GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:107
Tarih:15.06.2017

HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gecenin bu saatinde bütün Genel Kurulu saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.

Sadece üç gündür bu 485 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın görüşülmesinde bile muhalefetin değiştirici, dönüştürücü, olumlu gücü özellikle zeytinlikler ve merayla ilgili kanun tekliflerinin topluma izah edilemeyişi, toplumda yaratmış olduğu rahatsızlıklara muhalefetin sahip çıkarak geri çektirilmesi, büyük bir yanlıştan, özellikle geri dönüşü beraberinde getirmiştir.

Yalnız, bu yasanın spesifik olarak maddelerine takılıp kalacak durumda değiliz. Ülkenin gündemi de spesifik olarak temel kanun ya da torba kanunlarla bozulmuş olan ekonomik istikrarı düzeltmeyecek. Bu gibi yasaların geçmesiyle de mümkün olmayacaktır. Bunlar büyük fotoğrafın çok çok ayrıntısında kalan değişikliklerdir.

Cumhuriyet tarihi boyunca dış politikanın Türkiye'nin iç siyasetine ve idari sistemine bu kadar tesir ettiği herhâlde ikinci bir dönem görülmemiştir. Orta Doğu'daki ve dünyadaki uluslararası gelişmeler, direkt Türkiye'nin iç siyasetini ve idari denklemini belirlemekte, etkilemekte ve istifade edilmesi ve dış politikanın doğru kurgulanması durumunda belki de ülke bundan müspet anlamda faydalanabilecekken iktidarın yanlışları sayesinde körüklenen dış politikadaki karşıtlık, yandaşlık denklemlerinin özellikle kendi içinde ülkeye büyük kaybettirme riskini taşıdığını ifade etmek isterim.

İbn-i Haldun, "Coğrafya kaderdir." der. Evet, Türkiye'nin Orta Doğu'nun bir parçası olması, yönetsel anlamda Türkiye'ye çok büyük zorluklar getirmektedir, bunu kabul ediyoruz. Ancak ülkeyi yönetenler, eğer dış politikayla ilişkilerini doğru zemin üzerine kurgular, kapsayıcı olur, sadece ülkeyi yöneten bir avuç azınlığın mutluluğu ve çıkarı üzerine bir dış politika kurgulamaz, onların ideolojik kodları üzerinden bir dış politika hattı izlemezse ülke, pekâlâ daha büyük kazanabilir. Ama siyasi iktidarın dış politikayla ilgili attığı her adım, ülkeyi büyük bir riskle karşı karşıya getirmiştir. Açık ifade etmek gerekirse bir ülkede özellikle dış politikayla ilişkilenimler, o ülkeyi yönetenlerin ideolojik kodlarına saplanılıp bırakılırsa bugün Türkiye'nin yaşamış olduğu itibar ve imaj erozyonu yaşanır. Kim kalkıp diyebilir ki bu ülke, üç yıl öncesine göre uluslararası toplum nezdinde daha muteberdir? Kim kalkıp diyebilir ki bu ülkenin kendi parası, ticaret hacmi, uluslararası ilişkilerde üç yıl önceye göre daha güçlüdür? Kim kalkıp diyebilir ki bu ülke, hukukun üstünlüğü, demokratik teamülleri uygulamasıyla uluslararası toplum nezdinde bir model hâline gelmiştir?

Amerika'sından Avrupa'sına, dönemsel ilişkiler kurduğumuz Rusya'sından İran'ına kadar birçok ülkenin, Türkiye'nin içine müdahale etme, Türkiye'nin içine oynama, Türkiye'nin istikrarını bozma, Türkiye'nin kendi içerisinde taşımış olduğu handikaplar üzerinden ülkeyi bir felakete sürükleme politikaları aktiftir. Bunda da yalnız başına siyasi iktidarın kendi ideolojik tahayyüllerini ülkeye ve bölgesel politikalara dayatmasından başka hiçbir şey etkili değildir.

Düşünün, Cumhurbaşkanı, 16 Mayıs günü Amerika'ya gidecek, orada korumaları, Beyaz Saray'dakileri bile sürekli protesto eden göstericiler oraya geldi diye kavga edecekler ve bugün itibarıyla Amerika'da özellikle bir emniyet müdürünün teklifiyle Cumhurbaşkanlığının 12 koruması hakkında yakalama kararı çıkarılacak, kendi vatandaşları olan ve o gösterilere katılan 2 kişi ise bugün tutuklanacak. Bu mudur yani itibar? Türkiye'nin itibarı bununla mı arttı? Kim kalkıp diyebilir ki ya bu Cumhurbaşkanı ne kadar da iyi yapmış? Ülkesini Amerika'da ne kadar iyi temsil etmiş mi diyecekler bununla bize? Siz, istediğiniz kadar, kendi bulunduğunuz yerden posta okumaya devam edin.

Avrupa'da durum çok mu farklıdır? Her gün açıklanan uluslararası raporlarla ülke töhmet altında bırakılmakta, ülkenin hukuk standardının dibe vurduğu söylenmekte, emek alanına, hukuk alanına, ekonomi alanına dönük yeni yaptırım kararlarıyla karşı karşıya gelmekteyiz.

Geçen hafta Katar'la ilgili olarak, Körfez ülkeleri başta olmak üzere belli ülkelerin almış olduğu kararlar "Katar'ım sana söylüyorum, Türkiye sen anla." kabilinden kararlardır. Yoksa balıklama atlayarak, Türkiye gibi, Katar'a bu kadar açıktan yanlışlarına sahip çıkan ikinci bir ülke var mıdır dünyada? Ne oldu da biz kalkıp kendi itibarımızı, imajımızı düzeltme yoluna girmeden, adı birçok cihadist örgütle özdeş hâle gelmiş olan Katar'a ne diye sahip çıkıyoruz? Eğer gerçekten amaç, Katar insanının mağdur olmamasıysa, Katar'daki vatandaşların gıda teminini sağlamaksa, biraz, oraya sergilediğimiz çabanın onda 1'ini de bir Gazze ablukası için sergilesek. Bu ülkeyi yönetenlerin aylardır Gazze ablukasıyla ilgili bir cümlesi yoktur.

LEZGİN BOTAN (Van) - Olamaz da!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Geçen hafta gemi kalktı, gemi.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Çünkü Katar'ın yeşil dolarları, petrolü Gazze'de yoktur.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bir gemi dolusu yardım kalktı ya. Nasıl söylüyorsun?

LEZGİN BOTAN (Van) - Nerede kalktı, hiç görmedik ya?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Nerede görmedin, İstanbul'dan kalktı ya!

LEZGİN BOTAN (Van) - Niye kızıyorsun? Rahat ol, sakin ol!

BAŞKAN - Sayın Yıldırım...

AHMET YILDIRIM (Devamla) - İnsicamımı bozuyor Sayın Başkan.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne alakası var? Bir şey yaptığım yok. Ben Gazze'ye yardım gidiyor diyorum.

BAŞKAN - Siz devam hitap edin Genel Kurula.

Sayın Bak, lütfen efendim, lütfen...

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Osman, gecenin bu saatinde millet seni duymuyor ya!

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, sanıyorsunuz ki sadece bu konuyla alakalı sizin bilginiz var. Söyleyeyim, ben diyorum ki iktidarın bu konuyla ilgili bir demeci yok, siz "Yardım gitti." diyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Evet.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Yardımı götüren, bir insani yardım kuruluşudur. Türkiye'den Hükûmet adına, devlet adına oraya çıkarılmış bir yardım paketi falan yok. Buradaki insani yardım kuruluşlarının oraya götürmeye çalıştığı insani yardım tırlarının Hükûmet politikalarıyla ne ilgisi var? Katar için vermiş olduğunuz demeçlerin onda 1'ini niçin Gazze için vermeyi unuttunuz, niye vermiyorsunuz?..

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Veriyoruz, nerede vermiyoruz ya?

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Çünkü Gazze'nin doları yok, çünkü Gazze'nin buraya getirebileceği sıcak parası yok.

Bakın, 31'inci madde geçti. Neydi 31'inci madde? Kıyı kanunu. Bakın, ben hayretle izledim, Trabzon ve Zonguldak'ın kıyısı, hoyratça yabancı sermayeye açıldı, iktidar partisinin Zonguldak ve Trabzon milletvekilleri gidip Bakan Bey'e teşekkür etti. Anlaşılmaz bir şekilde -kendi takdirleridir- muhalefet partisinin Samsun milletvekilleri "Niye bize yok?" dedi. Bunu anlamakta ben güçlük çekiyorum.

SALİH CORA (Trabzon) - Arsa yok Trabzon'da.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Bu ülkenin kıyıları hoyratça yatırıma peşkeş çekilecek, bu ülkenin kıyıları kâr hırsı uğruna uluslararası sermayeye peşkeş çekilecek, siz kalkıp bunun adına milliyetçilik diyeceksiniz ve orada sadece parası olan, parası dışında bu ülkeye... Siz düşünebiliyor musunuz? Oraya yatırım yapma sözü veren ülkeler, Türkiye'ye bir kültür getirebilir mi? Türkiye'nin ekosistemini, ekolojik dengesini koruyabilecek bir yatırım yapar mı?

Bu ülkenin doğal zenginlik kaynakları -bir coğrafyacı olarak söylüyorum- parayla ölçülebilir servetler değildir. Allah, bize vermiş, biz hoyratça talan ediyoruz. Doğanın dengesi, öyle bir şeydir ki dıştan mühendislik müdahaleleriyle yarına taşınamaz. Oraya dikeceğiniz en mühendislik harikası binanın ömrü yüz yıldır ama o kıyılar milyonlarca yılın jeolojik değişimleri neticesinde bugüne gelmiştir. Bu mudur milliyetçilik? Ülke sevdası bu mudur? Yabancı sermayenin kalkıp burayı kâr hırsı uğruna yatırıma boğmasına, bunu yaparken de ülkenin yer altı, yer üstü zenginlik kaynaklarını ve doğal güzelliklerini talan etmesine dönük büyük bir sevinç edasıysa bu oyunda biz yokuz. Ben, ülkenin -doğusu batısı, kuzeyi güneyi- bu şekilde kâr hırsı uğruna doğal güzelliklerinin sadece yatırıma feda edilmesini anlamakta bir coğrafyacı olarak güçlük çekiyorum.

Gecenin bu saatinde bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Herkese hayırlı sahurlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.