GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:109
Tarih:17.06.2017

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Tasarı'nın 49'uncu maddesi hakkında verdiğimiz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bizim önergemiz, organize sanayi bölgelerinde parsel birim maliyeti hesabındaki yüzde 25 sınırlamasını piyasa şartları bakımından sakıncalı olduğu düşüncesiyle kaldırılmasının uygun olacağını düşünüyoruz. Bu sebeple önergemize destek istiyoruz.

Sayın Başkanım, az önce burada Millî Eğitim Bakanı oturuyordu, tabii, herkes Sanayi Bakanımızı aradı ama siz "Üretimin temeli eğitim." dediniz. Gerçekten, her şeyin temeli eğitimdir diyorum.

Şimdi, ben de eğitimle ilgili bir kaç konuyu arz etmek istiyorum. Tabii, Sanayi Bakanımız da eğitimden ayrı değildir, yarısı buradaysa yarısı da eğitimle ilgilidir.

Şimdi, bu arada, tabii, Artvin Milletvekilimiz Uğur Bayraktutan'a da annesinin vefatı nedeniyle Allah'tan rahmet diliyorum, sabır diliyorum Uğur Bey'e.

Uğur Bey'le ilgili bir hatıram var, bunu da CHP'li arkadaşlara anlatmak istiyorum. Tabii, Uğur Bey'in amcası Uğur Bey'i büyüten bir kişidir. Turgut Bayraktutan, öğretmen okulu müdürüydü, bizim de müdürümüzdü. Bizde de çok büyük emekleri var. Bir öğrencinin Turgut Bey'le ilgili hatırasını burada okuyarak başlamak istiyorum: "Öğretmen okulu 2'nci sınıfta yatılı olarak okuyorum. Cumhuriyet Bayramı'nda üç gün tatil var. Bu tatili köyümde geçirmek istiyorum, izin almam gerekiyor. Müdürümüz Turgut Bayraktutan'ın yanına yaklaşmak ve konuşmak yürek ister. Dilekçemi yazdım, Kapısında müdürümüzü beklemeye başladım. Dersini bitirip geldi ama çok sert görünüyordu. Makamına oturmasını bekledim. Dilekçemi itinayla, korkuyla verdim. Okumasında 'izin' kelimesini geçmişti ki dilekçemi yırtıp parça parça attı odanın içine. Ben dilekçemin parçalarını tek tek toplarken odanın içinde 'İzin ha!, İzin ha!' diye sinirli sinirli dolanıyordu. Toplayıp kâğıt parçalarını cebime koyup odasından ben de sinirli bir şekilde çıktım. Korzul'da -semt ismi- biletimi aldım. Gelecek otobüsü beklemeye başladım. Ben de çok kızmıştım. Korzul'da otobüsü beklerken okulun nöbetçi öğrencisi geldi. Birilerini arar gibi bir hâli vardı. Bana 'Bugün müdür bey izin isteyen bir öğrencinin dilekçesini yırtmış, bana 'Onu bulmadan gelmeyesin.' dedi.' 'Acaba kimdir biliyor musun?' diye sordu. Korkmaya başladım ama içimden 'Doğruyu söylememek de olmaz.' dedim. 'Benim.' dedim. 'Otobüs bekliyorum, şimdi otobüs gelecek, gideceğim.' dedim. Nöbetçi öğrenciyi tanıyorum, samimi olduğum bir arkadaşımdı. Beni yalvara yalvara okula götürdü. Nöbetçi öğrenci müdür beyin odasının kapısını çaldı, içeri girdik, durumu anlattık. Kükreyen müdür gitmiş, yerine babacan bir müdür gelmişti. Beni dinledi, hatası için özür diledi, yırttığı dilekçenin parçalarını toplamama teşekkür etti, izin dilekçemi kendi yazdı; bir hafta izin verdi. 'Paran yoksa vereyim.' dedi. 'Param var, istemem, teşekkür ederim.' dedim. 'Hadi güle güle git, annene babana selamımı söyle.' dedi. Koşarak Korzul'a geldim, arabaya bindim ve köyüme döndüm." Eğitimin böyle babacan müdürlere, yöneticilere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Kıymetli müdürümüze de yani Uğur Bey'in amcasına da, yetiştiren kişiye de Allah'tan rahmet diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, tabii, buraya ben birkaç öğrencinin karnelerini getirdim, ortaöğretim öğrencisi, bunlardan bir iki örnek sunmak istiyorum sizlere. 17 dersten 7'si zayıf olan öğrenci ortalamayla sınıfı geçiyor. Bugün uygulanan sistem budur ortaöğretimde ve 7'si zayıf olan dersler de fevkalade önemli derslerdir. Ne gibi? Türk edebiyatı gibi, tarih gibi, matematik gibi, kimya gibi, yabancı dil gibi. Keza, bir başka öğrenci 7'si zayıf olduğu hâlde kolay derslerin ortalaması yüksek olduğu için ortalamayla geçiyor, 53,68 ortalamayla sınıfı geçiyor. Keza, 17 dersin 8 tanesi zayıf, sınıf ortalamasıyla geçiyor. Yine, 15 dersinden 8 tanesi zayıf olan öğrenci ortalamayla sınıfını geçiyor. Sorumlu olarak geçenler de var tek dersten.

Şunu söylemek istiyorum, zaman daraldı: Tabii, bu şekilde biz kaliteli öğrenci yetiştiremeyiz, birincisi bu.

İkincisi de: Sayın Millî Eğitim Bakanımıza emin olun söylemenizi istiyorum, onu kendisine söyleyecektim, öyle ki endüstri meslek liselerine -bunu örnekleyebiliriz, ben KİT toplantısında da dile getirdim- biz din ahlak bilgisi öğretmenini tayin ediyoruz. Bu yanlıştır. Ara eleman Türkiye'de son derece önemli. İşsiz adam "Vasfın ne?" diyorsun, hiçbir vasfı yok. Ama biz din ahlak öğretmenini genel müdür yapalım, daire başkanı yapalım ama Allah için endüstri meslek lisesine müdür yapmayalım. Türkiye bundan çok büyük zarar görür.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tor.