| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 114 |
| Tarih: | 19.07.2017 |
ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biz aleyhte söz aldık ama bu konunun gerçekten üzerinde durulması, irdelenmesi ve Türkiye için, Türkiye'nin kendini gerçekleştirebilmesi ve küresel rekabette yerini alabilmesi için çok önemli olduğunu biz de düşünüyoruz.
Adına ne dersek diyelim, artık her şey çok daha hızlı bir değişim içerisinde, artık her şeyin de çok daha akıllısı makbul olmaya başladı.
Evet, iktidara baktığımızda yıllardır her yerde her zaman iktidar sorumlularından, katma değeri yüksek ekonomiye geçmenin son çare olduğu ve bunun için çabalandığı sözlerini duyuyoruz ama icraata bakıldığında da bunun çok fazla eyleme dönüşmediğini de görebiliyoruz. Bunun eyleme dönüşme alanlarından en önemli sektör eğitim sektörü, üniversiteler ve gençlik oluyor ve iktidarın bu politikalarının da çok fazla dikkate değer olmadığını da görebiliyoruz. Ülkeler arasındaki rekabet çok yoğun ve acımasız, bunu hep birlikte hem görüyoruz hem de içinde yaşıyoruz. İşte bu acımasız rekabette en önemli araç sanayi olmaktadır, sanayinin yakalanması olmaktadır. Tabii, sanayi bütün ülkeler için önemli ama Türkiye için de çok önemli ve bu Türkiye için önemli bir güç ama Türkiye'nin aynı zamanda katma değerde yapısal sorunlarının olduğunu da biliyoruz ve karşımızda kocaman dağ şeklinde duruyor. Bu yapısal zorlukların yanı sıra küresel sanayi 4.0 dönüşüm süreciyle diğer ülkelerin verimliliklerinde yaşanabilecek olası artışlar Türkiye'nin aleyhine işleyecektir ve bu, Türkiye'nin de rekabet edebilme şansını gittikçe düşürecektir. Türkiye'nin sanayi 4.0 yatırımlarını gerçekleştiremediği durumunda teknolojileri ve insan kalitesini, insan kaynağı kalitesini yakalaması da zorlaşacaktır.
Türkiye G20 ülkeleri arasında yer alıyor ama özellikle dünyanın en becerikli 40 ülkesine bile giremiyor. İşte PISA sonuçlarını görebiliyoruz. Bizim çocukların 40 ülke arasında olmadığını da bazı beceri alanlarına göre olmadığını da görebiliyoruz. Evet, sormak istiyoruz: Her gün NASDAQ sonuçlarını alıyoruz haberlerde. Acaba NASDAQ içinde Türk şirketi var mı, Türk markası var mı hiç baktığımızda? İstanbul'un yarısı kadar nüfusa sahip İsrail'in, Yunanistan'ın... NASDAQ'da neredeyse İsrail'in 100 tane şirketi bulunuyor, Yunanistan'ın onlarca şirketi bulunmaktadır. 80 milyonluk Türkiye'nin acaba NASDAQ'da bir tane bile şirketi neden yok? Bunların da aslında şöyle sorulması, dikkatlice altı çizilerek sorulması gerekiyor.
Evet, çağı yakalayabilmemiz için buna, bu işin içine teknolojiyi, fenni, matematiği, sanatı ve mühendisliği mutlaka katmamız lazım. Tabii bunun içine bunlara katma derken bunların adam gibi eğitiminin verilmesi lazım. Bu çocukların eğitim sisteminde gerçekten hakkının verilerek yetiştirilmesi lazım. Yani kısaca, bilim ve sanata değer vermek lazım ve bunun eğitim sistemimizde de kaliteli bir biçimde gerçekleştirilmesi gerekiyor. Katma değeri yüksek üretime geçebilmede, evet, bilim ve sanatı işin içine katmamız gerekiyor. Küçük bir örnek vermek istiyorum: Fındık üretimi. Türkiye tekel fındık üretiminde, evet, ama yıllık cirosuna baktığımızda 3 milyar Türkiye'nin cirosu. Firmanın ismini vermek istemiyorum ama bir firma bunu bizim sofralarımıza ekmeğin üzerine sürülecek çikolata şeklinde getiriyor ve yıllık cirosu neredeyse 10 milyar dolar kadar. Şimdi, işte baktığımızda bu sanatı getiriyor ve tasarımı getiriyor. Biz fındıkta tekelken, yalnızca işte saf bir şekilde ürünü pazarlamayı hedeflemişken diğerlerinin, Batılı -işte tırnak içerisinde- sanayileşmiş ülkelerin bunu işlenmiş ürün hâline ve daha sonra da marka hâline getirerek tekrar bize sattığına şahitlik edebiliyoruz. Bunun birçok örneğini verebilmemiz mümkün. İşte biliyoruz ki yağımız var, zeytinyağımız var; İstanbul'umuz var aslında ama hâlâ İstanbul'u bir marka yapamadık. Bunların temelinde tabii ki eğitim ve eğitimin kalitesi yatıyor.
Türkiye'de eğitim süresi ortalama 6,5 yıl ve 6,5 yıl sonucunda da elde ettiğimiz sonuçlar ortada. Daha önce bu kürsüden hep açıkladık; sınavlarda, üniversite sınavlarında çocuklarımızın matematik ve fen ortalamalarını açıkladık. Bu yıl da yine yapılan sınavlar da aynı şekilde karşımızda duruyor, artma yok. Matematik, 50 soruda öğrencilerimizin ortalaması 10; geometri, 30 soruda 4 ortalamaları var. Kimya, biyoloji ve fizikte de aynı sonuçların olduğunu görebiliyoruz. Acaba bu sonuçlar her yıl bu şekilde tekrar ederken neden hâlâ iktidar tedbir alma yoluna gitmemektedir? Sürekli sistem değiştiriyor, daha dün bile müfredat değişikliği açıklandı ama hâlâ bu katma değer temelli sanayiyi yakalamaya yönelik olarak bir çabanın olmadığını görüyoruz.
Üniversitelerdeki durumlara baktığımızda da dünya sıralamasına kaç üniversitemiz giriyor? Ben bunları sormak istiyorum. İşte, sizlere her zaman bu kürsüden açıklıyoruz ama bunlar gerçekten çok önemli.
Yine, Türkiye'de üniversitede temel bilimler alanında eğitim alan öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırma sonucunda bu işin vahameti çok daha net olarak gözler önüne serilmiştir. Bu çalışmada özellikle temel bilimler alanında ve teknoloji alanında eğitim gören öğrencilerin inovasyon algısı ve teknoloji algıları üzerine bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmada öğrencilerin yüzde 79'u patent alma usulleri hakkında hiçbir bilgilerinin olmadığını söylüyorlar, yüzde 42'si üniversitelerde inovasyon ortamlarının olmadığını belirtiyor, yüzde 30'u inovasyon konusunda herhangi bir bilgiye sahip değil ve ayrıca yüzde 10'u da teknolojinin çalışma prensiplerine ve 4G altyapısına, işleme sistemine ilişkin sorulara cevap veriyor, yüzde 90'ı veremiyor. İşte bunlar da gerçekten çok önemli.
Ayrıyeten TOBB'un 2014 yılında üniversitelerde üniversite ile sanayi iş birliği alanında yaptığı, hazırladığı bir raporun sonuçlarını da aktarmak istiyorum. Bu rapor, TOBB'un yaptığı rapor üniversitelerin sanayinin ihtiyaç ve beklentisini karşılamadığını yazıyor. Öğretim üyelerinin sanayiyle iş birliği yapmalarının akademik kariyerleri açısından bir getirisinin olmadığını düşündüklerini söylüyorlar. Üniversite bünyesinde üniversite-sanayi iş birliğini destekleyecek yapı ve yapılanmaların yetersiz olduğu ve etkin olmadığı görüşünün hâkim olduğu belirtilmiştir. Sanayicinin ve sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli sayıda öğretim üyesi bulunmadığı da belirtilmektedir. Daha birçok şey var. Bu da aslında bakıldığında bu sorunun hâlâ devam ettiğini de yansıtıyor. Mevzuat ve destek programlarına baktığımızda, özellikle destek programlarında sürecin işlemesi sırasında birçok sıkıntıyla ve engelle karşılaşıldığı ve bunların da vazgeçmelere neden olduğu verilmektedir.
Bunlara bakıldığında da yine bu TOBB'un araştırması, diğer araştırmalar ve şu anda bizzat yaşadığımız problemler hâlâ "ben yaptım olur" mantığıyla hareket edildiğini karşımıza çıkarmaktadır ve hâlâ, içinde bulunduğumuz zamanın hassasiyetinin de farkında olmadığımızı da göstermektedir. Sanayileşmeyi yakalayamamanın bedelini ödemekteyiz. "Dördüncü sanayi devrimi" olarak ifade edilen sanayinin de bir an önce kaçırılmaması için özellikle kodlama eğitiminin birinci sınıftan itibaren başlatılması önem arz etmektedir.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Topcu.