GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:11.10.2017

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı'nın 17'nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.

Öncelikle, TÜPRAŞ Aliağa Rafinerisindeki bakım çalışmaları sırasında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 4 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar dilerim.

Muhterem vatandaşlar, ne zaman alın teri ve tabiri yerindeyse tırnaklarıyla kazıyarak evine ekmek götüren insanımızın uğradığı mağduriyetlerle ilgili bir konuyla karşılaşsam aklıma Kur'an-ı Kerim'in özü diye ifade edilen ve kabul edilen şu sözü gelir: "Benim karşıma kul hakkıyla gelmeyin." Eğer idarecilerden patronlara bu söz anlaşılır ve hayatın bir parçası hâline getirilirse esasen üzerinde istişare edilecek hiçbir mesele kalmaz. Lakin çoğu sohbetlerde saunalı rezidanslar ve et restoranları konuşulurken işçi kardeşlerim, emekli ve dar gelirli insanlar "En uygun fiyatlı kuru bakliyat hangi markettedir?" diye konuşuyorsa o ülkede gelir paylaşımında büyük bir adaletsizlik var demektir.

Vatandaşın çocuğu sınavdan sınava koştururken ve bunalımlara göğüs gererken bazıları bir asgari ücretlinin kırk aylık ücretini bir senelik okul parası olarak ödeyebiliyor.

Dar gelirli vatandaşlarımız bugün bir ev sahibi olmaktan vazgeçti, ev kiralarını dahi ödemekte güçlük çekiyor. Devlet mekanizmasını yöneten Hükûmet, vergilerini gelire göre toplayıp vicdanları teskin etmekte maalesef geç kalıyor. Her sene değişen eğitim sistemi gibi bundan sonra her sene değişen vergi rejimi gündeme gelecekse, şimdiden uyarmak isterim ki ülkemiz yatırım çekmekte çok zorlanacaktır.

Sayın milletvekilleri, değerli vatandaşlar; belirsiz vergi rejimleri ve vicdanları yaralayan uygulamalar kendi girişimcilerimizi de yatırım kararı almaktan maalesef engellemektedir. İç pazardaki talebi incelediğinde yatırım yaparak kapasitesini artırabilecek bir iş adamı yatırımlarını başka bir ülkeye kaydırmak istiyorsa bu noktada ülke olarak sosyolojik, ekonomik, hatta güvenlik penceresinden bir değerlendirme yapma zamanı gelmiştir. Bankalar ağızlarını "risk" kelimesiyle açıyorsa, vatandaşın ekonomiyle ilgili endişeleri günden güne artıyorsa şapkamızı önümüze koyalım ve neyin yanlış gittiğini bir bir soralım. Adam kayırmak ve sorumluları kollamak yolunda gidersek bir yanımız hep eksik kalacak. Arzu ettiğimiz müreffeh ülke seviyesine çıkabilmek için her sorunu kaynağında çözmeli ve sorumluları bularak ülkemizin şahlanmasına engel olmalarının önüne geçebilmeliyiz. Eğitimden iş hayatına, adaletten ticarete kul hakkını gözettiğimiz sürece yolumuz açıktır.

Sevgili vatandaşlar, ülkemizin son kalesi milliyetçi ve ülkücü camianın bir mensubu olarak özellikle Kerkük ve Musul hassasiyetimiz hakkında da birkaç kelam etmek isterim. Bizler tarihi zaferlerle dolu bir milletin mirasıyla doğuyor, büyüyor ve nihayetinde ahirete göçüyoruz. Her adımda atalarımızın bize bıraktığı o şerefli ada yakışır kararlar almalı ve evlatlarımıza da o şerefli adı, "Türk" adını gurur duyacak bir şekilde miras bırakmalıyız. Dolayısıyla, kimse bize "Kerkük bizim işimiz değil." demesin, kimse bize "Musul'daki Türklerin dertleriyle dertlenme." demesin. Eğer bu coğrafyada hayatta kalmak istiyorsak nerede olursa olsun bütün Türklerin arkasında olmalı, hayat hakkını ve haklı mücadelelerini her ne pahasına olursa olsun savunmalıyız. Ancak bu şekilde varlığımızı koruyabiliriz, ancak bu şekilde büyük bir devlet olabiliriz.

Konuşmama son verirken büyük Türk milletine sevgi ve saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)