| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 95 |
| Tarih: | 23.05.2017 |
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekran başında bizleri izleyen değerli yurttaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çocuk istismarlarının araştırılmasıyla ilgili olarak verilmiş olan önerge hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle son günlerdeki verilere bir göz atmak gerekiyor. Resmî rakamlara göre, Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğünün yayınladığı 2016 yılı verilerine göre cinsel suçların artmış olduğunu ve cezaların ise azalmış olduğunu görüyoruz. 2006 yılında yani bundan on yıl önce, bu suçları işleyenlere yönelik toplam 5.243 karar verilmişken bu sayı on yıl sonra yani 2016 yılında 13.347'ye yükselmiş. Bu gösteriyor ki cinsel suçlarla ilgili davalar neredeyse üç kat artmış durumda. Son üç yıllık dönemde cinsel taciz suçlarında verilen kararlarda artış yaşanırken mahkûmiyet sayılarında da azalma olduğunu görüyoruz yani bir nevi cezasızlık uygulamasının bir politika olarak hayata geçtiğini verilere dayanarak söyleyebiliriz. 2007'de cinsel suçlarla ilgili mahkûmiyet kararı yüzde 47,7 iken 2016'da dava açılmış olmasına rağmen mahkûmiyet kararlarının yüzde 36,5'e düştüğünü görüyoruz. Ve biraz önce söylenen, hepimizin basından takip ettiği son günlerde, sadece açığa çıkmış olan Batman'daki, Van Erciş'teki, Kınalıada'daki, Siirt Pervari'deki olaylar ve daha açığa çıkmayan maalesef biz belki burada konuşurken ülkenin dört bir yanında devam eden istismar vakaları...
Evet değerli milletvekilleri, geçen sene burada cinsel istismar ve diğer istismarlarla ilgili olarak önleme konusunda araştırma yapmak üzere bir komisyon kuruldu. Ben de bu Komisyonun üyesiydim. 21 Nisan 2016'da çalışmalara başladı ve Ekim 2016'da raporunu yazdı. Bu raporun sonuç itibarıyla uygulamaya bir yansımasının olmadığını biraz önce anlattığımız bu günlük olaylar da ortaya çıkarıyor.
Şimdi, bu konuda yapılmış çalışmaları aslında sizlere göstermek istiyorum. Daha önce Lanzarote Sözleşmesi milletvekillerine bir bilgi olarak, rapor hâline getirilip dağıtıldı. 2013 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı hazırladı. Bunun şu anda yürürlükte olması, hatta süresinin bitiyor olması gerekiyordu fakat bunun içindeki hiçbir eylemin hayata geçmediğini bugün burada yapmak zorunda kaldığımız konuşmadan dolayı biliyoruz. Yine, iki bakanlığın ve birçok kurumun hazırladığı Çocuk Koruma Hizmetlerinde Koordinasyon Strateji Belgesi 2014 yılında hazırlanmış fakat biz bugün hâlâ burada, çocuk istismarlarını önlemek için neler yapılmalı diye araştırma komisyonu kurulmasını maalesef konuşmak zorunda kalıyoruz.
Peki, bu Komisyonda ne oldu değerli milletvekilleri, öncelikle kısaca onu söyleyeyim. Yani, iktidar partisinden hatip arkadaş çıkarsa herhâlde anlatacaktır, işte, "Birçok güzel çalışmalar yaptık. Cezaevlerine gittik. Rapor hazırladık." O rapor da burada. Hatta bizi de muhtemelen eleştirecektir, daha önceki konuşmalarda da bunu yaşadık. Ama sonuca bakmalı değerli milletvekilleri, bu raporun içerisinde "Sonuç" kısmında özet olarak 87 madde olarak yer alan önlemlerden tek bir tanesi, en azından ilk maddesinde yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulması önerilen ve bütün parti gruplarının da kabul ettiği daimî bir çocuk hakları komisyonu kurulmuş mudur? Kurulmamıştır, maalesef kurulmamıştır. Demek ki kalın kalın raporlar yazmak bir işe yaramıyor, önce zihniyeti değiştirmek gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu Komisyon çalışırken üstünkörü, evet, katkı sunduğumuz değerli çalışmalar da yapıldı ama maalesef bizi bir cezaevine götürdüler, dediler ki: "İşte istismarları önlemek için böyle bir cezaevi yaptık." Sincan Cezaevi. Evet, örnek bir cezaevi ama Türkiye'de bundan 3 tane var. Ülkenin birçok yerindeki cezaevinde koğuş sistemi var ve çocuklar her gün buralarda maalesef istismar ediliyorlar. O cezaevlerine ilişkin ziyaret talebimiz kabul edilmedi.
Bugün, maalesef, belki kısmen açığa çıkıyor ama çoğunlukla çıkmıyor, mülteci kamplarında çocukların yoğun bir şekilde istismara uğradığını biliyoruz ve "Bir mülteci kampını ziyaret edelim." dediğimizde maalesef karşılık bulmadı.
"Öneriler" kısmını -hepinize dağıtılmıştır değerli milletvekilleri- okursanız görürsünüz ki daha çok, aslında, Millî Eğitim Bakanlığında karşılaşılan bu sorunlarla ilgili iki cümlelik bir ifade var ve "MEB'le ilgili mevzuatta değişiklik yapılması gerekir." deniyor, ayrıntılara maalesef girilmiyor ve önerilerin birçoğu sadece cezai yaptırımlarla ilgili. Önlemek için, bu korkunç olayların yaşanmaması için ve önlemek amacıyla ne yapılması gerekir, buna dair kapsamlı, etkili öneriler maalesef az. Onlar da zaten, söylediğim gibi, hayata geçirilmiş değil.
Çok söyledik. O günden beri her gün yine yurtlarda yaşanan istismar vakaları, yangın vakaları, çocuklarla ilgili ekonomik, fiziki, duygusal, cinsel istismarlar yoğun bir şekilde devam ediyor ve bazı konular maalesef iktidarın hiçbir şekilde gündeminde değil. Örneğin, o çalışmalar sırasında gördük ki 16 yaşın altındaki çocukların çalışması mevzuata göre yasak olduğu için 15 yaş ve altındaki çocuklarla ilgili ekonomik istismar bakımından tek bir veri maalesef hiçbir kaynakta ve resmî kurumlarda yok. Bizler biliyoruz ki özellikle tarım sektöründe ve diğer alanlarda çocuk işçiler hem ekonomik anlamda hem cinsel anlamda istismara uğruyorlar. Ama önlemek için önce elimizde veri olması gerekir. Maalesef bu veriler dahi yok.
Yine, bu çalışmalar esnasında bütün uzmanların bize -evet, Komisyon raporunu açıp tutanaklarını okursanız değerli milletvekilleri, her biriniz görürsünüz- "18 yaş altındaki evliliklerin yasaklanması gerekir ve bunun bir yaptırıma bağlanması ve velilerin de bu kapsama alınması ve tabii ki bilinçlendirilmesi gerekir." demelerine rağmen, raporun "öneriler" kısmında sadece bilgilendirmeyle yetinilmiş ve herhangi bir yaptırım veya kanuni düzenleme getirilmemiştir.
Yine, 4+4+4 eğitim sistemi neticesinde okullaşma oranı düşen kız çocuklarımızla ilgili önlemler alınması gerekiyor. Kesintisiz ve zorunlu on iki yıl kız çocuklarının, tabii, özellikle eğitiminin takibi gerekirken bu konuda hiçbir çalışma maalesef yapılmıyor.
Tam tersine, bu rapor yayımlandıktan sonra ne oldu değerli milletvekili arkadaşlar? Maalesef çocukları istismar eden, tecavüz eden birtakım kişiler -tırnak içinde söylüyorum- mağdur sıfatıyla karşımıza çıkarılıp bir gece yarısı önergesiyle bunlara af çıkarılmaya çalışıldı ve o yasa içerisinde Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği madde düzenlenirken, çocuklarla ilgili önerilerde değişiklikler yapılabilecekken tam tersine çocuklar daha fazla mağdur edilsin diye bir af yasası çıkarılmaya çalışıldı.
Değerli milletvekilleri, geçen her saniye, her dakika bu ülkenin bir yerlerinde minicik bedenler, ruhlar istismara uğruyor ve bu güzel çocuklarımızın bundan sonraki bütün hayatı kararıyor, ruhları örseleniyor. Gerekli tedbirleri almakla görevli olan, bu istismarları önleyecek olan, en azından azaltacak olan bizleriz. Her bir çocuğun vebali bizim boynumuzdadır ve ben bu vebali taşımak istemiyorum. Gelin, siyasi görüşlerimizi bir tarafa bırakarak çocuklarımız için, memleketin her bir köşesinde içlerinden sessizce çığlık atan bu çocuklarımız için birlikte, etkili ama gerçekçi ama sonuç alınabilen ama samimiyetle hayata geçirilebilecek çözümler nelerdir, bunu araştıralım ve hayata geçirelim diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kayışoğlu.