GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı İlk Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:34
Tarih:11.12.2017

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2018 yılı merkezî yönetim bütçesine ilişkin olarak şahsım adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin milletimizin huzur ve refahına, nimet ve külfetin hakça dağıtılmasına, demokrasinin gelişmesine, daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye'nin inşasına vesile olmasını temenni ediyorum.

Bölgesel ve küresel gelişmeler, evrensel düzeyde kabul gören değer ve kavramların içinin boşaltıldığını, doğrular ile yanlışların birbirine karıştığını, her gün çelişkilerle dolu olaylara şahit olunduğunu göstermektedir. Bir yanda göz kamaştıran zenginlikler diğer yanda açlıktan ölen insanlar, "demokrasi" ve "insan hakları" gibi kavramların gölgesinde yürütülen işgaller, adalet adına yapılan zulümler, "hak" diyerek girişilen şeytanlıklar maalesef yaşadığımız çelişkilerden bazılarıdır. Bu süreçte özellikle İslam coğrafyasında yaşanan iç çatışmalardan, vekâlet savaşlarından ve zalim yönetimlerden kaynaklı dramların da sonu gelmemektedir. Son olarak ABD'nin Kudüs'le ilgili sorumsuz kararı, uluslararası hukuku yok saymanın ne kadar kolay olabileceğini göstermiş, Orta Doğu'da, hatta dünyada yeni krizlerin fitilini ateşlemiştir. Unutulmamalı ki İslam dünyasının göz bebeği olan Kudüs, haklı davamızdır; asla gasbedilemeyecek ve rehin alınamayacaktır.

Tüm bu gelişmeler göstermektedir ki tok ve hür insanların yaşadığı, küresel düzeyde adalet anlayışının egemen olduğu bir dünya özlemi uzun bir süre daha devam edecektir. Bu durum, tarihî misyonuna uygun olarak Türkiye'ye de güçlü bir devlet ve lider ülke olma sorumluluğu yüklemektedir. Çok şükür ki, bazı sorunlarımız olsa da Türkiye Cumhuriyeti, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devleti ve milletiyle dünden bugüne huzurlu ve güvenli bir geleceğin inşası için gayret gösteren demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. 15 Temmuz hain kalkışması ve bölgemizde yaşananlar, bu kazanımların ne kadar değerli olduğunu, kaybedilmesinin ise ne kadar kolay olabileceğini herkese göstermiştir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye terörle mücadeleyle birlikte karmaşık bölgesel gelişmelere odaklanmış olsa da artan enflasyon, işsizlik, dış ticaret ve kamu açıkları gibi sorunlar, ekonominin asla ihmal edilmemesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Türkiye ekonomisinin devam eden ihtiyacı, güven ve istikrar içinde sağlıklı bir yatırım, üretim, ihracat ve istihdam zincirinin oluşturulması suretiyle yoksulluğun azaltılması ve gelir dağılımının daha adil hâle getirilmesidir. Yoksullukla mücadelenin esasını işsizlikle mücadele oluşturmaktadır. Bugün istihdamda kısmi artışlar olsa da işsizlik oranı istenilen seviyeye düşürülememektedir.

Yüzde 13'e yükselen enflasyon dar gelirli vatandaşlarımızın geçimini zorlaştırmakta, üretici fiyatlarındaki yüzde 17,5'lik artış ise enflasyondaki düşüş umutlarını azaltmaktadır.

Cari açığın yüzde 4'ler civarında olması, her yıl 35-40 milyar doları başka ülkelere göndermek zorunda kaldığımız anlamına gelmektedir.

Bütçenin başarısı mali disiplinle birlikte yapısal reformların gerçekleştirilmesine, vergi gelir performansının artırılarak sürdürülmesine ve kayıt dışı ekonominin azaltılmasına bağlıdır. Ancak 2018 bütçesi vergi tabanını genişletmek yerine mevcut mükelleflerin yükünü daha da artırmaktadır. Ayrıca vergi gelirlerinin yüzde 53,4'ünün ÖTV ve KDV'den geldiği ve dolaylı vergilere dayandığı bir durumda vergi yoluyla gelir dağılımı adaletine katkı sağlanması da mümkün olamayacaktır.

Bütçenin en dikkat çekici noktalarından birisi de yatırım harcamalarındaki duraklamadır. 2017 bütçesinde gerçekleşme tahmini 66,2 milyar TL tutarında olan sermaye giderlerinin 2018 bütçesinde sadece yüzde 4'lük bir artışla 68,8 milyar TL olarak öngörülmesi bütçenin yatırımcı bir bütçe olmadığı izlenimini vermektedir.

Bütçe büyüklüklerine bakıldığında sektörel payların bir önceki yıla göre genel olarak yapılan artışlar ve ayrılan paylarla doğru orantılı olduğu görülmektedir. Bu durum bütçede ağırlık verilecek bir hedefin ve odağın bulunmadığını göstermekte, bütçenin istikameti konusunda da bilgi vermemektedir. Oysa Türkiye'nin üretimi artırması, istihdam yaratması, eğitimdeki karmaşayı gidermesi ve jeopolitik risklere karşı önlem alması gerekmektedir.

Hatırlatmak isterim ki bir ülkenin gelişmişliği ve kalkınmışlığı sadece ekonomik göstergelerle ölçülemez. Her gün işlenen kadın cinayetlerinin önüne geçilemediği, Türk toplumunun temel taşı olan ailenin ekonomik ve sosyal gelişmelerin yol açtığı olumsuzluklara karşı korunamadığı, çocuklarımızın uyuşturucu batağına saplandığı, trafik terörünün, iş kazalarının önlenemediği ve çevre bilincinin geliştirilemediği bir ortamda gelişmiş ve kalkınmış bir ülke olmak mümkün değildir. Bu kapsamda ekonomik reformlarla birlikte demokrasinin geliştirilmesi, yolsuzluk ve yozlaşmanın önüne geçilmesi, yargı, eğitim, kamu yönetimi alanlarındaki reformların bütüncül bir anlayışla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunlar gerçekleştiği takdirde Türkiye ekonomisi de daha öngörülebilir ve güvenilir hâle gelecektir.

Kuşkusuz 15 Temmuz sonrası FETÖ ve PKK öncülüğünde oluşturulan Türkiye karşıtı lobilerin Türkiye'yi köşeye sıkıştırma gayretleri devam etmektedir. Hemen her gün Türkiye ekonomisini sıkıntıya sokacak bir manipülasyon, istikrarsızlığı tetikleyecek bir söylem ve gelişme yaşanmaktadır. Bu durum karşısında meselelere daha titiz yaklaşmak ve kırılganlıkları azaltılmış bir ekonomi oluşturmak zorunlu hâle gelmektedir. Zira Türkiye ekonomisinin bir an önce çözülmesi gereken yapısal sorunları zaten vardır.

Sayın milletvekilleri, kamu yararının odak, hak ve adaletin ölçüt olmaktan çıktığı durumlarda devletin işleyişinde zafiyet oluşacak, vatandaşların devlete güveni azalacaktır. Temel hakların çiğnendiği ve kurumların işlemez hâle getirildiği bir yerde mülk temelden sarsılacaktır. Devlet idaresi millet emaneti, devlet hizmeti ise şerefli bir görevdir. Bu sebeple de devlet adına yetki kullananların, şartlar ne olursa olsun önce Türk devleti diyecek şuura sahip olması gerekir. Bunu sağlamanın yoluysa kamu görevlilerinin seçiminde ve terfilerinde sadece ehliyet ve liyakatin, devlet ve millet şuuruna sahip olmanın ve vatana sadakatin esas alınmasıdır. Bize göre, Türkiye'nin köklü devlet geleneğini çağdaş gelişmelerle buluşturan bir kamu yönetimi yapısı ve işleyişi oluşturulmalı, politika belirleme kapasitesi geliştirilerek kamu politikalarının birbiriyle uyumu sağlanmalıdır. Bu kapsamda 16 Nisanda yapılan Anayasa değişikliği Türkiye'nin bir üst fazda yeniden inşası için önemli bir adım ve fırsattır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak program ve beyannamelerimizde devlet ve yönetim reformu ihtiyacına dikkat çektik, çalışanlarımıza ilişkin sorunları dile getirdik; denetim yollarını kullanarak ve kanun teklifleri vererek bu sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdık.

Seçim beyannamemizde kamudaki taşeron, sözleşmeli, 4/B'li, 4/C'li, geçici ve vekil olarak çalışanların kadroya geçirilmesini; bu şekilde hem statü karmaşasına son verilmesini hem de çalışanların çalışma şekillerinden kaynaklı mağduriyetlerinin giderilmesini öngördük. Bu yöndeki çağrılarımızın karşılık bulması ve taşeronların kadroya geçirilmesi yönündeki düzenlemenin hazır olması memnuniyet vericidir.

Bununla birlikte, vatandaşlarımızın ilettiği bazı belirsizlikleri açıklığa kavuşturulması bakımından gündeminize getirmek istiyorum. Bunlardan birincisi, taşeron dışında "vekil" "geçici" ve benzeri farklı adlarla çalışanların, KİT'lerdeki taşeronların durumlarının ne olacağıdır.

İkincisi ise uzun süreli alt işveren sözleşmesi yapanların sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerinde ve taahhütlerinde bir değişiklik olup olmayacağı ile bunların araç, makine, ekipman, vergi ve benzeri ödemelerine yönelik bir mağduriyet yaşayıp yaşamayacaklarıdır.

İsteğimiz, olumlu bir düzenleme yapılırken meselenin tüm boyutlarıyla ve tüm taraflarıyla değerlendirilerek yeni mağduriyetler yaşatılmamasıdır.

Bu düşüncelerle 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.

Bugün Şırnak'ta şehit olan sözleşmeli Piyade Er Mersinli Hacı Mustafa Can'ı ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, Genel Kurulun siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)