GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:40
Tarih:17.12.2017

MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer vatandaşlarım; 2018 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Ülkemizde sağlık sektörü büyüklüğü yaklaşık 230 milyar TL. 2023'te ise 580 milyar TL olacağı, kamu sağlık harcamalarının ise 2018'de 126 milyar TL olacağı tahmin edilmektedir. İşte, küresel güçler ve sermaye bu pastayı sadece kendileri paylaşmak ister. Bu nedenle, bir ülkede uygulanan sağlık politikaları o ülkenin huzuru, refahı ve geleceği açısından çok önemlidir.

Sağlık Bakanımız Ahmet Demircan'ın bu göreve daha yeni geldiğini biliyoruz. Birazdan yapacağımız eleştirilerin muhatabı henüz kendisi değil ancak sağır sultanın bile artık bildiği, yanlış ve Türk milletinin çıkarlarına aykırı olan sağlık politikalarını devam ettirmeyeceğini umuyorum. Bunu kalben istirham ediyorum.

Az sonra sadece menfi eleştirilerde bulunmayacağım, müspet gelişmeler için takdirlerimizi de sunacağız ve yapıcı önerilerimizi de Milliyetçi Hareket Partisi olarak belirteceğiz. Memleket için, büyük Türk milleti için iyi olan şey bizim için de muhakkak iyidir. Sayın yeni Bakanımızın eleştirilerimizi dikkatle dinleyeceğini ve gerekli politik veya idari değişiklikleri gündeme alacağını düşünüyorum.

AKP Hükûmeti sizlerin de bildiği gibi 2003 yılından beri sağlık alanında Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı uygulamaktadır. Peki, 2003 yılında Dünya Bankası, IMF ve Dünya Sağlık Örgütünün ortaya koyduğu ve önceki Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ'ın uyguladığı bu yurt dışı kaynaklı Sağlıkta Dönüşüm Programı başarılı mı, Türk milletinin menfaatine mi? Gelin, şimdi ulusal ve uluslararası göstergelerle değerlendirerek, tarafsız olarak, algı operasyonu yapmadan hep birlikte değerlendirelim. Bir ülkede uygulanan sağlık politikaları başarılı ise 4 parametrede düzelmeler meydana gelir. Uyguladığınız politika başarılı ise sağlık göstergelerinde iyileşmeler olur; vatandaş, finansal riskten korunur ve verilen sağlık hizmetlerinden memnun kalır, ayrıca, sağlık sisteminin sürdürülebilirliği sağlanır.

Sağlık göstergelerindeki iyileşme açısından ilk parametre bebek ölüm hızıdır. Siz, sadece 2002 yılı ile 2017 yılı arasındaki iki rakam açısından değerlendirme yaparsanız yanlış yapmış olursunuz çünkü Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; 2010 yılından 2017 yılına kadar maalesef son yedi yıl içerisinde bebek ölüm hızı binde 10'larda sabit olarak kalmış ve düşmemektedir. Aynı verileri bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri de içine kapsayan uluslararası göstergelerle değerlendirdiğimizde yani OECD verilerine baktığımızda, bundan iki yıl önce, 2015 yılında bebek ölüm hızı OECD ülkelerinde binde 3,9, Avrupa Birliğinde ise binde 3,4'tür ama aynı tarihte Türkiye'deki rakam ise binde 10,7'dir.

Sevgili vatandaşlarım yani uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla son yedi yıldır maalesef bebek ölüm hızları düşmemektedir. Aynı konu anne ölüm oranlarında da mevcuttur. Son altı yıl içerisinde anne ölüm oranları binde 15'lerde sabit kalmıştır. O zaman, burada bir sorun vardır, bu soruna dikkat çekmek gerekir ve bunu düzeltmek için de birlikte hareket etmemiz gerekir.

Bir övünülen konu ise "Sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırdık." diyorsunuz. Rakamlar açısından doğru. 2002 yılında toplam muayene sayısı 302 milyon, 2016 rakamlarıyla ise 685 milyon toplam muayene sayısına ulaştık. Yani bu ne demektir? 2002 yılında bir kişi bir yıl içerisinde doktora 3,2 kez başvururken 2017 yılında tam 8,6 kez doktora başvurmuştur. Ayrıca, 2015 yılında 80 milyonluk ülkemizde 110 milyon 95 bin kişi acil servise başvurmuştur. Peki, ülkemiz genç bir nüfusa sahip olmasına rağmen muayene sayısındaki bu kadar artışın sebebi nedir? Sebep, kışkırtılmış sağlık talebidir. Peki, bu nasıl sağlanıyor ülkemizde? Bizim ülkemizde maalesef performans sistemi denilen bir sistem var. Yani siz doktora diyorsunuz ki: Ne kadar çok hasta bakarsanız o kadar para. Ne kadar çok tetkik isterseniz o kadar para. Dolayısıyla bir doktor günde 80-100 hastaya bakmak zorunda kalmaktadır. Bir hastaya yedi dakika ayırmaktadır. O zaman hastalara yeterli vakit ayıramadığı için hastalardaki tanı ve tedavilerde gecikmeler meydana gelmektedir. AKP Hükûmeti son on yıl içerisinde hastanelerimizi tomografi, MR gibi cihazlarla detaylı olarak donatmıştır. Doğrudur ancak ülkemizde uygulanan bu performans sistemi nedeniyle bakın, 2016 yılında, sadece bir yıl içerisinde 80 milyonluk bir nüfusumuzda çekilen tomografi sayısı 15 milyondur, MR sayısı 12 milyondur. Gerçekten bunlar korkunç sayılardır. Peki, uygulanan politikayla hastalık sayılarımız azalıyor mu diye baktığımızda, 2015 yılında 7 milyon olan diyabetli yani şeker hastası sayımız 2017 yılında 10 milyona yaklaşmıştır. 2016 rakamlarıyla 20 milyonun üzerinde hipertansiyonlu hastamız vardır. 2 milyonun üzerinde kanserli hastamız, 2017 yılında 3 milyon 260 bin depresyonlu hastamız vardır. Yani sağlık göstergelerinde maalesef özellikle son yedi sekiz yıldır düzelme yoktur.

Peki, bu arada pozitif bulgular var mıdır? Tabii ki vardır. Örneğin SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı demeden sağlığı bizim de ifade ettiğimiz ve daha önceden de belirttiğimiz gibi tek çatı altında topladınız. Yoğun bakım yatak sayıları arttı, 112 acil sağlık istasyonları arttı, ambulans sayıları arttı ve çeşitlendi, ağız ve diş sağlığı merkezlerinin sayısı arttı, aile hekimliği kapsama alanı ve niceliği arttı. Bunlar olumlu gelişmelerdir; teşekkür ediyoruz.

Bir diğer önemli parametreyse vatandaşı finansal riskten korumadır. Bakın, Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla 15 kalem adı altında katkı payı almaya başladınız; daha, hasta telefonla randevudan başlıyor, reçete katılım payı, laboratuvar ve tetkik ücretleri, 4 ilaçtan sonra tekrar para, üniversitelerimizde ve devlet hastanelerimizde hoca farkı... Bu 15 kalem adı altında vatandaşlarımızdan para aldığınız için, 2003 yılında uygulanan bu sistemle 2009 yılında vatandaşlarımızın cebinden maalesef 8,1 milyar TL çıkmıştır; bu rakam 2017 yılıyla 22 milyar TL'nin üzerindedir.

Peki, bunu başka bir parametreyle değerlendirirsek Dünya Sağlık Örgütünün ifade ettiği gibi, bir hanenin gıda harcamaları dışında yıllık gelirinin yüzde 40 ve daha fazlasını sağlık için harcadığı miktar olan katastrofik sağlık harcaması maalesef ülkemizde son üç yıldır on binde 30'lardan aşağıya düşmemektedir. Bu nedenle, ben şimdi buradan Sayın Bakanım size soruyorum: O zaman niye genel sağlık sigortası adı altında prim topluyorsunuz? Üstelik bu yetmiyor, detaylı tüm tetkik ve tedavilerin yapılması için aynı arabalara kasko sigortası yapıyoruz ya onun gibi tamamlayıcı sigorta için ek para istiyorsunuz; bu mu sosyal devlet, bu mu adalet?

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bütün önerilerimizle hazırız ve ilk önerimizi yapıyoruz: Özellikle, emeklilerden başlamak üzere, tüm vatandaşlarımızdan alınan katkı paylarının ortadan kaldırılması için vermiş olduğumuz teklif şu an Meclistedir.

Peki, sağlık politikalarını değerlendiren bir diğer parametre nedir? Vatandaşlarımız verilen sağlık hizmetlerinden memnunlar mı? Bütün gerçekleri açıklıkla söylememiz gerekiyor. Evet, memnuniyet yüzde 39'lardan yüzde 75'lere çıkmıştır ancak son altı yıldır aynı seviyede kalmıştır. Peki, niçin artış olmuyor? Bunun sebebi bilimsel olarak nedir Sayın Bakanım biliyor musunuz? Hem hastalarımızın hem de sağlık çalışanlarımızın birlikte memnuniyetini sağlayamadığınız takdirde bu memnuniyet oranları hangi anketi yaparsanız yapın aynı seviyede kalır. Dolayısıyla, buradan bu önemli noktayı da belirtmek istiyorum çünkü ülkemizde şu an 871 bin sağlık personeliyle hizmet vermekteyiz. Daha önceki Bakanımız ve uygulanan politikalarla dediniz ki: "Doktor sayısı az, hemşire sayısı az bunları artırmamız gerekir." Ve o yüzden şu anda ülkemizde farklı illerde 84 yere tıp fakültesi açtınız. Doğru, fakat tıp fakültesini açmak, o binayı dikmek, oraya öğrenci alıp başarılı bir hekim oluşturmak için yeterli değil çünkü oralarda akademik kadro eksikliği var, donanım eksikliği var ve fiziksel yetersizlik var. O zaman ne oldu? Oradaki öğrenciler büyük şehirlere, Gazi Üniversitesine, Hacettepeye falan geldiler. 100 kişilik amfide 300 kişiye ders vermek zorunda kaldık. Bunun bir an önce düzeltilmesi gerekir. Aynı hata nerede gerçekleşti? "Hemşire sayısı az." diye sağlık meslek yüksekokullarını açtınız ve oradan o kadar çok hemşire mezun oldu ki şimdi ne yaptınız biliyor musunuz? Onları atayamadığınız için "yardımcı hemşirelik" kavramı getirdiniz. Bu, dünyanın hiçbir yerinde maalesef yok.

Bir diğer önemli konu aile hekimliği. Biz şu anda 2016 yılı rakamlarıyla 3.520 aile hekimiyle hizmet vermekteyiz. Aile hekimi uygulaması başladığında hekimlerimiz büyük bir heyecanla ve enerjiyle mesleklerini severek birinci basamak sağlık hizmetlerini yani koruyucu sağlık hizmetlerini vermeye başladılar. Bu, çok sevindirici bir olaydı ülkemiz için, gerçekten doğru bir hamleydi. Ancak aile hekimlerinin sırtındaki yük günden güne giderek artmaya başladı. Üstelik sağlık hizmeti vermek için fedakârca çalışan hekimlerimiz, bu yük altında maalesef son nefeslerini vermek üzereler çünkü statü belirsizliğinden başlayıp nöbet uygulamaları, defin ruhsatı, okul servis şoförleri muayene raporları, kayıt dışı gerçekleşen doğumların resmîleştirilmesi ve takip işinin aile hekimlerinin yükünün üzerine bindirilmesi, günden güne artan giderler ve eleman ihtiyacının giderilememesi gibi sorunlarla karşı karşıya kaldılar. Bu durum kabul edilemez. Hekimlerimiz sağlık mı dağıtacak, koruyucu tıp uygulamalarını vatandaşlara mı ulaştıracak yoksa kendi görev tanımı içinde olmayan ek görevlerle mi uğraşacak? Böyle bir aile hekimliği sistemi olmaz.

Bakın, sadece eleştirmiyor ve önerilerimizi de sunuyoruz çünkü Milliyetçi Hareket Partisi olarak sağlık politikalarımız hazır. Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisinin önerileri.

1) Aile hekimlerinin esas görevleri olan koruyucu sağlık hizmetleri imkânının tanınması.

2) Aile hekimlerine ödenen cari giderlerin artırılması ve ücret kayıplarının giderilmesi.

3) Aile sağlığı çalışanlarının açığının giderilmesi.

4) Aile hekimlerinin yeni birimleri açılırken planlı ve programlı bir açılım sağlanması.

5) Kronik hastalıkların takibi için doğru ve planlı bir sistem getirilmeli.

6) Sağlık raporları için doğru bir algoritma çizilerek bunun uygulamaya geçirilmesi.

Peki, şimdi, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı genel olarak Uluslararası Sağlık Endeksi açısından değerlendirelim. Bakın, İnsani Gelişim Endeksi açısından 188 ülke arasında ülkemiz maalesef 71'inci sırada. Sağlık Endeksi açısından baktığımızda ise 187 ülke arasında 69'uncu sırada. Peki, sağlık hizmetlerinin kalitesinin incelendiği uluslararası makalelerde 188 ülkede kaçıncı sırada? Maalesef 103'üncü sırada. O zaman, başarılı bir sağlık politikası uygulanmamaktadır. Bir şeyler yapmamız lazım. Bunu hep birlikte el ele vererek yapacağımıza inancımız tamdır çünkü sağlık, siyasetüstü bir konudur.

Gelelim sağlık çalışanlarımızın sorunlarına. Ben de bir doktorum, bu yüzden konuyu çok iyi biliyorum. Maalesef doktorlarımız ve sağlık çalışanlarımızın çalışırken ve emeklilikte aldıkları maaşlar artık kabul edilemez düzeyde Sayın Bakanım ve çalışırken aldıkları döner sermaye emekliliğe yansımamaktadır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunun için ne yaptık? Sevgili vatandaşlarım, bunun için hem çalışırken hem de emeklilik anında maaşlarını, özlük haklarını artırmak için kanun teklifimiz hazır Sayın Bakanım. Bu Mecliste bunu hep birlikte gelin düzeltelim, onlara bir müjde verelim. Bir diğer önergemiz ise yine hazırlamış olduğumuz döner sermayenin emekliliğe yansıtılması programı. Bu önerge de hazır Sayın Bakanım.

Bir diğer önemli konu ise on üç yıldır Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakan ve bakanlarımızın özellikle 14 Martta müjde olarak verdiği yıpranma payı. Ama bir türlü bu yıpranma payı getirilmiyor. Biz peki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ne yaptık? Önerimizi hazırladık, her dört yıla bir yıl yıpranma payı öneriyoruz Sayın Bakanım.

Bir diğer önemli konu ise sağlıkta şiddet. Sevgili vatandaşlarım, sizlere hizmet veren bu sağlık çalışanları var ya onların inanın -resmî rakamlarla söylüyorum devletin rakamlarıyla- yüzde 70'i maalesef şiddetle karşılaşıyor. Bu şiddetten -bu oluşan sorumluluktan, olan olayların nedeninden- orada çalışan sağlık personeli suçlu değil, bunun suçlusu sistem, bu sistemi düzeltmemiz gerekir. O yüzden, peki biz ne yaptık? İşte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sağlıkta şiddetin önlenmesi için detaylı olarak bir program hazırladık. Buradan ben dört partiye de sesleniyorum: Gelin, hep birlikte bu şiddetin önlenmesi için bir komisyon kurup bunu bir an önce halledelim.

Bir diğer önemli konu ise yardımcı sağlık personeli.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz hazırız.

AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Şu anda 450 bin atanamayan yardımcı sağlık personeli var. 2016 yılında 10.895, 2017 yılında 16.737 kişi atadınız. Ancak sayı çok büyük Sayın Bakanım. Ek atama sözü de yerine getirilmedi. Peki, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak ne öneriyoruz? Özellikle şehir hastaneleri ve açılacak yeni yaşam merkezlerinde en azından 2018 yılında 60 bin yardımcı sağlık personeli ataması için kanun teklifini verdik. Şimdi peki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda sadece atama sayılarının artırılmasını mı öneriyoruz? Hayır. Yapıcı muhalefet çerçevesinde önerilerimiz şu şekilde: Bir, sadece diploma alanların atanmasının sağlanması, sertifikayla atamanın artık durdurulması. Yükseköğretim Kurulu ve Sağlık Bakanlığının iş birliği çerçevesi içerisinde sağlık istihdam politikalarının ve eğitim kontenjanlarının doğru tayin edilmesi, ihtiyaç olmayan bölüm ve kontenjanların bir an önce dondurulması. Çünkü bu politikaları yapmadığınız takdirde yardımcı sağlık personelini mezun ediyorsunuz ancak onlar atanamıyor. Şu anda bizi dinliyorlar. İnanın çok zor durumdalar Sayın Bakanım. Dolayısıyla bu politikayı bir an önce belirlememiz gerekiyor.

Şimdi, son olarak, Sağlıklı Dönüşüm Programıyla peki bu sağlık sistemi sürdürülebilir mi diye bakalım.

2002 yılında toplam sağlık harcaması 18 milyar civarındaydı, 2017 yılında bu rakam 137 milyar TL'ye çıkmış vaziyette ve maalesef son on beş yılda Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılan para ne kadar biliyor musunuz? 843 milyar, yani eski parayla 843 katrilyon. Peki, ben şimdi buradan soruyorum: Bu sistem sürdürülebilir mi? Mümkün mü? Mümkün değil.

Peki, o zaman, son olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak siz sağlık politikası olarak ne öneriyorsunuz diye vatandaşlarımız ve saygıdeğer siz milletvekilleri soruyorsanız, bunları tek tek ifade ediyoruz:

1) Tedavi edici sağlık hizmetlerinden ziyade acilen koruyucu sağlık hizmetlerine önem vermelisiniz. Yani hastalık oluşmadan önce önlemeniz ve hastalık oluşmadığı için de tedavi edici hizmetlerde bir azalma, hastanelere hastaların başvuru sayısında azalma ve dolayısıyla sağlık harcamalarında azalma sağlarsınız.

Örnek olarak, sigara içimi eşittir akciğer kanseri. Ne yapıyoruz? Sigarayı önlüyoruz. İki; uyuşturucu için işte komisyon kurduk; bunu önlediğimiz takdirde hastanelerde yığılmayı azaltacağız.

Kronik hastalıklar; işte, şeker hastalığı, işte, hipertansiyon, hepsi için birinci görev kimdedir? Aile hekimlerimiz ve koruyucu sağlık hizmetlerindedir. Buraya önem vermemiz gerekiyor.

2) Birinci basamak sağlık hizmetlerini yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Ne demek bu? Kalite, koordinasyon ve hasta mutluluğunun sağlandığı geliştirilmiş multidisipliner merkezler. Yani bu merkezin içerisinde laboratuvar, röntgen gibi birimlerin, diş hekiminin, psikoloğun, fizyoterapistin ve diyetisyenin bulunduğu temel birinci basamak sağlık hizmetlerinin bulunduğu bir merkezin kurulması lazım. Bunun için adımlar atıyorsunuz, teşekkür ederiz.

3) Kültür değişimi sağlanmalı. Ne demek bu? Yüksek performanslı sağlık sistemleri getireceksiniz. Yani sağlık çalışanlarını değersizleştirme politikalarından uzaklaşacaksınız, iş birliği içerisinde karar alacaksınız; hasta ve sağlık çalışanlarını birlikte mutlu edeceksiniz.

4) Performans sistemini uygulayacak iseniz, o zaman hacim değil, değeri ön plana çıkartacaksınız.

5) Hesap verebilir sağlık kurumlarını oluşturacaksınız.

6) Eğitim, AR-GE çalışmaları ve enformasyon teknolojileri gibi özellikle araştırmalara yönelen, işte, biraz önce belirtilen enstitülerin sayısını artıran bir Türk sağlık sisteminin kurulmasının sağlanması lazımdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) - Son bir dakika... Cümlemi tamamlıyorum.

BAŞKAN - Uzatmadık ama buyurun, tamamlayın lütfen.

AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) - Son, son cümle.

BAŞKAN - Tamamlayın.

AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) - Son olarak şunu ifade ediyorum: Vatandaş ve sağlık çalışanlarını göz ardı eden, ülke gerçeklerini göz önüne almayan, tüm ilgili tarafların görüşünü ve onayını almayan hiçbir sağlık sistemi başarılı olamaz.

Konuşmama son verirken, 2018 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)