GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:15.12.2017

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kırk sekiz yıldır Hakk'ın yolundayız, milletin yanındayız. Her zaman insanımızın refah ve mutluluğunu amaçladık ve amaçlamaya devam ediyoruz. Dik baş, tok karın, mutlu yarın içi çalışıyor, çabalıyor, adımlarımızı buna göre atıyoruz. Siyasetimizin öznesi insandır. O hâlde, insanımıza mazeretsiz hizmet üretmek boynumuzun borcudur, aynı zamanda manevi ödevimiz, siyasi görevimizdir. Merhum Peyami Safa diyor ki: "Siyaset hayatın ta kendisidir."

Değerli milletvekilleri, tabii, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üzerinde sözlerime başlamadan önce Bakanlığı ilgilendiren Büyükşehir Belediyesi Yasası'yla ilgili bir giriş yapmak istiyorum. Büyükşehir Belediyesi Yasası'ndan şu anda büyükşehirde yaşayan insanların tamamı rahatsızdır; Büyükşehir belediye başkanları rahatsızdır, ilçe belediye başkanları rahatsızdır; köylerde, beldelerde yaşayan, tüzel kişiliklerini kaybetmiş olan vatandaşlarımız rahatsızdır. Bütçeden sonra bütün siyasi partilerin el birliğiyle Büyükşehir Belediyesi Yasası'nı yeniden gündeme alarak bu yasada gerekli düzenlemeleri yapması ve buradaki insanlarımızın mağduriyetini gidermesi gerekmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanımızın belediyecilikten gelen bir Bakan olmasını ve buradaki sıkıntıları çok iyi bilmesini bir avantaj olarak görüyoruz. Bununla ilgili, Hükûmetin gerekli desteği vererek Büyükşehir Belediyesi Yasası'nı yeniden düzenleyip...

Şimdi, düşünün bir büyükşehir belediyesini, kente 350-400 kilometre uzaklıkta bir köydeki cenazenin defin işleminden sorumlu olacak. Bazı günler, yaşıyoruz, köyden bir vatandaş arıyor, diyor ki: "Mezar kazacağız, belediyenin kepçesi yok." Belediyeyi arıyoruz; tabii, 350-400 kilometredeki bir büyükşehir belediyesi köydeki mezarlıktan sorumlu. Bu tip yetkilerin ilçe belediyesine devredilmesi... İlçe belediyeleri, maalesef, yeni çıkan yasayla bir müdürlük düzeyine düşmüştür. Büyükşehir belediye başkanlığının bir tek fen işlerinin ya da yol asfalt daire başkanlığının bütçesi birçok ilçe belediyesinin bütçesinden daha fazladır. İlçe belediyeleri, çöp toplamak, emlak vergisi toplamak dışında hizmet üretememektedir çünkü bütçe yoktur, bu hizmetleri yapabilecek bütçe yoktur. Onun için, Büyükşehir Belediyesi Yasası'nın mutlaka bütçeden sonra gündeme alınmasını...

Yine, belediyelerimizi ilgilendiren en önemli konulardan bir tanesi de taşeron yasası. Taşeron yasasıyla birlikte, kamuda çalışan işçilerin birçoğu kadroya alınacak, 400 binin üzerinde işçi kadroya alınacak. Belediyeler, KİT'ler ve özel idarelerde çalışanlar bu kapsamın dışında tutuldu. Bunların belediye şirketlerine alınması... Bu da belediye çalışanlarını son derece üzdü. Taşeron yasası önümüzdeki hafta Meclise gelecek. Gelin, hep birlikte bu olayı kökünden çözelim. Şimdi, yasayı çıkardık, yasa çıktıktan bir hafta on gün sonra -mevcut hâliyle çıkarsa- belediyede çalışan işçilerden 50'si, 100'ü emekli oldu, yeni işçi alacağız, belediye ne yapacak? Size soruyorum. Bu işe giren işçi neye göre alınacak? Bu, hangi haklardan faydalanacak? Burada konulacak olan tarih şu anda 5 Aralık olarak düşünülüyor. 5 Aralıktan sonra işe girecek olan işçilerin konumu ne olacak? Onun için, bu yasayı çıkarırken günübirlik bir çözüm aramayalım. Büyükşehir Belediyesi Yasası'nda olduğu gibi, sürekli uzatarak, tarih değiştirerek "Emlak vergisini öteleyelim, çöp vergisini öteleyelim, bunları öteleyelim." bu şekilde yapmayalım, doğru düzgün bir yasa çıkaralım ve kamuda işe giren herkes girdikten belli bir süre sonra tıpkı devlet memurlarında, 657'de olduğu gibi bir deneme süresi, idarenin bunun asaletini onaylama süresi olsun, daha sonra da hepsi tek bir kalemde devletin kadrolu işçisi olsun, bunları ayrıştırıp her bir kuruma farklı bir gözle bakmayalım.

Bir de büyükşehir belediyeleriyle ilgili, belediye başkanlarıyla ilgili, bunların... Bir belediye başkanı düşünün, kendi belediyesinde çalışan 30-40 tane personelin yurt dışına çıkışına izin verebiliyor ama belediye başkanının kendisi yurt dışına çıkmak için bakanlıktan izin alması gerekiyor. Biz burada bir tezat görüyoruz. Yani belediye başkanının, bir büyükşehri idare eden bir başkanın imzasıyla veya bir ilçe belediye başkanının imzasıyla 30-40 tane adam yurt dışına çıkabiliyor ama belediye başkanının kendisi İçişleri Bakanlığından izin almadan yurt dışına çıkamıyor. Burada bir adaletsizlik görüyoruz.

Yine belediye başkanlarının özlük haklarıyla ilgili... Birçok üst düzey bürokrat yeşil pasaporttan, VIP hizmetinden ve emeklilik haklarından çok farklı şekilde istifade ediyorlar ama maalesef 300-400 bin nüfuslu kentleri yönetenler, milyonluk kentleri yöneten belediye başkanları bu hizmetlerin birçoğundan faydalanamıyorlar. Bunlarla ilgili de, yine belediye başkanlığından gelen bir Çevre Şehircilik Bakanı olarak belediye başkanlarımızın hakkını hukukunu savunmanızı bekliyoruz.

Tabii, bugün asıl gündem maddemiz Tapu Kadastro. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bünyesinde yaklaşık 18 bine yakın çalışan bulunmaktadır. Ve Tapu da gerçekten ülkede en önemli, insanlarımız açısından en önemli kurumlardan bir tanesidir. Ama maalesef Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün başta Genel Müdürü olmak üzere birçok bölge müdürü, birçok Tapu Kadastro il ve ilçe müdürleri görevlerinde vekâleten bulunmaktadır. Türkiye'nin birçok kurumunda olduğu gibi Tapu Kadastroda da bu görevler vekâleten yürütülmektedir. Bunların asaleten mutlaka atanması ve kendilerine güvenerek bürokrasinin tıkanmadan işlerin daha hızlı...

Tapu Kadastroda gerçekten çok faydalı hizmetler yapıldı. Yani bugün talep almadan, vatandaşın memurla karşı karşıya gelmesi engellenerek gerçekten yolsuzlukla, rüşvetle ilgili çok ciddi tedbirler alındı. Tapu Kadastro çalışanlarının zaten çoğunluğu gerçekten mesai mefhumu gözetmeden işlerini yapan insanlar. Yalnız bunların özlük haklarıyla ilgili de düzenlemelerin yapılması lazım. Tapu Kadastroda çalışmayan, Tapu Kadastroyla ilgisi alakası olmayan birçok bürokrat başka kurumlardan Tapu Kadastroya geçirilerek bunlara mevki, makam verilmiştir ve Tapu Kadastrodaki bürokratların, şu anda çalışan memurlarıın birçoğu kurum değiştirmenin mücadelesini yapmaktadır, başka kurumlara geçmenin mücadelesini yapmaktadır.

Onun için, özellikle yaptığı işlem sayısına göre, performansa göre Tapu Kadastro çalışanlarına mutlaka döner sermayeden pay verilmesi, tapu kadastronun cazip hâle getirilmesi ve Tapu Kadastroda çalışan insanlara, aynı noterlerde olduğu gibi bir tapu sigortası getirilmesi gerekmektedir. Art niyet olmadıktan sonra yapılan maddi hatalarda sigortalama yapılarak Tapu Kadastro çalışanlarının haklarının korunması gerekmektedir.

Tabii, Türkiye'de terör ve işsizlikten sonra en önemli sorun planlamadır. Türkiye, maalesef, zamanında iyi planlanamamış, gerçekten son kırk, elli yılı çok kötü derecede kullanmış, çarpık yapılaşmanın, betonlaşmanın yaşandığı bir ülke hâline gelmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının planlamaya ciddi bir bütçe ayırması gerekmektedir. Bu şekildeki yaklaşımlarla Türkiye'nin planlaması daha on yıllar alacaktır. Türkiye'nin tamamının, tarım alanlarının, turizm alanlarının, konut alanlarının ivedilikle planlanması gerekmektedir. Buna ne kadar para gidiyorsa yani TOKİ gerekirse 3-5 tane projeden, milyon dolarlık konut yapmaktan vazgeçsin. Bu bütçeyi, gelin, hep birlikte planlamaya aktaralım ve Türkiye'nin tamamını planlayalım. Türkiye'de plansız bir bölge kalmasın ve doğru düzgün planlamalar yapalım, yasaları değiştirelim, İmar Kanunu'nu değiştirelim.

Modern şehircilikte Düzenleme Ortaklık Payı'nı yüzde 35'ten yüzde 40'a çıkardınız; bu, doğru ve yerinde bir karardır ama yüzde 40 bile şu anda kentlerde yoğunluğun fazla olduğu bölgelerde talebi karşılayamamaktadır. Yoğunluk artışları göz önünde bulundurularak, özellikle kent merkezlerinde bu oranların daha da artırılarak... Çünkü insanlarımızın birçoğunda, her evde neredeyse bir tane araba var, birçok evde ikinci, üçüncü araba var. Trafik çilesi kentlerin şu anda en büyük sorunu, otopark çilesi kentlerin en büyük sorunu ama maalesef, o kadar çok yönetmelik değişikliği yapıyoruz, "haziran yönetmeliği" diyoruz, çıkarıyoruz, bütün mimarlar, mühendisler proje yetiştirmeye çalışıyorlar. "Ekim yönetmeliği" diyoruz, "aralık yönetmeliği" diyoruz, sürekli yönetmelik değişikliği yapıyoruz. Gelin, İmar Kanunu'nu bütçeden sonra masaya yatıralım, hep birlikte, doğru düzgün, herkesin anlayabileceği bir imar kanunu çıkaralım. İmar Kanunu'nu açan her vatandaş ne yaptıracaksa yaptıracak olduğu işle ilgili, kendisiyle ilgili bölüme baksın, net bir şekilde ne olduğunu anlasın.

Ben, bölgemde iki tane hastanenin yapılışı esnasında bunların proje çalışmalarına ortak oldum. Hastane inşaatı başlayıp bitinceye kadar üç dört defa yönetmelik değişikliği oldu. Hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İmar Kanunu'nda yaptığı değişikliklerle hem Sağlık Bakanlığı kendi yönetmeliklerinde yaptığı değişikliklerle... Düşünün, bir hastanenin temeli atılıyor, inşaat devam ediyor, "Efendim, oda büyüklükleri bu kadar olsun, asansör yönetmeliği değişti, şöyle olsun, otopark yönetmeliği değişti böyle olsun..." Yani 2017 yılında Türkiye'nin bu tip işlerle uğraşmaması lazım, yasanın kökten değiştirilmesi lazım ve değiştirildikten sonra da herkesin bu yasanın arkasında durması lazım. Yani sürekli yönetmelik değişiklikleriyle bu sorunları çözebilmemiz mümkün değil.

Tabii, çevreyle ilgili de gerçekten dünyada son otuz beş yılda sanayileşme ve şehirleşmeyle beraber çok büyük çevre sorunları ortaya çıkmıştır. Türkiye'de de çevre kirliliği, maalesef, neredeyse seksen bir ilin tamamında mevcuttur. 2017 yılında Hükûmetin sosyal yardımlaşmadan kömür dağıtmasını, kent merkezlerinde kömür dağıtmasını ben yadırgıyorum. 2017 yılında artık kent merkezlerinde insanlarımızın gerekirse doğal gaz faturalarına destek verelim, elektrik faturalarına destek verelim. 1990'lı yıllarda yaşadığımız hava kirliliği neredeyse yeniden aynı seviyelere gelmek üzere. Yani bu kalitesiz kömür dağıtımından Hükûmetin vazgeçmesini ve özellikle kent merkezlerinde -köylerde ve beldelerde belki bu uygulamaya devam edilebilir ama- kömür dağıtımının ivedi olarak yasaklanması lazım.

Sosyal yardımlarla ilgili de büyük sıkıntılar yaşamaktayız. Şimdi, düşünün, bir belediye; doğru düzgün yolu yok, vatandaşına doğru düzgün bir içme suyu getirememiş, sosyal donatı alanlarını düzenleyememiş, kentin birçok sorununu çözememiş; erzak yardımı yapıyor, kömür yardımı yapıyor; gidiyor, vatandaşın, fakir fukaranın sorununu çözeceğim diye uğraşıyor. Herkes işini yapması lazım. Belediyenin görevi kentin altyapı problemini çözmek, içme suyu problemini çözmek, doğru düzgün bir kentleşme olması için çalışmaktır. Sosyal yardım yapılacaksa bunları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tek bir elden yapmalı ve tek bir elden bunun kontrolü sağlanmalıdır.

Şimdi, düşünün, 2017 yılında Türkiye'de 10 milyon aile sosyal yardım alıyor, 10 milyon aile. Her bir ailede de 2 ya da 3 kişinin olduğunu düşünürseniz Türkiye'de 20-30 milyon insan sosyal yardım alıyor; ülkenin hâlini düşünün. Bu, övünülebilecek bir durum değildir. Hükûmet, önümüzdeki yıllarda, sosyal yardım alan insanların sayısının azaltılmasını ve kişi başı yapılan yardımların artırılmasını sağlamalıdır, bu konuda çalışmalar yapmalıdır.

Tabii, TOKİ Türkiye'nin birçok yerinde konut projeleri yapıyor. Bunlarla ilgili yapılan gerçekten güzel işler de var. Yani bugün, gerçekten, bazı bölgelerde son yıllarda yapılan, kentlerin kimliğiyle, dokusuyla uyumlu olan güzel projeler de var, ben bu projeler için teşekkür ediyorum. Yani bugün, Nevşehir Avanos'ta yapılan proje, Urfa'nın bazı bölgelerinde yapılan projeler gerçekten doğru projelerdir; bölgenin kimliğiyle, dokusuyla uygun projelerdir. Ama TOKİ'nin geçmiş yıllarda Bursa'da yapmış olduğu bir toplu konut projesi var, Adana'da yapmış olduğu bir toplu konut projesi var; yani düşünün, yazın 40-50 derece sıcaklık olan bir bölgede balkonsuz, üç cephesi duvarla kaplı projeler yapılmıştır. TOKİ bu projelerden vazgeçmeli, önceliği kentsel dönüşüme ayırmalıdır, TOKİ'nin öncelikli görevi budur. Boş hazine arazilerini -kime verirseniz- herhangi bir müteahhide verip, oraya milyon dolarlık konut yaptırılabilinir. Bunun için özel bir kabiliyet, özel bir maharet gerekmiyor. TOKİ bütün mesaisini, bütün zamanını kentsel dönüşüme ayırmalıdır. Maalesef kentsel dönüşümle ilgili henüz istenilen seviyeye gelemedik. Hep konuşuyoruz, işte, depreme dayanıklı şu kadar konut yapmamız lazım, deprem olursa İstanbul'da bu kadar milyona yakın konutun yıkılıp yeniden yapılması lazım diye ama maalesef sorunların çözümünde yavaş kalıyoruz. Yani son otuz, kırk yılda Türkiye'nin birçok yerini, gerçekten tabiat harikası olan yerlerini betonlaşmaya çevirdik. Yani Muğla Güvercinlik; koyun önceki hâline bakın, şu anki hâline bakın. Ayder'in on beş yirmi yıl önceki hâline bakın, şu anki hâline bakın. Uzungöl'ün on beş yirmi yıl önceki hâline bakın, şu anki hâline bakın. Yani betonlaşmanın, çarpık yapılaşmanın önüne geçmemiz lazım. Doğa hepimizin, kentler hepimizin. Burada siyasi bir yaklaşımla yaklaşmayalım. Burada bütün siyasilerin, Türkiye'de yaşayan bütün insanların vebali var, sadece Hükûmetin vebali yok. Bu kentleri korumak hepimizin öncelikli görevi, buna dönük çalışmalar yapmamız lazım.

Çevreyle ilgili ben bölgemde yaşadığım bazı sorunlardan da bahsetmek istiyorum. Tabii, Mersin'de Akkuyu'yla ilgili, nükleer santralle ilgili çalışmalar devam ediyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak nükleer santral yapımına karşı değiliz. Yalnız, denizin, doğanın, turizmin bu kadar canlı olduğu bir bölgede Akkuyu Nükleer Santrali'nin yapılması gerçekten çevre adına, turizm adına maalesef hoş olmamıştır. Yine, Mersin Silifke Yeşilovacık'ta yapılan, denizin içerisine yapılan çimento fabrikası turizm açısından hoş olmamıştır. Şu anda yine Mersin sahillerinde kurulacak olan termik santrallerle ilgili önerge de verdik ama buna henüz bir cevap alamadık. Bununla ilgili de bölgede büyük rahatsızlık vardır. Mersin sahillerine... Yani bugün Mersin Silifke Dana Adası, Boğsak; bu sahillerde denizin 8-10 metre dibini görebilmekteyiz, gerçekten bir yeryüzü cenneti. Ama burada kurulacak olan balık çiftlikleriyle ilgili de bölgemizde rahatsızlıklar vardır. Keşke bu tip yatırımlar yapılmadan önce bir anket yapılsa, bir araştırma yapılsa, insanlar bunu istiyorlar mı, karşılar mı... Biz memleketimize yapılacak olan her türlü yatırımdan, çivi çakan herkesten Allah razı olsun deriz. İnsanlarımızın geçimlerini temin edebilmesi, üretebilmesi için... Üretmemiz lazım. Ama 350 kilometrelik sahil şeridi olan, turizme bu kadar uygun olan bir bölgede de bu balık çiftliklerinin yapılması ne kadar doğru, bununla ilgili de sorumluluk sahibi herkesin sesini yükseltmesini bekliyoruz.

Sayın Bakanım, bir de tabii İller Bankasıyla alakalı... İller Bankasından, bütün belediyelerin, kredi imkânlarından eşit oranda faydalanabilmesi lazım, hibelerden faydalanabilmesi lazım. Yani sadece iktidar partisi belediyelerinin değil, Türkiye'deki bütün belediyelerin bu imkânlardan eşit olarak faydalanabilmesi lazım.

Şimdi, TOKİ, Mersin'de bir çalışma yapacak. TOKİ buradan heyet gönderiyor. Heyet, AK PARTİ ilçe başkanını veya teşkilat başkanlarını alıyor, gidiyor, sahil geziyor. Şimdi, Allah aşkına, o belediyeler MHP'li değil de AK PARTİ'li olsaydı ne yapardı? TOKİ, ilk başta giderdi o belediyeyi ziyaret ederdi, belediyeden imar planlarına bakardı; doğru olan budur. "Biz burada bir çalışma yapacağız, doğru yatırım neresidir, nereyi önerirsiniz, ne yapmamız lazım?" derdi. Ama maalesef TOKİ'den gönderilen heyetler belediyelere uğramıyor bile. Belediyelere uğramadan, işte, birçoğunda da yanlış yer seçimleri yapılıyor, yanlış tercihler yapılıyor.

Şimdi, buradan arayıp Tarsus'ta yaşayan herhangi bir vatandaşa sorabilirsiniz: Devlet hastanesinin yapılacağı yer doğru mu, yanlış mı? 100 kişiyi arayın eğer 10'u derse ki "Devlet hastanesinin yapılacağı yer doğru." ben bu kürsüden sizlerden özür dileyeceğim. Hep tepeden inme talimatla yapılan işler maalesef yanlış oluyor ve -bölge insanını- hem ulaşım olarak hem de kent merkezlerinde trafiği yoğunlaştıracak şekilde bir yatırıma giriyor. Yani bu tip yatırımlarda -bu belediyeler Türkiye Cumhuriyeti'nin belediyeleri- siyasi partisi ayrı da olsa bütün belediyelere, bütün kurumlara eşit yaklaşmamız lazım, o anlayışla yaklaşım göstermemiz lazım; doğru olan budur.

Bölgemizde, yine Anamur'da devlet hastanesi yapılıyor ama 2 müteahhit işi bırakmış gitmiş, şu anda 3'üncü müteahhit devrede. Artık bu projelerin de ötelenmeden bir an önce bitirilmesi ve bölge insanının hizmetine sunulması gerekmektedir.

Ben Bakanımızın iyi niyetine güveniyorum, Komisyonda yapmış olduğu açıklamalar gerçekten bizleri tatmin etti ama bürokrasiden gerçekten bütün Türk milleti yılmış durumda. Yani bir proje yapılmak isteniyor ama aylarca, yıllarca bu projenin hazırlanmasıyla ilgili maalesef bakanlarımız, direkt Sayın Kalkınma Bakanımız da emek verip uğraşmasına rağmen çok zaman kaybediyoruz. Bir milletvekilinin görev süresi dört yıl; iki yıl geçti, söz verilen projelerin birçoğunda maalesef kazma vuracak hâle gelemedik. Bürokrasinin biraz daha hızlanması lazım. Yani gerekirse özellikle büyük şehirlerde, yatırımlarla ilgili, büyük şehir bazında, il bazında, valinin başkanlığında komisyonlar kurulabilir, yapılacak yatırımlarla ilgili daha ivedi kararların alınması sağlanabilir. Yoksa "Efendim, Orman Bakanlığından izin alacağız." "Hazineye müracaat ettik, oradan evrak gelecek." "Başbakanlığa gidecek, takip ediyoruz, karar çıkacak." Daha sonra, bu işlerin kredisi var, finansmanı var, ihalesi var, ilanı var, bir ihale süreci var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika rica ediyorum.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Ve aylar, yıllar, zaman kaybediyoruz -bunlarla ilgili mutlaka düzenlemelerin yapılması- ülkenin kaybedecek zamanı yok. Gerçekten bütün iç ve dış odaklar, yedi düvel birleşmiş, ülkemiz üzerinde oyun oynuyorlar, İslam dünyası üzerinde oyun oynuyorlar.

Ben, buradan, başta Filistin halkı olmak üzere, Kudüs'te yaşanan drama da artık bir son verilmesini, dünyanın jandarması olup dünyaya kan kusturan Amerika Birleşik Devletleri'nin ve İsrail'in bu bölgedeki projelerinden vazgeçmesini... Filistin'in kendisine dünyada sahip çıkacak Türkiye Cumhuriyeti'nden başka bir ülke yok. Ülkemiz de bu noktada gereken adımları -Sayın Cumhurbaşkanının ve Sayın Genel Başkanımızın girişimleri sonucunda- atmıştır ve Filistin'le ilgili gerekli kararlar İslam İşbirliği Konferansı'nda alınmıştır. Ben burada emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Filistin davası bizim davamızdır; bütün Türk halkının, İslam âleminin davasıdır. Maalesef Filistin'e birçok Arap ülkesi gerekli desteği vermemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Ben bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçemizin vatana, millete hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)