| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 18.06.2017 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, gerek Parlamentonun gerekse ülkenin tamamının gündemini bir yıldır meşgul etmiştir ve böyle devam edildiği, iktidar partisi ve ülkeyi yönetenler bu darbeye ve darbecilere karşı mevcut tarzıyla son on bir ayda olduğu gibi yaklaştığı sürece daha çok tartışılmaya, daha çok irdelenmeye devam edecektir ve Parlamentonun da gündeminde olacaktır, olmak durumundadır.
Şimdi, şunu öncelikle ifade edelim ki, Türkiye'de cumhuriyet tarihi boyunca, özellikle de son altmış beş yılda, 1952'den sonra, NATO'ya üye olunduktan sonra devletin birçok konuda dönemsel olarak büyüttüğü, yine dönemsel olarak yok etmeye çalıştığı benzer yapılar hep olmuştur. Devlet içinde örgütlenmiş bugüne kadarki tek yapı Gülenciler değildir. Bunun dışında da yok edilmese de istendiği zaman yönlendirilen, belki de yok edilmek istenmeyen ama hep güdümde tutulan, istendiği zaman devleti yönetenler, iktidarlar için harekete geçirilebilecek yapılar hep var olmuştur. Yine kabul etmek gerekir ki bu yapılar içerisinde en fazla büyüyebilen ve bir kripto olarak hareket edebilen yapı Gülencilerin örgütlenmesidir. Ancak burada özellikle 17-25 Aralık, bu yapının iktidarla olan münasebetlerinde, devletle olan münasebetlerinde bir dönüm noktasıdır. Bu yapının kolluğunun ve yargıçlarının el atmak istediği, belki de gerçeğe tekabül eden en doğru işlerden biriydi çünkü hâlâ 17-25 Aralıkla ilgili olarak bu ülkede yapılmış yolsuzluklar üzerindeki sis perdesi aralanmamıştır, en azından toplumsal algıda bu gerçeklik değiştirilememiştir. Böyle bir toplumsal kanaatin var olduğunu ifade etmek isterim.
Yine belirtmem gereken hususlardan biri, özellikle mevcut siyasi iktidarın 2002'den bugüne kadar kullanmış olduğu bir diğer yapı da Türkiye Hizbullahı'dır. Türkiye Hizbullahı'nın özellikle uçları iktidarı rahatsız etmek üzere kendisine yöneldiği anda bazen bunlara dönük tasfiye girişimlerinde bulunulmuş ama bazı seçimlerde bunların desteklerinin alınması, bunların siyasi uzantılarının bizzat Hükûmet üyeleri tarafından ziyaret edildiği hâlâ hafızalardadır.
Değerli arkadaşlar, Gülen cemaatinin diğer yapılardan en önemli farkı ise milliyetçi ve muhafazakâr bir ideoloji kisvesi altında beslenmesi, büyümesi, bürokrasinin içerisinde çok güçlü bir yer edinmesidir. Önce kripto olarak ama AKP iktidarı döneminde ise alenice örgütlenmekten geri durmayan bir yapıyla karşı karşıyayız. AKP öncesi alabildiğine gizlidir, derinlikleri bilinmemektedir, etki alanları da geniş değildir ancak AKP döneminde örgütlenme ağları fütursuzca genişlemiş, siyasi iktidarın ön açması sayesinde devletin neredeyse girmedikleri alanı kalmamıştır.
2002'de AKP iktidar olduktan sonra bu yapının siyaset içerisindeki gücü, ordu içerisindeki gücü, Emniyet, yargı içerisindeki gücü, sağlık, eğitim, ekonomi, finans içerisindeki büyüme hızı bundan önceki dönemlerle, 2002'den önceki dönemlerle kıyaslanmayacak kadar yüksektir. Çok basit bir örnek de verileceği üzere -daha önce de bu kürsüden ifade edildi- 2004 yılında bir Millî Güvenlik Kurulunda Gülen cemaatiyle ilgili mücadele kararı alınmasına rağmen, iktidara bu konuda, gerek danışmanlar gerek Hükûmet yetkilileri gerekse AKP yöneticileri tarafından 2004'ten ta 2013'e kadar nasıl karşısında durulduğu ve bu yapının nasıl savunulduğu hafızalarda tazeliğini korumaktadır.
AKP içerisinde bu yapıya güzelleme dizmemiş siyasetçi sayısı çok azdır. 2013'ten öncesi için söylüyorum. 2013'ten önce Gülen cemaati için, AKP içerisinde yer alıp güzelleme dizmemiş, övmemiş, bunlara ön açmamış siyasetçi sayısı çok azdır. Hepsi için söyleyemem şüphesiz. Evveliyatından beri AKP içerisinde de bu yapıya karşı mesafesini korumuş, karşı durmuş, bunların örgütlenmemesi gerektiği konusunda düşünce beyan etmiş siyasetçiler vardır ama kahir ekseriyetin özellikle bu yapının isteyerek ya da istemeyerek büyümesi yönünde, desteklenmesi yönünde bir beyanı mutlaka vardır.
Tabii, ortaklıklar bitmeye başladığı zaman bile devletleşmeye, devlet içerisindeki gücünü korumaya çalışan bir yapıdan söz ediyoruz biz. Bugün itibarıyla dahi bu yapının Emniyet ve yargı içerisindeki gücünün toplumsal muhalefete karşı fütursuza tezgâhları devam etmekte, iktidar bu konuda başını kuma gömerek özellikle toplumsal muhalefete zarar veren girişimleri objektif olarak desteklemektedir. Bu Parlamentonun üyelerinin tutuklanması, vekilliklerinin düşürülmesi, en son Enis Berberoğlu'na sıra gelinceye kadar da özellikle dosyada iş görmüş olan savcı ve hâkimlerin bu yapıdan ya ihraç edilmiş ya gözaltına alınmış ya tutuklanmış olması manidardır. Hâlâ bunlar bile iktidarın bu yapıyla olan münasebetlerinin, ortaklığının bitmediği algısını göstermektedir. Ucu kendisine dokununca amansız bir savaş içerisine giren AKP iktidarı, bu yapının toplumsal muhalefete ilişkin fütursuzca işlemiş olduğu suçları korumaya ve arkasında durmaya çalışmaktadır. Örneğin, 2. Ordu Komutanı Adem Huduti bir darbecidir; iktidara göre, daha yargı kararı çıkmadan teröristtir ve bu örgütün üst yöneticilerinden biridir ama bunun, Cizre'de, Sur'da, Silopi'de, Nusaybin'de, Şırnak'ta, Yüksekova'da bağlı olduğu komutanlarla birlikte hepsi tutuklanmış olmasına rağmen bu şahısların yargı dosyalarına bu suçlarla ilgili bir cümle dercedilmemiş olması yapının siyasi iktidar tarafından yeri geldiğinde hâlâ nasıl korunduğunun, kollandığının işaretidir.
Değerli arkadaşlar, sonuç olarak, iktidarın bu yapıya dair şu topluma, şu ülkeye bir borcu vardır. Sağlıklı ve etkin bir soruşturma yürütülmediği sürece; belli parti, kurum, kimseler hâlâ bu yapıyla iltisaklı olduğu ve partilerde, kurumlarda yer aldığı hâlde korunduğu sürece asla siyasi iktidar üzerindeki şaibe kalkmayacak, bu yönlü toplumsal algı değişmeyecektir. Çünkü bu yapıyla ilgili olarak iktidarın ilişkisinin bitmediğine, belli yerlerde bu yapının korunduğuna dair güçlü bir toplumsal algı vardır.
Yine, darbeyi planlayan ve karargâhta komuta edenler ile bunların bankasına para yatırmış zavallı kişiler aynı kefeye konduğu sürece; 15 Temmuz günü savaş uçaklarını, helikopterleri, tankları kullananlar ile bunların okullarına öğrencisini göndermiş olanların aynı kefeye konulduğu ve değerlendirildiği ortada durduğu sürece; yine, özellikle bu yapı içerisinde yer alıp 15 Temmuz günü tanklarla, ateşli silahlarla bu ülkenin insanlarını öldürenler ile bunların bankalarına para yatıran veya korkudan bunlara bağışta bulunmuş olanlar aynı kefede değerlendirildiği sürece toplumun iktidarın bu işin üzerine etkin gitmediği, sadece kendisine dokunduğu yerleriyle ilgilendiği yönündeki algısı güçlenmiş ve kendini korumuş olacaktır.
Bir diğer husus; bakın, siz bunu planlayan, karargâhta koordine eden, savaş uçağı kullananlar ile zavallı insanları aynı kefeye koyup siyasi uzantılarını koruduğunuz sürece bir şeye hizmet etmiş olacaksınız, o da şudur: Mağdurları ve ailelerini bu darbecilerin kucağına atacak ve bunların sosyolojik tabanını güçlendireceksiniz. İktidarın bugünkü yaklaşımı, bunların sosyolojik tabanını ortadan kaldırmaya ve zayıflatmaya dönük değil, kapsayıcı, kucaklayıcı olmaya dönük değil, bizatihi güçlendirmeye dönüktür, güçlendirmektedir iktidar bu darbecilerin sosyolojik tabanını.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Çünkü bu örgütün kucağına zorla itilmiş olanlar var iktidar tarafından. Bürokraside terfi etmek isteyenler geçmiş dönemde bu iktidar tarafından bu yapıyla ilişkilendirildi. Akademide doçentlik sınavlarına, doktora sınavlarına, yurt dışı eğitim sınavlarına girmek için bunlarla iltisaklı olma zorunluluğu iktidar tarafından konulmuştu. Bir iş adamının güçlü, devletten iyi ihaleler alabilmesi için bunlara himmet vermesi, bunlarla arasını iyi tutması bu iktidar tarafından zorunlu kılınmıştı. Buna rağmen, siz bunu planlayan, karargâhta bunu koordine eden, savaş uçaklarıyla -şu Meclis dâhil- bu ülkenin insanlarını öldürenler ile dershanelerine gitmiş, okullarında okumuş, bankalarına para yatırmış zavallı kişileri aynı kefeye koyduğunuz sürece toplumsal algıda bunlarla etkin mücadele ettiğinizi anlatamazsınız, inandıramazsınız diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)