GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçluların İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:13
Tarih:25.10.2017

CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ile Kosova Cumhuriyeti arasında yapılan uluslararası sözleşmeler adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kosova Cumhuriyeti, Sırbistan'dan ayrılarak 2008'de bağımsızlığına kavuşmuştur; bunu hepimiz biliyoruz. Ayrıldığı Sırbistan, Kosova'yı devlet olarak tanımamıştır. Kim tanımıştır? İlk tanıyan ülkelerden biri Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Nüfusunun yüzde 96'sı Müslüman'dır. Kosova'da hâlen Birleşmiş Milletler güçleri görev yapmaktadır ve ağırlıklı olarak da Türk askerleri görev yapmaktadır.

Şimdi, konumuz da buradaki Türk askerleriyle ilgili. Neden? Türkiye 2010 yılına kadar et ithalatı yapmıyordu. Bakın, hemen güncel bir konuya geçiyoruz. Konu, Türkiye'de uygulanan hayvancılık politikası, ithalat politikası. Ne ilgisi var diyeceksiniz; o kadar çok ilgisi var ki, şimdi anlatacağım.

Dünyada bazı anlaşmalar var. Örneğin, Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması var, Avrupa Birliği Gümrük Birliği Anlaşması var; Türkiye de Gümrük Birliği Anlaşması'nı imzalamış. İmzalarken de o dönemin yöneticileri bazı tavizler vermişler. Örneğin "28 bin ton pirinci sıfır gümrükle alacağım." demiş, işte "20 bin ton kırmızı eti sıfır gümrükle alacağım." demiş, o şekilde tavizler verilmiş.

Şimdi, deli dana hastalığı çıktığı için de Türkiye bütün ithalat kapılarını kırmızı ette, büyükbaş hayvanda, canlı hayvanda kapatmış. Ne zamana kadar? Baskılar gelene kadar. "Bizden et alın, almanız gerekli." diye baskılar yapıldığı için Türkiye "Hayır, ben yerli üreticiyi korumak istiyorum, çiftçimi korumak istiyorum. Dışarıdan et gelirse, düşük fiyatlı et gelirse ben nasıl üreticiyi koruyabilirim?" diye o dönemin yöneticileri korumuşlar, korumuşlar ama en sonunda akıllarına Bosna'daki Türk birliği gelmiş. "Evet, alalım ama Türkiye'ye sokmayalım, Bosna'daki Türk birliğine bu eti yedirelim. Ayrıca bizim orada Müslüman soydaşlarımız var, yoksul vatandaşlarımız var, hiç olmadı bu eti alalım, onlara yedirelim." demişler. Bakın, mantık bu.

Ee, şimdiki mantık ne? Şimdiki mantık, artık duvarlar açılmış, 2010 yılından beri Türkiye'ye şakır şakır kırmızı et geliyor, canlı hayvan geliyor, küçükbaş hayvan geliyor, büyükbaş hayvan geliyor; şimdi lop et gelecek.

Peki, tam altı yıldan beri ithalat yapıyoruz; et fiyatı düştü mü, kıyma fiyatı düştü mü? 2011 yılında 18 lira olan kıyma fiyatı şu an 45 lira ile 50 lira arasında değişiyor. Yani ithalat yapmayla fiyatları düşüremezsiniz, bu mantıktan artık vazgeçin.

Şimdi, ben az önce bir soru sordum, dedim ki: Çiftçinin 88 milyar lira borcu var, 2 milyar lirası takipte, 2 milyar liralık da ayni kredi almış yani çiftçimiz borçlu. Siz iktidar olduğunuzda 1 katrilyon lira borcu vardı, şimdi 88 katrilyon lira borcu var ve hâlâ bir yapılandırma düşünmüyorsunuz. Bana dedi ki Bakan: "Ya, 88 milyarda 2 milyar, çok önemli bir rakam değil." Ya, böyle mi bakıyorsunuz arkadaşlar? Çiftçinin alacağı desteği vermiyorsunuz, çiftçinin o kadar çok alacağı birikti ki yasaya göre tam 87,5 milyar da alacağı var. Niye? Yasalara uymadığınızdan dolayı.

Biz neden "adalet yürüyüşü" yaptık, neden Adalet Kurultayı yaptık, çiftçiye niye adalet istedik, insanlarımıza niye adalet istiyoruz? Yasalara uymuyorsunuz. Yasa ne diyor? "Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden az olmaz." Ne olmaz? Çiftçiye verilecek destek miktarı. Siz bunu vermiyorsunuz, üstüne üstlük çiftçiyi borçlandırıyorsunuz, borcu birikiyor, diyor ki Bakan: "2 milyar lirası takipte."

Ya, çiftçi borcunu ödemek için neler yapıyor biliyor musunuz? Bir bankadan alıyor, başka bankaya gidiyor, öteki bankaya gidiyor. Cebinde çıkarın bakalım kaç tane kredi kartı var, ne kadar borcu var? Çiftçinin tarlasında kullandığı traktör bankanın, çiftçinin ahırındaki inekler bankanın, kimsenin kimseye artık borç verecek parası kalmadı. 88 milyar lira çiftçinin borcu var, aracıya, tefeciye olan borcunu saymıyorum. Bankacılarla konuşuyoruz, diyorlar ki: "Ya, bu borç daha da fazla, bizim dışımızda çok daha fazla borç var. Siz de milletvekilisiniz, anlaşın, hiç olmadı banka üzerinden borçlansın; aracılar, tefeciler çok fazla çiftçinin kanını emiyor." Siz bunu görmüyor musunuz? Hâlâ ithalat yapmaya çalışıyorsunuz.

Bir Bakan atadınız, Bakan üç ayda bir formül buldu, "Halka ucuz et yedireceğim." formülü. Nasıl yedireceksin? Neymiş efendim, zincir mağazalarda vatandaşa ucuza et yedirecekmiş. Nasıl yapacaksınız bunu? Yine başka ülkelerden et gelecek, Et ve Süt Kurumuna görev vereceksiniz. Şu an ithalat kararnamesinde ne yazıyor biliyor musunuz? "Et ve Süt Kurumunun dışında özel sektör de ithalat yapabilecek." Kararname bu şekilde çıktı. Konuşuyoruz, "Ya, biz buna izin vermeyiz." Vermezsiniz ama kararname bu şekilde çıktı. Yani, Türkiye ithalat cenneti mi olsun?

Bakın, tam 6 liradan et satın almaya başlamışız, şu anda 14 liradan satın alıyoruz. Ya, bunun sonu yok mu? Ben dünyada hiçbir zaman ithalatla kalkınan bir ülke görmedim. Üretmeyen bir ülke nasıl kalkınır arkadaşlar? 50 milyon dönüm araziniz boş, çiftçiniz köyden kente göç etmiş, çiftçiniz borçlu, çiftçiniz böbreğini satıyor, evini satıyor, tarlasını ipotek ettiriyor, siz gidiyorsunuz başka ülkelerden bu sorunu çözmeye çalışıyorsunuz. Bu yanlış, bu yanlıştan bir an önce dönmeniz lazım.

Hele şimdi marketlerde et satacaksınız. Kime bunun kazancı olacak? Çiftçiye kazancı olacak mı? Hayır, aracılar kazanacak, taşıyıcılar kazanacak. Başka ülkelerin çiftçileri niye bu kadar çok düşünülüyor, ben bunu anlayamıyorum. Neden destekleme vermiyoruz? Hep beraber verelim.

Şimdi, 4 Tarım Bakanı değişti, hiçbir tanesi çare bulamadı, şimdiki Bakan çare bulacakmış. Çare bulsun, alnından öpelim ama bunun çaresi inanın bu değil. 5 milyar dolar veriyorsunuz, 5 milyar dolar karşılığında ne et fiyatı düşüyor ne kıyma fiyatı düşüyor. Kasaplarla konuşuyorum "Ya, ithal et geldiğinde fiyatlar düşüyor mu?" "Evet, bir-iki hafta 1 lira düşüyor, bilemediniz 2 lira düşüyor." Ama bu gerçek arkadaşlar yani fiyatların düşmediği çok açık. Ne diyorsunuz?

Bakın, buradan uyarıyorum: Gün gelecek paramızla dahi et bulamayacağız. Hani sizin Genel Başkanınız diyor ya "Paramızla silah alamıyoruz." Bu kadar itibarsızlaşırsa bu ülke, bu kadar ithalata bağımlı olursa başka ülkelerden et de bulamazsınız çünkü dünya nüfusu artıyor. Şu an 7,5 milyara yaklaştı dünya nüfusu, elli yıl sonra 9 milyar olacak. Topraklar aynı topraklar, su kaynakları aynı su kaynakları, ne değişecek? Arkadaşlar, toprak kimdeyse hükümdar o olacak. Şu an bizim topraklarımız var, Anadolu'da kullanmadığımız 50 milyon dönüm toprak var. Gelin bu toprakları işleyelim, gelin çiftçiye verelim ama siz ne yapıyorsunuz? Meralara saldırıyorsunuz. Ne için? Rant için. 2 tane daha fazla AVM yapmayın artık, yeter, bina dikmeyin! Topraklarımızı koruyalım, gelecek nesillere bırakalım. Zeytinliklere saldırıyorsunuz, bize kızıyorsunuz sonra. Ya, bu toprağı korumak zorundayız arkadaşlar. 50 milyon dönüm meramız vardı, 13 milyon dönüme düştü. Peki, biz nasıl rekabet edeceğiz? Meralarımızı korursak rekabet edebiliriz. Hayvanlar ucuza yem yesin.

Bakın, Yeni Zelanda'da sütün litre fiyatı 38 kuruş ama süt üreticisi para kazanıyor. Neden? Hayvanlar bedava yem yiyor. Bizde 1 lira 40 kuruş, Süt Konseyinin açıkladığı rakam. 1 lira 30 kuruştan, 1 lira 20 kuruştan gidiyor, üretici kan ağlıyor. 1 lira olan var. Niye? Yem fiyatı ile süt fiyatı aynı. Şimdi, bu mantıkla ne siz süt hayvancılığını geliştirebilirsiniz, ne et yiyebilirsiniz, hiçbir şey yapamazsınız. Bunun çözümü her yerde aynıdır, nereye giderseniz gidin. Üreticiyi desteklemek zorundasınız, yasa var. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak neden "adalet yürüyüşü" yaptık, niye "çiftçiye adalet" dedik? Yasa var, yasa çok açık. Çiftçiye vermeniz gereken paranın yarısını veriyorsunuz, ondan sonra çiftçi borçlandığı zaman "Bu borç değil." diyorsunuz, çiftçi borcunu ödeyebilmek için banka banka geziyor, bunu da görmezden geliyorsunuz. Gelin bu borçları silelim, en azından faizlerini silelim. Çiftçiye bir nefes aldıralım, üretmeye başlasın, biz de et ithal etmeyelim. Bu kadar açık, bu kadar net. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gaytancıoğlu.