GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, (2/1461) esas numaralı 12.04.1991 Tarih ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/99) münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:101
Tarih:06.06.2017

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Meclis Başkan Vekili Hamzeçebi, size büyük bir haksızlığı, adaletsizliği düzeltme fırsatı veriyor. Bence doğrudan gündeme alın bu yasa teklifini. Ne diyor? Gaziler arasında bir ayrım yapmayalım, ayıptır, günahtır, buna el kaldırın; desteklemeniz gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bir devletin, hükûmetin -her neyse- meşruiyeti vatandaşlarına eşit davranabilmesi, adil davranabilmesiyle mümkündür. Adalet her şeyin temeli, mülkün de temeli, devletin de. Her şeyin temeli meşruiyet. Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti bu anlamda adalet, hak ve özgürlükler, eşitlik, demokrasiyi geliştirme gibi, hukuk devleti gibi konularda başta, daha kurulduğu dönemdeki meşruiyetini ya da yönelimini giderek kaybediyor değerli arkadaşlarım, bunun farkında mısınız? Özellikle 15 Temmuzdan bu yana uygulanmakta olan olağanüstü hâlin istismar edilmesi, gelişigüzel kullanılması sonucunda gerçekten Türkiye'de hukuk devleti kavramına artık yer kalmadı. Değerli arkadaşlarım, evet, biz 15 Temmuzda bir askerî darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık; insanlar öldü, gaziler var. Kimler nasıl yaptı az çok biliniyor, bunu herkes biliyor. Böyle durumlarda ne yapılacağı da belli. Ne yapılacağı belli olan şeye niye uymuyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, dediniz ki "Normal koşullarda bu büyük belayla baş edemeyiz, olağanüstü hâl istiyoruz." Bizse dedik ki: Aslında olağanüstü hâle ihtiyaç yok; biz ne getirecekseniz bu Mecliste destekleyeceğiz, gereğini yapalım. Ama istediniz, getirdiniz, tamam fakat olağanüstü hâl bütünüyle kanunsuzluk filan değil ki onun da bir hukuku var, bu hukuka uymak durumundasınız. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı geçenlerde bir iftar yemeğinde şöyle bir açıklama yaptı, diyor ki: "Biz Veda Hutbesi'ni uygulasak hiçbir mesele kalmaz." Arkadaşlar, Veda Hutbesi'nde diyor ki Peygamber Efendimiz: "Suçlu kendi suçundan başkasıyla suçlanamaz. Baba oğlunun suçu, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz." Peki, siz ne yapıyorsunuz? Onlarca örnek var elimde. Bakın, bir tane polis memuru, tutuklu, FETÖ'den yargılanıyor, tamam. Eşi öğretmen, açığa alınmış ama herhangi bir FETÖ tutuklaması, suçlaması filan yok. 2 tane çocuğu var, biri 20 aylık, biri 4 yaşında. Ne olacak şimdi? Eğer gerçekten o adam, o polis memuru FETÖ'cüyse -ki bilmiyoruz, belki de öyledir- peki bu kadının, bu 20 aylık çocuğun suçu ne olacak? Yanlış söylüyor size Cumhurbaşkanı, yanlış. Acıyın, acıyın. Hani dedi ya: "Acımayın, acırsanız acınacak hâle gelirsiniz." Acınması gerekli olan mağdur olana, haklı olana acıyın ve adaletli davranın değerli arkadaşlarım. Sizi yanlış yönlendiriyor.

Bakın, 90'lı yıllara döndük. Türkiye'de gündüz vakti, gece yarısı herhangi bir saatte insanlar kaçırılıyor. Onlarca insan listesi geldi bize değerli arkadaşlar. İsimleri okuyabilirim. Kim kaçırdı, ne oldu, devlet yok mu burada? Nerede bu insanlar? Sunay Elmas, bilmiyorum, FETÖ'cüdür, hangi örgüttür; Mustafa Özgür Gültekin, Hüseyin Kötüce, Turgut Çapan... Böyle gidiyor bu isimler. 1990'lı yıllarda yapılırdı bunlar, bir de sizin döneminizde yapılıyor değerli arkadaşlarım. Nasıl oluyor da bunları görmezsiniz, bunlara eğilmezsiniz?

Bakın, başka bir şey var. Çok üst düzey bir bürokratınız FETÖ dolayısıyla Silivri Cezaevinde duruyor. Belki de öyledir, bilmiyorum, henüz iddianame falan ortaya çıkmamış. Ama Türk Hava Yollarında çalışan oğlunu açığa almışsınız. Ya ne suçu var bunun arkadaşlar, gerçekten ne suçu var bunun?

Şimdi, Sayın Bülent Arınç'ın damadı tutuklandı FETÖ'den. Haydi bakalım Sayın Bülent Arınç'ı da tutuklayın ya da onun emekli maaşını kesin. Böyle saçmalık, böyle akıl dışılık olur mu değerli arkadaşlarım?

Bütün bunların sizler farkındasınız. İnsanın vicdanının bu kadar bütünüyle yok olması, ortadan kalkması mümkün değil. Bunun farkındasınız. Sesinizi çıkarın arkadaşlar. Sizi yönetenler yani tepenizdekiler, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar hiçbir itiraz gelmeyince sanıyorlar ki her şeyi doğru yapıyoruz. Doğru yapmıyorlar değerli arkadaşlarım. Bunların ahı çıkar, hepinizden çıkar, susandan da çıkar. Bir yanlışlık yapılıyorsa elinizle düzeltin, öyle mi? Ama elinizle düzeltmeye gücünüz yetmiyorsa bunun yanlış olduğunu söyleyin. Buna da gücünüz yetmiyorsa -öyle mi Sayın Aydemir- uzak durun bu yanlışlıktan. Öyle demiyor mu? Öyle diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Peki, teşekkür ederim.

Saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)