatmak isterim. Beraber yaşadığımız, beraber çalıştığımız ve bu ülke için hizmet eden kardeşlerimizin hayatını kolaylaştıralım.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, daha önce vermiş olduğumuz önergelerde ifade ettiğimiz gibi, beslenme hassasiyetlerinde tüm çölyak hastalarının ve ailelerin yanındayız. Yalnızca Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerimizde bulunan glütensiz yiyeceklerin Anadolu'nun her bir tarafına yayılması şarttır. Biz, büyük bir ülkeyiz Antalya İbradı'dan veya Nevşehir'den çölyak hastası bir çocuğumuza istediği bir çikolatayı sağlayamıyorsak veya makarnayı o kardeşimize ulaştıramıyorsak bu meseleyi hep birlikte çözüme kavuşturmalıyız.

Binlerce yıldır birçok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu, aslında tarım ve hayvancılıkla anıldı. Bugün bizler endüstriyel ziraata geçmek zorundayız. Gıda güvenliği için, genetiği değiştirilmiş organizmaları beslenme zincirimizden kesinlikle uzaklaştırmalıyız. Hükûmet ve devlet vatandaşlarının sağlığından sorumludur, sağlıklı nesiller oluşturmanın en önemli yolu da sağlıklı ve doğru bir beslenmedir. Devlet olarak sahip olduğumuz imkânlarla gıda sektörünü denetlemek ve vatandaşlarımızın taleplerini sağlamak çok kolay.

Bakın, çölyak hastalarının tüketmek zorunda olduğu birkaç glütensiz gıdanın fiyatını sizlerle paylaşmak istiyorum: Bizim 2 liraya aldığımız makarnanın glütensiz olanı 6 lira, 75 kuruşa satılan sıradan bir bisküvinin glütensiz olanı 9 lira, 50 kuruşa aldığımız krakerin çölyak hastalarının tüketebileceği tipi 9 lira ve bunu bulmak da gerçekten hiç kolay değil.

Saygıdeğer milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; gördüğünüz gibi, çölyak hastaları beslenme tarzı itibarıyla önemli bir maliyetle karşı karşıyalar. Sosyal Güvenlik Kurumu, rapor sahibi bu hastalarımız için, yaş gruplarına göre, 78 lira ila 150 lira arasından bir ödeme yapıyor. Allah devletimizden razı olsun ancak bu ödeme günün şartlarına göre çok da uygun değil, düzeltilmesi gerekir. Çölyak hastalarının tükettiği çoğu gıda yurt dışından şu anda ithal edilebiliyor, sıradan gıdalar gibi vergilendirilen glütensiz gıdalar çölyak hastalarının yaşam şartlarını zorlaştırıyor. Bakın, domates fiyatlarının üç kat arttığı andan itibaren, bir haftadır domates fiyatları gündemimizde oysa çölyak hastaları yıllardır her aldıkları için en az üç kat para ödemek zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Sanayi Bakanlıkları ortak bir çalışmayla glütensiz gıdaların ülkemizde üretimini teşvik edecek programları bir an önce hayata geçirmelidirler. Devlet destekleri planlanırken 1 milyona yakın çölyak hastasının ve ailelerinin yaşam şartlarını kolaylaştırmak gayet mümkün. Belki bugün bizler sağlıklıyız ancak bunun yarını da var, bir tedbir almak için başımıza bir musibet gelmesini veya bir hastalığa yakalanmayı beklemeyelim.

Büyük devletler, sağlık sisteminin her bir bileşenini ayakta tutmak için gerçekten büyük çabalar sarf eder. Sağlık sisteminin en önemli parçası da sağlık çalışanlarıdır. Yeri gelmişken ifade etmek isterim, özveriyle gece ve gündüz çalışan sağlık çalışanlarının alamadığı ve beklemediği bazı haklar var, yıpranma payı talebi de bu haklardan biri.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, her söz hakkımızda yıpranma payını dile getirdik, bununla ilgili kanun teklifleri verdik, Sayın Sağlık Bakanlığımıza her 14 Martta ve akabinde yıpranma payı taleplerimizi ifade ettik. Gerek Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, Başbakanları gerekse Sağlık Bakanlarımız bu hakkın verileceği sözünü çeşitli açılışlarda ve toplantılarda ifade ettiler, son olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da sağlık çalışanlarına yıpranma payı hakkını dile getirdi. Umuyoruz ki Sağlık Bakanlığımız, bu konuyla ilgili çalışmaları aradan geçen elli günün ardından neticelendirmek üzeredir, bu konuda da duyumlar almak üzereyiz. Adalet ve Kalkınma Partisinin hem kurucusu olan hem de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın sağlıkçılara verdiği bu yıpranma payını artık gündeme getireceğini düşünüyoruz ve tekrar umuyoruz ki Sağlık Bakanlığımız en kısa zamanda bu konudaki düzenlemeyi hayata geçirecektir.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, sevgili vatandaşlarımız; bu konuyu ısrarla dile getirmemizin sebebi şu: Ben de bir sağlık çalışanıyım ve bu sağlık çalışanları gerçekten bizleri ısrarla aramakta ve yıllardır, yaklaşık on beş yıldır bu isteklerinin bir an önce gerçekleştirilmesi için bu Mecliste bulunan tüm partilere bunları ifade etmektedirler. Aslında tüm partilerimiz de bu konuda hemfikirdir. Ben de umuyorum ki Cumhurbaşkanımızın da talimatıyla bu konu bir an önce Meclise gelir ve bu sağlık çalışanlarımıza bu müjdeyi hep birlikte veririz çünkü bu siyasi bir konu değil, uzun zamandır bekliyorlar. Ben de görüyorum ki tüm partilerin yetkilileri de -biraz önce konuştum- bu konuda hemfikirler. Hatta biraz önce Bakanımız da burada ifade etti, bu konuyu tekrar gündeme getireceğini söyledi. Dolayısıyla, aslında, Meclis olarak da sağlık çalışanlarımıza buradan bir müjde verebiliriz diye düşünüyorum.

Bununla birlikte, darbe girişimi, terör, yurt içi ve yurt dışı kaynakla mücadele ettiğimiz sıkıntılı bir dönemi Allah'ın izniyle geride bırakacağız. Çok şükür, Türk varlığını tehdit eden tüm odaklara hak ettikleri cevabı verebilecek güçlü bir devlete sahibiz. Bizi yıktıklarını düşündükleri anda arkalarında onlarca zırhlı gemi enkazı bırakan devletler tarihten bir kez daha ders çıkarmalılar. Tarih bize "Karamsar olma." diyor; tarih bize "Hiçbir düşmandan korkmana gerek yok." diyor; tarih bize "Düşmanlarına asla ama asla arkanı dönme." diyor. Şimdi biz de Yüksek Seçim Kurulunun da onayladığı referandumun arkasından ülkemizi kalkındırmak ve güvenlik meseleleri başta olmak üzere vatandaşlarımızın huzuru amacıyla çalışmak durumundayız.

Genel Başkanımız ve liderimiz Sayın Devlet Bahçeli geçtiğimiz grup toplantımızda ülkemizin gündemini şu dört başlıkta özetlemiştir:

Birincisi, öncelikli olarak terörle mücadelenin çok etkin, çok acımasız, çok kararlı ve millî güç unsurlarının çok yoğun katılımıyla icrası ve devamı şarttır.

İkincisi, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine istikrar içinde geçebilmek amacıyla uyum yasalarının uzlaşmayla çıkarılması, devlet ve toplum hayatının yeni sisteme bir an önce uyarlanması gerekir.

Üçüncüsü, ilk iki gündem konusuyla eş zamanlı olarak, gecikmiş, ihmale uğramış, vatandaşlarımızın umutla beklediği sosyal ve ekonomik iyileştirmeler ve yapısal reformlar acilen hayata geçirilmelidir.

Dördüncüsü ise dış politikadan kaynaklanan zincirleme açmaz ve kördüğümlerin bir an önce hep birlikte giderilmesi gerekmektedir. Bunun için de hep birlikte saygı ve sevgi içinde çalışmamız gerekir.

Ben burada konuşmama son verirken Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu, çölyak hastaları ve onların yakınlarıyla ilgili beklentileri ifade ettiğimiz bu önergenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde tüm gruplarla birlikte, başta Hükûmetimiz ve muhalefetimiz olmak üzere hep birlikte kabul edilmesi için birlikte toplu bir önerge verildiği için ben hepinize huzurunuzda teşekkür ederim, saygı ve sevgilerimi iletirim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)