GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:11.10.2017

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Hazır Adalet Bakanımız buradayken ben aslında bu maddede FETÖ'yle, hain FETÖ örgütüyle yapılan mücadeledeki bazı aksaklıklar üzerinde durmak istiyorum.

Şimdi, ilk konu -ve aslında artık bir yara hâline geldi- bu tutuklu er, erbaş, askerî öğrenci meselesi.

Şimdi, Sayın Bakan, dosyalarına bakıyorsunuz, birçoğunun -bunların dosyaları bize getirildiği için biliyorum- hakikaten dosyalarında bir şey yok. Bir defa, bir erin, bir askerî öğrencinin darbeci olması diye bir şey düşünmek zaten akla ziyan bir şey. Aileler mahkemelere gidip gelmekte, perişan olmuş. Aile Diyarbakırlı, çocuğu Ankara'da askermiş; buraya git-gel. İnanın birçoğu komşusundan para alarak buralara geliyor. Yatacak yeri yok; parkta yatanlar, bir başka ailenin yanında yatanlar... Yani, bunlar nihayetinde devlete emanet edilmiş kişiler. Bunlar kendi komutanlarını kendileri seçmedi, birliklerini kendileri seçmedi. Tatbikat var diye alınmış bu çocuklar, götürülmüş. Ve silah kullanmamış; bakın, silah kullanmadığı hâlde olanlar var. Bunların hepsi, tabii birçoğu sizlere gelemediği için, bize çok fazla geliyorlar ve biz bunları biliyoruz.

Şimdi, biz demiyoruz ki bunlar yargılanmasın ama bu öğrencileri, bu çocukları, bu erleri, erbaşları, askerî öğrencileri -her neyse- tutuksuz yargılama imkânı yok mu? Niye bunlar tutuksuz yargılanmıyor? Devletin eli kolu uzun. Bunlar gariban çocuklar zaten, bunların bir yere kaçacak hâli filan da yok, yani ülkeyi terk edecek hâli yok. Mahkeme vakti geldiğinde bunların kendileri de gelecektir, gelmezse de devlet getirir. Lütfen bu konuda bir adım atılsın ve bu drama bir son verilsin. Burada insanımızı devlete küstürmeyelim yani bu drama bir son verelim.

Şimdi, diğer bir husus: O hain gecede hayatını kaybeden bir kısım askerlerimiz var, özellikle erlerimiz. Bunlar hain damgası yemiş erler. O günün sıcaklığı içerisinde zaten herkes... Yani Allah yaşatmasın bir daha, o esnada şu oldu, bu oldu, her ne olduysa... Bunların birçoğu zaten -şimdi ortaya çıktı ki- millete, vatandaşa ateş etmediği için komutanları tarafından öldürülen erler fakat devlet bunlara hain gözüyle baktı. Yirmi gün sonra, yirmi beş gün sonra çöp poşetleri içerisinde çocuklarını aldı aileler. Bunlar kolay şeyler değil. Erzurum'da bir olay var, isterseniz isim verebilirim, çocuğunu gömecek yer bulamadı. Böyle bir şey var mı? Şimdi, daha sonradan raporlar ortaya çıktı, silahından ateş edilmemiş, elinde bir barut izi yok, hiçbir şey yok. Bu çocuklar hain damgasını yiyorlar, aileler çok perişan. Bunlarla ilgili, bu durumda olanlarla ilgili lütfen bir şey yapılsın, inceleme yapılsın, bunların itibarları iade edilsin. Aileler artık çocuklarının gittiğine filan yanmıyor fakat itibarlarının iade edilmesi son derece önemli bir husus.

Diğer bir husus, 18-20 bin öğrenciyi ilgilendiren bir şey, askerî öğrenciler, kursiyerler. Şimdi, tabii, ben bunun hakikaten böyle olduğunu bilmiyorum. Ben bu anlamda hiç asker olmayı, subay olmayı filan düşünmedim nedense. Şimdi, birçoğuna bakıyorsun, bunlar üniformalarına âşık çocuklar. Askerî öğrenci olmuş, dışarıdan gelip askerî okula girmiş veya üniversiteyi bitirmiş, daha sonradan kursiyer olarak gelmiş, askeriyede bir kurs aldıktan sonra işte subay olacak, astsubay olacak, her ne olacaksa. Şimdi, devlet işin bir kolaycılığına kaçtı, ne dedi? Dedi ki: "Kardeşim, ben sizin hepinizin hakkını alıyorum elinizden." Hiçbir şekilde bir soruşturma yapmaksızın bu öğrencilerin tamamı hak kaybına uğratıldı. Ha, orada hemen şimdi şöyle bir savunma yapılıyor, deniliyor ki: "Efendim, işte biz bunların -öğrenci olanlar için- bir kısmına denkliği olabilecek diplomalar verdik." Bunların hiçbiri bir defa bu çocukların -birçoğu da yüksek puanlarla girmiş- girebileceği okullara denk okullar değil, bir. İkincisi: Diploma verilenler ve okula verenlerde o "KHK" ismi yazılıyor; bu çocuklar damgalanmış, bu çocuklara hiç kimse iş vermeyecektir.

Şimdi, bu kadar sıkıntılı bir dönemde, yine gençlerimizin hayallerini kırmayalım, aileleri perişan etmeyelim. Buraya bir bakılması lazım. Burada yapılması gereken şey... Bunların içerisinde FETÖ'cü olan var mıdır, elbette vardır ama yeni aldıklarımızın içerisinde de FETÖ'cü olabilir. Devlet kolaycılığa kaçmaz. Güvenlik soruşturması yapılsın, suçlu olanlar sadece atılmakla da kalmasın, öyle bir suçun içerisine bulaştıysa bunlar cezalandırılsın. Ancak burada yapılması gereken şey, böyle toptan 20 bin genci cezalandırmak yerine, güvenlik soruşturması yapılarak... Birçoğu ÖSYM sınavıyla girmiş belli puanla, diyorlar ki çocuklar bize, dilekçeleri var: "Biz kameralı mülakatlarla girdik." Buna, dolayısıyla, bir bakmak lazım. Ve bunlar OHAL Komisyonuna başvuramıyorlar, mahkemelere başvuramıyorlar. Bunların mahkemeye başvurmama gibi bir şeyinin olmaması lazım, OHAL Komisyonuna başvurmama gibi bir durumun da olmaması lazım.

Diğer bir husus -geçen gün size ifade ettim- kurumlar şu anda her şeyi OHAL Komisyonuna havale etmiş durumda. Mahkeme kararlarını dahi kurumlar uygulamıyor. Böyle bir şey olmaz, mahkeme kararlarının uygulanması lazım.

Şimdi sürem bitti. Bu şikâyet ve itiraf mekanizması tam bir kıyıma dönüştü. Bakın, FETÖ'cü böyle, kendisini kontrol ederek bir kısım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) - Çok affedersiniz Sayın Başkanım, süre vermezseniz de bu şekilde konuşabilirim ama...

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Devamla) - Teşekkür ederim.

Şimdi, itiraf ediyor, itiraf ettiği hiçbir şey yok esas itibarıyla. Bakın, ben bunu hâkimlerden dinledim. Bunları size anlatmıyor olabilirler çünkü memleket o havada değil. Hâkimler söylüyor bunu, "Hiçbir şey itiraf etmiyor fakat itiraf mekanizmasından faydalanıyor." diyor. Bilinen şeyleri söylüyor. O arada ne yapıyor biliyor musunuz? 10-20 kişiyi de mağdur ediyor. FETÖ'cü dışarıda, milletin evladı yani hakikaten bu örgütle hiçbir alakası olmayanlar işinden oluyor, gücünden oluyor. Bunlara dikkat etmemiz lazım, mahkemeleri iyi çalıştırmamız lazım, adil yargılamanın önündeki engellerin aşılması lazım.

Ve bu "isim ver" baskısı, bakın, iyi niyetli olabilir, ben burada kötü niyet var demiyorum, mücadele için yapılıyor. Ama mücadelede şimdi o kadar çok aksayan yön var ve mağduriyet oluşuyor ki FETÖ ellerini ovuşturuyor yani FETÖ'nün hoşuna gidiyor şu anda yapılan bazı işler. Dolayısıyla, bu "isim ver" baskısından da biraz kurtarmamız lazım. Adamın verdiği isimlerin hiç aslı astarı yok. İtirafta bulunuyor, iftirada bulunuyor daha doğrusu, iftirası asılsız çıkıyor ama iftirayı atana hiçbir şey yok, ondan sonra öbür tarafta insanlar kendilerinin suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışıyorlar.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)