GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:105
Tarih:13.06.2017

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Tarımda yaşanan sorunların araştırılması, bu konuda gerekli önlemlerin alınması ve alınacak önlemlerle gerçekten ülkenin tarımdaki sorunlarından arındırılması için bir çalışmanın yapılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle bu önergemizi vermiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, tarım, hayatın en zor işi; gerçekten üstü açık bir işletme. Birçok işletme vardır ki üstü açıktır, içinde her şeyinizi yaparsınız, korumalıdır ama tarımda böyle bir koruma imkânı maalesef yoktur. İklimle, değişen iklimle, son günlerde, özellikle değişen iklimle tarım kesimi çok zor durumda kalmaktadır. Birçok ürünü afatın olmasıyla, dolunun olmasıyla, aşırı kuraklık ve aşırı yağışlar olması sebebiyle maalesef tarlada kalmaktadır.

Onun için, tarımın aslında üç önemli sorunu vardır: Birincisi, ağır maliyetlerle ilgili karşılaştığı sorunlar. İki, pazar sorunu; üç de iklimin çok değişken olması sebebiyle tarımın, çiftçinin, üreticinin çok zor durumda kaldığı durumları burada irdelemek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, iklim değişiklikleri gerçekten afetlerle birlikte inanılmaz boyutlara varmış durumda. O nedenle iklim değişikliğine karşı özellikle çiftçi kesiminin, tarım kesiminin ürününün garanti altına alabileceği ve en azından görmüş olduğu zararın bir kısmının karşılanabileceği tedbirlerin alınmasında inanılmaz fayda olacaktır. Çünkü eğer biz bu desteği sağlayamazsak, gerek sigortayla gerekse devletin katkılarıyla bunları tespit edip üreticimizi destekleyemezsek kesinlikle bir sonraki dönemde bizim çiftçinin, üreticinin üretme heyecanı yok olacaktır, ekmekten ve üretmekten vazgeçecektir.

Esas olan, çiftçinin en ağır maliyetlerinin başında, maliyetleri etkileyen mazot vardır. Mazotun fiyatının bugün 5 liraya dayanması; 4,5 liranın üstünde olması çiftçimizi, üreticimizi inanılmaz zorlamaktadır. Düşünebiliyor musunuz, 2002 yılında mazotun fiyatı 90 kuruştu, şimdi gelmiş 4,5 liranın üstüne; tam 5 misli artmış değerli arkadaşlarım. Buğdayın fiyatı 40 kuruştu, çok iyi hatırlıyorum; bugün buğdayın fiyatıysa 90 kuruş ile 100 kuruş arasında değişmektedir. Demek ki 40 kuruştan 90 kuruşa, yani 2 misli artmış; mazotun fiyatı ise 5 misli artmış değerli arkadaşlarım. Bu kadar ağır fiyat artışları karşısında, mazot fiyatının karşısında çiftçinin üretmesi ve para kazanması mümkün değil. Onun için, çiftçimiz giderek zorlanıyor, giderek borcun içinde boğuluyor, borçlarını ödeyemiyor, kredilerle günü kurtarmaya çalışıyor, zaman zaman da ekmemek için direniyor değerli arkadaşlarım. Çiftçimizi bu noktadan kurtarmak için kesinlikle mazotun üzerindeki vergileri kaldırarak ona vermek durumundayız.

Cumhuriyet Halk Partimizin, biliyorsunuz, bir önerisi vardı, seçim bildirgesinde belirttiği bir fiyat vardı; bu fiyatı, yani vergisiz mazotu üreticimizin, çiftçimizin ihtiyacı oranında vererek onu bu ağır maliyet yükünün altından kurtarmak zorundayız değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bir de çiftçimizin, tarım kesiminin pazar sorunu vardır. Biliyorsunuz, geçmişte taban fiyatı uygulamasıyla, birliklerin destek alımlarıyla ve birçok ürünün tüccar değil devlet eliyle alınması suretiyle çiftçimizin, üreticimizin gerçekten bir fiyat garantisi altında ürettiğini ve ürettiğini de sattığını ve sattığında da para kazandığını görüyoruz. Ama bugünkü şartlarda kesinlikle bunu göremiyoruz. Bugünkü iktidar maalesef bir taban fiyatı uygulaması yapmıyor. Özellikle, çiftçinin maliyetlerini etkileyen gübre gibi, yem gibi, ilaç gibi, tohum gibi konularda daha destekleyici önlemler de almıyor, bu alanlarda da çok büyük yükler getiriliyor çiftçinin üzerine.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunları görmezlikten gelemeyiz. Pazarını desteklemezsek, pazarını gerçekten iyi bir şekilde çalıştıracağı, malını satacağı bir noktaya getiremezsek, devlet desteğini işletemezsek, tüccarın eline çiftçimizi, üreticimizi teslim edersek gelecekte tarım kesiminde çalışacak, üretecek çiftçiyi kesinlikle bulamayız değerli arkadaşlarım. Onun için, bunun üzerinde ısrarla durmak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, bakın, biz tekstil ülkesiyiz. Pamuğumuzun birçoğunu dışarıdan alıyoruz. 2002 yılında pamuğumuzun yüzde 60'ını kendimiz üretiyorduk, yüzde 40'ını dışarıdan alıyorduk. Bugün ise, geldiğimiz tarihte, bu dönemde pamuğumuzun yüzde 40'ını anca üretebiliyoruz, yüzde 60'ını dışarıdan alıyoruz değerli arkadaşlarım. Düşünebiliyor musunuz, topraktan ta tüketime kadar giden bir ürünü ihmal ediyoruz. Bunu yetiştirirken, bu tarım alanlarında başka ürünlerin ekilmesine olanak sağlayacak bir önlemi almadan, gerekli desteği vermeden, pamuk üretimini de tam anlamıyla desteklemiyoruz ve tarım üreticisinin de ihtiyacımız oranında pamuk üretmesine olanak sağlayamıyoruz.

Şimdi, buğdayda da aynı şekilde. Buğdaydaki taban fiyatın iyi bir şekilde uygulanmaması, desteklenmemesi nedeniyle zaman zaman tarım ülkesi olan Türkiye'nin dışarıdan buğday ithal ettiğini görüyoruz, arpa ithal ettiğini görüyoruz, mısır ithal ettiğini görüyoruz, pamuğu zaten sürekli ithal ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir yapı içinde tarım sektörünü geliştiremeyiz, tarım sektörünü daha fazla ürettiremeyiz, tarım sektörünü dünyayla rekabet ettiremeyiz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, özellikle Denizli'de üzüm üreticilerimiz var, pamuk üreticilerimiz var, tütün üreticilerimiz var. İnanın, bunlar tamamen tüccarın eline mahkûm olmuş üreticiler durumunda. Bugün üzüm üç sene öncesinin fiyatıyla satılmıyor bile, depolarda bekliyor bakın.

Değerli arkadaşlarım, bunun dışında, yine ülkemizde önemli oranda yetişen fındığımız var, çok önemli oranda; bunu değerlendiremiyoruz, bunun sanayisini tam anlamıyla geliştiremiyoruz. Şimdi, bunun ötesinde, çayımız var, bunu da geliştiremiyoruz, bunu da tam anlamıyla yetiştirip dünyaya satacak bir noktaya gelemiyoruz. Bunları iyi bir şekilde değerlendirmek zorundayız. Özellikle pamuk gibi, buğday gibi, ayrıca fındık gibi, çay gibi ürünlerin üzerinde fazlasıyla durmak suretiyle, tarım alanındaki bu sorunların da giderilmesi suretiyle, maliyetlerin aşağıya çekilmesi suretiyle, vereceğimiz fiyat destekleriyle bu ürünlerin daha fazla üretilmesi ve dünyaya satılması konusunda çalışmalar gerçekleştirmek zorundayız.

Tarım ülkesi olarak, bakın, değerli arkadaşlarım, on senede 107 milyar Türk lirası dış alım yapmışız. Bu dışa ödediğimiz dövizin yarısını çiftçimize versek, desteklesek, inanın, var ya, biz ithal eden bir tarım ülkesi olmaktan çıkarız, ihraç eden bir tarım ülkesi konumuna geliriz değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu mutlaka yapmak zorundayız değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bir de, tarım sanayisini geliştirmek zorundayız. Tarım ürünlerinin işlendiği, sadece tarladan tüccara giden, pazara giden değil, aynı zamanda bu ürünlerin işlendiği, mamul hâle getirildiği ve bunların pazara sürülmesinin bu şekilde olmasının gerçekleştiği... Ve ihracının da bu şekilde yapılarak daha fazla gelir elde etmenin ve istihdam yaratmanın ve sanayimizi de bu alanda geliştirmenin çok büyük faydası olacağını düşünüyorum. Ayrıca zeytinciliğin geliştirilmesi ve zeytinyağı sanayisinin de geliştirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Dünyada sayılı ülkeler arasında olduğumuz için mutlaka buna önem vermeliyiz ve tarım ülkesi olarak da geleceğimizi iyi bir şekilde kurtarmalıyız diyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arslan.