GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:29.11.2017

MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi üzerine grubumuzun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, bugün Mevlid Kandili; aziz Türk milletinin bütün fertlerinin ve Meclisimizde bulunan milletvekillerimizin, çalışanlarımızın kandillerini kutluyorum.

Demokrasilerde siyasal iktidar gücünün dayanağını ve meşruiyetini halktan almaktadır. Temsil kabiliyetinin yüksek olması, iktidarın gücünü ve yönetimde istikrarı sağlayan önemli unsurlardan birisidir. Bununla beraber istikrar, iktidar partisinin despotizme dönüşmesine de müsaade etmemelidir; aksi hâlde temsili demokrasi yara alır. Bu sebeple, iktidarın gücünün sınırlanmasına ihtiyaç vardır. Bu sınırlama evrensel hukuk kurallarına uygun olmak zorundadır. Evrensel hukuka uygun bir anayasa temsili demokrasinin en önemli teminatıdır. Yaşanılan tecrübeler, temsilî demokrasilerde hak ve özgürlüklerin asıl güvencesinin, ilk ve son yolunun parlamentonun temsil kabiliyeti olduğunu göstermiştir. Temsilciler millet adına konuşur, oy kullanır ve çalışmalarını ona göre yürütür. Toplumun çoğulcu yapısının yansıdığı ana mekândır parlamentolar. Seçim kanunları bunu sağlayacak nitelikte olmadığı takdirde parlamentolar kendilerinden beklenen işlev olan "milletin temsili"ni gerçekleştiremeyeceklerdir. Asıl istikrarsızlık da burada başlayacak ve rejimin meşruiyeti de tartışmalı bir hâle gelecektir.

Serbest rekabete dayalı, adil ve periyodik olmayan bir seçimin demokratik olmasından söz edilemez. Bununla birlikte, seçimin demokrasilerde birçok işlevinden söz etmek de mümkün ama seçimlerden asıl murat edilen, temsilî makamlara gelecek olanları belirlemektir. Kısaca, seçimlerin en önemli işlevi, yasama ve yürütme organlarının kimlerden, hangi partilerden olacağını belirlemektir. Zira, seçimler hükûmeti belirlemek için yapılır, rejimi belirlemek için yapılmaz.

Seçimler demokrasinin işleyişini sağlayan ana mekanizmadır. Seçimler anayasal bir demokrasi içinde müspet bir anlam taşımaktadır. Bu sebeple, kurum ve kurallar seçimlerin sonucunu belirlemez. Kurum ve kurallar önceden, objektif olarak tespit edilmelidir.

Demokrasiyi tanımlamakta nazara alınan önemli unsurlardan birisinin seçimler olduğu kabul edilmektedir ancak bu herhangi bir seçim değil, mutlaka ki demokratik bir seçimdir. Bunun şartları da bütün demokratik değerlendirmelerde ortaktır. Demokratik ülkelerde seçimlerin serbest, yarışmacı, adil ve belli periyotlarla yapılması demokratik seçimlerin varlığı için gerekli asgari üç unsur olarak kabul edilmektedir. Seçimlerin demokratik olabilmesi için, seçimlerin yapılmasındaki usuli süreçleri yerine getiren, denetleyen ve nihayet hukuki ihtilafları karara bağlayacak olan organın kurumsal yapısının sağlam yani bağımsız, tarafsız ve adil olması yönünde gerekli düzenlemelerin yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Seçimlerin yapılma sürecini gözetleyecek organın kurumsal yapısının öngörülen özelliklere sahip olmaması hâlinde, iktidarı elinde bulunduranlar bu ilkeleri göz ardı ederek kendi iktidarlarının devamını sağlayacak manevralarla seçimlerin demokratik olması gerektiği yönünde kabul edilen ilkeleri bertaraf etmek isteyeceklerdir. Ancak demokratik sistemin altyapısı olan bu ilkelere dayalı seçimler ve elbette seçimleri yapmakla görevli kurumsal yapı varlığını koruyabilirse bu manevralar iktidar sahiplerine belki geçici avantajlar sağlayabilir ama sürekli kendisinin iktidarına vesile olmayacağı gibi, bazen de aleyhine sonuçlar doğurabilir.

Demokrasinin olmazsa olmazı olarak kabul edilen seçimlerin bağımsız, tarafsız ve adil olması için seçimleri yapacak kurumsal yapının da bağımsız, tarafsız ve adil olması gereklidir. Seçimlerin yapılmasını gözetlemekle görevli kurumsal yapıda oluşacak zafiyet, pozitif düzenlemelerde kabul edilmiş olan seçim ilkelerinin zafiyete uğraması sonucunu doğurabilecektir. Bu sebeple kurumsal yapının niteliği en az seçimler kadar önem arz etmektedir. Kurumsal yapı bağımsız, tarafsız ve adil olmazsa seçimlerin bağımsızlığı, tarafsızlığı veya adil olmasından bahsedilemeyecektir. Zira halkın oy vermesi için gerekli hazırlıklar ve oy verme sonrasında da sayım ve döküm işlemleri kurumsal yapı tarafından gerçekleştirilecektir.

Ülkemizde seçim iş ve işlemlerinin yürütülmesi amacıyla görevlendirilen organ 16 Şubat 1950 tarihinden beri Yüksek Seçim Kuruludur. Yüksek Seçim Kurulu 1961 ve 1982 Anayasalarıyla da anayasal bir kurum olarak güvenceye alınmıştır. Ancak gündemdeki kanun teklifine kadar olan süreçte Yüksek Seçim Kurulu kurumsal olarak Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'da yer alan hükümlerle faaliyetlerini yürütmüştür. Bu kanunla birlikte Yüksek Seçim Kurulu, kurumsal yapı ve görev alanları itibarıyla ilk defa ele alınacaktır.

Anayasa'nın 79'uncu maddesinde "Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır." denilmektedir. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama yetkisi Yüksek Seçim Kuruluna verilmiştir. Bunun yanında Anayasa'da Yüksek Seçim Kurulu kararlarının kesin olduğu, başka bir yargı organına başvurulamayacağı hüküm altına alınmıştır. Anayasa'da yer alan hüküm bir bütün olarak değerlendirildiğinde, seçimlerin başlamasından bitirilmesine kadar olan sürecin Yüksek Seçim Kurulu tarafından yerine getirilmesinin yanında, seçimlerle ilgili olarak ortaya çıkması muhtemel hukuki uyuşmazlıklarda da nihai karar makamı olarak Yüksek Seçim Kurulu görevlendirilmiştir.

Yukarıda anlatıldığı gibi, seçimlerin demokratik ilkelere uygun olması için seçimlerin yapılmasındaki usuli süreci ve seçimler sebebiyle oluşacak hukuki uyuşmazlıkları nihai karara bağlamakla görevli Yüksek Seçim Kurulunun yapısının uluslararası standartlara uygun ve onlarla paralel olması gereklidir. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'da Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili yer alan düzenlemeler seçimlerin demokratik ilkelere uygun ve yargı denetiminde yapılmasını sağlamıştır. Ancak Yüksek Seçim Kurulunun kurumsal yapısının günün gelişmelerine uygun hâle getirilmesi gereklidir. Zira 298 sayılı Kanun dışında bir kısım özel kanunlarda da -örneğin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasi parti organları, sendikalar- bazı seçimlerin Yüksek Seçim Kurulunun gözetim ve denetimi altında yapılması hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulunun görevleri de seçimlerin sayısındaki artış oranında çoğalmaktadır. Bu kadar geniş görevler verilen Yüksek Seçim Kurulunun verilen görevleri layıkıyla yerine getirebilmesi için kurumsal yapı olarak güçlendirilmesi gerekmektedir. Bilindiği gibi, Yüksek Seçim Kurulunun kurumsal yapısı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanun'da dağınık olarak yer almaktadır. Bu kanun teklifi, Yüksek Seçim Kurulunun bağımsız bir kanunla düzenlenmesine hizmet edecektir. Diğer bir ifadeyle, Yüksek Seçim Kurulu, teklifin kanunlaşmasıyla birlikte güçlü bir kurumsal yapıya kavuşturulmuş olacaktır. Yüksek Seçim Kurulunun güçlü bir kurumsal yapıya kavuşturulmaması, seçimlerin demokratik ilkelere uygun, serbest ve adil olması ilkeleriyle çelişebilecektir. Farklı bir söyleyişle, demokrasinin tüm kurallarıyla etkin olabilmesi için Yüksek Seçim Kurulunun bağımsız, tarafsız, adil olması gereklidir.

Günümüzde demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan ülkelerde de seçimler yapılmaktadır ancak bu ülkelerde yapılan seçimlerin bağımsız, tarafsız ve adil olduğunu söyleyebilmek de pek mümkün değildir. Seçimlerin demokratik ilkelere uygun olabilmesi için, şaibeden uzak ve hemen herkes tarafından tarafsızlığına ve bağımsızlığına güvenilen bir kurumun nezaretinde yapılacak olması gereklidir. Yüksek Seçim Kurulunun kurumsal yapısının güçlendirilmesi kuruma olan güveni de artıracaktır.

Görüşülmekte olan kanun teklifiyle Yüksek Seçim Kurulu kurumsal olarak daha güçlenecek ve seçimlerin tarafsız ve bağımsız yapılması için gerekli altyapıyı oluşturabilecektir. Teklifin kabul edilerek yasalaşmasından sonra kanun teklifi bağlamında kurumsal yapının oluşturulmasında şimdiye kadar elde edilen kazanımlar ve elbette yetişmiş personelin özlük hakları da muhafaza edilmelidir. Şayet kurumsal kazanımlar nazara alınmadan yeni bir yapılanmaya gidilir ise yeni ve içinden çıkılması mümkün olmayan problemler ortaya çıkabilecektir. Yüksek Seçim Kurulunun verilen görevleri layıkıveçhile yerine getirebilmesi yani seçimlerin sağlıklı yapılabilmesi için elbette kurumsal kazanımların korunması, atama ve terfilerde liyakatin esas alınması gereklidir. Özellikle hâlihazırda görev yapan seçim müdürlerinin ve diğer personelin özlük haklarının mutlaka korunması, onların tecrübelerinden yararlanılması, önümüzdeki dönemde yapılacak seçimlere yönelik, ulaşabilecek şaibeleri de bertaraf edecektir.

Burada özellikle üzerinde durmak istediğimiz, seçim müdürlerinin de bir rahatsızlık yaşadıklarını biliyoruz. Sanki önemsiz, değersiz bir noktaya taşınmışlar gibi bir hisse kapılıyorlar. Oysaki bunlar seçimlerin hemen hemen bütün yükünü omuzlarında taşıyan insanlar ve tecrübeli insanlardır. Hangi aşamada olursa olsun tecrübeyi bertaraf etmek, ona sırtımızı dönmek mümkün değildir. Belki muadil müdürlerle aynı görevi yapmıyor olabilirler, aynı mesaiyi harcamıyor olabilirler ama öyle bir gün var ki oradaki tecrübeleri herkes için bir anlam ifade edebilir, bulundukları noktada tecrübeleriyle bir yanlışa adım atılmasına müsaade etmemeleri de o kadar önem arz etmektedir. Bu noktada, biz özellikle bu tecrübenin, devlet için, millet için yıllarca hizmet etmiş bu insanların hizmetlerinin dikkate alınmasını istiyoruz. Bu, bir noktada elzemdir. Eğer bu hizmetleri takdir etmekte acze düşersek korkarım ki bir daha hizmetkâr bulmakta zorluk çekeriz. Aksinin kabulü, Yüksek Seçim Kurulunun bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürebilecektir. Yüksek Seçim Kurulunun bağımsızlığının ve tarafsızlığının tartışmaya açılmasına sebep olacak uygulamalardan mutlak olarak kaçınılması gereklidir. Şayet Yüksek Seçim Kurulunun tarafsızlığı ve bağımsızlığı tartışmaya açılır ise bu, seçimlerin de tartışmalı hâle gelmesi sonucunu doğurabilecektir. Herkesin, özellikle de seçimlerin yapılmasında tek yetkili ve görevli organ olan Yüksek Seçim Kurulunun bu tip tartışmalardan uzak tutulması ülkemiz demokrasisi açısından son derece önemlidir.

Yukarıda görevlerini saydığımız Yüksek Seçim Kurulunun bu görevlerini etkin ve verimli ve çağa uygun bir şekilde yerine getirebilmesi için günümüz koşulları, seçmen sayısının artması, seçim sayısının artması ve sıklaşması, yurt dışındaki ülkelerde oy kullanma imkânının getirilmesi ve son olarak 16 Nisan 2017 referandumuyla Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin aynı günde yapılması, milletvekili sayısının 600'e çıkarılması ve 100 bin seçmenin Cumhurbaşkanı adayı gösterebilmesi imkânının getirilmesi gibi nedenlerle artan iş yükü karşısında, kurulun teşkilat yapısının iyileştirilmesine, yeni hizmet birimlerinin oluşturulmasına, nitelikli idari ve teknik personele ihtiyaç bulunduğu açıktır.

Genel Kurulda görüşülecek olan Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi, Kurulun Anayasa'daki konumu, görev, yetki ve sorumlulukları ile 298 sayılı Kanun ve özel kanunlarda yer alan teşkilat, personel rejimi, çalışma usul ve esaslarına ilişkin hükümlerde birtakım yenilikler ve düzenlemeler öngörmektedir.

Bu değişiklik ve yenilikler arasında, görüşülmekte olan (2/1929) esas sayılı Kanun Teklifi'nin geçici 1'inci maddesinin (6)'ncı fıkrasında, görevde yükselme ile kadro atamalarının yapılmasında "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren seçim müdürü ve seçim müdür yardımcılığı kadrolarına beş yıl süreyle, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan şartlara ek olarak 10 uncu maddenin dördüncü fıkrasındaki şartları taşıyan ve imzalanacak protokole göre Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan yazılı sınavda başarılı olanlar arasından, yapılacak sözlü sınav sonucuna göre Başkan tarafından atama yapılabilir. Ancak bir takvim yılı içinde bu fıkra uyarınca yapılacak atamalar, bu kadrolara görevde yükselme suretiyle yapılan atamaların üç katını geçemez." denilmektedir. Daha önceki teklifte dört katıydı. Böylece istihdam edilecek mevcut seçim müdürlerinin sayısı biraz daha çoğaltılmış oluyor.

Şimdi, bütün bunlardan sonra söyleyeceğimiz son sözümüz şu: Adı üzerinde, Yüksek Seçim Kurulu. Görevlerini saydık. Herhangi bir hata, herhangi bir kargaşada onun üstünde bir kurul yok. O zaman, inanıyoruz ki ve bekliyoruz ki, bugüne kadar gördüklerimizden de umutla söylüyoruz ki Yüksek Seçim Kurulu bu noktada en yüksek merci olduğu için, hak ve hukukun arandığı en yüksek merci olduğu için, herhangi bir hataya meydan vermek gibi bir lükslerinin olmadığının şuurundadırlar. Bugüne kadar başarılı çalışmalarını takdir ettiğimiz Yüksek Seçim Kurulunun bundan sonra da başarılı bir şekilde görevlerine devam edeceklerini düşünüyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)