GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:93
Tarih:17.05.2017

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 475 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Muhterem heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son yıllarda "yeniden yapılandırma" adı altında çok sayıda yasa tasarısı veya teklifi getiriliyor. Bahse konu teklif ve bazı alacakların yeniden yapılandırılmasının yanı sıra maden, enerji, bankacılık, kamu arazileri, motorlu taşıtlar ve benzeri pek çok farklı alanda farklı kanunları değiştiren düzenlemeler içeren bir torba kanun hüviyeti taşıyor. Torba kanun konusunu daha önce her seferinde usul yönünden eleştirdik. Bu eleştirilerimiz bugün de baki. 40 madde gelip 200 madde çıkan tasarı ve tekliflerin olduğunu biliyoruz. Ancak bu teklif, ocak ayında erteleme düzenlenmesini saymazsak son dokuz ay içinde getirilen ikinci kapsamlı düzenleme. Giderek düzenleme aralıkları sıklaşıyor. Olayları, gelişmeleri sebep göstermek olayı açıklamıyor. Maalesef bu durum vergi adaletini bozuyor; vergi ahlakı ve tahsilatı üzerinde olumsuz etkileri oluyor. Sürekli yapılandırma bekleyen bir mükellef profili oluşuyor. Vergisini zamanında ödeyen mükellefe verilen teşvik zamanında ödemeyene getirilen imkânlardan çok daha sınırlı. Vergisini zamanında ödeyene yüzde 5 indirim -o da belli sınırlar içinde- ancak ödemeyene çok kapsamlı düzenlemeler, otuz altı-altmış ay arası taksitlendirme hakkı. Âdeta vergiyi zamanında ödememek teşvik edilir hâle geliyor.

Usul yönünden: Bu teklif önce Komisyona 5 madde olarak geldi. Sadece 15/6/2016 ile 31/12/2017 tarihleri arasında vergi ve sosyal güvenlik borcu yapılandırması olarak gelmişti ancak sonra genişletildi. Tecil düzenlemeleri ve avantajları ve bu konuda Bakanlar Kuruluna verilen flu ve çok kapsamlı yetkilerle -maden, enerji, bankacılık, kamu arazileri, motorlu taşıtlar gibi bazı alanlar- eklenen düzenlemelerle kapsam bir hayli genişledi; önce 17, sonra 20 madde oldu. Kapsam neredeyse altından kalkılmayacak boyutlara ulaşıyor.

Komisyonda Sayın Bakana ifade etmiştik. Siz bir an önce teklifin yasalaşmasını istiyorsunuz çünkü beklerse kapsamı altından kalkılmayacak boyutlara ulaşır demiştim.

Komisyon görüşmelerinde AKP Grubu ile Hükûmet arasında senkronizasyon problemi vardı.

Burada genel bir vergi düzenlemesi değil, maalesef, yer yer adrese teslim hükümler var. Sadece 75 firmaya özel çözüm var hem de vatandaştan devlet için toplanıp devlete ödenmeyen vergi, ödenmeyen kamu alacakları.

Özellikle tecil konusunda Bakanlar Kuruluna tanınan yetkilerin çok detaylı, somut kriterlerle tanımlanması ve şeffaflıkla uygulanması ihtiyacı var. Komisyon çalışmaları sırasında bir miktar bu konuda düzeltme yapıldı ancak yeterli değil. Burada daha ileri düzenleme yapma ihtiyacı var.

Teklifin gerekçesinde, 15 Temmuz darbe girişiminin ekonomimizde yarattığı olumsuz yansımaların bertaraf edilmesi hususu var. Sadece bu olsa çözme imkânı belki biraz daha kolay olabilir ama yapısal problemler zaten ortada duruyor. Bu sonuç sadece 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı bir sonuç değil, aynı zamanda yapısal problemlerden de kaynaklanıyor. Maalesef böyle bir problemli bir ekonomik ortamda kısa vadeli çözümler ve önlemler problemleri çözmeyeceği gibi derinleşmesine, daha da içinden çıkılmaz hâle gelmesine neden olabilir. Problem çözmeye devam edersiniz ama meseleyi halletmiş olmazsınız. Yapısal unsurlar, mekanizmalar ve uygulamanın birlikte düşünüleceği bir tasavvura ihtiyaç var. Ekonomide, alınan tedbirlerde bir eksen değişikliği gerekiyor. Bu, üretim ekonomisiyle ilgili olmalı. Beklentileri iyi yönetmek gerekiyor. Bu tedbirler, maalesef, ekonomide beklenti yönetimini bozuyor, ekonomik aktörleri rasyonel olmayan yerlere götürüyor, günlük ihtiyaçlarını gidermeye odaklanıyor, uzun vadeli ve stratejik bakmayı unutur hâle geliyor, unutturuluyor. İşine de gelmiyor aslında Hükûmetin. Baktığınız zaman, orta vadeli programdaki hedeflerin hiçbirine -bugün telaffuz edilmeyecek düzeyde- yaklaşılabilmesinin mümkün olmadığını görüyoruz. Esasen ekonomide bir üst akıl da beklememek lazım. Hükûmetin üzerine düşeni ivedilikle yerine getirmesini bekliyoruz.

Biraz önce söyledim, ekonominin üretim bazlı yeni bir eksene oturtulması şart. Vergi sistemi başta olmak üzere, üretim, dış ticaret, enerji, bankacılık, kredi mekanizmaları, kamu bankaları, imar sistemi ve teşvik rejiminde ciddi reformlara ihtiyaç var. Dâhilde işleme rejimi hususunun mutlaka gündeme gelmesi lazım, Türk sanayisini çökertmek üzere. Bu konuda bizlerin öneride bulunabilmesi için en azından şeffaf olarak buradaki datalara, rakamlara ulaşıp, inceleyip, nasıl bu işin içinden çıkabileceğine dair Hükûmete önerilerde bulunabilmemiz gerekli.

Bu alanlarda yapısal tedbirlerin bir an önce devreye sokulması gerekli. Böyle, torbaya eklenen düzenlemeler, maalesef, çözüm olmuyor; sorunu erteliyorsunuz ve büyütüyorsunuz, sıklıklar iki üç senede bir olurken -böyle yapılandırma düzenlemesi getirirken- sonra yıla iniyor, buradaki gibi de ne yapıyor? Yılda iki kere olmaya başlıyor. Bu, problemi çözmüyor, daha derinleştiriyor. Zaten kamu alacaklısı olduğunuz karşı taraf, vatandaş veya şirket bu işi çözebilse, bitirebilse her sefer bunu tekrar, yeniden yapılandırma gibi bir yola gitmezdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomi bir dengeler manzumesi. İç ve dış denge ekonomiyi ayakta tutan iki temel ayak, biri bozulursa diğeri de bozuluyor, ekonomide tek ayak üzerinde fazla mesafe almak mümkün değil. İç denge bozulursa enflasyon da işsizlik de oluyor. Dış denge bozulursa bunun sonucunda cari açık, döviz kurları ve büyümede sıkıntı başlıyor. Bunların hepsi de birbirleriyle karşılıklı etkileşim, ilişki içinde.

Bakıyoruz, ekonomide şu anda bu hastalıkların hepsi nüksetmiş durumda. Büyüme Türkiye'nin ihtiyaçlarının ve potansiyelinin çok gerisinde, yüzde 3 seviyesini aşamıyor. Enflasyon, işsizlik almış başını gitmiş, çift haneli rakamlara oturmuş ve orada yerleşmiş; öyle bir kerelik falan yükselme değil, kalıcı olacağı belli, zaten gözüküyor. İşsizlik oranı 2017 yılı Şubat ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,7 puanlık artışla 12,6 seviyesinde fakat Hükûmet ve açıklayan bürokrasi "Rakamlar nereden Hükûmete pozitiflik, bir artı getirir?" düşüncesiyle neyi söylüyorlar? "Bir ay öncekine göre" diyorlar. Demek ki bu olay hakikaten sıkıntılı. Tarım dışında işsizlik 2,1 puan artmış, yüzde 14,8 olmuş. Genç nüfusta işsizlik oranı 4,7 puanlık artışla yüzde 23,3 olmuş. Tarım dışında benzer. Diğer taraftan Hükûmet tarafından "ekonomimizin en güçlü yanı" olarak ifade edilen mali disiplinden her geçen gün uzaklaşılıyor.

Sayın Bakanım, burada size takılmadan edemeyeceğim. Hakikaten AKP'nin "en başarılı alan" olarak ifade ettiği mali disiplin zaman zaman yurt dışında da övgüler aldığı bir olaydı. Siz bürokratken bu iş çok iyiydi ama Bakan oldunuz, bu iş sıkıntıya düştü Sayın Bakan.

Geçen, Komisyonda da görüştük, biliyorsunuz, geçen Hazine nakit dengesini görüşmüştük. Siz geçmişe yönelik bir şeyler ifade ettiniz ama daha dün, ayın 15'inde ne açıklandı? Siz bütçeyi açıkladınız, bütçe rakamlarını. Biraz da onlara değinmek istiyorum. Hakikaten üzerinde durmak lazım.

Esasen, 2016 yılı Ocak-Nisan döneminde 5,4 milyar TL fazla vermiş bütçe. Şimdi, 2017 Ocak-Nisan döneminde 17,9 milyar TL açık var. İlk dört ayda bütçe dengesindeki bozulma eksi yüzde 430. Şimdi, 2016 yılı Ocak-Nisan döneminde 24,6 milyar TL faiz dışı fazla verilmişken 2017 yılı Ocak-Nisan döneminde 4,2 milyar TL'ye düşmüş. İlk dört ayda faiz dışı bütçe dengesinde bozulma eksi yüzde 83. 2017 yılı Ocak-Nisan döneminde bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9 oranında artmış. Ancak bütçe giderleri yüzde 22,5 Sayın Bakan.

Nisan ayı bütçe gerçekleşmeleri, maalesef, bütçe dengelerinin hızla bozulmakta olduğunu gösteriyor. Siz, hakikaten, bürokratken bunu sıkıyormuşsunuz. Bunda da kısmen haklılık payı -tamamen demeyeyim ama- var. Maalesef, şu anda bu işlerin iyi gitmediğini gösteren bir sonuç var. Sorunun vergi affı ve yapılandırma gibi kısa vadeli geçici tedbirlerle çözülemeyeceği, bu yönüyle vergi sisteminde ve kamu maliyesinde yapısal reform ihtiyacının baş gösterdiği aşikârdır.

Kamu mali disiplininin yanı sıra, vatandaşı ve şirketleri vergi ödeyemez hâle getiren sorunları bulup çözmek gerekir. Ben bu konuda samimi olduğunuza inanıyorum ama çaresiz kaldığınızı düşünmek istemiyorum çünkü vergi sistemi bozuk ve adaletsiz. Kayıt dışı önlenemiyor, bilakis teşvik ediliyor. Vergi tahakkuk tahsilat oranları pek iyi değil ÖTV ve KDV dışında. Türkiye'de kazançtan alınan vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 30'lar civarında seyrediyor. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 70'i tüketim ve işlemler üzerinden alınan vergiler. Bu durum vergi adaleti bakımından çok sorunlu bir durum arz ediyor. Vergi belli sektörlerin, kesimlerin ve harcamaların üzerine yüklenmiş durumda. Bazı sektörlerde ekonomik faaliyetleri zafiyete uğratacak noktaya gelmiş vaziyette. Sonra da sürekli aflar ve yapılandırmalar çıkarmak zorunda kalıyorsunuz. Üstelik bu şeklide tahsilat da yapılamıyor. Otuz altı-altmış ay vadeye yayıyorsunuz.

Bakınız, üst üste çıkarılan af ve yapılandırma düzenlemelerinin vergi ve sosyal güvenlik prim tahsilatlarını kayda değer bir şekilde artırmadığı, tahakkuk tahsilat oranlarını da öyle yükseltmediği görülüyor. Tahakkuk tahsilat oranları 2001'de yüzde 91,4; 2004'te 93 seviyesinde; onca yapılandırmaya rağmen biraz gerileme var. Maliye Bakanlığı verilerine göre Temmuz 2016'da çıkarılan 6736 sayılı Yapılandırma Kanunu kapsamındaki alacak asılları toplamı 158,4 milyar TL. Bahse konu kanun kapsamında yapılandırılan alacaklar ise toplan 77,4 milyar TL olmuş. Özetle, yapılandırma kapsamına giren borcun yalnızca yüzde 48,7'lik kısmı ancak yapılandırılabilmiş. Bahse konu yapılandırmalardan elde edilen tahsilat ise 9,1 milyar TL yani yapılan tahsilatın yapılandırılan borca oranı ise hâlihazırda düşük bir seviyede.

Diğer taraftan, yeni kanun teklifi kapsamına giren alacak asıllarının 6736 sayılı Kanun'a göre yapılandırılmamış alacak aslı olan 81 milyar TL de ilave edildiğinde toplam 135 milyar TL olarak beklendiği Maliye Bakanlığı tarafından Komisyona sunulan bilgilerde yer alıyor. Bu kapsamda, dokuz ay arayla iki yapılandırma kanunu çıkartılmasına rağmen alacak asılları toplamında anlamlı hiçbir azalmanın olmadığı ortaya çıkıyor. Yapılandırmada deyim yerindeyse patinaj yapıyoruz. Buradan da görüldüğü üzere, af ve yapılandırma gibi bütçe disiplinini tehdit eden kısa vadeli geçici rahatlama sağlamaya yönelik tedbirlerden ziyade ekonomideki yapısal sıkıntılara çare olacak tedbirlerin uygulanma ihtiyacı bulunmakta.

Son olarak, yapılandırılan borçların önemli bir kısmı bankacılık sistemi üzerinden ödeniyor. Kredi ve kartlarla bankacılık sisteminde yaratılan kaynakların, kredilerin tüketime, yatırıma, üretime gitmesi gerekirken devletin kasasına geri dönüyor borçlanmalarla. Bir anlamda piyasadan parayı geri çekiyorsunuz, bir yandan da Merkez Bankası piyasada likiditeyi artıran yeni enstrümanlar geliştirmeye çalışıyor, mesela banka senetleri sistemi tartışılıyor. Bu işler birbiriyle çelişmiyor mu?

Türkiye ekonomisinin sorunları ağırlaşarak devam ediyor. Artan jeopolitik riskler, büyüme ve yatırımlardaki sıkıntılı durum, düşüş; döviz kurlarındaki hızlı yükseliş, işsizlik ve enflasyondaki hızlı yükselme, özel sektör ve kamu kesiminin yükselen dış borçları, giderek bozulmakta olan bütçe dengeleri, ekonominin artan kısa vadeli dış finansman ihtiyacı, cari açığın yeterince azaltılmaması ve finansmanının güçleşmesi, turizm ve ihracat gelirlerinin artırılamaması önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisinde ciddi adımlar atılması gereğini ortaya çıkarıyor.

Referandum sonrasında ülkemiz üzerinde belirsizlik ve risk algılarının dağılmaya başladığı ifade edilse de siyasette ve ekonomide normalleşmeyi sağlayacak bir siyasi ve ekonomik iklimin bir an önce oluşturulması gerekir. Şüphesiz, salt içerideki gelişmeler değil dış dünyada ve bölgemizde yaşanmakta olan gelişmelerin seyri de önem taşımaktadır. Dış koşullarda hareket dinamiklerinin değişiyor olması, dünya ekonomisinde kartların yeniden dağıtıldığı, ilişkilerin yeniden tanımlandığı, buna uygun ortaklıkların şekillendiği yeni bir döneme doğru hareket edildiğini gösteriyor. Türkiye, dünya ekonomisindeki bu dinamikleri de dikkate alarak güçlü bir aktör olarak yoluna devam etme mecburiyetinde. Asgari müştereklerde şeffaf olarak bilgilerin muhalefetle paylaşılması, kamuoyuyla paylaşılması yeni çalışmalara baz teşkil edecek görüşlerin ortaya çıkması açısından önemli.

Burada şunu ifade etmek istiyorum: Kanun teklifini genel olarak desteklemekle birlikte, usul yönünden ve muhalefet şerhimizde ifade ettiğimiz hususlar nedeniyle eleştirilerimiz ve maddelere yönelik yaklaşım farklılıklarımız çerçevesinde bazı kısımlarına da muhalefet ediyoruz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayhan.