GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:16
Tarih:01.11.2017

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

501 sayılı, Helal Akreditasyon Kurumunun kuruluşuyla ilgili Yasa Tasarısı'nın 11'inci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerge üzerine söz aldım.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu 11'inci maddeyle "mali hükümler" başlığı altında bir düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre "Kurumun gelirleri şunlardır." diye izah ediliyor. Gerçekten sıralanmış.

"a) Genel bütçeden yapılacak yardımlar.

b) Akredite kuruluşlardan alınacak yıllık akreditasyon kullanım ücreti.

c) Yapılan hizmetler karşılığı alınacak ücretler.

ç) Kurumun tarafsızlığını ve bağımsızlığını etkilemeyecek her türlü yardım, bağış ve sair gelirler." deniliyor ve devam ediyor:

"d) Diğer gelirler."

Şimdi, değerli arkadaşlarım, gerçekten bir bağışın yapılması karşılıksız düşünülebilir mi? Bir bağış yapıldığı zaman yanlış bir işlemin yapılamayacağının garantisi ve suistimalin yapılmayacağı garantisi nasıl verilebilir? Bunu verebilecek bir kurumu ben kesinlikle düşünemiyorum. Bu da yetmiyor, "diğer gelirler" diye ilave ediliyor.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten bağımsız bir kuruluş burada görev yapacaksa, tarafsız yapacaksa, helal-haramı ayırt edecek bir kuruluş olarak görevine devam edecekse kesinlikle bu maddenin, bu iki (ç) ile (d) bendinin buradan çıkarılması gerekmektedir. Tabii, biz bunu isterken maddenin tamamının çıkarılması yönünde de önerge verdik çünkü bu kurumun, daha önce de söylediğim gibi, açılmasına, oluşturulmasına gerek olmadığını düşünüyorum çünkü 36 tane İslam ülkesi bir araya gelmiş, bu birlik içinde "SMIIC" diye bir kurum oluşturulmuş ise bu açacağınız kurumun kriterlerini, kurallarını SMIIC size veriyorsa peki SMIIC niye kendi bünyesinde bunu yapmıyor da biz bu görevi üstleniyoruz; bunu anlamakta zorlanıyorum. Çünkü değerli arkadaşlarım, sadece belge vermekle "İhracatı artıracağız." demek, bana göre hayalcilik olur. Çünkü birçok Müslüman ülkesiyle ilişkilerimiz bozulmuş, birçoklarıyla anlaşmazlığa girmişiz. Şu Orta Doğu'ya baktığımız zaman, Katar'dan başka dost olan, birbirimizle çok iyi bir şekilde siyasi ve ticari ilişki yapabileceğimiz hemen hemen ülke kalmamış. Diğer ülkelerin de zaten çok fazla ekonomik güçleri yok. Biz akreditasyon kurumundan vereceğimiz belgelerle ihracatımızı artıracağımızı hayal ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, siz hiç şöyle düşündünüz mü: Müslüman ülkeleri arasında gerçekten bir fikir birliğinin, bir inanç birliğinin, ibadet birliğinin, yaşam birliğinin olduğunu görüyor musunuz? Her bir Müslüman ülkesi kendisine göre kurallar koyuyor, kendisine göre giyimi kuşamı var, kendisine göre alışkanlıkları var, kendisine göre çalışmaları var. Şimdi, bu kadar geniş bir camianın içinde ortak bir belgeyi, herkesin kabul edebileceği bir belgeyi ortaya çıkarmak ve bunun itibarını da sağlamak kesinlikle mümkün olmayacaktır.

Onun için, değerli arkadaşlarım, birçok alanda, örneğin tekstilde nasıl bir uygulamayla helal akreditasyon belgesi vereceksiniz, bunu nasıl akredite edeceksiniz? Lojistiği nasıl yapacaksınız? İlaçta nasıl yapacaksınız? Ayrıca, finansta belki düşünülebilir, gıdada düşünülebilir ama değerli arkadaşlarım, birçok konu var, hizmet alanları var, bu alanlarda nasıl akredite yapıp da bu çalışmaları sürdürmeyi düşünüyorsunuz? Burada bir açıklık yok, birçok soru işareti var.

Bu nedenle, değerli arkadaşlarım, ihracatımızı artırmak istiyorsak kesinlikle yatırımlarımızı artırmak, üretimimizi artırmak, daha kaliteli, daha ucuz ürünler üretmek, katma değerli ürünler üretmek suretiyle ihracatımızı artırabiliriz diye belirtmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)