GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:29.11.2017

CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben de bütün İslam âleminin Mevlit Kandili'ni tebrik ediyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum.

505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Teklifle Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat Kanunu düzenleniyor. Elbette bu bir ihtiyaçtır fakat metin bu hâliyle bu ihtiyacı gidermekte midir? Maalesef değildir. Öncelikle usul yönünden itirazlarımız var. Teklifin hazırlanma sürecinde, her zaman olduğu gibi bu kanun teklifinde de katılımcılık esas alınmadı. Özellikle siyasi partilerin, seçimleri takip eden sivil toplum kuruluşlarının, uluslararası kuruluşların ve diğer katılımcıların hiçbir şekilde görüşü, önerileri alınmadan hazırlanmış bir tekliftir. Bunu tabii ki eleştiriyoruz. İçerik bakımından da biraz sonra ayrıntılarıyla açıklayacağım üzere büyük oranda itirazlarımız var.

Demokrasinin ön şartlarından birisi elbette ki seçimdir fakat seçim tek başına yapılmış olmakla, şekli olarak seçimin yapılmış olmasıyla elde edilmez. Bu seçimin yapılma sürecinde, tabii ki eşit koşullarda, serbest, özgürce kamuoyunun iradesinin oluşması sürecinde özgürce oluşmasının sağlanacağı bir ortamın güvence altına alınması, tarafsız, bağımsız bir kurul tarafından denetlenmesi, düzenlenmesi demokrasinin gerçekleşmesi için şarttır diye düşünüyoruz. Bunun içerisinde elbette ki siyasetin finansmanının da şeffaflığının sağlanması koşullardan biridir.

Bu anlamda seçim güvenliği, YSK'nın en önemli görevlerinden biri olan seçim güvenliği üç aşamada ele alınabilir; seçim öncesi, seçim günü ve seçim sonrası ele alınabilir. Seçim öncesi için hiçbir şekilde ülkede, özellikle OHAL'in olduğu bu süreçte seçim güvenliğinin olduğundan, demokrasinin olduğundan söz edilemez. Size 16 Nisan referandumundan önce yaşadığım bir süreci anlatayım. Tabii ki hepiniz gibi ben de ülkenin değişik illerinde ve yurt dışında referandum çalışmalarında bulundum. Referandum çalışmalarından birini de Muş ilimizde gerçekleştirmiştim ve Muş'ta gittiğim bütün sivil toplum kuruluşları, sendikalar, özellikle meslek odaları, benim de mesleğim olan avukatların bağlı olduğu baro ve vatandaşla yaptığımız temasta şöyle bir şikâyetle karşılaştım, herkes bana: "Vekilim, vali köy köy dolaşıyor, bizim köye geliyor ve muhtarlara 'Eğer buradan evet çıkmazsa kayyum atayacağım.' diyor." dedi. Şimdi, böyle bir koşulda çok mükemmel bir YSK Teşkilat Kanunu hazırlasanız ne olacak? Seçim güvenliği sağlanacak mı? Seçimler özgür, eşit, serbest bir şekilde yapılabilecek mi? Kamuoyunun iradesi gerçek anlamda sandıklara yansıyacak mı? Tabii ki hayır. Öncelikle ülkedeki diğer koşulların olağanlaştırılması ön koşuldur diye düşünüyoruz.

Seçim güvenliğinin sağlanması için ülkedeki en tarafsız, en bağımsız, en güvenilir kurum olması gereken YSK Teşkilat Kanunu da düzenlenirken maalesef bu ilkeler göz önünde bulundurulmamış, yine tek adamcılığın yansımalarını görüyoruz kanun metninde. Özellikle üst düzey personelin atanmasıyla ilgili eleştirilerimiz mevcuttur.

Teklif'in 5'inci maddesindeki kurul kararları aleyhine başka merciye başvurulamaması ilk başta tabii genişletilmişti Anayasa'ya aykırı olarak. Komisyon sürecinde Anayasa'ya uygun hâle getirildi. Fakat bununla birlikte aslında Anayasa'daki 79'uncu maddedeki bu hükmün de değiştirilmesi gerektiği, özellikle YSK'nın idari kararlarına karşı yargı yolunun açılması gerektiği bir gerçektir. 16 Nisan referandumunda, Yüksek Seçim Kurulunun, kanuna çok açık bir şekilde mühürsüz pusulaların geçerli olduğuna dair aldığı karara dair, maalesef kanunda belirlenen bir merci olmadığı için bugüne kadar yapılan başvurular da hâlâ neticelenmedi ve YSK'nın açıkça hukuksuz bir şekilde aldığı kararların denetlenmediğini açık bir şekilde görmüş olduk. Bu, hukuk devleti ilkesine de aykırıdır çünkü idarenin bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine açık olmak zorundadır.

"Teklifte yer alan YSK kararlarının en kısa zamanda Resmî Gazete'de yayımlanması" ibaresi, belirttiğimiz gibi tamamen muğlak bir ibaredir. En kısa zaman kişiden kişiye değişebilir, göreceli bir kavramdır. Bunun netleştirilmesi gerekir ve internet ortamında da kararların yayınlanarak şeffaflığın sağlanması gerekir.

Kurulun görevlerinden biri olan seçmen kütüğünün belirlenmesinde siyasi partilerin denetiminin sağlanması seçim güvenliği açısından önemlidir ki seçim dönemlerinde karşılaşıyoruz; bazen ölüler seçmen görünüyor, bazen gerçekten seçmenler düşürülüyor listelerden. Bunların olmaması için siyasi partilerin özellikle bu kanun metninde fazlasıyla yer alması gerekirdi ama siyasi partilere bu kanun metninde yer verilmediğini maalesef gördük.

Madde 8'de üst düzey personeli tek başına atama yetkisi başkana veriliyor. Bu konuda da bunun hem demokratik olmadığı hem kayırmacılığa yol açacağı hem tarafsızlık konusunda ihlale yol açacağı ve keyfîliğe sebep olacağı eleştirilerimizi buradan yineliyoruz.

10'uncu maddede personelin alımı konusunda düzenleme yapılırken Yüksek Seçim Kurulunun niteliğine, tarafsızlığına, bağımsızlığına uymayacak bir yöntem belirlenmiştir; yazılı, sözlü ve gerektiğinde uygulamalı sınavdan bahsediliyor. Biliyoruz ki, sözlü sınavın olduğu her yerde -yaşıyoruz da her gün- keyfîlik vardır, liyakatsizlik vardır, kayırmacılık vardır, kadrolaşma vardır; bu da Yüksek Seçim Kurulunun niteliğine uygun değildir. Bunun da sadece yazılı sınav şeklinde belirlenmesi gerekir ve personelin Adalet Bakanlığı bünyesinde görevlendirilmesiyle ilgili yetki verilmesi de personel açısından bir güvencesizlik yaratmaktadır.

Devamında bütçe konusu düzenleniyor. Gerçekten bu kurulun bağımsız olması isteniyorsa ekonomik bağımsızlık da öncelikle verilmelidir bu kurula fakat Adalet Bakanlığı bütçesi kapsamında Yüksek Seçim Kurulu bütçesi düzenleniyor. Yani bu kurul, tarafsız, bağımsız olması gereken bu kurul siyasi iktidarın denetimi altında ekonomik olarak kalmak zorunda kalıyor.

Mevcut seçim müdürlerinin aslında tasfiyesini çok kabul edilemez bir düzenleme olarak düşünüyoruz bu metin içerisinde çünkü bu müdürlerin bir birikimi var, tecrübesi var, bunlardan yararlanmak gerekiyor. En azından, teklif ettiğimiz üzere, altı yıllık sürecin, altı yılla ilgili belirlenen bu rotasyonun kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yürürlüğe girmesi iyi olurdu fakat bu da kabul görmedi.

16 Nisan referandumuyla zaten şaibeli hâle gelen, güvenilirliği zedelenen YSK'nın bundan sonraki seçimlerde görevini en iyi şekilde yapabilmesi için bu kanunun bu hassasiyetlerle ele alınması gerekirdi. Teklifin ilk hâlindeki müşahitlik ve kısıtlanması ile sandık kurulu başkanının belirlenmesi maddeleri çıkarıldı ama orada da daha sonra bu hükümlerin getirilebileceği görülüyor. Bunun hiçbir şekilde bir daha düşünülmemesi gerekir çünkü tam tersine, özellikle sivil toplum kuruluşlarının, özellikle müşahitlerin daha aktif bir şekilde seçimlerde görev alması kamuoyuna güven verecektir ve seçimlerin güvenliğini sağlamak açısından önemlidir.

Bunun dışında, seçim günleri yaşadığımız sorunların bilinmesi ve düzenlemeler yapılırken pratikten yola çıkılarak göz önünde bulundurulması konusunda bazı hususlara da dikkat çekmek istiyorum.

Eskiden askı listeleri Adres Kayıt Sistemi'ne göre belirleniyordu ve seçmenler kendi komşularını oradan denetleyebiliyorlardı. Sonradan bu, ad-soyadına göre sıralandı; dolayısıyla da denetlenemez bir hâle dönüştürüldü.

Yine, oy verme günü bir liste çıkıyor -çünkü görevliler giriyor, bazı görevliler çıkıyor- o da daha önceden siyasi partilere ulaştırılmadığı için, erişilebilir olmadığı için denetlenemiyor maalesef.

Sandık başkanlarının -özellikle bağımsız kuruluşlarda çalışan- özellikle de öğretmenlerin mesela, tek yönlü, daha doğrusu tek bir sendikaya mensup olanlardan seçilmemesi çok önemli.

Seçim günü yapılan itirazların bazılarının sonuçsuz kalması, sandık başkanlarının bu anlamda taraflı davranıp tutanaklara itirazları geçirmemesi yaşanan sıkıtınlar. Bunları bir yaptırıma bağlamak gerekiyor.

SEÇSİS'in sızdırmazlık testlerinin yapılması ve bunun siyasi partilerle paylaşılması kamuoyu açısından önemlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kayışoğlu, sözlerinizi tamamlayın lütfen. Bir dakika ek süre veriyorum.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Tamam, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İlçe seçim kurullarında ve Yüksek Seçim Kurulunda felaket kurtarma merkezleri kurulması düşünülebilir çünkü seçim günü yaşanacak olumsuzluklarda verilerin bu anlamda yedeklenmesi önemlidir.

Ve sivil toplum kuruluşlarına yer vermek gerekiyor özellikle seçim günü. Oy ve Ötesi gibi gönüllü kuruluşlara kanuni anlamda da yetki verilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.

Ve en önemli konulardan bir tanesi şu: Seçim günü oy kullananların listesi siyasi partilerle paylaşılmıyor. Dolayısıyla da mükerrer oy kullanılıp kullanılmaması siyasi partilerce denetlenemiyor. Bilemiyoruz, iktidar partisi bunu kendisiyle paylaşıyor mu ama diğer siyasi partiler bunu göremedikleri için bu anlamda da denetimsizlik söz konusu. Bütün bunlar keşke göz önüne alınıp gerçekten bir teşkilat kanunu yapılsaydı diyorum.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)