GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:107
Tarih:15.06.2017

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belli bir süredir özellikle ülkede yaşanan siyasi operasyonlar bağlamında yargının tarafsız ve bağımsız mı, yoksa siyasi güdümle mi kararlar verdiğine dair tartışmalar yürümektedir. Bir defa, "siyasi soykırım operasyonları" olarak adlandırdığımız operasyonlar başlamadan önce bu ülkede zaten yürürlüğe konan ve çözüm ve barış sürecini sonlandırma hedefi güden belli operasyonlar silsilesiyle karşı karşıya olduğumuzu iyi biliyoruz. Şöyle ki: Öncelikle, bu ülkede darbeler zinciri, çözüm sürecini bitirmek üzere 30 Ekim 2014 günü Millî Güvenlik Kurulunca planlanmış ve 20 Temmuz günü Ceylânpınar'da 2 polisin gece uykusunda öldürülmesiyle yürürlüğe konmuştur. 20 Temmuz günü başlayan siyasi darbe süreci, hâlâ ilk başladığı gün olan Ceylânpınar'da polislerin katledilmesiyle ilgili olarak en son iki hafta önce yapılan duruşmada da görüleceği üzere, bu konudaki iddialarımızı, oradaki mahkemede açığa çıkan bir gerçek ortaya koymuştur. Bu davayla ilgili olarak 9 sanık bulunmakta ama olay yerindeki, 2 polisin öldürüldüğü olay yerindeki parmak izleri ile 9 sanığın parmak izleri hiçbir şekilde örtüşmemiş, bunun bir komplo olduğu ve bir savaş sürecinin düğmeye basımının ilk adımının olduğu ortaya çıkmıştır.

Yine, darbeler silsilesi 20 Temmuzdan sonra da devam etmiştir; 20 Mayıs 2016 günü şu yasama organına yapılan darbe ve 4 Kasım günü eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimizin tutuklanmasıyla zirveye ulaşan darbe gibi. Bu darbe zihniyeti 20 Temmuz 2015'ten beri bu ülkede yürürlüktedir ve bizim özellikle, siyasallaşmış yargı vurgularımızda bu operasyonların siyasi operasyonlar olduğunu, arkadaşlarımızın tutuklanmasının yargı kararıyla ilgisi olmadığını söylediğimizde, tarafsız ve bağımsız yargı olduğunu ifade edenlere karşı birkaç örnek vereceğim. Şöyle ki:

Öncelikle şunu ifade edelim ki bu Parlamentoyla ilgisi olmayan, tarafsız ve bağımsızlığı çok bariz olan Cumhurbaşkanının 28 Temmuz 2015 günü dokunulmazlıkların kaldırılması talimatını vermesiyle süreç başlamıştır.

Bir diğer husus, özellikle arkadaşlarımızın tutuklanması. Ara ya da esas duruşmalardaki tahliyeleriyle ilgili kararlar veren bütün mahkeme heyetleri siyasi iktidarın talimatlarıyla belli bir uygulamaya tabi tutulmuştur. Şöyle ki: İdris Baluken arkadaşımızı 30 Ocak günü tahliye eden mahkeme heyetinin -oy birliğiyle tahliye edilmişti- tamamı bulunduğu görevlerinden alınmıştır. Yine, Çağlar Demirel arkadaşımızla ilgili, tutukluluk hâlinin devamına karar verilirken tarafsız ve bağımsız yargıya nasıl bir darbe indirildiği buradaki gerekçede de gizlidir. Neymiş? Tutukluluk hâli yasama faaliyetlerine katılmasına engel teşkil etmiyormuş gibi akıldan, mantıktan, izandan yoksun bir şekilde karara dercedilmiştir.

Yine, Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ın Viranşehir'deki davaya bizzat katılma, SEGBİS'i kabul etmeme talebinin reddi ise Sayın Eş Genel Başkanımızın davayı sürüncemede bırakma niyeti taşıdığı üzerinden, savcının ve hâkimin talep ve kararlarının bir falcılık üzerine kurulu olduğu, niyet okuma üzerine kurulu olduğu bilinmektedir.

Yine, iki gün önce burada ifade ettiğim üzere, Kayseri il binamıza 7 Haziran seçimlerinden önce yapılan saldırıda...

Ya, çok tahammül ettim ama Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, değerli milletvekilleri; bir uğultu var, Divana kadar bu geliyor.

Lütfen efendim...

Buyurunuz Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yine, Kayseri İl Başkanlığımıza 7 Hazirandan hemen yirmi gün önce ırkçı bir güruh tarafından yapılan saldırıya dair suç duyurusunda bulunan partimizin eş genel başkanları Kayseri'de herhangi bir etkinliğe katılmadığı hâlde, Emniyet ve valiliğe hakkında işlem yapılmak üzere verilen suç duyurusu dilekçesi eş genel başkanlarımızın, ibretlik bir kararla, fezlekesine dönüştürülmüştür. Düşünün: Herhangi bir siyasi faaliyet yapmamışsınız, herhangi bir konuşmanız yok -kaldı ki olabilir- herhangi bir etkinlikte bulunmadığınız bir ilde ancak bu kadar boğazına kadar siyasallaşmış bir yargı marifetiyle fezleke düzenlenebilir.

Aynı şekilde, dün CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nun özellikle yerel mahkemede mahkûmiyetine sebep olan MİT tırlarının evveliyatıyla ilgili bir bilgiyi sizinle paylaşmak isterim: MİT tırlarına ilişkin ilk iddianame hazırlayan savcının adı Ahmet Karaca'dır. Ahmet Karaca şu anda müebbet hapisle yargılanmakta olan bir tutukludur ama Ahmet Karaca, MİT tırlarıyla ilgili bir fezleke düzenlediği, iddianame hazırladığı zaman iktidara göre terörist iken Diyarbakır Milletvekilimiz Nursel Aydoğan'ın ceza almasına ve vekilliğinin siyasi bir kararla düşürülmesi sürecine kendisi iddianame hazırladığı zaman bu, bir hukuk belgesi hâline geliyor.

Yine, dün tartışılan konuyla alakalı ifade edelim: Bakın, MİT tırlarıyla ilgili öncelikle Erdem Gül ve Can Dündar tutuklanmıştı. Doksan iki günlük tutukluluk süreçlerinin sonunda, özellikle Anayasa Mahkemesine yapılmış başvuru neticesinde tutukluluklarının 92'nci gününde Anayasa Mahkemesi bir karar vererek Erdem Gül ve Can Dündar'a -ki aynı davadan sanık olan Enis Berberoğlu dün ceza aldı- tahliye kararı vermişti. O gün için, 26 Şubat 2016 günü, tahliye kararı verildiği gün AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan "AYM'nin kararı sevindiricidir." demiştir. Bakın, 26 Şubat 2016, AYM karar verdi, Bülent Turan açıklama yapıyor "AYM'nin kararı sevindiricidir." İki gün sonra Cumhurbaşkanı "AYM'nin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum." diyor. Hemen, Cumhurbaşkanının açıklamasından üç saat sonra Bülent Turan: "AYM'nin yaptığı yetki gasbıdır." Böyle bir süreçten geçilerek yargıya duyulan saygının iktidar tarafından bu düzeye indirilmesiyle, tarafsızlık ve bağımsızlıktan neyi anlamamız gerektiği de işte iktidar mensuplarının bu yaklaşımları üzerinden ancak okunabilir. Yoksa biz, ülkenin kötüye doğru götürüldüğüne, ülkede tarafsız ve bağımsız bir yargının olmayışına, yargının bu kadar siyasallaştırılmış olma hâline herhâlde sevinecek değiliz; buna alabildiğine üzülüyor ve bu durumun giderilmesi için mücadele ediyoruz.

Ancak ifade etmemiz gereken bir diğer hususu da bu darbeler silsilesi içerisinde tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş olan yargıyla alakalı olarak şunu da ifade etmeden geçmeyeceğiz: Ülke hızla bir uçurumun kıyısına doğru sürükleniyor. İktidar tarafından, özellikle bölgesel olarak çevresindeki ülkelerde canın ve kanın bu kadar ucuzlatıldığı ve kolaylaştırıldığı bir yerde, mevcut iktidar zihniyeti, faturasını 80 milyon insanın ağır bir şekilde ödeyeceği ülkeyi uçuruma doğru sürüklemektedir. Uçuruma doğru sürüklenen bu ülke gerçekliğinde ülkeye dönük bir müdahale olması ve ülkeye dönük yeni bir darbenin gelişmesi durumunda, artık o darbeden sonra ülkenin içerisine sürüklenmek istendiği bu pandora kutusunda, şunu ifade edelim ki -bir İtalyan atasözünde olduğu üzere- bu oyun bittiği zaman şah da piyon da aynı kutuya atılır.

Bu sebeple, siz bugün iktidardasınız diye bu mezalimin, bu zulmün, bu faşizmin sefasını sürüyor ve bunun ebedî olacağına inanıyor olabilirsiniz ama ramak kaldı, ülkenin götürülmek istendiği felaket içerisinde sizin akıbetiniz 80 milyon insanın akıbetinden farklı olmayacaktır.

Buradan hareketle, biz haksızlığa karşı boyun eğmemek, bir zulüm düzenine karşı direnmek üzere bütün mücadelemizi yürüttük, boyun eğmedik, eğmemek konusunda da bir kararlılığa sahip olduğumuzu ifade etmek isterim. Ve burada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Yıldırım, mikrofonunuzu açıyorum.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu ülkede artık yargının tarafsız ve bağımsız olmadığına, yargının kararlarına güven kalmadığına dair -Cumhurbaşkanının veya geriye dönük AKP yetkililerinin yapmış olduğu açıklama dışında söylüyorum- bütün kamuoyu araştırmaları bu ülkede halkın yargıya olan güveninin yüzde 30'ların altına düştüğünü, böyle bir yargının tarafsız ve bağımsız olamayacağını, bizim buradaki mücadelemizin bir haksızlık, bir zulüm politikasına karşı direnmek olduğunu... Çünkü Hazreti Ali'nin de sözünde ifade ettiği üzere "Haksızlığa karşı boyun eğmeyiniz. Haksızlığa karşı boyun eğen sadece hakkını kaybetmez, hakkıyla birlikte onurunu kaybeder." Allah bizi böyle bir haksızlığa karşı boyun eğenlerden ve onurunu pazarlığa çıkaranlardan eylemesin diyorum.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.