GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:76
Tarih:08.03.2012

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Meclis Genel Kurulumuz gerçekten çok sakin bir gününü yaşıyor. Özel bir konu görüşüyoruz. Söz konusu kadın ve ne yazık ki, zannediyorum, mahcubiyetimizden bu sakinliğimiz. Kadına karşı saygısızlığımızın veya görevlerimizi yerine getiremeyişin hüznüyle, mahcubiyetiyle bugün sıralarımız kıpkırmızı. Sağlık olsun. Yine de 8 Mart Kadınlar Günü'nde böyle bir kanunu görüşmüş olmayı Meclisimiz adına övünülecek bir husus olarak değerlendirmek lazım.

Malumunuz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim bu kanunda, Sayın Bakan Hanımefendi'nin talebiyle, en az konuşmak ve önerge vermemek üzere bir kaydımız vardı, bir sözümüz vardı. Bunun gereğini yerine getiriyoruz çünkü bu konu bizim ortak meselemiz. Yetmez, ancak evet, daha iyi olsun, daha mükemmel olsun arzumuz var ama bu kanun bir adım, bir vefa, bir sorumluluk gereği bu Meclisten çıkarılmalı ve 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla kadınlarımıza bir saygının gereği tamamlanması arzumuz vardı. Bu yönde Sayın Bakanın talebi vardı. Bizim de buna samimiyetle çok konuşmayarak, önerge vermeyerek bir an önce çıkmasını temin etmek noktasında bir kararımız vardı ama anlaşılıyor ki diğer siyasi parti gruplarının değerli milletvekillerinin kendi sebepleri, kendi takdirleriyle konu sürekli önergelerle uzatılıyor. Ümit ederim ki bugün çıkar.

Ben, buraya, ikinci bölümü bir fırsat bilerek, kadınlarımıza saygılar sunmak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, camiası olarak, tüm kadınlarımıza saygılarımızı sunmak, onlara karşı olan mahcubiyetimizi milletin kürsüsünden ifade etmek için söz aldım.

Gerçekten, değerli milletvekilleri, kadın bizim en değerli varlığımız, anamız. Yani neslimizin, geleceğimizin kurucusu kadın. Eşimiz, hayatımızı paylaştığımız, sırrımızı paylaştığımız, hayat yoldaşımız kadın. Sevimli çocuklarımız kadın, kızlarımız. Dolayısıyla bunlara karşı şiddetin ulaştığı boyutun getirdiği bir telaşla bugün bir kanun görüşüyoruz. Daha önce de bu tür kanunlar çıkardık. Biliyorsunuz, 1998 yılında çıkarılan 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun da vardı. Başka kanunlar da var, çok detay bilmiyorum ama olduğunu biliyorum. Uluslararası sözleşmeler var, bu konuda sivil toplum kuruluşları var, onların toplantıları var, birçok eylemler var ama ne yazık ki -ne yazık ki üzülerek ifade ediyorum- kadına şiddet, aile içi şiddet her geçen gün daha fazla artıyor. Bu hepimizin sorumluluğu; bir yeri, Hükûmeti falan suçlamak değil, bir sonucu ifade etmek açısından söylüyorum. Türkiye'ye yakışmayan, Türk milletine yakışmayan, bu milletin medeniyet değerlerine yakışmayan, inanç değerlerine yakışmayan bir sonuç var ortada. Bu sonucu, böyle bir, siyasetin malzemesi, muhalefet siyasetinin iktidarı suçlama aracı olarak kullanmanın çok ötesinde bir sosyal yara olarak, geleceğimiz açısından bir endişenin ifadesi olarak söylemek istiyorum. Bugün, kadına şiddetle tezahür eden hadise toplumsal cinnet noktasında. Her geçen gün?

Tabii, bir şeyi daha ifade etmek istiyorum: Sayın Hükûmet burada, medyadan sorumlu, TRT'den sorumlu, basından sorumlu Sayın Bakan buradalar; bu kadına şiddet, bu toplumsal cinnet örneklerinin, haberlerinin televizyonlarda çarşaf çarşaf yayınlanmasına bir tedbir geliştirmemiz lazım. Bu, işi önlemek, bu konudaki toplumsal duyarlılığı uyandırmak değil, endişe ediyorum ki özendirmek gibi bir sonuç getiriyor.

Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, gerçekten çok sorunumuz olabilir ama geleceğimizin kurucusu kadınlarımızı bu şiddetten kurtaramadıkça, bu öz güvenine kavuşturup hayatı birlikte paylaştığı eşinden bu düzeyde bir şiddet görmekten kurtaramazsak, bizim, işte "büyük Türkiye" hayali görmemiz falan çok gerçekçi olmayacaktır.

Bugün gazetelerde yayınlanan, hepinizin gördüğünü bildiğim bir anket sonucu var. Ben inanıyorum ki, değerli milletvekilleri, bizi izleyen değerli vatandaşlarımız, bu anket sonucunu 2'yle çapmak lazım çünkü biz, acımızı paylaşmaktan, onu ifade etmekten, şikâyetlenmekten utanan bir kültüre sahibiz, kin beslemeyen bir toplumuz biz. Onun için, eşinden gördüğü şiddeti gazeteciye, bir başkasına konuşmaya utanır bizim kadınımız. Ama bütün buna rağmen, bugün gazetelere yansıyan ankette -8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla hazırlanan ve bugün yayınlanan ankette- çalışan kadınların yüzde 40,7'si, çalışmayanların ise yüzde 46,9'u eşinden fiziksel şiddet gördüklerini ifade etmişler. Ben inanıyorum ki bunu 2 katıyla çarpmak lazım ve bir eş olarak, meselenin muhatabı bir eş olarak tüm kadınlarımızdan, milletimizin huzurunda özür diliyorum çünkü bu, bir realite, bu, bizim realitemiz, bu, toplumun realitesi. Bu toplumu bu noktaya getiren hangi sebep varsa hep birlikte lanetlememiz ve gereken tedbiri almamız lazım, bunu kabul edemeyiz. Bunlar, bu kadınlar bizim çocuklarımızın anaları. Anası dövülen bir çocuğun hayata sarılması, Türkiye'yi lider ülke Türkiye yapabilmesi mümkün mü?

Değerli arkadaşlar, sayın Hükûmet çok sorununuz olabilir, övünmeye çok sebebiniz olabilir ama kadınlarla ilgili ulaşılan bu sonuca bir tedbir getirmek gibi, bu noktadan dolayı kalkıp burada bu toplumdan özür dilemek gibi bir büyüklüğü de göstermeniz gerekiyor. Gerçekten acı değerli arkadaşlar.

Tekrar ediyorum, tenkit için söylemiyorum, bir sonucu ifade ediyorum. Bu sonucu bütün yalınlığıyla, bütün acılığıyla, canımızı acıtacak şekilde burada ifade edemiyor, bunun tedbirlerini geliştirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, iktidarı ve muhalefetiyle, bir kararlılık içerisinde olamıyorsak, yanlış yapıyoruz demektir. Biz geleceği kurmak noktasında, geleceğin kurucusu olan kadınlarımızı, analarımızı böyle bir zillete mahkûm ederek, aslında kendi geleceğimizi, ülkemizin geleceğini uçuruma atıyoruz demektir.

Bu sebeple söylüyorum, değerli arkadaşlar, kadın, aile ve çocuk, üçü birbirinden ayrılmaz en değerli varlığımız. Şimdi, çocuğu hedefleyen, çocuğu programlamayı hedefleyen bir kanun görüşüyoruz yukarıda: 4+4+4. Sıradan bir kanun değil, bir neslin geleceğini planlıyoruz ama burada da maalesef, yine, birbirimizi anlamak için konuşmuyor, hatta kavga yapıyoruz. Kadına şiddetin konuşulduğu bir günde, çocuğun eğitimiyle ilgili bir kanunun görüşülmesinde, birbirimizi anlamaya çalışmadan, kavga yapıyorsak durup düşünmemiz lazım.

Değerli milletvekilleri, kendimizi kandırmayalım. Gelinen sonuç bir toplumsal cinnet hâlidir, gelinen sonuç itibarıyla sorumsuzluğun "top" yaptığı, zirve yaptığı bir noktadayız. Böyle bir günde hâlâ şiddeti bir araç olarak kullanıyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisi, söylenecek çok fazla bir şey kalmamış demektir.

Üzüntülerimi ifade ediyorum. Bu kanunun çıkmasını her şeye rağmen doğru, gerekli, faydalı görüyor, destek vereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır.