GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:12
Tarih:24.10.2017

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye'nin içinden geçtiği bu kritik süreçte, bugün de anlaşmasını imzaladığımız ülkelerle olan ilişkilerimize ilave olarak terörle mücadele ve dış politika konusundaki tutumumuz bellidir. Ben bu anlaşma vesilesiyle bu hususların altını bir kez daha çizerek sizlerle bu meselelere bakışımızı paylaşmak istiyorum. Biz çünkü hep "Önce ülkem ve milletim, sonra partim, sonra ben." anlayışı içerisinde bu meselelere yaklaşıyoruz.

Kamuoyunda son günlerde yaşanan gelişmelere ilişkin bazı tartışmalar yaşanmakta, bazı öneriler getirilmekte, ancak bu çerçeveden bakılmadığı zaman gelişmeleri anlamlandırmak ve anlamak mümkün olmamaktadır. Özellikle içinde bulunduğumuz süreçte, Türkiye'nin değişik bölgelerde sıkıştırılması, sadece Irak ve Kerkük'teki korsan referandum süreci değil, Suriye'de yaşananlar, bütün vesayet savaşları çerçevesinde terör örgütlerinin üzerimize gönderilmesi, geçtiğimiz süreçte yaşadığımız FETÖ darbe teşebbüsünden sonra Türkiye'nin daha kritik bir konuma gelmesine neden olmuştur. Bu kapsamda, son günlerde yine başka bir husus, Yunanistan cephesinde adalarla ilgili yaşanan gelişmeler, Kıbrıs meselesindeki gelişmeler dikkatimizi çeken hususlardır. Bu nedenle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, içinden geçtiğimiz bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti devletine ve güvenlik güçlerimize dış politika ve terörle mücadele konusundaki desteğimizi sürdürmeye devam edeceğimizi baştan belirtmek istiyorum.

Sayın Genel Başkanımız bugünkü grup konuşmasında da açık bir şekilde belirtti ve özellikle Kerkük'teki gelişmeler, bundan sonra izlenmesi gereken yolla ilgili de somut önerilerde bulundu. Gerçekten de son dönemde her taraftan sıkıştırılan ülkemiz, Kerkük'teki korsan referandum teşebbüsü sonrasında biraz daha, Batı'dan da, yine dediğim gibi, sıkıştırılmaya başlandı. "Bunu kabul etmemiz mümkün değildir." dedik. Şimdi gelinen noktada yeni bir statünün oluşturulmaya çalışıldığı görülüyor. Televizyon programlarında izliyoruz, değişik yorumcular, siyasetçiler Kerkük'ün statüsüyle ilgili önerilerde bulunuyorlar. Bazen de gariptir ki yüzde paylaşımlarla yaklaşımları ortaya koyan siyasiler var.

Şimdi, buradan çıkan sonuç... Şöyle bir şey öneriyorlar veya bir yerlerde bir proje pişiriliyor. Kimisi "yüzde 32" diyor, kimisi "yüzde 33" diyor, "3'e bölelim, 4'e bölelim." gibi bir şey söylüyorlar. Arkadaşlar, bu oranların bu şekliyle tartışılması mevcut fiilî durumun resmiyete dönüştürülmesi önerisidir. Bizim önce, Kerkük'ün geçmişteki statüsüne uygun hâle getirilmesi yani 2003'teki müdahaleden... Hatta daha önce, 1991 sonrası tapu kayıtlarının, oradaki nüfus kayıtlarının yakıldığını biliyoruz.

Şimdi, bu fiilî durumda "Herkesin aldığı alanı, oturalım, paylaşalım. Buradan IŞİD'i kovduk, peşmergeler çıktı." demek doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü oralar geçmişten bugüne Türkmen yurdudur. Bunu yeniden söylememize gerek yok, nüfus kayıtlarında var, arşivlerde var, uluslararası raporlarda var, elçiliklerin kendi merkezlerine gönderdikleri raporlarda var. Yani neredeyse tamamına yakını Türkmen yurdu olan yerin statüsünü belirlerken böyle afaki oranlarla "Bunu kabul edelim." veya "Görüşelim." demek doğru değildir. Dolayısıyla...

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Anlatmıyor musunuz bunlara?

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bunları söylüyoruz, bugün de somut olarak önerdik. Tanju Bey, size de söylüyorum. Yani geçen gün Öztürk Bey'le de televizyondaydık, ona da söyledim. Sayın Davutoğlu'na da söylüyoruz, Sayın Öztürk Yılmaz'a da söylüyoruz; soruyorsan açıkça söyleyeyim, ikisine de söyledik.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Hayret yani...

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Niye? Birisi "Yüzde 33'e bölelim, 3 tane." dedi, birisi "Yüzde 32'ye bölelim." dedi. Derdimiz isim veya görüş tartışmak değil, Türkiye'nin bu dış politikasında, hep birlikte, siz de dâhil olmak üzere... Onun için isim vermeden konuşuyorum arkadaşlar.

Burada bu statünün kabulü doğru değildir. Önce nüfus ve tapu kayıtlarıyla ilgili hususların düzeltilmesi... Bunun için de net bir şekilde Sayın Genel Başkanımız bugün önerilerde bulundu; burada bir komisyon kurulmasını, nüfustaki kayıtlarla ilgili geçmişe dönük incelemelerin yapılmasını, Kerkük'ten sürülenlerin, Türkmen yurtlarından sürülenlerin tekrar oraya yerleştirilmesini, normalleşme sonrasında bunun yaşanmasını söyledi. Ki 2007'de bunların zaten... Şu andaki mevcut Irak Anayasası'na göre de, Merkezî Hükûmetin yaptığı düzenlemeye göre de çoktan yapılması lazımdı bunun. Korsan referandumdan önce de söyledik. 2007'ye kadar bunların yapılması, nüfus hareketlerinin düzenlenmesi gerekiyordu; tam tersi oldu, oradaki Türkmenler sürüldü ve yerleştirildi.

Onun için, burada derdimiz filanca şunu söyledi, bunu söyledi demek değil, bugün bu konuya dikkat çekmek ve burada dikkatli olunması gerektiğini hem Hükûmet yetkililerine hem devlet birimlerine hem de bütün siyasi kurumlara söylüyoruz. Burada eski usule dönülmeden, normalleşme sağlanmadan ve o kayıtlar düzenlenmeden fiilî durumun görüşülerek kabullenilmesi doğru değildir diyoruz özet olarak ve bu konuda da dikkatli olmamız gerekiyor.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sen partiye bir şey söylemedin ki, bana söyledin.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, buradaki statü sorunu süreç içerisinde yeniden tartışılır ama bu normalleşme sağlanmadan tartışılmaz. Birtakım şeyler yapılabilir, diplomatik yollarla görüşmeler yapılabilir. Merkezî Hükûmetle daha önce yapılan görüşmeler var, yeniden bu köşeye sıkışmışlıktan kurtulup yeni bir sürecin başlaması gerekir. Tabii, burada, bütün unsurların; Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların, Süryanilerin, kim varsa haklarının korunması, adil bir çözüm bulunması gerekir ama mevcut durumu kabullenmek doğru değildir değerli arkadaşlar.

Suriye konusunda da burada yaşanan çatışmalar devam ediyor. Zaman zaman, maalesef, özellikle stratejik ortağımız olduğunu söyleyen ve müttefiklik sözlerini sıkça gündeme getiren Amerika Birleşik Devletleri'nden ve bazı Batılı müttefiklerimizden ağza alınmayacak şeyler duyuyoruz. Zaman zaman biraz çevirip toparlamaya çalışıyorlar, tevil ediyorlar ama bugün geldiğimiz noktada, maalesef, realiteye baktığımız zaman, bir anda IŞİD diye bir şey çıkıyor, sonra yerleşiyor; arkasından oraya PYD/PKK'nın unsurları geliyor, bir anda tersine dönüyor, bu sefer oradaki birimler elini kolunu sallayarak gidiyor, diğerleri seyrediyor. Dolayısıyla, bu vesayet savaşlarında asıl arkadaki güçleri görmemiz lazım. Eğer Amerika Birleşik Devletleri gerçekten müttefikliği dikkate alıyorsa bunun gereğini yapması lazım. Hem bir taraftan tırlar dolusu silah vereceksiniz, öbür taraftan gelip "Buradaki referandumu sadece erteleyin." diyeceksiniz, "İptal edin." demeyeceksiniz, sonra da bir taraftan Amerikan birlikleri geçerken IŞİD seyredecek. Buraya "Demokratik Suriye Güçleri" adı altında yerleştireceksiniz, sonra da hiçbir şey olmamış gibi bize diplomatik birtakım yorumlarla, sözcülerin açıklamasıyla yumuşatmaya çalışacaksınız. Yok vize uygulamasından, başka müeyyidelerden bahsedeceksiniz. Bunları yeniden bir dikkate almakta fayda var. Eğer böyleyse bizim de oturup onlarla bu hususları konuşmamız lazım. Müttefiklik hukukuna uygun davranmaları konusunda gerekli uyarıları yapmak bizim görevimizdir. Buradan da bu hususları belirtmeyi bir borç biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, son haftalarda medyada da birtakım tartışmalara konu olan Ege adalarıyla ilgili sorunda bazı gelişmeler yaşanıyor. Türkiye'nin güneydoğudaki birtakım tartışmalarından, Suriye'deki, Irak'taki içinde bulunduğumuz durumdan faydalanarak Yunanistan'ın silahlı kuvvetler mensuplarının, Genelkurmay Başkanının, kuvvet komutanlarının, hatta son dönemde Çipras'ın kendisinin uçağa binerek oradaki tahriklere devam ettiğini görüyoruz. Maalesef, Amerika Birleşik Devletleri ziyaretinden sonra onların da bunları şımartarak F16'ların modernizasyonu ve yeni F16'ların Yunanistan'a verilmesi konusunda bir karar aldıklarını da izledik. Şu işe bakın ki bir taraftan ipotek altına alınmış olan Yunanistan bile -Avrupa'ya ekonomisini bırakmış, borç batağı içerisinde- Ege'de bayrak gösterip bizi tahrik etmeye, "Başka bir cephe şu anda açılmaz." diye düşünerek, buralarda fiilî durum yaratmaya çalışıyor. Kıbrıs'ta yaşananlardan sonra burada Yunanistan'la ilgili gelişmeler konusunda da Amerika Birleşik Devletleri'yle yeniden bu hususların görüşülmesinin, NATO kapsamında da bunların değerlendirilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz. Çünkü, burada bir oldubittiye yol açılırsa ve bunlara gerekli tepkiler gösterilmezse fiilî duruma dönüşüyor ve o adalara şu anda sivil yerleşimler sağlanıyor ve her seferinde de tatbikat adı altında oralardan bazı görüntüleri, hatta Yunanistan'ın Genelkurmay Başkanlığı dâhil resmî web sitesinde paylaşarak bunları bize dayatmaya çalışıyor.

Türk milleti bunların üstesinden gelecek güçtedir, biz Türk Silahlı Kuvvetlerimize güveniyoruz. Onların yıpratılmasına da asla müsaade edilmemesi gerektiğini... Hele böylesine hassas birkaç cephede birden mücadele verilirken, bir taraftan terörle mücadele, bir taraftan Suriye'de operasyonun devam etmesi, sonrasında Irak'ta yaşanan gelişmelere baktığımız zaman, bu hususları, toptancı bir yaklaşımla, millî bir dış politika çerçevesinde ele almak gerektiğini düşünüyoruz.

İnşallah, bu konularda Amerika Birleşik Devletleri de tutumunu gözden geçirir. Yapılacak çalışmalarda eğer Türkiye'yle uzun süreli bir ilişki içerisinde olmak istiyorlarsa bu ikircikli tutumu bırakıp, samimi bir şekilde oturup görüşmelerinde fayda vardır, aksi takdirde sadece vize yaptırımlarıyla falan bu işlerin çözülmesi mümkün değildir. Öncelikle bunları hatırlatmak gerekir ama onların pek niyeti yok gibi görünüyor; önceki gün yapılan açıklamalar, Büyükelçiliğin açıklamaları... Bugün Sayın Genel Başkanımız net bir şekilde, biraz da ironik bir şekilde bu konulara değindi. Bizlere düşen, burada bu tip çalışmalarda kamuoyunu aydınlatmak, Türkiye'nin çıkarları için hep birlikte -iktidarıyla muhalefetiyle- hareket etmektir, eğer bir duruş gerekiyorsa onu da göstermeye hazırız diyoruz. İnşallah, bundan sonraki çalışmalarda bunlar dikkate alınır, topyekûn bir millî politika izlemek üzere Meclisimiz bu konularda bilgilendirilir ve ortak bir tutum geliştirilir diyorum.

Bizim de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu üslup, bu tutum sürdürüldüğü sürece, terörle mücadele edildiği sürece ve Türkiye'nin çıkarları için mücadele edildiği sürece destek olmaya devam edeceğimizi söylüyorum.

Anlaşmanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)