GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:16
Tarih:01.11.2017

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli vekil arkadaşlarım, kurumun kurulmasıyla İslami ürün ve hizmet pazarının lider ülkesi olma hayali, Sayın Davutoğlu'nun komşularımızla ve daha birçok ülkeyle olan ilişkilerimizin "sıfır sorundan sırf soruna" dönüşmesiyle bitmiştir. Barzani'nin referandumu sayesinde yakınlaştığınız İran ve Irak gibi komşularımızla da ilişkilerimiz umarız uzun vadeli ve sağlıklı devam eder.

Ekonomimizi geliştirmek için satacağımız ürünlerin helal olmasından daha çok diğer ülkelerle kurduğumuz ilişkiler, sağlıklı ve tutarlı bir dış politika; bölgeyi karıştırmak ya da başka ülkelerin iç işlerine karışmak yerine büyük Atatürk'ün "Yurtta barış dünyada barış" politikasını uygulamak daha kalıcı olacaktır.

Müslüman ülkelerin birçoğuyla problem yaşarken onlara helal ürün satmayı düşünmek çok da gerçekçi değildir. Bugün ülkemizde çiftçi perişan durumdadır. Sebze, meyve üreticilerimiz ürünlerine pazar bulamamakta ve bu nedenle üretmekten vazgeçmektedir. Vatandaşlarımız eti neredeyse gramla alır duruma gelmiştir. Çareyi ise kendi çiftçilerimize destek vermek, üretimi teşvik etmek yerine, Sırbistan'dan et ithal etmekte buluyoruz. Müslüman ülkelere helal gıda pazarını artırmayı tartışırken kendi vatandaşlarımıza Sırp eti yediriyoruz. Kurumun kuruluşuyla ilgili olarak ekonomik analiz yapılmadığı, fayda maliyetinin, etki değerlendirmesinin ve iç piyasaya yansımalarının ne olacağı hususlarında ciddi araştırmalar yapılmadığı da birçok arkadaşımız tarafından komisyonda dile getirilmiştir. Birçok yasa tasarısında olduğu gibi bu tasarı da aceleye getirilmiş, üzerinde tartışılmamış ve hiç kimsenin görüşüne başvurulmamıştır.

Değerli milletvekilleri, benim ilim Mersin önemli bir lojistik kenti, önemli bir iç turizm kenti ve önemli bir tarım kenti. Bugün gündem olan ve birkaç gündür tartışılan domates meselesi bizim bölgeyi yakından ilgilendiriyor. Türkiye'deki meyve üretiminin yüzde 10'undan fazlası Mersin'de üretiliyor; bir narenciye kenti ve özellikle de örtü altı üretimde Türkiye'de 2'nci, alan olarak da 1'inci. Uçak düşürme krizi öncesi Türkiye'nin bölgemizden Rusya'ya ihracatı 350 bin ton, uçak düşürme krizinden sonra ambargoyla beraber bu sıfırlandı ama bugün 50 bin tonluk bir ihracat müsaadesi aldık ve bunun için de davul zurna çalıyoruz ve çok seviniyoruz. Ama burada da bir tezatla karşı karşıyayız. Bakın, bu konuda üç firmaya yetki verilmiş, ihracat yetkisi. Hangi firmalar? Öğrendiğimize göre Özaltın, Agrobay ve SURAL firmaları; sadece bu firmalara ihracat yetkisi veriliyor. Peki, bizim üreticimiz nerede, benim Mersinli üreticim nerede? Sadece Mersin'de, bakın, Mersin'de domates üretimi ziraat odasından aldığımız bilgiye göre 941 bin ton. Ne kadarına ihracat için müsaade almışız? 50 bin ton, buna da davul zurna çalıyoruz. Yani, onun için, bu da bizim iyi tarım yapan, ÇKS'si olan çok sayıda firmamızı etkiliyor.

Sadece domateste değil, bakın; yine, biber, bal kabağı ve marulda da sadece 9 firmaya müsaade edilmiş. Yani burada baktığımızda, bu ambargonun kalkmadığını, hâlâ devam ettiğini, sadece küçük bir miktar müsaade edildiğini görüyoruz. Bu konuda bu dış ilişkilerdeki yanlışların bizi nereye götürdüğünü, bizim çiftçimizi ve özellikle tarım bölgelerindeki tarımla uğraşan insanları ne kadar etkilediğini yakından yaşıyoruz.

O nedenle, bu konuda Hükûmetin daha çok çalışması lazım, özellikle de yerli üreticiye sahip çıkması lazım. Sadece büyük firmalara bu yetkilerin verilmesinin de yanlış olduğunu düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)