| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 18.05.2017 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık yirmi beş gün önce bu ülkede çocuk bayramı kutlandı, yarın ise gençlik bayramı kutlanacak. Ancak ülkede çocukların ve gençlerin bugün sahip oldukları psikoloji, yaşam akışları ve geleceğe dair umut ve kaygıları arasındaki kıyas, ülkeyi yönetenler tarafından çocuk ve gençlere nelerin verildiği açısından önemli bir karine olacaktır.
Şöyle ki: Şimdi benden önce konuşan sayın hatip Erkan Bey, rakamlar üzerinden konuşmamak gerektiğini ifade etti ama sunumunu rakamlar üzerine kurguladı. Ben de açık bir şey soruyorum: 2002'de AKP iktidara geldiğinden beri -özellikle de son yedi sekiz yılda- gençlerin gelecek umutları güçleniyor mu, zayıflıyor mu; işsizlik artıyor mu, azalıyor mu? Kişi başına düşen millî gelir son üç yılda hangi eğilimi gösteriyor? 2002'den beri suç oranları artıyor mu, azalıyor mu; intiharlar artıyor mu, azalıyor mu? Yine tutuklu ve hükümlü sayıları çocuk ve gençler açısından artıyor mu, azalıyor mu? Biraz önce görüşülen ve AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedilen taciz, tecavüz, şiddet olayları artıyor mu, azalıyor mu? Rakamsal bazda da söylemiyorum, nüfusa oranla bariz bir artış gösteriyor. Buradan hareketle biz gençlerimize daha iyi ilim, daha iyi irfan, daha iyi bir gelecek, daha iyi bir iş öneremiyoruz.
Bakın, son bir ayda Başbakanın, Cumhurbaşkanının, bakanların söylemleri üzerinden söyleyeyim: Gençlerimize idam vadediyoruz; gençlerimize, daha yeni cezaevlerinin yapılması ve bu projelerden övünç duyan bir politika vadediyoruz.
Hani, bir buçuk yıl önce vefat eden sevgili Gülten Akın, 1980 darbesi zihniyetiyle yaşı büyütülüp idam edilen Erdal Eren için, toplumun duygusunu yansıtan o şiirinde diyordu ki:
"Büyü de büyü,
Büyü de baban sana
Yokluklar alacak, acılar alacak
Büyü de büyü, baban sana
Bitmez işsizlikler, açlıklar alacak
Büyü de büyü, baban sana
Baskılar, işkenceler alacak
Kelepçeler, gözaltılar, işkenceler alacak
Büyü de büyüyüp on yedine geldiğinde
Büyü de baban sana
İdamlar alacak."
Biz, cezaevleri, artan işkence oranları, artan gözaltı, tutuklama ve hükümlülük sayıları üzerinden bir çocukluk ve gençlik ve onların geleceğe dair umutlarını kıran bir toplumsal yapı oluşturduk. Burada herhâlde on beş yıldır bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundan azade gelişen bir durum söz konusu değildir. Yine, biz, bunların yerine özgür düşünen, özgür karar alabilen, üniversiteyi okuduktan sonra işsiz kalıp kalmama kaygısı taşımayan; diplomasını bitirdikten sonra bitmez tükenmez sınavlar, mülakatlar, tarafgirlik ve siyasi sorular üzerinden yandaşlık veya karşıtlık denklemi üzerine kurgulanmamış bir gençlik arzuluyoruz. Bu ülkenin, bu iktidarın politikalarıyla gençlerin özlemlerini, umutlarını kıran bir hattı hak etmediğini düşünüyoruz.
Şimdi, bugünkü en önemli hususlardan biri: Özellikle iktidar gibi düşünmeyenlerin, iktidar gibi konuşmayanların, iktidar gibi siyaset yapmayanların, hele hele ona karşıt bir noktada durup siyaset yapanların, düşünce suçlularının, akademisyenlerin, yazarların, çizerlerin, siyasetçilerin tutuklu ve hükümlü olduğu bir ülkeye dönüştük biz. Yargı siyasaldır dediğimizde hop oturup hop kalmak yerine, aynayı kendimize tutup bunun üzerinden bir sorgulamaya gitmemizin ülkenin geleceği açısından daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz. Israrla dile getireceğiz; partimize dönük geliştirilen operasyonların, gözaltıların, tutuklamaların, bağımsız ve tarafsız yargının bir ürünü olarak değil siyasi iktidarın sopası hâline getirilmiş bir yargının eseri olduğunu ısrarla söyleyeceğiz. Eğer bu eleştirilerimizden kurtulmak istiyorsanız, eğer bu ülkede gerçekten hukukun üstünlüğünü hâkim kılmak istiyorsanız ivedi olarak bu hukuki ve idari garabete son vermeniz gerekiyor. Birazdan örnekler vereceğim ve kendi yorumlarımı katmadan söyleyeceğim.
Geçen hafta cuma günü Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ın 96 fezlekesinden biri Urfa'nın Viranşehir ilçesinde görülüyor. Az biraz hukuktan anlayan, hukukçu olmaya gerek yok... "Yüz yüzelik" ilkesi, yargılama salonunda hazır bulunma ilkesi evrensel bir haktır. Eş Genel Başkanımız, 96 fezlekeden 40'a yakınına bulunduğu cezaevinden SEGBİS'le katılmış, bunun sağlıklı yargılama koşulları üretemediği saikiyle bütün mahkemelerde hazır bulunma ve idarenin de bunu, bu ihtiyacını karşılama sorumluluğu olduğunu söylemiş.
Bakın, Viranşehir'deki mahkeme, hemen mahkemede ifade almama, avukatları konuşturmadan mahkemede bulunma talebine diyor ki: "Sürüncemede bırakma niyeti var." diye "Bu talebin reddine..." Şimdi, düşünün, bir siyasi partinin genel başkanı, bu Parlamentonun üyesi mahkemede hazır bulunmayı talep edecek, "Sürüncemede bırakma niyeti var..." Şimdi, mahkemelerde iddianameleri hazırlayan savcılar mıdır, falcılar mıdır? Mahkemede o dosyaları yürüten hâkimler midir, müneccimler midir? Evrensel hukuk ilkeleri üzerinden mi yargı işler, yoksa niyet okumalar üzerinden mi işler?
Bir diğer husus: Bakın, az önce okudum, yine ısrarla okumaya devam edeceğim. Bugün, Bursa'da sekiz aydır tutuklu bulunan il, ilçe yöneticilerimizin duruşması var, şu saatlerde hâlâ devam ediyor. Ben iddianameden okuyorum; yanlışlıkla, 420 sayfa şişirilerek hazırlanmış iddianamenin 317'nci sayfasından; diyor ki: "Bir kadın örgütü olan KJA'nın Bursa sayfasında kahvaltıdan foto paylaşımı var. Bir kahvaltı yapacaklar, kahvaltının davetiyesi 10 TL'dir." Bakın, polis fezlekesinden alıyorum. Ne diyor? "Biz 'Bu 10 TL'yle örgüte yardım ediyorlar.' diyeceğiz, buradan işlem yapacağız." Devam ediyor: "Ceylan ve Mediha..." Biri Yıldırım, biri Yenişehir ilçe yöneticilerimiz. "...kendi Face'lerinde paylaştı. Ortak bir tespit yapacağız, ikisine de ekleyeceğiz. Davetiye satışla ilgili görüşmeleri var, önemli. Bir de bunu 'terör finansmanı' filan üfleriz, Gazi abinin dediği gibi." İşte, üfleme üzerine kurulu, müneccimlik üzerine kurulu, şişirilmiş, üfürülmüş dosyalarla partimize dönük siyasi soykırım operasyonları yürütülmektedir. Bu yönüyle iktidarın bu siyasi operasyonlarla ilgisinin olmadığını birazdan farklı örneklerle vermeye devam edeceğim.
Bakın, şu, bizim Eş Genel Başkanımızın on yıllık milletvekilliğinin fezleke grafiği. Çatışmaların olmadığı dönemde fezleke yok ama özellikle çatışmaların, siyasi iktidar tarafından şiddet ve güvenlikçi politikaların egemen kılındığı dönemlerde fezleke sayıları artıyor.
Bir diğer husus, şunu söyleyelim: Bakın, Cumhurbaşkanı 20 Mayıs darbesi yapılmadan önce... İki gün sonra 20 Mayıs darbesinin yıl dönümü. Bu Parlamento bir darbe yaptı siyasete, "dokunulmazlıkların kaldırılması" adı altında bu Parlamento bir darbe yaptı. 11 Nisan 2016 günü yani dokunulmazlıklar kaldırılmadan kırk gün önceye kadar bu Parlamentodaki fezleke sayısı sadece 182 ama dokunulmazlığın kaldırılması talimatını Cumhurbaşkanı verdi, bunu açık beyan etti, ondan sonra süreç başladı. Anayasa Komisyonunda başladıktan sonra fezleke sayısı tam 3 kat artarak 510'a çıkıyor. 2001 devalüasyonunda bile dolar bu kadar artmadı ya, düşünün.
Birkaç örneği vermeye devam edeyim Eş Genel Başkanımızla ilgili: Sayın Selahattin Demirtaş 12 Eylül 2010 tarihinde konuşma yapıyor, fezleke Ocak 2016'da düzenleniyor, tam beş yıl üç ay sonra düzenleniyor. Yine, 8 Nisan 2011'de konuşma yapıyor, fezleke 6 Ekim 2015'te düzenleniyor, beş yıl sonra. 18 Eylül 2011 tarihinde konuşma yapıyor, fezleke tam dört yıl dört ay sonra düzenleniyor. Zamanın ruhuna göre değişen yargının iktidarın sopası olarak muhalifler üzerinde kullanıldığı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Yargının iktidarın sopası olarak kullanıldığı; hâkim ve yargıçların, burada belirttiğim üzere, üflemelerle, üfürük dosyalar hazırladığı, savcı ve hâkimlerin ise AKP'nin siyasi militanı gibi davranmaya devam ettiği yargıyla siz övünebiliyorsanız övünün. Biz böyle, bu kadar siyasallaşmış, bütün uluslararası arenada tartışmalı hâle gelmiş, tarafsızlığı, bağımsızlığı tartışılan bu yargıyla övünmüyoruz, kendi ülkem adına, bilakis utanç duyuyorum diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)