GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:94
Tarih:18.05.2017

HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir buçuk yıl Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışmış bir milletvekili olarak söyleyeyim, bu süre içerisine iki af sığdırıldı, alacaklar yeniden yapılandırıldı. Bugün, alacakların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili getirilen bir yasa tasarısı, torba yasa tasarısı on ay aradan sonra geliyor. On ay önce de sözüm ona son vergi affı, son borç affı veya borçların yapılandırılması yasa tasarısı buraya gelmişti. Dün Sayın Maliye Bakanı burada "Ben Bakan olarak söylüyorum, bu son olacak." demişti. Bu sonun kaç aylık bir hükmümün olduğunu eğer burada bulunursak hep birlikte tecrübe etmiş olacağız.

Bir ülkede insanlar vergilerini ve borçlarını neden ödeyemezler? Bir ülkede insanlar kişiye, kuruma ya da devlete olan yükümlülüklerini neden yerine getiremezler? Türkiye'deki profile baktığımızda çok farklı gerekçelerin olduğunu ifade etmek isterim. Birincisi, gerçekten gelir düzeyinin ciddi anlamda düşmesi, gerek açlık gerek yoksulluk sınırının çok ciddi boyutlara ulaşmış olması; son iki yıllık çatışmalı ortamdan sonra insanların ya işini kaybetmesi ya da işini kaybetmeyenlerin alım gücünün düşmüş olması genel siyasi ve politik hakla ilgilidir.

Burada bilmemiz gereken önemli hususlardan biri de şudur: Yoksul halk devlete ve kurumlara olan yükümlülüğünü önemli oranda yerine getirirken buna mukabil özellikle büyük şirketlerin ve holdinglerin borçlarının yapılandırılması tasarısıyla karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim. Emekçi, bütün alışverişini bir tüketici olarak esnafla temas ettiği ilk anda öder, vergisini dükkândan çıktığında ödemiş olarak çıkar, araba, konut alıyorsa tapusunu ya da araba ruhsatını aldığında vergisini ödemiş olur, aynı gelir vergisi gibi. Sabit gelirli emekçi, bir taşeron işçisi maaşını, bordrosunu aldığında maaşının yani gelirinin borcunu ödemiş olarak arta kalan bölümü alır. Oysa holdingler açısından durum böyle değildir. Bakın, 2017'nin ilk dört ayıyla ilgili olarak Maliye Bakanlığının verileri üzerinden bazı rakamları dile getireceğim: 2017 Nisanında 71,2 milyar katma değer vergisi tahakkuk ediliyor yani 71,2 milyar, eski deyimle 71,2 katrilyon KDV tahakkuku var. Peki, buna karşılık tahsilat nedir? Tahsilat ise 17,5 milyar. Yani, tüketici, yoksul halk, emekçi dükkâna, çarşıya, pazara, esnafa, tapuya veya otomobil almaya gittiğinde 71 milyar vergiyi ödemiş ama bunun devletin kasasına aktarımı sadece yüzde 25'le sınırlı kalmıştır. 53,3 milyar, palazlanmış olan büyük şirketlerin, büyük esnafın ve holdinglerin kasasında kalıyor. Çünkü, tahakkuk edilmesi demek alışveriş esnasında katma değer vergisinin alınmış olması, tahsil ise devlete aktarımıdır. Şimdi biz soruyoruz: Giyimde, gıdada, bütün mal ve hizmetlerin alımında; konutta, arabada, ekmekte, tişörtte, gömlekte, kravatta, ayakkabıda anında vergisini ödersiniz, KDV'sini ödersiniz ve bu ilk dört ayda 71,2 milyar. Peki, esnaf bunu aldı da 17,5 milyarını aktarıyor devletin kasasına, geri kalan 53,3 milyarı nerede, bunu soruyoruz. Ya, değilse biz mal ve hizmetimizi aldığımızda vergi ödememezlik yapmıyoruz. Temel açmaz buradadır. Burada yoksul, emekçi, dar gelirli olan devlete olan yükümlülüğünü önemli ölçüde yerine getirmektedir ama buna karşılık, devlete iletmek üzere halktan alınmış olan vergiler, büyük esnafsa...

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, bir saniye efendim.

Sayın milletvekilleri, bekledim ama oradaki kahkahalar buraya kadar geliyor, lütfen efendim.

Devam ediniz Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sadece KDV'de mi? Değil. Bunun yanı sıra, bakın, faiz pay ve cezalarda tahakkuk ile tahsil arasındaki oran sadece 6,8'dir. Para cezalarında tahakkuk edilenin sadece 1,6'sı tahsil ediliyor. Trafik cezalarında tahakkuk edilenin sadece yüzde 10,2'si tahsil ediliyor. Bu ülke ile devlet arasındaki ilişkide ciddi bir problem vardır. Ülkedeki yurttaşların devletle olan güven problemi, devlete olan gelir ve gider arasındaki yükümlülüğünü yerine getirmesi... Belediyeye, vergi dairesine, farklı kurumlara ödemeler konusunda, halkımız yoksullaştığı için -ki bu önemli bir sebeptir- vergi ödeme güçlüğü çekiyor, ceza ödeme güçlüğü çekiyor. İkincisi ise devletle sağlıklı aidiyet ve sahiplenme ilişkisi kuramamış yurttaşın devlete karşı veya yaşamsal yükümlülüğünü yerine getirememekten kaynaklı problemi, bir sistem problemidir.

Buradan hareketle bilmemiz gereken önemli hususlardan biri de şu ki: Özellikle ekonomik gidişatın kötüye gitmesi. Örneğin, işsizlik oranının son kırk yılın en yüksek rakamlarına ulaşmış olması. Memlekette işsizlik oranı yüzde 13 ama bu, gençler arasındaki işsizlik oranı ise yüzde 25'e varmış. Her 4 gencimizden biri işsizdir. Son iki, iki buçuk yılda ülkede güvenlikçi politikaların ve çatışmalı ortamın esas alınmasından sonra -deyim yerindeyse- içte ve dışta çatışmacı bir politik hattın iktidar tarafından öncelenmesinden kaynaklı olarak ülkede ekonomik gidişat bozulmuş, ülkenin iki yakası bir araya gelememiş ve ülke can olarak kaybetmiş, mal olarak kaybetmiş, ahlaki değer yargıları dejenere olmuş, suç oranları artmış, vergilerde, bankalarda takibe düşen sayı ve oran artmış, derken enflasyon yükselmiş, döviz kurları tutturulamamış; ondan sonra, ekonomide başarılı olma hikâyeleri anlatılacak burada. Özellikle son iki yılda kötüye doğru giden ekonomik ve sosyal verilerin, rakamların daha kötüye doğru seyretmesi kaygısını taşıyoruz. Bu ülkenin ihtiyaç duyduğu temel meselenin bir barış iklimine yeniden geri dönülmesi olduğunu, savaş ortamının bir kara delik gibi bu ülkedeki canı, malı, ahlakı, vicdanı, kardeşliği, eşitliği, aidiyet ve sahiplenme duygusunu zayıflatmaktan başka hiçbir şeye hizmet etmediğini ifade etmek isterim. Hem canımızı kaybedeceğiz hem malımızı kaybedeceğiz hem açlıkla boğuşacağız hem devlete ve kurumlara, kişilere karşı, gerçek kişilere karşı borç ve yükümlülüklerimizi yerine getiremeyeceğiz, çoluk çocuğumuzun rızkını eve götüremeyeceğiz, onlara karşı mahcup olacağız, eşe dosta karşı mahcup olacağız, devlete karşı yükümlülüğünü yerine getiremeyen bir toplum profiline sahip olacağız. Bu, içte ve dışta ciddi bir imaj ve itibar erozyonunun ta kendisidir. Bu sebeple ekonomik olarak toparlanmanın yolunun ciddi bir demokratikleşme, ciddi bir eşitlik, ciddi bir kardeşlik, ciddi bir hukuk üstünlüğü ve ciddi bir müesses nizam gerçekliğiyle alakalı olduğunu unutmayalım. Öbür türlü, savaş her şeyi alıp götürecektir, içte ve dışta son iki yıldır izlenen politikaların daha iki yılda bizi buraya getirdiğini, içte ve dışta yaşamış olduğumuz ekonomik sıkıntıların katlanarak artmasına da hizmet edeceğini, üzülerek, bir tespit anlamında değil, yaşanmışlık üzerinden ifade etmek isterim.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)