GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:13
Tarih:25.10.2017

MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tabii, spesifik bir konu gibi görünmüş olsa da esas itibarıyla, Samsun'da bir infiale neden olmuş bir konuyu bugün Genel Kurula getirmiş bulunuyoruz. Konu şu: "Gülsan Sanayi Sitesi" diye Samsun'un -aslında esas yani büyükşehir sınırları içerisinde elbette, "merkez" diye geçiyor ama esas ana merkez olan değil ama- Canik ilçesindeki bir sanayi sitesi, 25 hektarlık bir alan, 1.250 tane iş yeri var, 6 bin de istihdam sağlanıyor.

Şimdi, baktığınız zaman, buranın zaman içerisinde şehrin içerisinde kaldığı ifade ediliyor ve buradan kaldırılması diye bir durum söz konusu. Önce, başlayan yani sürecin hukuki boyutunu... Bir defa, burada Büyükşehir Belediyesi hukuka falan uymuyor, hukuk tanımıyor, onu bir görmemiz lazım. Niye? Çünkü, Büyükşehir Belediyesi zamanında burada 1/50.000'lik bir plan yapıyor ve o planda diyor ki: Sanayi sitesinin bulunduğu yere kültürel, sosyal ve dinî tesis kurmak için bir imar planı değişikliği yapıyor. Buna oradaki esnaf ve iş yeri sahipleri dava açıyor, yürütmeyi durdurma kararı alınıyor. Normal şartlarda, yürütmeyi durdurma kararı alındıktan sonra burada başka bir işlem yapılmaması lazım, hukuk ne diyor, yargı ne diyor, onu beklemek lazım fakat o yapılmıyor.

Belediye, bundan sonra, oradaki gariban olarak gördüğü -tırnak içerisinde söylüyorum- malının peşine düşemeyecek -adam çekmiş Hollanda'ya gitmiş veya vârisleri var, şeyler belli değil- yani işin peşine düşecek insanların olmadığı böyle dükkânları, iş yerlerini tespit ediyor, onlar için bir imar planı değişikliğine gitmeye çalışıyor. Bununla ilgili de tekrar dava açılıyor -dava da karar aşamasında, daha doğrusu dava şu anda görülüyor- buradan da bir karar çıkmış değil, bir davaya konu olmuş bir durum.

Bu arada belediye, tek tek bu kişilere kamulaştırma davası açıyor. Birçoğunun davadan haberi dahi yok çünkü işte Hollanda'daki adam, burada kimsesi yok veya vârisleri olan yani işinin sahibi olmayan insanlar.

Burada bunu şunun için söylüyorum. Bir defa burada bir iyi niyet yok yani işini takip edemeyecek garibanları cımbızla buluyorsunuz, onlara dava açıp davaları kazanacaksınız, oradan bir emsal ile mahkemenin esas itibarıyla durdurduğu işi yapmaya çalışacaksınız, böyle bir şey olmaz. Nitekim, başarılı da oluyor, 90 tane davayı kazanıyor ama içlerinden davayı takip edenlerden 60 tanesinin de avukatlarının bize verdiği bilgiye göre "Biz yürütmeyi durdurma kararını almak üzereyiz." diyorlar. Şimdi, ortada hukuken de böyle tutarsız bir durum var.

Şimdi, tabii, burada belediyenin stratejisi, komple bu işi kotaramadığı için -tabiri caizse- "parça parça yut, ondan sonra orayı tahrip et, orayı ortadan kaldır." Kaldırıp da ne yapacaksın? Yani bu insanlara niye iş yeri gösterilmiyor? İnsanlara dağın başında bir yer gösteriliyor. Bunların birçoğu küçük esnaf yani olmayacak bir şey. Dolayısıyla zaten ondan sonra yer göstermekten de vazgeçiyor, doğrudan satın alma şeklinde bir noktaya gidiliyor. Onunla ilgili belgeler var, isteyen arkadaşlar olursa onları buradan gösteririz.

Ha, satın alma derken de bakın, hemen yanında Canik Belediyesince -100 metrekare üzerinden söyleyeyim kolay anlaşılması için 350 bin liradan satışa çıkartılıyor- buradaki yerler için tespit edilen değer de 30 bin ile 50 bin lira yani yerine de onda 1'i kadar para tespit ediliyor. Kaldı ki bakın, buradaki insanların yüzde 75'i de kiracı, küçük esnaf, işçi çalıştırıyor. Şimdi, istersen rayicinden almış ol yeri, kiracı olan esnaf ne yapacak? Bu adamların tezgâhı dağılacak.

Bu memlekette istihdamdan daha önemli bir şey yok arkadaşlar. Yani ahlak filan, onlar ayrı bir şey de yani böyle maddi bir mesele olarak istihdamdan daha önemli bir şey yok. Yeşil alan yapılacak, dinî alan yapılacak. Yani bu cami fetişizmine de bir son vermek lazım, protokol camisi yapılacak buraya. Yani oradaki 6 bin kişilik istihdamı kaldıracaksın... Camiye karşı olan birisi değilim, beş vakit çok şükür namaz kılan birisiyim, mümkün olduğu kadar camiye gitmeye çalışıyorum. Bir de cami yıkılacak cami yapmak için. Yahu cami de var orada, protokol camisi yapılacak.

Söylentilere filan girmiyorum, "orada birileri arsa topladı, onların önü açılacak, orada bir yeşil alan oluşturuluyor, oralar değer kazanacak filan", o meselelere filan girmiyorum ama bir not olarak da bunu da düşmüş olalım. Şimdi bu, olacak iş değil, buna bir "dur" demek lazım, bu belediye başkanına birisinin "dur" demesi lazım. Mahkeme "dur" diyemediği için biz bu meseleyi buraya getiriyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu meseleye bir bakması lazım.

Şimdi, yıldırma politikası var, bunlar olacak iş değil ya, böyle bir şey görülmüş değil. Yazı yazılıyor, bakın, yazılar elimde, su abonesi adama, kiracıya deniyor ki: "Abonelik üzerinize değil, aboneliği üzerinize alın." Ondan sonra, adam, tabii, iptal ettiriyor, aboneliği üzerine almak için gidiyor, deniyor ki: "Burada yıkım kararı var, abonelik vermeyiz." Susuz bırakılıyor; yıldırma politikası, Kerbelâ yaşatılmaya çalışılıyor, böyle bir şey olmaz, buna "dur" demek lazım. Bunu buradan kim savunacak, bunun aksini kim söyleyecek, onu da bilmiyorum ama bu yanlışa "dur" dememiz lazım. Daha söyleyecek çok şey vardı ama sürem bittiği için onları ifade edemeyeceğim.

Mecliste görüşülen torba kanundaki madde, onu söyleyecek olursa arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

Tamamlayın Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Mecliste görüşülen torba kanun... Aslında bakın, Hükûmetin bakış açısı, belediyenin bakış açısından farklı; onu da ifade edeyim, hakkı teslim edelim. Hükûmet diyor ki: "Bu tür yıkım kararları verilirse onlar 5084 kapsamındaki -36, sonra 49 oldu- o iller kapsamında olursa oralara bedelsiz arsa bile verilebilir. Diğerlerine de işte, harç değeri üzerinden arsa verilir." Yani, burada belediyenin böyle bir şey yapma şeyi yok, burada belediye, tamamen meseleyi dağıtmaya yönelik, oradaki ocakları söndürmeye, tezgâhları yıkmaya yönelik bir tutum sergiliyor; bu tutum yanlış bir tutumdur, bunun karşısında olmak lazım. Buradan hiç olmazsa belki bir kamuoyu gündemi oluşturulabilir diye bunu, belediyenin bu yanlış politikalarını yüce Meclisin gündemine getirdik.

Sonra, hiç kimseyle istişare yok, orada çağırın üç beş tane, yılların esnafları var, onlarla bu sorunu nasıl çözeriz diye bir konuşun yani nihayetinde o yörenin halkı; hiçbir şey yapılmadan "ben bilirim, ben yaparım" anlayışıyla hareket ediliyor. Bu yanlışa "dur" demek lazım, bu anlamda önergemize destek bekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Usta.