GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 3'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:37
Tarih:14.12.2017

MHP GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz pazartesi gününden bu tarafa 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarı ile 2016 Yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı'nı bu kutlu çatı altında görüşüyor ve konuşuyoruz.

Bugün bütçe sürecinin üçüncü turundayız. Bu kapsamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün bütçe ve kesin hesap görüşmeleri çerçevesinde parti grubumuzu temsilen söz almış bulunuyorum.

Sözlerimin başında muhterem heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bütçesi üzerine değerlendirmelerde bulunacağım. Bu bütçe değerlendirmeme geçmeden önce, Millî Savunma Bakanımızın burada olmasından da cesaret alarak, özellikle ASTTASAK mağdurlarının, yani 12'nci dönem astsubay kursiyerlerinin mağduriyetlerinin çözülmesiyle ilgili adımların atılmasını istirham ediyoruz. Çünkü bu kardeşlerimiz arasında suçu günahı olmayan kişiler var ve bunlar bir an önce mesleklerini icra etmek istiyorlar.

İkincisi ise yine, sizi görmüşken uzman çavuşlarımızın kadroya alınmalarıyla ilgili gerekli tavır, mücadele ve inisiyatif alırsanız 80 bin kişilik uzman camiasını, uzman çavuş camiasını çok mutlu edeceksiniz. Aynı zamanda, milletimiz bu konudan çok mutlu olmuş olacak. Sizden özellikle istirhamımız bu yönde Sayın Bakanım. Çünkü millî enerjinin diri durması, dik tutulması lazım. "Millî enerji" derken kastımız, mağdur olan tüm kardeşlerimizin taleplerinin, ihtiyaçlarının karşılanmasından geçiyor. Atanamayan öğretmen dersek, onların mutlaka taleplerinin çözülmesi lazım. İşte, taşeron firmalarda çalışan kardeşlerimizin elinden tutulması lazım. Böylelikle bu millî enerji hak ettiği ve layık olduğu alana takdir edersiniz ki sevk edilmiş olacak. Biz, Hükûmetimizden, sayın bakanlarımızdan bu mağduriyetlerin çözülmesi hususunda istirham ediyoruz, ricamızı ifade ediyoruz.

Bilindiği üzere, enerji, ekonomik ve sosyal ilerlemeyi sağlayan, hayat kalitesini iyileştiren en önemli faktördür. Nüfus ve demografik değişiklikler enerji talebinin miktarını ve kompozisyonunu önemleyen önemli bir parametredir.

Değerli arkadaşlarım, enerji, öyle ki bir devlet kuran, bir devlete yön veren, bir milletin kaderini belirleyen, bir milletin jeopolitik havzasına aynı zamanda istikamet çizen önemli bir değer. 7'nci yüzyılda Arabistan'da bir girişimci, Kureyş Kabilesi'nden bir girişimci -ismi El Hücacül Behizi- bir maden bulur, bu madenin ismi Babül Dehap'tır, bu madenden yaklaşık olarak 50 milyar dolarlık altın çıkarır ve sonraki yıllarda İslam devleti Efendimiz'in açmış olduğu çığır doğrultusunda, yol doğrultusunda kıtalara ulaşır ve hak etmiş olduğu seviyeye gelir.

Burada enerjinin önemini ihmal etmek takdir edersiniz ki mümkün değil. Dünya nüfusu şu anda sürekli artıyor, bunu kabullenmemiz lazım. Ve hâlen 7 milyarı aşan nüfusun 2040 projeksiyonu kapsamında 9 milyara ulaşacağı anlaşılıyor. Gelecek yıllarda, önümüzdeki süreçte Çin'in toplam nüfusunu aşması beklenen Hindistan'ın 2040'ta 1,6 milyarlık bir nüfus seviyesine ulaşacağı da şimdiden tahmin ediliyor. Dünya nüfusunun kentleşme oranı ise şu zaman diliminde yüzde 55'lere yaklaşmışken, 2040'ta yüzde 63'lere ulaşacağı öngörülüyor. Uzun dönemde, 2040 yılına kadar ortalama yüzde 3,4 büyümesi beklenen dünya ekonomisi, nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşme, aynı zamanda doğal kaynaklara ve enerjiye olan talebi de önemli ölçüde artıracaktır. Bu aslında kaçınılmaz bir gerçektir. Yapılan projeksiyon çalışmaları, mevcut enerji politikalarının devamı hâlinde 2040 yılında dünya enerji talebinin ortalama yıllık yüzde 1,4'lük artışla, günümüze göre yüzde 43,5 daha fazla olacağına işaret etmektedir. Ülkemizin de mesela, elektrik enerjisi talebi artış oranı son on dört yılda yıllık ortalama yüzde 5,5 olarak gerçekleşmiştir. Gün geçtikçe hem dünyada hem de ülkemizde enerjiye olan talep, malumlarınız olacağı üzere, sürekli tırmanış hâlindedir. Türkiye'nin kişi başı elektrik tüketimi 2016 yılında 3.500 kilovatsaati geçmiş durumdadır. Kişi başı elektrik tüketimi genel olarak ülkelerin ekonomik gelişmişliği arttıkça, takdir edeceğiniz üzere, artış göstermektedir. Bu, her yönüyle doğal bir sonuçtur.

Dünyada kişi başına ortalama 3.060 kilovatsaat elektrik tüketilirken bu oran Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde 5.500 kilovatsaat seviyesine çıkmaktadır. Ülke bazlı bakıldığında, Amerika Birleşik Devletleri'nde kişi başı elektrik tüketimi 13 bin kilovatsaat, Japonya'da 7.750 kilovatsaat, Almanya'da 7.270 kilovatsaat, Çin'de ise 3.500 kilovatsaat seviyesindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz birincil enerji talebinin 2030 yılına kadar 2 kat artacağı tahmin ediliyor. Önümüzdeki yıllarda enerji politikalarımızda köklü bir değişiklik yapmaz isek talep artışının fosil yakıtlarla karşılanması da kaçınılmaz olacak. Talep artışının fosil yakıtlarla karşılanması ise yine tahmin edeceğiniz üzere, ithalatımızın dolayısıyla cari açığımızın daha da artmasına neden olacak. Bu sebeple, enerji yatırımlarının önemi daha da artmaktadır.

Enerji yatırımlarımızın yüzde 68,51'i termik santrali, yüzde 14,8'i rüzgâr enerjisi santrali, yüzde 10,92'si hidroelektrik santrali, yüzde 5,75'i biyokütle, atık ısı, jeotermal ve yüzde 0,02'si ise güneş enerjisi santrallerinden oluşmaktadır. Ülkemizin enerji yatırımlarına olan ihtiyacı artmasına rağmen 2018 yılı bütçesinde Türkiye'nin en büyük yatırımcı bakanlıklarından sayılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'na baktığımızda bütçeden alacağı pay -altını çiziyorum, dikkatinizi çekiyorum- sadece binde 31'dir. Türkiye'nin 2018 yılı bütçe giderlerinin 762,8 milyar lira olarak yansıdığı bütçe tasarısına göre Enerji Bakanlığımızın gün geçtikçe artan ülkemizin enerji ihtiyacını ve yapacağı yatırımları 2,3 milyar lirayla karşılamaya çalışılacağı anlaşılmaktadır. Bu konuda Enerji Bakanımıza Allah kolaylıklar versin diyorum çünkü zor bir iş.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Berat Albayrak Plan ve Bütçe Komisyonundaki Enerji Bakanlığı bütçesi sunumunda "Kapsayıcı, bütüncül ve milletimizin sosyal refahını yükseltme odaklı yaklaşımı esas almak suretiyle bu yıl hepimizin malumu millî enerji ve maden politikası stratejilerimiz belirlenmiş olup bu stratejileri üç ana sacayağı üzerine inşa ettik. Birincisi enerji arz güvenliği, ikincisi yerlileştirme, üçüncüsü de öngörülebilir piyasalar olacak şekilde ifade ettik." demiştir. Sayın Bakanın bu açıklamasıyla gelinen nokta aslında ümit vericidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 1 Kasım seçim beyannamemizde de enerji alanında yaşadığımız sorunların çözümünde millî bir enerji politikası oluşturulması gerektiğini ifade etmiştik. Sayın Bakanın bu konuda güçlü vurgu yapması da Hükûmet adına memnuniyet verici. Çünkü ülkemizin özellikle enerji arz güvenliği açısından sorunlarının giderilmesi ve millî bir enerji politikası için enerji ham maddelerinde dış bağımlılığının azaltılması, bunun için, kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede değerlendirilmesine, enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke çeşitliliğinin sağlanmasına, etkin bir talep yönetimiyle enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde gerçekleştirilmesine, çevreye dost ve duyarlı bir anlayışa, gelişmiş atık kontrol ve bertarafına, havza ve kaynak planlanmasına dayalı bir yaklaşıma, enerjinin çevre ve insan sağlığına zarar vermeden üretilmesine, enerji verimliliğinin üretimden tüketime bütün alanlarda güçlü ve çeşitlendirilmiş finansal araçlarla desteklenmesine ülkemizin elbette ve takdir edersiniz ki şiddetle ihtiyacı vardır.

Bu çerçevede, Türkiye'de yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik politikası kapsamında büyük ölçekli yenilenebilir enerji kaynak alanları oluşturulmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin, verimli kullanılması ve üretimde, tesislerinde kullanılan ekipmanın yurt içinde üretilmesi ya da yurt içinden temin edilmesi de önem arz etmektedir. Millî enerji politikasının temeli aslında budur.

Ülkemizde özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi Türkiye ekonomisi açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Türkiye, Avrupa'nın en yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahip ülkelerinden birisidir ancak ülkemiz bu büyük potansiyelin şu an itibarıyla altındadır. Ne var ki güneş enerjisi alanında son yıllarda önemli bir ivme yakalanmış olması da bizleri memnun etmektedir.

Şu kadarını söylemeliyim ki 2018 yılı bütçesinde Enerji Bakanlığına ayrılan binde 31'lik payla, millî enerji ve maden politikasının kendi kaynaklarımızla değil, yap-işlet veya yap-işlet-devret modelleriyle uygulanacağı, enerji yatırımlarının finansmanının bu şekilde sağlanacağı şimdiden bellidir, açıktır ve ortadadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enerji konusunda yıllardır çözülemeyen en büyük sorunumuz, enerji ithalatının toplam ithalat içindeki payıdır. Bu pay, yine takdir edeceğiniz üzere, oldukça yüksektir.

Birincil enerji kaynakları içerisinde doğal gazda yaklaşık yüzde 98, petrolde ise yaklaşık yüzde 91 oranında dışa bağımlılık önemli bir arz güvenliği riski oluşturmaktadır, ki inanıyorum Hükûmet de bundan rahatsızdır.

Millî bekamızın muhafazasının yanında enerji bekasını da düşünüp dert etmemiz şarttır, kaçınılmaz millî bir görevdir. Arz güvenliği sorununun aşılması için petrol ve doğal gaz aramalarına devam edilmesi, eş zamanlı olarak mevcut yerli kaynakların, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla değerlendirilmesi gerekmektedir.

Arz güvenliğinin bir başka önemli boyutu ise ithal enerji kaynaklarının ve ithalatın yapıldığı ülkelerin çeşitlendirilmesidir. Özellikle dünya genelinde 2014 yılının başından bu yana enerji fiyatlarında önemli bir düşüş yaşanmıştır. Türkiye 2014 yılında 242,1 milyar dolar ithalat yaparken enerji ithalat rakamı bu toplam tutar içerisinde 54,8 milyar dolar olmuştur. Yaklaşık bu, toplam ithalatın yüzde 22'sine tekabül etmektedir. 2016 yılında ise 198,6 milyar dolar ithalat gerçekleşmiştir. Bunun 27,1 milyar doları enerji ithalatıdır. Burada da enerji ithalatının toplam ithalat içindeki payı yüzde 13 düzeyindedir. Ocak-Ekim 2017 dönemi itibarıyla da 190,3 milyar dolar ithalat gerçekleşirken 29,8 milyar dolar enerji ithalatı şu an için gerçekleşmiş durumdadır. Burada da oranımız yüzde 15,7 olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye net enerji ham maddesi ithalatçısı olarak dünyada 10 ila 11'inci sırada gidip gelmektedir. Enerji ithalatı dış ticaret açığı üzerinden de baskı oluşturmakta, yukarı yönlü baskı yaratmaya sürekli devam etmektedir.

Altın ithalatındaki güçlü seyre ilave olarak enerji ithalatı da dış ticaret açığını yukarı yönlü maalesef tırmandırmaktadır. Ekonomik aktivitedeki toparlanma ve petrol fiyatlarındaki yükselişin etkisiyle enerji ithalatı ocak-ekim döneminde yıllık bazda yüzde 36,1 ile hızlı bir şekilde artmıştır. Bu verilerin de gösterdiği üzere, ülkemizde cari açığın çözümü için enerjide yeni çözüm ve yerli kaynakları harekete geçirmemiz elzemdir. Bu, hepimiz için, devletimiz için, milletimiz için yeni bir ufuk demektir. Aynı zamanda, enerji bekası için kaçınılmazdır. O hâlde, ülke içerisinde alternatif ve yerli kaynaklara verilen önemin artırılması yoluyla enerji ithalat seviyesinin azaltılması mümkün olacaktır. Türkiye elektrik enerjisi tüketimi 2016 yılında 278,4 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşmişti. Elektrik tüketimi 2017 yılı Temmuz ayı sonu itibarıyla da bir önceki yılın temmuz ayı sonuna göre yüzde 4,7 artarak 167,1 milyar kilovatsaat, elektrik üretimi ise bir önceki yılın temmuz ayı sonuna göre yüzde 6,7 oranında artarak 167,3 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşmiştir. Elektrik tüketiminin 2023 yılı baz senaryoya göre yıllık ortalama yüzde 4,8 artışla 385 teravatsaate ulaşması da beklenmektedir. 2017 yılı Temmuz ayı sonunda toplam elektrik kurulu gücümüzde 2.049 megavatlık artış yaşanmış olup kurulu gücümüz 2017 Temmuz sonu itibarıyla 80.546 megavata çıkmıştır. 2017 yılı Temmuz ayı sonu itibarıyla elektrik üretimimizin yüzde 34'ü doğal gazdan, yüzde 31'i kömürden, yüzde 24'ü hidrolik enerjiden, yüzde 6'sı rüzgârdan, yüzde 2'si jeotermal enerjiden ve yüzde 3'ü diğer kaynaklardan elde edilmiştir. Burada ithalat yoluyla karşıladığımız doğal gazın elektrik üretimindeki payının çok yüksek olduğunu elbette ve malumlarınız olacağı üzere yıllardır söyledik, söylemeye de devam ediyoruz. Bu konuyla ilgili uyarılarımızı da sürekli yaptık fakat ne var ki bu sorun yıllardır ve yıllarca çözülememiştir. 2017 yılı Temmuz ayı sonu itibarıyla Türkiye'nin kurulu gücü içerisinde EÜAŞ yüzde 25,1; serbest üretim şirketleri yüzde 61,1; yap-işlet santralleri yüzde 7,6; yap-işlet-devret santralleri yüzde 1,7; işletme hakkı devredilen santraller yüzde 2 ve lisanssız santraller de yüzde 2'lik paya sahiptir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madencilik alanında ise bilinen maden rezervlerimize ilave olarak yeni rezervler bulunmalıdır. Kıymetli madenler cevher olarak ihraç edilmek yerine yüksek teknoloji kullanarak katma değerli yeni ürünlere dönüştürülmesi suretiyle satılması sağlanmalıdır. Bu konuda AR-GE faaliyetlerine daha fazla kaynak ayrılmalıdır. Madencilik sektörünün sanayiyle entegrasyonu sağlanarak dünya pazarlarında katma değeri yüksek ürünlerde söz sahibi bir ülke yani stratejik avantajımız olan, mukayeseli bir avantajı olan ülke hâline gelmemiz de ana hedef hâline gelmelidir. Bunun için başta bor, soda, krom, mermer, demir gibi madenlerin üretimleriyle bunları uç ürünlere dönüştüren sanayi sektörü bir bütün olarak düşünülmeli ve ele alınmalıdır. Bu kapsamda millî bir madencilik politikası ve stratejisi de millî enerji içerisinde mutlaka düşünülmeli, hayata geçirilmelidir.

Sözlerimin sonuna gelmiş bulunuyorum çünkü zamanımız daraldı. 2018 yılı bütçesinin milletimize, devletimize hayırlar getirmesini ve yeni umutlar sağlamasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yönter.