| Konu: | İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, (2/275) esas numaralı Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/103) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 25.07.2017 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de İç Tüzük 37'ye göre söz aldım. Sayın Tanrıkulu biraz evvel konuşmasında "İktidarın görmediği konuları biz görüyoruz ve buraya getiriyoruz; bu engellenmeye çalışılıyor." dedi. Gerçekten, Sayın Tanrıkulu'nun bu kanun teklifi 2464 sayılı Belediye Gelirleri Yasası'nın 86, 87 ve 88'inci maddelerinde değişiklik öngörüyor; mesela harcamalara katkı paylarının kaldırılması talep ediliyor. Bildiğiniz gibi, belediye hizmetlerinin bazılarında mahalleliden harcamalara katkı payı alınıyor ve bu maddeler uygulanırken çok da ayrımcılık yapılıyor, "Şu mahalle bizim mahalle. Şu sokak bizim. Şurada gıcık kaptığım insanlar var." diye davranılıyor; büyük haksızlıklara, hukuksuzluklara sebebiyet veriyor. Bu, vatandaşa da bir külfet ve bunun kaldırılması isteniyor. Bakın, bunu siz görmüyorsunuz iktidar partisi milletvekilleri olarak; muhalefet görüyor ve buraya getiriyor, bundan niye rahatsızlık duyuyorsunuz?
Değerleri arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarda zaman geçtikçe -şu metal yorgunluğu- ya da "İktidar bozar." meselesi gerçekleştikçe giderek şeffaflıktan, denetlenebilirlikten, açıklıktan uzaklaşıyor ama her konuda; sadece demokrasi, insan hakları filan değil, bu şekilde, ekonomik konularda da uzaklaşıyor. Mesela ihale konusunda biraz evvel çok büyük tepki geldi sayın grup başkan vekilinden. Bakın, hiç bunu yapmaya gerek yok ki, siz İhale Kanunu'nu herhâlde defalarca -sayısını bilmiyorum- 50'nin üzerinde...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - 100 küsur...
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - ...100 defa delip geçtiniz ve birçok şey, yasa açık olmasına rağmen, doğrudan temin yoluyla sağlanıyor. Nedir bunlar? Bunlar şeffaflıktan, denetlenebilirlikten, ne yaptığınızın muhalefet ya da halk tarafından bilinmesinden korkuyor olmanız, çekiniyor olmanızdır.
Değerli arkadaşlarım, sizde şöyle bir anlayış giderek güçlendi: "Bizi vatandaş seçiyor -"millet" diyorsunuz- millet seçiyor, dolayısıyla biz istediğimiz gibi yönetiriz." Yönetemezsiniz değerli arkadaşlar, eğer bu ülke demokratik bir ülkeyse ve demokraside de dünya kadar soruna rağmen birtakım mesafeler almışsa siz istediğiniz gibi yönetemezsiniz. Neye göre yöneteceksiniz? Siz hukuka göre yönetmek durumundasınız. "Hukuk" dediğimiz şey de "Bizim çoğunluğumuz var, istediğimiz her şeyi hukuk hâline getiririz, kanunlaştırırız. Dolayısıyla, millet böyle istedi, kimsenin söyleyecek bir sözü yoktur." Bu, hukuk değildir arkadaşlarım; bu çoğunlukculuktur. Yani bizim çoğunluğumuz var, dolayısıyla herkes bizim istediğimiz gibi düşünecek, herkes bizim istediğimiz gibi konuşacak; biz, bütün vatandaşlara hatta milletvekillerine nasıl konuşacaklarına dair sınırlar çizeriz ve o şekilde konuşmak durumundadırlar. Bu noktaya gelmişsiniz. Şu anda Meclis gündeminde bulunan İç Tüzük değişikliğinin anlamı budur. Zaten Anayasa değişikliğinin de birçok maddesinin anlamı buydu. Siz gerçekten çıktığınız yoldan son derece uzaklaştınız ve tehlikeli sulara giriyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Yani siz "Bizi kimse denetleyemez, bize kimse hesap soramaz..." Şunu demeyin arkadaşlar, bu hamaset: "Biz millete hesap veririz." Elbette millete hesap vereceksiniz ve vereceksiniz er geç. Millete hesap vermek mahkemelere, muhalefete hesap vermeyiz anlamına gelmez değerli arkadaşlarım. Sizin probleminiz budur. Bunun adı da, bu kurmakta olduğunuz sistemin adı da artık demokrasi olmaktan giderek uzaklaşıyor arkadaşlar. Otoriter bir rejim kuruyorsunuz değerli arkadaşlar. Siz giderek tek tipçi bir rejim kuruyorsunuz değerli arkadaşlarım. Türkiye'de, bu 2017 dünyasında böyle bir rejimi kurmanız, bunu yapmanız mümkün değil. Bu, Türkiye'yi giderek bölmeye götürür değerli arkadaşlarım. "Bizim istediğimiz gibi düşüneceksiniz. Bizim istediğimiz kadar konuşacaksınız. Bizim çizdiğimiz sınırlar içinde konuşacaksanız." derseniz bu ülkede barış olmaz, kavga olur, bu ülkede ciddi sorunlar olur. "Bu ülkede ciddi sorunlar olur." cümlesi pek sizi ilgilendirmiyor olabilir. "Biz çoğunluktayız, bize bir şey olmaz." diyebilirsiniz. Hayır arkadaşlar, hepimize olur, hepimize.
Çevremizde olup bitenlere bakarak ders alalım diyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)