| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 30.05.2017 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye çay piyasasının yabancı tekellerin eline geçmesinin araştırılmasına ilişkin araştırma önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinize saygılar sunarım.
Öncelikle, değerlendirmelerime geçmeden önce, on bir ayın sultanı ramazanı idrak ediyoruz. Ramazan ayının ülkemiz ve milletimiz için birlik, beraberlik getirmesi, bolluk, bereket getirmesi, sağlık, huzur getirmesini temenni ediyorum.
Ayrıca, İstanbul'un fethinin 564'üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Büyük Türk Hakanı Fatih Sultan Mehmet Han'ı, fethin manevi lideri Akşemseddin'i ve bu fetih esnasında şehit olanları, gazi olanları da rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, çay deyince akla Karadeniz geliyor. Önce, çok kısa bir şekilde, Karadeniz'de hayat nasıl, Karadeniz insanının sıkıntıları nelerdir, Karadeniz ekonomisi nasıldır onunla ilgili çok kısa bir değerlendirme yapacağım, ondan sonra çayla ilgili değerlendirmelerime geçeceğim.
Öncelikle şunu ifade etmem gerekir ki TÜİK'in rakamları her ne kadar çok fazla güvenilir gibi gelmese de bana, Karadeniz ciddi ölçüde göç veriyor. Niye güvenilir değil diyeceğim çünkü bu çay üretiminin yapıldığı... Tabii, Rize başta olmak üzere, 5 tane ilimizde özellikle çay var: Artvin, Giresun, Ordu, Rize, Trabzon. Şimdi, 2014-2015 yılında çay üretiminin yapıldığı 5 tane ilden 3 tanesinde nüfus artış hızı negatif: Artvin'de binde eksi 7,7; Giresun'da binde eksi 7,7; Rize'de binde eksi 2,4; nüfus artışı yok, nüfus gerilemiş, azalmış; Ordu'da binde 6,4 artmış, Trabzon'da binde 2,1 atmış. Artan illerde, 2 il de Türkiye ortalamasının yarısının da altında ama 3 tanesinde de azalma var, nüfus artışı yok, azalması var. 2015-2016'ya geldiğimizdeyse rakamlar, bir anda yine bir tane negatif olmakla birlikte, bu sefer de yüksek artış hızlarına geçiyor; dolayısıyla o yüzden rakamlar çok güvenilir mi, o anlamda bir şey diyemeyeceğim. Ancak biz biliyoruz ki zaten her tarafta Karadenizli olduğuna göre Karadeniz'in ciddi bir şekilde nüfus artışında problem var, nüfus artışından ziyade azalışı var, net göç rakamlarında da bunu görüyoruz. Sözü fazla uzatmadan, 2014-2015 döneminde bu bahsettiğimiz 5 tane ilin 5'i de net göç vermiş, tamamı net göç veriyor yani göç alıyor, göç veriyor ama nette göç veren iller buralar. Tabii, burada en önemli sorun nedir? Ekonomik sorunlardır özellikle, arazi koşullarıdır.
Bu 5 ilin gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı payı nasıl gelişmiş diye baktığımızda, 2004 yılında Türkiye toplam millî gelirinin yüzde 2,23'ü -bakın, rakam ne kadar düşük- iken 2014 yılında -bu rakam artmamış, bu pay azalmış- 2,20'ye düşmüş yani 5 ilin toplam millî gelirden aldığı pay da son on yılda azalmış.
Katma değer olarak baktığımızda da benzer durumu görüyoruz. Az önceki, gelirin tamamıydı, transferleri de içeriyordu ancak üretim olarak baktığımızda yine Karadeniz'de katma değerde de bir düşüş var.
Tabii, dolayısıyla zaten geliri düşen bir Karadeniz Bölgesi var, fındık ve çay da iki önemli tarımsal ürün. Bunlarla ilgili kararlar alınırken de çok dikkat edilmesi gerektiği çok aşikâr. Çünkü nüfus olarak da bakıyorsunuz 1 milyonu aşkın bir nüfusu ilgilendiriyor çay meselesi, 210 bin aile doğrudan çay üreticisi ama diğer unsurlarla birlikte 1 milyon nüfusu ilgilendiriyor.
Şimdi "Çay, bölge halkı açısından ne kadar önemlidir?" derseniz, bir araştırma var, o araştırmaya göre bölge halkının yüzde 60'ı geçimini çayla sağlıyor, yüzde 26'lık kısmı ise çay gelirine tamamen muhtaç hâlde. Dolayısıyla yüzde 86'lık bir kısım açısından çay geliri çok önemli ve çay gelirine muhtaçtırlar. O açıdan da baktığımızda, aldığımız kararın oradaki üreticileri ve toplumun genelini doğrudan ilgilendirdiğini ve önemli ölçüde etkileyeceğini görüyoruz.
Şimdi, üretim rakamlarına baktığımızda da enteresan şeyler var. Mesela, çay üretimi son otuz yıl... Otuz yıl uzun bir dönemdir, dolayısıyla analiz yapmak için -eğer rakamlar sağlıklıysa- önemli bir gözlemdir. Yaş çay üretimi otuz yılda yüzde 111 artıyor fakat kuru çay üretimi yüzde 85 artıyor. Bu aradaki fark da işte, çaydaki temel sorunlardan bir tanesi olan kalitesizliği ve sürekli artan randıman sorunlarını işaret ediyor. Dolayısıyla, çay üretiminde de kalite anlamında da sorunlarla karşı karşıyayız.
Şimdi, bu şekilde sorunları da geçmiş oluyoruz. Diğer sorunlar nelerdir diye baktığımızda çay fiyatları istikrarsız. Dolayısıyla, fiyat istikrarsız olunca çay geliri de istikrarsız yani oradaki toplumun yüzde 85'i çay gelirine muhtaç fakat bu çay gelirleri çok dalgalı; bu, önemli bir sorun.
Çay işletmecileri karşısında nüfus örgütlü değil, üretici örgütlü değil; bu, diğer bir sorun.
Ve çayın getirisinin de zaman içerisinde -şimdi çok fazla vaktim olmadığı için bunların rakamlarına girmeyeceğim- azaldığını görüyoruz.
En büyük sorunlardan bir tanesi de çayda kaçakçılık sorunu. Özellikle İran'dan gelen ciddi bir kaçak var, yüzde 15'in üzerinde; yüzde 15 ile 20 arasında çayda kaçak var arkadaşlar; bu olacak iş değil. Dolayısıyla, aslında çay üreticisinin mağduriyetlerinin önemli bir nedeni de bu kaçak meselesidir. Şimdi, dolayısıyla, burada hemen yapılması gereken iş, bir defa, çay kaçakçılığının organize suç kapsamına alınması gerekir ve çay kaçakçılığının yoğun olduğu bölgelerdeki paketleme tesislerinin de ciddi bir denetim altına alınması gerekmektedir.
Şimdi, son dönemde Tarım Bakanlığı bir karar alıyor, bu kararında çay üretiminde kimyasal gübre kullanımını yasaklıyor; nitrat ve azot içerikli gübre kullanımı yasaklanıyor ve mikrobiyal gübre kullanımına yani organik gübre kullanımına geçilmesi kararını alıyor. Hedef tabii nedir? Organik tarıma geçmektir. Aslında 12 Nisan 2016'da yine çayla ilgili bir araştırma önergesinde yaptığım değerlendirmede, öneriler kısmında şunu ifade etmişim: "Organik çay üretimine gereken önem verilmelidir, kimyasal gübre terk edilerek yerine organik veya yarı organik gübreye geçilmesi sağlanmalıdır." Aslında yapılan şey bizim de önerimize uygun bir gelişme. Kararı doğru bir karar olarak değerlendiriyoruz. Hatta şöyle baktığımızda bizim çay üretimimizde kimyasal ilaç kullanımı yok. Bu kimyasal gübre kullanımından da vazgeçilmesi durumunda Türk çay kalitesinin güçleneceğini değerlendirmek mümkün. Ama, tabii, şimdi, bu kadar yoğun bir kesimi ilgilendiren bu kararla ilgili de -bu karar hemen geçilmek üzere alınmış bir karar; burada da bir tuhaflık var, bir problem var- nasıl bir çalışma yapıldı, ben bunu merak ediyorum. Şimdi, bununla ilgili araştırmalar yaptık, baktığınızda bir etki analizi yok, yani buradan çay verimi nasıl etkilenecek? Şimdi, mevcut organik tarım, organik çay kısmına baktığınızda çay veriminde ciddi bir düşüş var, yüzde 50'ye yakın bir düşüş var. Şimdi, bu düşüşün aynısı burada da olursa bu bir felaket. Bunun olmayacağını ifade ediyor yetkililer çünkü orada gübre kullanımı yok. Şimdi işte organik gübre kullanılması durumunda verim düşüklüğü olmayacağını söylüyorlar ancak mesela ÇAYKUR Genel Müdürü yine ifade ediyor, diyor ki: "Biz bunu tabii bütün arazide deneyebilmiş değiliz, bazı bölümlerde verim düşüklüğü olabilir." Şimdi, bunlar tabii insanı endişelendiriyor. Bu kadar yoğun bir kesimi ilgilendiren bir kararda daha kapsamlı bir çalışma yapılması beklenirdi.
Yine etki analizi kapsamında, üretici geliri nasıl etkilenecek? Bununla ilgili bir çalışma yok, ortaya konulmuş bir şey yok. Çay fiyatları nasıl etkilenecek? Yani şimdi işin bir üretici tarafı var; elbette 80 milyon bunu tüketiyor, bir de işin tüketici tarafı var. Kamuya maliyeti ne olacaktır? Bakın, şimdi şu anda yüzde 5'lik bir kesimde organik üretim var. Buradan dolayı 55 milyon TL destek veriliyor. Aynı desteğin tamamında yapıldığını düşündüğümüzde bu 1,2 milyar TL demektir. Böyle bir desteği kamunun verme imkânı var mı? Yok. O zaman dolayısıyla desteklenmemesi durumunda bu kayıplar nasıl karşılanacak, bu kayıplar olacak mı, olmayacak mı? Bunlar ciddi sorunlar. Gübre temininde zorluk olacak mı? Bakın, bu konuyla ilgili yapılan bütün çalışmalarda -çalışma derken yani kamuoyunun konuya ilişkin değerlendirmelerinde- bir defa gübre teminiyle ilgili ciddi endişeler olduğu ifade ediliyor. Bu, tabii şu anda hiç kullanılmayan, tüketilmeyen bir şey çay üreticisi açısından ama yoğun bir bir şekilde tüketilmeye başlandığında bunun fiyatı nasıl gelişecek, bunun üretimiyle ilgili tedbirler zamanında alınabilecek mi, alınamayacak mı?
Dolayısıyla benim esas olarak ifade etmek istediğim şey, alınan kararı uzun dönemde doğru bir karar olarak görüyoruz fakat böyle temel kararlar alınırken ve yoğun bir kesimi, bütün tüketicileri ve işte 1 milyonun üzerinde üreticiyi etkileyen kararlar alınırken de ciddi çalışmaların yapılması lazım. Belki bir pilot deneme yapılması lazım ve bu geçişin de kademeli olması lazım. Yani bizim öngördüğümüz bir politika, olması gereken dediğimiz bir iş ancak bu yapılırken yapış tarzı ve herhangi bir çalışma yapılmamış olması hem Karadeniz halkı açısından hem de toplumun geneli açısından bizi endişeye sevk etmektedir. Bu çalışmaların yapılarak konunun tekrar değerlendirilmesinin ve belki bir zamana yayılmasının da daha doğru olabileceğini değerlendiriyorum.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)