| Konu: | BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 08.11.2012 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri?
OKTAY VURAL (İzmir) - Pardon Yusuf Bey.
Sayın Başkan, demek ki sizin tamamen belki de? Ne kapalıydı bilmiyorum ama burada duyulmadı, arkadaşlar da tutanaklara geçmemiş, içerideki ancak dinlemeden sonra tespit edilmiş. Dolayısıyla bu konuyla ilgili, zannederim, biraz daha Genel Kurulun bilgisine sunarak oylamayı yapın.
BAŞKAN - Sayın Halaçoğlu, buyurun, yeniden başlatıyorum sürenizi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün 1 şehidimiz var, biliyorsunuz Yozgatlı. Allah rahmet eylesin, Allah yakınlarına sabır versin. Türk milletine geçmiş olsun, başsağlığı diliyorum. Bu şehit haberlerinin gölgesinde böyle bir ihanet kanununu maalesef görüşmekteyiz.
Bu arada şunu özellikle belirteyim: 8 Kasım 1912 Selanik şehrinin elden çıkışının 100'üncü yıl dönümü. Bunu da özellikle Meclis kürsüsünden belirtmek istedim.
Değerli milletvekilleri, muhakkak ki birçoğunuz yurt dışına çıkmışsınızdır ve burada müzeleri de gezmişsinizdir diye düşünüyorum. Yine aynı şekilde yaşadığımız şehirde -Ankara'da- Anadolu Medeniyetleri Müzesi var, burayı kimler gördü, kimler görmedi bilmiyorum ama gerçekten görmemiş olanlar için söylüyorum, bu müzeyi gezmenizi dilerim.
Bu müzeye baktığınız zaman Avrupa'daki müzelerle mukayese edeceğiniz çok önemli bir durum söz konusu. Avrupa'daki müzelerde genelde o coğrafyalarda kurulan devletlere baktığınız zaman aşağı yukarı, diyelim Fransa'da, tek devletin kurulmuş olduğunu görürsünüz. Fransa'da sadece tek devletin ve tek medeniyetin kurulmuş olduğunu görürsünüz. Keza, aynı şekilde Almanya'ya baktığınızda Almanya'da tek devletin kurulmuş olduğunu görürsünüz, İngiltere'de tek devletin kurulmuş olduğunu görürsünüz.
Hâlbuki Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezmiş olanlar şunu iyi bilirler ki Anadolu coğrafyası çok zengin bir coğrafyadır ve burada çok devlet kurulmuştur ve çok medeniyet çökmüştür.
Buradan neyi kastediyorum? Her iki tarafa baktığınız zaman Anadolu coğrafyasının ne Amerika Birleşik Devletleri'ne ne Avrupa coğrafyasına benzemediğini, bu coğrafyanın çok sıkıntılı bir coğrafya olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla, burada atacağınız her bir adımın çok dikkatli olması gerekir. Öyle ki devletlerin tarihlerine baktığınız zaman, çok basit gibi görülen bazı alınmış olan kararlar o devletlerin çöküşünde birinci derecede rol oynar.
Bakın, hepinizin çok yakından bildiği koskoca 23 milyon kilometrekareye hükmeden Osmanlı Devleti'nin Kanuni Sultan Süleyman döneminde o zaman çok basit gelen Toprak Kanunu'yla ilgili yaptığı bir değişiklik aslında Celâli İsyanlarına, ardından zirai ekonominin çöküşüne ve iç karışıklıklara sebep olarak o tarihten itibaren Osmanlı Devleti'nin çöküşünde çok önemli bir rol oynadığını görürsünüz. İşte, Balkanlarda 1912 Savaşlarının temelinde de aynı yanlış ve dikkatsizlik yatmıştır. Dolayısıyla, ülkeyi yöneten insanların attıkları her adımı çok dikkatli olarak atmaları ve onun getireceği sonuçları da iyi tahlil etmeleri gerekir. Zaten "devlet adamı" dediğiniz mefhumla, devlet adamı ileriyi gören ve ileride, aldığı kararların ne sonuçlara ulaşacağını bilen ve bunu değerlendiren insan demektir. Hâliyle, şimdi aldığınız kararların, büyükşehir yasasıyla ilgili aldığınız kararların sonuçlarını çok iyi tahlil etmeniz gerekir. Büyükşehir belediye başkanlıkları oluşturabilirsiniz ama neden mücavir alanı daha genişletip il sınırlarına kadar götürüyorsunuz?
Şimdi, şöyle düşünün: Farklı bir zihniyeti, diyelim ki Diyarbakır Belediye Başkanlığını ele aldığınız zaman, köylere kadar giden buralarda köyleri mahalle yapıyorsunuz ve buraya bağlıyorsunuz- oradaki asker aileleri, köy korucularının ailelerinin ne duruma düşeceğini bir düşünün. Nasıl mücadele edecekler terörle? Çünkü teröre destek veren bir anlayışla iç içe yaşacaklar.
Bırakın bunları, birtakım başka hususları göz önüne aldığınızda, büyükşehirler kendi iç mücavir alanlarında bir görevi yerine getiremezken bütün bir ili nasıl kontrol edecekler? Diğer taraftan yine "demokrasi" dediğimiz mefhum, halka kadar hizmeti indirebilmek anlamına gelir. Ama bunu yaygınlaştırarak, yönetimi yaygınlaştırarak yaparsınız. Ama siz şehir devletleri hâline getiriyorsunuz vilayetleri. Yani belediye başkanı tüm ili kapsayacak bir yetkiye sahip olacak.
"Şehir devletleri" dedim, "Amerika Birleşik Devletleri" diyoruz. Aslında Amerika eyalet sistemiyle yönetilmiyor, 52 devletten meydana geliyor. Onun için "Amerika Birleşik Devletleri" diyoruz. Yani, siz, Türkiye Cumhuriyeti yerine "Türkiye birleşik devletleri"ni mi kurmak istiyorsunuz? Bunu çok iyi düşünmenizi istirham ediyorum. Tekrar değerlendirin. Attığınız bu adımın vebali yarın çok ağır olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
6'ncı madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu maddede büyükşehir belediyeleri sınırları il mülki sınırı olarak belirlenmiş, ilçe belediyeleri sınırları da ilçe mülki sınırı olarak belirlenmiş. Tabii, burada belirlenirken her tarafın İstanbul, İzmit gibi olduğu düşünülerek yapılmış. Köy tüzel kişilikleri kaldırılarak, beldeler yok edilerek bu şekilde büyük bir şehir oluşturulmaya çalışılmış tüm şehir olarak. Gerçi, tabii, burada baktığımız zaman böyle bütünleştirici bir şey yapmanız sizin pek ruhunuza uygun değil ama burada "bütünşehir" olarak koymuşsunuz çünkü sizin genelde en iyi yaptığınız şey, bölerek, parçalayarak bir şeyleri sağlamak. İşte, Yenimahalle'yi dün gece saat üç buçukta böldünüz, daha önce de Şişli'yi bir buçukta Komisyonda bölmüştünüz. Bu şekilde böle böle seçimleri alıp gidiyorsunuz.
Tabii, buradaki bu madde daha çok seçim yasası olarak görülüyor. Diğer şeyleri zaten arkadaşlarımız söylediler. Seçim almak için çıkardığınız bir yasa, aynı zamanda da 1453'lere selam gönderen "rant yasası" olarak geliyor.
Burada, özellikle eski milletvekillerimiz çıkıp konuştukları zaman sizin içinizde işte ülkeyi seven, çok değer veren değerli insanlar olduğunu söylüyor. Ben de eminim ki öyle insanlar vardır, hepiniz de öylesinizdir ama tabii, burada yapılan uygulamalara baktığımız zaman o kadar şey anlatılıyor, Komisyonda o kadar şey anlatıldı, burada o kadar şey anlatıldı, yanlışlar söyleniyor, hiç mi bir tane bu insanların anlattığı doğru yok? Hiçbirini kabul etmeden geçiyorsunuz.
Tabii, burada çıkan şey, aldığınız komut gereği, bunu yerine getirmek zorunda olduğunuz için getiriyorsunuz çünkü Komisyonda da gördük, burada da gördük, kendi aranızda konuşurken de söylüyorsunuz, bu yasada bir sürü yanlış var ama bir türlü bunu kabul edemiyorsunuz.
Tabii, ülkede özellikle şu anda gidişata baktığımız zaman sanki sultanlıkla yönetiliyoruz, sanki despotlukla gidiyoruz, sanki diktatörlüğe gidiyormuş gibi bir izlenim almaya başladık. Ülkeyi göz göre göre kutuplaştırmaya götürüyorsunuz. Bunların zararını tabii ki çekeceğiz.
Tabii, ülkede, şu anda gördüğümüz, yazarları, medya patronlarını, holding sahiplerini, vergi memurları ile müfettişlerle sıkıştırarak, korkutarak yandaşınız yaptınız, onları baskı altına aldınız. Yaklaşık 100 muhalif gazeteciyi, bine yakın öğrenciyi, bilim insanlarını, milletvekillerini, belediye çalışanlarını -sizin belediyeden olmayanları tabii- hepsini içeri tıktınız.
Bununla beraber, şimdi de yeni yasayla birlikte artık ne yapacaksınız onu biliyoruz, herkes de söylüyor zaten. Dün akşam, eski Sayın Meclis Başkanımız buraya çıktığı zaman Meclisin onuruna yakışır şekilde davranmamız gerektiğini, birbirimizi kırmamamız gerektiğini, dışarı çıktığımız zaman birbirimizin yüzüne bakacağımızı söyledi, ben de katılıyorum ama burada kendi istedikleriniz olduğu zaman eğer ki bir yerleri ilçe yapacaksanız nüfusu 50 binden 20 bine düşürmek için oylamada ortak imza atıyorsanız o zaman iyi oluyoruz ama Yenimahalle bölünürken karşı çıktığımız zaman, o zaman kötü olduğumuzu söylüyorsunuz, gerdiğimizi söylüyorsunuz. Hiçbir şeyi kabul etmediğiniz için burası geriliyor ama onu bir türlü kabul etmiyorsunuz. Hiç acıma duygunuz yok, acımayı hiçbir zaman için görmediniz. Evet, acıma duygusu olmadığı için de yaptığınız atamalarda; yaptığınız işe alımlarda; rant paylaşımlarında; tutuklamalarda taraflı olarak; ölüm döşeğinde yatan, bugünkü açlık grevini yapan insanlarda; iktidarda kalmak için yaptığınız yasalarda; kafanızda o kindar gençliği yetiştirmek için koyduğunuz, eğitime getirdiğiniz yeni uygulamalarda; sırf vatandaşı kandırmak için yıllardır yaptığınız, "sağlıkta dönüşüm" dediğiniz, sonunda özelleşmeyle birlikte ücretli bölüme geçecek sağlıktaki dönüşme ve hekimlere yaptığınız şiddetlere ve en önemlisi cumhuriyetin tüm kazanımlarına yaptığınız ve onu yok etmek istediğiniz; ayrıca Atatürk'e direkt olmasa bile endirekt olarak söylediğiniz bütün saldırılarınıza rağmen; ülkeyi, insanları öteleştirmenize rağmen; işte, bugün Hatay'da görüyoruz nasıl böldüğünüzü, neler yapmaya çalıştığınızı; bu ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle yürütmeye çalıştığınızı; kaymakamları, valileri, savcıları, hâkimleri, müdürleri atarken sanki tek tornadan çıkmış gibi insanlardan oluşmasına, Türk Dil Kurumunu, Türk Tarih Kurumunu, Atatürk Orman Çiftliğini yok etmeye çalışmanıza millî bayramları yasaklamanıza bugün gerçi 10 Kasımda geri adım attınız, ne olduysa bilmiyoruz, bütün bunlara baktığımız zaman, bütün yaptığınız bu tahriplere baktığımız zaman şu anda söylemek istemiyorum ne yapmak istediğinizi ama ben şunu söyleyeceğim: Siz bu cumhuriyeti sevmiyorsunuz ve cumhuriyetle de sorununuz var, bunu yaparken de maalesef böyle, insanları öteleştirerek, insanları bir yerlere iterek yapıyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.