GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:15
Tarih:31.10.2017

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 15 madde ve 1 geçici maddeden oluşan bu tasarı ekonomide, maliyede, dış politikada ve ihracatta, finans alanında son derece sorunlu olduğumuz bir dönemde, özellikle terörizmin her alanda kıskaca aldığı ülkemiz düzeninde önümüze geliyor.

Tabii, öncelikle bu sorunları çözmeden, gerçekten, genel anlamda SMIIC'in vermiş olduğu kriterler çerçevesinde bu kurumun oluşturulması ve bu maddelerin oluşturulması, belgenin oluşturulması yönünde yapılan bu çalışmaların bu kurum nezdinde yapılmasının aslında uygun olmayacağını düşünüyoruz. Çünkü ülkemizde Avrupa Birliği Bakanlığının bünyesinde Türk Akreditasyon Kurumu var, bu kurum nezdinde bu belgenin yıllardan beri verildiğini biliyoruz. Dolayısıyla, verilen bir belge varken yeni bir kurum oluşturarak yeniden farklı bir şekilde piyasaya veyahut da farklı ülkelere ihraç edilecek mallarla ilgili belgenin verilmesinin doğru olmadığını, bu kurumun aslında ekstra kurulan ve işlevini de yeterince yerine getiremeyecek bir kurum olacağını da belirtmek istiyorum.

Memlekette israftan kaçınma, tasarrufu artırma ve kurulan kurullarda ve kuruluşlarda, kamu kurumlarında israfın en aza düşürülmesi noktasında yapılan bir çalışmanın olması gerekirken yeni bir kurum oluşturularak SMIIC'in yapacağı görevi bu kurumun üzerine vererek bizim bunda öncü olacağımız şeklinde ifadelerin kullanılması kesinlikle yerinde değildir. Çünkü öncelikle bizim, modern dünyayla iç içe olmamızın, komşularımızla, Müslüman ülkelerle, İslam ülkeleriyle ilişkilerimizin çok iyi bir düzeye taşınmasının bize çok büyük fayda getireceğini ve bu belgeyle değil, ürettiğimiz ürünlerle, onlarla kuracağımız ilişkilerimizle bu ihracatımızı daha iyi boyutlara getirebileceğimizi özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, kurulan bu Akreditasyon Kurumunun kriterlerini SMIIC verecek. SMIIC verecekse SMIIC'in bünyesinde kurulacak bu kurumun daha etkin olabileceğini ve bütün Müslüman ülkelerde daha iyi bir şekilde itibar göreceğini ve değer bulabileceğini göz ardı etmeden böyle bir kurumun kurulmasına bizim öncülük etmemiz kesinlikle bize çok fazla fayda getirmeyecek, hatta yük getirecektir. Onun için bu tasarının aslında geri çekilmesini ve böyle bir kuruma da ihtiyaç olmadığını belirtmek istiyorum.

Şimdi, tasarının daha fazla ürün ve hizmeti ihracat yapmayı hedeflediği görülmekte ise de sadece vereceğiniz bir belgeyle bu ihracatın artacağını söylemek kesinlikle hayalcilik olur, inandırıcı olamaz. İhracatımızın en yoğun yaşandığı Batılı ülkelerle sorunlarımızı her gün büyütüyoruz, onlarla ilişkilerimizi bozuyoruz, komşularımızla ilişkilerimizi bozuyoruz, onlara ihracat yapacağımız birçok ihraç ürünümüzü gönderemiyoruz, çiftçimizin ürünü narenciyesinden tutun, meyvesinden sebzesine kadar, domatesine kadar -domatesi hatta Rusya'nın alması için yalvarıyoruz- bunlar bir kenarda duruyor, bu sorunları gerçekten halledememişiz ama bir belge çıkararak her şeyi halletmenin ve bunun üstesinden gelmenin yolunu arıyoruz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, böyle bir yapıyla, böyle bir anlayışla, yaklaşımla, sürdürülen böyle yanlış bir dış politikayla İslami pazarda yerimizi almamız ve daha çok ihracat yapmamız kesinlikle mümkün değildir.

Helal Akreditasyon Kurumu kurulmasına dair tasarı, iktidarın İslam coğrafyasını göz önünde tutarken Batılı ülkelerle nasıl bu ilişkilerimizi sürdüreceğimiz yönünde birçok tereddütleri ortaya koymaktadır. Şimdi, modern dünyadan kendimizi bir kenara koyacağız, kenara iteceğiz "İslam ülkeleriyle daha fazla bu belgeyle irtibat kuracağız, ihracat yapacağız." gibi bir hayalin peşinde kesinlikle koşmayalım diyorum. Çünkü ihracatı yapabilmek için öncelikle üretimi artırmak gerekiyor. Üretimi artırmak, rekabeti iyi bir noktaya taşıyabilmek ve rekabet odaklı bir çalışma yaparak bu ülkelere daha ucuza, daha kaliteli malları satabilmek için çalışma yapmamız gerekirken; özellikle sanayicimizin ve ihracatımızın maliyetlerini her gün artırarak gerçekten bu ihracatı artırmamız, daha iyi bir boyuta getirmemiz kesinlikle mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, bölgesel itibarımızı ve ticari gücümüzü kuracağımız bu kurumla, vereceğimiz belgeyle sağlama imkânımız kesinlikle yoktur. Yalnızca Helal Akreditasyon Kurumunu kurarak bu kurumun nezdinde yürüteceğimiz politikalarla iyi sonuçlar almamız da mümkün değildir. Sadece dış pazara hükmedecek, ihracata hükmedecek şeklinde yürütülen bu çalışmanın gelecekte iç pazarımıza ve dolayısıyla kendi ülkemizde de kendi sınırlarımız içinde de helal-haram tartışmasını her gün gündeme getireceğini ve birçok ayrımcılığa da neden olacağını, bu yolun açılacağını da belirtmek istiyorum; bu çok tehlikeli bir durum. Zaten ülkemiz içinde yeteri kadar ayrımcılık yapılıyor; "inanan-inanmayan" deniliyor, "laik-antilaik" deniliyor. Bunun dışında birçok işte, helal gıda satan, normal gıda satan gibi marketler oluşturmak, kasaplar oluşturmak, turizm şirketleri oluşturmak, lojistik şirketler oluşturmak... Tekstilde nasıl bir yol yöntem izlenecek ki bu alanda Helal Akreditasyon Kurumu bir belge verecek?

Değerli arkadaşlarım, öyle enteresan konular önümüze geliyor ki. Bakın, lojistikte nasıl bir yol izleyeceğiz, bu belgeyi hangi kritere dayalı olarak vereceğiz, belli değil; turizmde hakeza öyle, tekstilde öyle, finansta öyle. Hadi gıdada anlarım ama bunun dışında yine kozmetikte, ilaçta ve birçok alanlarda, arkadaşlarım, bunların ayrımını nasıl yapacağız da, kriterlerini ortaya koyacağız da bu belgeyi vereceğiz? Üretimimizi, ihracatımızı bu alanda daha iyi bir noktaya taşıyamayacağız diye söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten ülkede çok önemli sorunlarımız var. Bu sorunlarımızı halletmeden, komşularımızla ilişkilerimizi iyileştirmeden, Müslüman ülkelerle diyaloglarımızı iyi bir noktaya taşımadan, Batılı dünya ülkeleriyle ve diğer dünya ülkeleriyle ilişkilerimizi iyi bir noktaya taşımadan sanayide, üretimde, ihracatta hangi belgeyi verirseniz verin kesinlikle hedeflediğimiz bir noktaya, sonuca varamayız. Dolayısıyla, bu belge bizi hedefe taşımaz arkadaşlarım. Onun için bizler öncelikle kendi ülkemizdeki birliği beraberliği, dayanışmayı, güveni ve dünya üzerindeki, Müslüman ülkeler üzerindeki itibarımızı iyi bir noktaya taşımak zorundayız. Eğer size itibar etmiyorlarsa, size güvenmiyorlarsa birçok ithal ürünü başka ülkelerden, Batılı ülkelerden alıyorlarsa, ihtiyaçlarını böyle karşılıyorlarsa bu gerçekler ortadayken siz sadece bir kurum kurarak, bir belge vererek bu işin sonucunu iyi bir noktaya taşıyamazsınız. Onun için değerli arkadaşlarım, çalışmalarımızı hem iç piyasada olgunlaştıracak, iyi olacak şekilde hem dışa iyi bir şekilde hitap edecek şekilde yapmamız ve sadece Müslüman ülkelere değil, aynı zamanda da dünya ülkelerine ihracat yapabilecek bir noktaya taşımamız gerekmektedir.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arslan.