| Konu: | İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 5 |
| Tarih: | 10.10.2017 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu 491 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 11'inci maddesi iş akdi feshedilen işçilerin arabuluculuğuyla ilgili itiraz süresini düzenleyen bir madde. Ama eğer müsaadeniz olursa hazır Sayın Bakanımız buradayken neredeyse seçilmişlerin atanmışlara kurban edildiği ve Parlamentonun üçüncü büyük partisinin eş genel başkanının deyim yerindeyse yetkisinin, seçilmişlik yetkisinin gasbıyla ilgili bugün değindiğim konunun devamını getirmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, sizden bir önceki bakanımız Anayasa Mahkemesinin Bakanlığınızdan tutuklu vekillerle ilgili istemiş olduğu görüşe binaen şunu söylüyor: "Milletvekili olmaktan kaynaklanan tüm hakları devam etmektedir." Ve devamında "Yasama faaliyetlerine katılımının engellenmesinde herhangi bir hak kaybı yoktur." diyor. Bu ne anlama gelir? Yasama faaliyetine katılmasında herhangi bir hak kaybı yoksa buradaki Genel Kurul faaliyetlerine, grup toplantılarına, komisyon toplantılarına bu Parlamentonun üyelerinin tamamının katılmasını içerir. Ancak, bugüne kadar, bizim arkadaşlarımız tutuklandıktan sonra şu Meclis 107 birleşim yapmış, 614 oturum, 291 kanun geçmiş, 22 grup toplantısı yapmışız, bunlara katılamamış. Hak kaybı nasıl olmaz, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Buradan bakıldığında Adalet Bakanlığınızın Anayasa Mahkemesine göndermiş olduğu görüş açıkçası Anayasa Mahkemesini yanıltmakta veya toplumun zekâsıyla alay etmektedir. Hak kaybı nasıl olmaz? Yasama faaliyetlerine katılımla ilgili hak kaybı nasıl olmaz?
Yine, Sayın Bakan, bugün Meclis Başkanlığına -bugün itibarıyla, bugünkü tarihle- eş genel başkanımız bu durumla, bu hususla alakalı bir dilekçe verdi. Ve açıkça, söz konusu durumun, Anayasa'nın 7'nci, 80'inci ve 95'inci maddelerinin ihlal edildiğini, bu üç madde açısından Anayasa'nın çiğnenmesinin, Meclis Başkanlığı tarafından bu ihlalin geliştirildiğini ve Bakanlığınızın da bildirilen görüşle buna açıkçası sahiplik yaptığını, zemin sunduğu ifade etmek isterim çünkü Anayasa'nın "Yasama yetkisi" başlıklı 7'nci maddesi "Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki hiç kimseye devredilemez." der. Bu Parlamentonun üyelerinin yetkilerini kullanırken yürütme ya da yargı tarafından bu yetkilerinin derdest edilmesi anayasal bir suçtur Anayasa'nın 7'nci maddesine göre.
Yine Sayın Bakan, 95'inci maddede denir ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürütür." Yani Genel Kurul, grup toplantıları, komisyon çalışmalarında şu Meclisin anayasası İç Tüzük'tür. Bunu yürütme ya da siyasallaştırmış olduğu yargı gasbedemez. Buna göre de Meclis Başkanlığının susarak ve iktidarın da siyasallaştırdığı yargı marifetiyle bu Anayasa'nın 95'inci maddesini çiğneyerek suç işlediğini ifade etmek isterim.
Yine Anayasa'nın 80'inci maddesi "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler." der. Yani "Türkiye milletvekili" sıfatıyla çalışırlar.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda gerçekten izaha muhtaç bir konu vardır ki bakanlığınızın -siz bakanlığa gelmeden önce- Anayasa Mahkemesine göndermiş olduğu görüşte belirtmiş olduğu: "Milletvekili olmaktan kaynaklanan tüm hakları devam etmektedir ve yasama faaliyetlerine katılımının engellenmesinde herhangi bir hak kaybı yoktur...." Basit bir şey söylüyorum: Meclis Başkanlığı günlük gündemleri bütün milletvekillerine bildirmek zorundayken cezaevindeki milletvekillerine bu gündem bildirilmiyor. Bu bile başlı başına Anayasa'nın ve İç Tüzük'ün ihlali anlamına gelmektedir ki bu garabetin bu ülkenin ve bu Meclisin üzerinden kaldırılması için gerekli çabanın gösterilmesi gerektiği hususunu Meclisin bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.