GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:19.12.2017

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın Türk Standartları Enstitüsü, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Patent Enstitüsü ile Türk Patent ve Marka Kurumu bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün 19 Aralık. Sözlerime başlamadan önce, Hatay Dörtyol Karakese'de 19 Aralık 1918'de Millî Mücadele'nin ilk kurşununun atıldığı, 99'uncu yılını kutladığımız bugünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Dörtyollu Kara Mehmet Çavuşları, Hacı Emin Hocaları, Kara Hasan Paşaları, Köse Hasan, Köse Mehmetleri, Mustafa, Mehmet ve Yusuf Ağaları, Kuvayımilliye'nin tüm kahramanlarını şükranla, minnetle, saygıyla yâd ediyorum; mekânları cennet, ruhları şad olsun. Sayısız neferlere minnet ve şükranlarımı tekrar arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, "standart" "patent" ve "marka" kavramlarını denetleyen, takip eden, onaylayan kurumların öncelikli olarak kendi uygulamalarını standart, marka, patent usul ve esaslarına uygun hâlde tutması ve tartışması gerekir.

Değerli milletvekilleri, borçlanmaya dayalı bir büyüme yapısına sahip olan ülke ekonomimiz özellikle son iki yılda daha da artan kamu açıkları nedeniyle zor bir dönem geçirmiş bulunmaktadır. Kişi başına gelirdeki düşme, yükselen enflasyon, öngörülemeyen dolar kuru ile faizlerin yükselmesi engellenememiş, gün geçtikte ülkemiz ekonomisine ilişkin güven azalmış, sonuç olarak yabancı yatırımcılar açısından da belirsizlik artmıştır. İşsizlik yaratan büyümenin sonucu genç işsizlik oranı yüzde 20,6'lara vurmuş, geçen yıla oranla bu oran genç işsizlikte yüzde 20 artış sağlamıştır.

Burada şunu da açıkça ifade etmem gerekir: Eğitim politikamız ile üretim politikamızın birbirini tamamlaması gerekmektedir, genç işsizlere iş imkânları yaratılabilmesi için. Türkiye'de 15-24 yaş arasındaki her 5 gençten 1'i işsiz. Kalıcı istihdam sağlayamayan bir ekonomik yapı içerisinde bu soruna çözüm bulunması oldukça zor görünmektedir. 15-24 yaş arasındaki gençler özelinde değerlendirme yapıldığında bu grupta yer alan 4 gençten 1'inin ne bir iş yerinde çalıştığı ne de bir eğitim kurumuna devam ettiği görülmektedir. Genç nüfusumuzun dünyaya hükmetme planımızın olduğu günlerden en değerli varlığımız olan insan kaynaklarımızın elimizden kayıp gittiği günlere on beş yılda yetişmiş olduk.

Değerli milletvekilleri, yoksulluk sorununu çözemeyen, gelirler arasında büyük uçurumlar yaratan, işsizlik ve borçlanma yaratan bir büyümeye odaklanmış bu tip bir ekonomik yönetim yerine yapısal, kalıcı çözümler oluşturacak bir ekonomik yapılanmaya gidilmesi şarttır. Bütçe gelirlerinin yüzde 86'sı vergilerden toplanmaktadır. Bu oran OECD ülkelerinden 20 puan fazladır. Hem tüketime dayalı vergiler, dolaylı vergiler hem de gelirden elde edilen dolaysız vergilerin büyük bir bölümünü ödemek zorunda kalan memur ve işçi kesimi, 2018 yılında da borç yükü altında ezilmeye devam edecektir. Gelir dağılımında kutuplaşmanın belirginleştiği 2017 yılının arkasından 2018 yılında da gelir adaletsizliğinin derinleşeceği çok açıkça görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın bütçe sunuşunda yer alan 4'üncü sanayi devriminin, ülkemiz için oldukça önemli bir fırsat olduğuna katılmakla beraber fırsatın tehdide dönüşmemesi için bazı önlemlerin alınması gerektiğine inanıyoruz. Sanayi 4.0 devriminde bilişim ve internet sürecinin üretim aşamalarında entegrasyonu, otomasyon ve süreçler arası ağlar temel işlem olacaktır.

Hâlihazırda dışa bağımlı hâle gelmiş bulunan imalat sektörümüzün bu dönemde gerekli atılımı yapabilmesi için gerekli tasarımcı, yazılımcı ve bunu uygulamaya alacak insan kaynaklarımızın temini için doğru planlama yapılması gerekmektedir. Oluşturulan Sanayi Dijital Dönüşüm Platformu çalışmalarını desteklemekle birlikte, ülkemizin bu dönüşüm fırsatını kaçırmaması gerektiğini tekrar belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi komisyon üyelerimiz tarafından 2016 yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı muhalefet şerhinde belirtilen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkin biçimde denetim görevini yapabilmesini teminen, kesin hesap tasarılarının ve Sayıştay denetim raporlarının oluşturulacak ayrı bir komisyon tarafından görüşülmesi için gerekli düzenlemenin yapılmasını, Sayıştayın tespit ettiği mevzuata aykırı ve kamu zararı oluşturan konular da dâhil, tüm denetim sonuçlarının ve denetim raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesini, Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçe hakkını zedeleyen ve Meclis yetkisinin elinden alınması anlamına gelen uygulamalara meydan verilmemesini ve denetim raporlarında yer alan Sayıştay önerilerine riayet edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Sayıştay tarafından yapılan denetimlerin etkinlik ve verimliliğinin bir göstergesi de hazırlanan raporlarda belirtilen hususların takip edilerek düzeltilir olması diye düşünüyorum. Ancak, birazdan kurumlara yönelik Sayıştay denetim raporlarını temel alarak yapacağım tespitlerde de göreceğiniz gibi, biz burada söylediklerimizle, Sayıştay da yazdıklarıyla kalmaktadır. Kurumlar, ne tespitlere yönelik düzenleme yapıyor ne de Sayıştay "Geçen yıl da bu denilmişti." diyebiliyor. Bir nevi yasak savma işine dönüşen denetimlerin eski hükûmetler dönemindeki etkinliklerine dönmesi kamusal denetim şeffaflığının ve hesap sorulabilirliğin bir göstergesi olacaktır diye düşünmekteyiz.

Geçen yıl ve önceki yıl "Milliyetçi Hareket Partisi olarak KOSGEB'den değişime ve gelişime uyum sağlayabilen, girişimcilik kapasitesi yüksek, uluslararası rekabet gücüne sahip, kurumsal yönetim anlayışını benimsemiş KOBİ'lerin Türk ekonomisinin temel dinamiği hâline getirilmesini bekliyoruz." demiştik. Eleman alımlarındaki haksızlıklardan, verilen desteklerdeki uygunsuzluklardan bahsetmiştik. Eğer Komisyonda eski yıllardaki gibi Sayıştay denetim raporları okutuluyor olsaydı KOSGEB'in raporlarını okumaya gerek kalmayacaktı. 2015'teki tespitlerin 2016'da düzeltilmeden devam ettiğini kolaylıkla görebiliyoruz. Öyle ki Sayıştay denetçilerinin bulgularıyla kamu idaresinin cevap bölümleri birbirleriyle aynı, kes yapıştır metoduyla yapılmış.

Birkaç örnek verecek olursak, KOSGEB'de geçen yıl on daire başkanlığı bulunmasına rağmen, on iki daire başkanının atamasının yapıldığına dair bir tespitte bulunmuştuk. KOSGEB yetkilileri de böyle bir şeyin olmadığına dair itiraz etmişti. Geçen yılki raporun 3 numaralı bulgusu olan bu tespite yönelik herhangi bir düzenleme yapılmamış, 2016 Sayıştay raporunda da bulgu 4 olarak yerini almıştır. 2012 yılı öncesi süreç yöneticiliği vesaire gibi, daire başkanlıklarına eş değer kadrolarda yer alan personelin özlük haklarını görmezden gelen KOSGEB yönetimi, 2015 yılında tespiti yapılmış olan, 2016 yılı raporunda da yer alan proje desteklerinin yerinde tespiti yapılmadan yalnızca sunulan belgelerle verilmesi, destek ödemesi öncesinde mevcut duruma yönelik sorgulamaların yapılmaması, personelin tabi olacağı sosyal ve ücret hükümlerine yönelik yönetmelik düzenlemesi ve benzeri konularda hiçbir düzeltici faaliyeti gerçekleştirmeyip Sayıştay raporlarını hükümsüz kılmıştır.

Tüm bunlara ek olarak, temel sorun, KOSGEB'in kredi verme sürecinde en başında olan, başvurudan itibaren kredi kullanım ve kullanım sonrasında KOBİ'lere ait verilerin yeterli seviyede izlenememesi ve değerlendirilememesidir. Mesela, büyük bir umutla başlayan 15 bin KOBİ için 50 bin Türk lirası sıfır faizli işletme kredisi için Sayıştay raporunda yer alan tespitlere bir baktığımızda, Sayıştay, KOSGEB'in işletme seçiminde kriterlere uygun seçim yaptığının tespitini yaparken, bir yandan da kredi kullanımına esas belge ve bilgilerin yeterince kontrol edilmeden onay verildiğini, sürecin yeterince şeffaf yürütülmediğini, beyanlarla işlemin yürütüldüğünü, doğruluğu kontrol edilmeden destek ödemesi yapıldığını vesair, vesair belirtmektedir. Günübirlik politikalarla yürütülmeye çalışılan ekonominin sonuçlarıdır bunlar. Risk analizi yok, plan yok, program yok, sloganımız "Biz dedik, biz yaptık, oldu." olmuş.

2015 bulgularında, devam edenler için, 2016 Sayıştay denetim raporunda sıkça rastlayacağımız "Bu husus, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur." diye devam etmektedir. Devam eden ifadelerden dolayı yüce Meclisin bir üyesi olarak hicap duyduğumu da belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, Sanayi Komisyonunda büyük bir özveriyle hazırlanmış olan, 10 Ocak 2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile Türk Patent ve Marka Kurumu adını alan Türk Patent Enstitüsünün, maalesef, hedeflenen noktaya ulaşamadığı görülmektedir. Kanun çalışmaları sırasında sıkça duyduğumuz gerekçe olan, uluslararası sözleşmeler ve Avrupa mevzuatıyla uyumun artırılması, daha nitelikli ve etkin işleyen çağdaş bir sınai mülkiyet sistemine geçişin sağlanması için mevcut sistemin revize edilmesi talebi gerçekleştirilmiş ancak Türk Patent ve Marka Kurumunun bu yeniden yapılandırmanın sonucunda coğrafi işaret dışında marka, tasarım, patent ve faydalı model faaliyetlerine ilişkin bir gelişme sağlayamadığı, verilerle tespit edilmektedir.

Bir başka konuysa, hatırlayacağınız gibi, Türk Standardları Enstitüsünün 7/8/1991 tarihli İkraz Anlaşması'ndan doğan 104 milyon civarındaki hazine alacaklarının terkinini 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 42'nci maddesinde yapılan düzenlemeyle burada oylamış ve onaylamıştık. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi adına söz alarak bu paranın devletin bir cebinden diğer bir cebine gideceği bilinciyle buradan, kürsüden destek vermiş, görüşülmekte olan kanun tasarısının içerisinde yer almasından duyduğumuz memnuniyeti ifade etmiştik. Düşüncemiz, bu paranın TSE'nin ileriki yıllarda yapmayı planladığı yatırımlarda kullanacak olmasıydı. Ancak 104 milyonun TSE faaliyet raporlarında enstitü bütçesinde daha çıkmadan tekrar gelir olarak yer almasına da anlam veremiyoruz.

TSE, kamu yararını temel alan, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak belleklerimizde, hafızalarımızda yer almış, kendi yağıyla kavrulmaya çalışan bir kurumdur. Kurum yöneticileri, kârlılık oranını fazla gösterebilmek için böyle bir yol izlemiş olsa bile Sayıştayın bu gelirin kaydediliş şeklini sorgulaması gerektiği ortadadır. Sayıştay denetçilerinin geçen yıl tespit edilen ve giderilemeyen bazı hususlar konusunda KOSGEB'de göstermiş oldukları özeni bu denetim raporunda göstermemesi, bu nedenle de Sayıştay denetçilerinin saha uygulamaları esnasında ve raporlamada tek tip uygulamaya sahip olmadıkları da gözlenmektedir.

Enstitünün kendi faaliyet raporlarında yer alan bazı verilerin Sayıştay denetim raporunda yer almaması da dikkat çekicidir. Örneğin, sermaye gideri olan yaklaşık 50 milyonun ve bazı diğer gider kalemlerinin Sayıştay raporunda yer almaması sonucunda TSE, kendi raporuna göre, çok daha fazla kâr etmiş konuma getirilmiştir.

Sayıştay denetim raporunda ve TSE'nin kendi faaliyet raporunda da net olarak yer almayan bir diğer önemli husus ise ICAS, Sojuztest gibi iştirakleridir. Geçen yıl bu konuda pek çok soru sormuş ve özellikle ICAS tarafından yürütülen faaliyetlere yönelik sayısal verilere ulaşmayı talep etmiştik.

Eğer iştiraklere para aktarımı yok ise TSE'nin iştirakleri hususunda herhangi bir bilgiye ulaşmak da zor olmaktadır. Enstitünün yaptığı yatırımların durumlarını açıklayacak şekilde iştiraklerin gelir ve gider durumları ya da gerçekleştirdikleri faaliyetler gibi bilgilere ulaşılamaması başka sorulara neden olmaktadır. Bu iştiraklerde ahbap çavuş ilişkisi mi vardır? Kimler çalışıyor? Başarısız olanın bile hesap sorulabilirliği ortadan kaldırılarak Enstitünün değil de onların gelecekleri mi garantiye alınmaya çalışılıyor, anlamak mümkün değil. Başarısı olmayan herhangi bir yatırım için kendi paranızı böyle rahatlıkla harcayabilir misiniz?

Enstitünün yurtdışında kendi temsilcilikleri varken neden iştiraklerine şube açma ihtiyacı duymaktadır? ICAS'ın Türkiye'de yakalamış olduğu bir başarı varsa biz de bilmek isteriz, duymaktan da büyük mutluluk duyacağımızı belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri; Sayın Bakanımızın 2018 yılı bütçe sunuşu içinde yer alan "standartları belirleyen ülke" kavramını oldukça önemsediğimi belirtmek isterim.

Özellikte CEN ve CENELEC gibi Avrupa standart hazırlama kuruluşlarına tam üye olmamızın ardından, yıllardır verilen emeklerin meyvelerini alacağımız düşünülürken Sayıştay performans denetim raporu başka bir ilginç tespitle karşımıza çıkmaktadır. Performans denetim raporuna göre tespit edilmiş olan eksiklerin tanımlandığı bulguların yüzde 90'ı standart hazırlama faaliyetleriyle ilgilidir. Maalesef, standart hazırlayan, performansa dayalı yönetim eğitimi veren kurumun temel işlevinde dahi yetkinlik, verimlilik takibi yapılamamaktadır.

Yine, 2002-2003 yılları arasında üniversitelerden, bakanlıklardan özel sektörün ileri gelen üreticilerinden pek çok kişinin katılım sağladığı CEN-CENELEC toplantılarına 2016 yılında katılım olmadığı da dikkat çekici bir konudur. Bu konunun üzerinde hassasiyetle durmamızın sebebini de açıklamak isterim: Türkiye, daha Avrupa Birliğine girememişken, yıllarca sürdürülen bir emek sonucu 2002 yılında büyük bir başarı sağlanmış ve TSE, CEN ve CENELEC kuruluşlarına 2012 yılında tam üye olmuştur. Bu, Avrupa'da hazırlanan standartların içeriklerine Türk sanayisinin de görüşleri yansıtılabilecek demektir. Ancak toplantılara aktif katılım sağlanmaması, ayna komitelerinin etkin çalıştırılmaması, Sayıştay raporunda yer alan hususlarda belirlenen performansın takibine yönelik herhangi bir faaliyetin olmaması sonucu Türk Standardları Enstitüsü değil, Türkiye büyük bir fırsatı değerlendirememektedir. 2010 yılında Muallimköy Teknoloji Geliştirme Bölgesi Yönetici AŞ'yle imzalanan protokolde TSE'nin şirketin yüzde 21 oranında hissesine sahip kurucu ortak olarak yer alması kararlaştırılmıştır.

Şirketin daha sonra sermayesinin artırılması sonucunda TSE'nin ortaklık payı yüzde 2'ye inmiştir. Bu konunun nedenleri ve sonuçları hakkında hâlâ net bir bilgi temin edilememiştir. Bir sonraki bütçede inşallah bu konuda açıklamalar yapılır.

Geçen yıl haksız makam ve atamaların kurum performansını olumsuz yönde etkilediğinden bahisle liyakatin önemini bir kez daha anlatmıştık. Bu sene de bir daha anlatmak isterim ancak vaktimiz yetmiyor.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin tüm uygulamalarında ve siyasileştirilen kamu kurumlarında düstur edinilen günübirlik politikalar nedeniyle sorunlar kalıcı hâle gelmekte ve çözümü her geçen gün zorlaşmaktadır. Ekonomimizin yapısal sorunları artarak devam etmektedir. Büyümede istikrarsızlık devam etmekte, hedefler tutturulamamakta, döviz kurlarında aşırı sıçramalar ve dalgalanmalar yaşanmakta, Türk lirası aşırı değer kaybetmekte...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ahrazoğlu, buyurun tamamlayın.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

...borçlanmada yüksek artışlar yaşanmaktadır. Bu gelişmeler ekonominin kırılganlığını artırmakta, risk primini yükseltmektedir. Kötü ekonomik performans yüzünden Onuncu Kalkınma Planı hedeflerine ulaşamamıştır. 2023 hedefleri, ulaşılması mümkün olmayan hedefler hâline gelmiştir. Çarpık kentleşme, imar rantları, çevre ve su kirliliğine karşı etkili tedbirlerin yer almaması da oldukça dikkat çekici bir husustur.

Yine, Sayıştay denetim bulgularının yerine getirilmesinde istekli davranılmaması da yaygın hâle gelen bir yanlış tutum olarak karşımıza çıkmaktadır.

2018 yılı bütçesi, kaynak ve harcama dengesini kuramayan, mali disiplinin terk edildiğinin sinyallerini veren, sağlıklı ve stratejik öncelikleri bulunmayan, bu nedenle de üretken olmayan alanlara kaynak tahsis eden, vatandaşımıza ilave vergi ve benzeri yükler getirerek zaten adaletsiz olan vergileri bütçe öngörüleriyle daha adaletsiz hâle getiren, sosyal destek ve tarımsal desteklerin vatandaşımızın refahında kalıcı etki yapmayan bir bütçe olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bütçeyle aziz milletimizin dik baş, tok yarın, mutlu yarınlara ulaşmasının mümkün olmadığını düşünüyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - ...bütçenin devletimize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, aziz Türk milletini ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)