| Konu: | Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk'ün 2016 Yılı Ekim, Kasım ve Aralık Aylarında Beşer Birleşimi Aşan (Toplamda Genel Kurulun 47 Birleşimi) Devamsızlığı Sebebiyle Anayasa'nın 84'üncü ve İçtüzük'ün 138'inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık Divanının 24.05.2017 Tarihli ve 38 Numaralı Kararı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 25.07.2017 |
GÜRSEL EROL (Tunceli) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuya girmeden önce ben bir açıklama yaparak konuşmaya başlamak isterim. İlimizde terör örgütlerince, PKK tarafından geçen tarihte şehit edilen Necmettin öğretmeni anmak ve terör örgütlerini kınamak, protesto etmek için 21 Temmuz Cuma günü Tunceli'deki yürüyüşümüz sonrası yapmış olduğumuz mitingdeki konuşmamı Meclis tutanaklarına girmesi için önce sizin bilginize sunmak isterim.
"Bugün buradan Düzgün Baba'nın, Munzur Baba'nın, Kureyş Baba'nın, Baba Mansur'un, Derviş Cemal'in, Sarı Saltuk'un, Ağuçan'ın, Sultan Hıdır'ın, Ana Fatma'nın, ocaklarımızın toprakları, özgürlüklerin şehri Dersim'den, cumhuriyet şehri Tunceli'den tüm Türkiye'yi selamlıyorum.
Ocaklarımızın topraklarına bir masumun, bir umudun, bir emeğin, bir eğitimcinin temiz, saf kanı terör örgütü tarafından haince ve alçakça akıtıldı, topraklarımızın kutsallığına ihanet edildi. Necmettin öğretmenin kanı yüreğimizde ateş oldu, gözlerimizde yaş oldu, annesinin babasının acısı bizim acımız oldu. Bir kez daha bu kürsüden, Necmettin'imize sahip çıkamadığımız için Dersim halkı adına ailesinden özür dilerim.
Bu acının tarifi yok. Bundan sonra evladınız bizim evladımız, bizim onurumuzdur. Dersim toprakları sizin de evinizdir. Necmettin öğretmene sıkılan kurşun Dersim'in tarihine, Dersim'in kültürüne, Dersim'in geleneklerine, Dersim'in inançlarına sıkılan kurşundur. Necmettin öğretmene sıkılan kurşun Dersim'e, Türkiye'ye ve insanlığa sıkılan kurşundur. Bu topraklar yüzyıllardır özgürlüğün, hoşgörünün, insan sevgisinin ve adalet için direnişin topraklarıdır. Tunceli'den, Dersim'den, ülkemize bela olan, 80 milyon yurttaşımızın yaşamını tehdit eden terör örgütlerine buradan sesleniyorum; eli kanlı katillere, insanlık suçu işleyenlere, hainlere sesleniyorum; Eğer kan dökerek, can alarak terör eylemlerinize devam edecekseniz bilin ki Tunceli'de de, Dersim'de de, Türkiye'de de vatan için, ülke için bedel ödeyecek milyonlar vardır. Artık yeter! Bir yurttaş, bir baba, bir milletvekili ve her şeyden önce bir öğretmen çocuğu olarak sesleniyorum: Ülkemizde çocukların yetim kalmadığı, anaların ağlamadığı... Terör sürecinin devamından sorumlu tek kurum siyaset kurumudur çünkü siyaset kurumunun görevi sadece sorunları seslendirmek değildir, yalnızca şehit cenazelerinde saf tutmak değildir. Bugün artık terör ülkemizin ulusal bir sorunudur, bunu çözmek de siyasi iradenin görevidir. Artık evlere ateş düşmesin, analar ağlamasın, çocuklar yetim kalmasın, kahrolsun terörizm, yaşasın özgürlük ve demokrasi diyorum.
Buradan Dersim halkına sesleniyorum: Sen ki yüzyıllardır insanlık onuru için mücadele etmiş bir halksın. Sen ki adalet için, hak için, halk için başkaldırmış bir halksın. Sen ki insanın insana kulluğuna isyan etmiş bir halksın. Sen ki inançların için, değerlerin için bedel ödemiş bir halksın. Şimdi sizleri 'hak, hukuk, adalet' demek için, demokrasi ve özgürlük istemek için, teröre karşı çıkmak için yeni bir direniş hikâyesini başlatmaya davet ediyorum. Bu direniş hikâyesinin adı 'teröre karşı çıkma hikâyesi'dir. Ve diyorum ki: Yaşasın demokrasi! Yaşasın adalet! Yaşasın kardeşlik! Yaşasın barış! Yaşasın özgürlük! Yaşasın laik cumhuriyet! Kahrolsun terör! Kahrolsun terörizm!" (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bu eylemden ve bu konuşmadan sonra ANF Ajans'ta KCK Yürütme Konseyi Üyesi -PKK'yı kuran 5 kişiden biridir- Mustafa Karasu yapmış olduğu açıklamada beni hainlikle suçlayarak -ki kendisine göre doğru bir tespittir- bedel ödemem gerektiği ve benim su süreçte yargılanmam gerektiği ifadesini kullanmıştır. Yani bunun Türkçesi: "Yakaladığınız yerde infaz edin."
Şimdi, bakın, size iki tane örnek vereceğim. Birincisi, bazı siyasi güçlerin "faşist" diye suçladığı devletin bugüne kadar neler yaptığı, devleti hangi gerekçeyle suçladığı ve devletin ne yaptığı... Bundan uzun bir süre önce devlet Apo'yu Kenya'da yakaladı, uçağa bindirdi, dedi ki: "Ben seni 30 bin kişinin ölümünden dolayı sorumlu tutacağım, yargılayacağım, sen de avukatlarını tut, kendini müdafaa et." Ve ölüm cezası aldı. Devlet dedi ki: "Yerel mahkeme yanlış bir karar vermiş olabilir, bir üst mahkemeye, Yargıtaya itiraz et." Yargıtaya gitti davası, Yargıtay da onayladı idam cezasını. Sonra devlet dedi ki: "İdam insanlık suçudur." İdam cezasını kaldırdı ve cezaevine koydu.
Sevgili arkadaşlarım, ben dokunulmazlıkların kaldırılmasında CHP Grubunda ilk oylamaya katılmayan ve doğru bulmayan tek milletvekiliyim -ben doğru bildiğim hiçbir şeyden taviz vermem- ve Pervin Buldan'ın gözaltına alınmasını bu kürsüden eleştiren bir milletvekiliyim, ilimin milletvekili Alican Önlü'ye bir uzman çavuşun müdahalesini bu kürsüden eleştiren bir milletvekiliyim ve ilimde bir öğretmenin öldürülmesiyle ilgili siyasi tavır koyan bir siyasetçiyle ilgili bir örgütün ölüm kararını vermesi hâlinde, şimdi bana söyleyin faşist kim? Bana söyleyin faşist kim? Ben siyasetçiyim, siyaseten kendi partimin ideolojisi ve kendi kentimin gerçeklerine göre siyaset yaparım. Sizin gibi düşünmeyebilirim, sizden aykırı da düşünebilirim ama sizden aykırı düşünmem benim ölüm gerekçem olamaz.
Şimdi, HDP'li milletvekillerinden şunu rica ediyorum: Ben dün nasıl bu kürsüde sizin dokunulmazlıklarınızın kaldırılmasını eleştirdimse, tutuklu yargılanmanızı eleştirdimse ve size karşı yapılan muameleleri eleştirdimse sizden de cesur ve cesaretli bir şekilde bu kürsüye gelip benim hakkımdaki ölüm emrini eleştirmenizi istiyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer, bu Parlamentonun saygınlığını, bu Parlamentonun itibarını ve milletvekillerinin itibarını koruyacaksak o zaman hiçbir ayrım yapmamamız lazım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Ne alakası var ya! Ne ilgisi var?
GÜRSEL EROL (Devamla) - Gelelim bugüne: Eğer bir milletvekili Anayasa'ya aykırı bir davranış gösterirse, kanunlara aykırı bir davranış gösterirse ve suç işlerse, yargının ve kanunların karşısında herkes eşit olmalıdır, yargılanmalıdır ama sayın milletvekilleri, bir milletvekilinin tutuklu yargılanması doğru bir iş değildir, bu bir yanlıştır. Ve aynı şekilde, bir milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesi de doğru değildir. Benim hakkımda ne düşündükleri hiç umurumda değil, ben doğru bildiklerimi söylüyorum. Millî irade diyoruz, değil mi? Her şeyde millî iradenin arkasına sığınıyoruz, değil mi arkadaşlar? Peki, o zaman yapmamız gereken, millî iradeye saygı duyalım ve bu milletvekili arkadaşlarımızın milletvekilliklerini düşürmeyelim. Yemin törenine gelip yemin etmeyen milletvekili arkadaşlarımız bu salona gelmeli ve yemin etmeli, yemin etmemesi hâlinde de düşürülmeli. Ama yemin eden bir milletvekilinin Genel Kurul çalışmalarına katılmadığından dolayı vekilliğinin düşürülmesi siyaseten de ahlaken de doğru bir yaklaşım değildir. Ve yine milletvekillerinin tutuklu yargılanması da doğru değil.
Bakın, ben örgüt tarafından yaşamı tehdit edilen bir milletvekili olarak bu kürsüden size sesleniyorum. Bunlar doğru değil. Arkadaşlarımız ne derse desinler benim umurumda değil, ben doğru bildiklerimi anlatırım. Demokrasi, insan hakları evrensel olmalı, herkes için geçerli olmalı. Ben, Ankara'da da cumhuriyeti, demokrasiyi, Mustafa Kemal'in inançlarını savunabilmeliyim, Tunceli'nin, Dersim'in en ücra köyünde de savunabilmeliyim. Ben kendi ilimde her ilçeye gidemiyorum, her ilçeye gidemiyorum, can güvenliğimle ilgili sorunlarım var. Ama şimdi buradan soruyorum -aramızda- diğer Tunceli milletvekili arkadaşım, Ankara'nın her semtini gezebiliyor musun? Geziyorsun. Tunceli'nin her köyüne gidebiliyor musun? Gidiyorsun. Peki, bana söyle o zaman, kimin için demokrasi var kimin için demokrasi yok? Ben gidemiyorum, yaşam kaygım var.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Allah Allah...
GÜRSEL EROL (Devamla) - Şimdi, "Allah Allah" demeyin, bölgenin gerçeğini anlatıyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Yaşam kaygına... Tunceli vekili mi engelliyor?
GÜRSEL EROL (Devamla) - O zaman siz de bu kürsüde kalkacaksınız, nasıl size haksızlık yapılıyorsa, örgüt tarafından haksızlık yapılan bir milletvekilini de savunabilecek cesareti ve iradeyi göstereceksiniz. Yalnızca kendiniz için demokrasi, insan hakları derseniz yalnızca kendinizi kandırırsınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)