| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 20.12.2017 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın dengeye ilişkin 3'üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye ekonomisinde büyüme ve istihdam göstergelerinde kısmi iyileşmeler olsa da işsizlik azaltılamamakta, enflasyon yükselmektedir Kurlar riskli bir görünüm sergilemekte ve yüksek özel sektör borçluluğu dikkate alındığında bankacılık sistemi kaynak yetersizliğiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Piyasa faizlerini yükseltmekte olan bu yapı yatırım isteğini azaltmakta ve yatırıma dayalı büyümeyi de sınırlamaktadır.
Nüfusun yüzde 15'i hâlâ yoksulluk riskiyle karşı karşıyadır. TÜİK'in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'na göre eş değer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirin yüzde 60'ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk oranı yüzde 21,2 olmuştur. Gelir eşitsizliği bir önceki yıla göre artmıştır. Bugün iş aramadığı hâlde iş bulduğunda çalışabilecek durumda olanlar dâhil edildiğinde gerçek işsiz sayısı 5 milyon 472 bin kişiye, işsizlik oranı ise yüzde 16,5'e ulaşmıştır. Gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 20, eğitimde de istihdamda da olmayanların oranı ise yüzde 26,1'dir. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
Bir dakika Sayın Aksu... Ekleyeceğim sürenize.
Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın bürokratlar, uzmanlar, lütfen... Görüşmelere devam ediyoruz biz, lütfen...
Buyurun Sayın Aksu.
Sürenize ekleyeceğim bir dakika.
İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, sağ olun.
Yüzde 13'e yükselen enflasyon dar gelirli vatandaşlarımızın hayatını zorlaştırmakta, ekonominin geleceğinden de ümitsiz hâle getirmektedir. Nitekim TÜİK'in son verilerine göre Tüketici Güven Endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,2 oranında azalmıştır. Aynı endeks içinde gelecek on iki aylık dönemde genel ekonomik durumun daha iyi olacağı yönündeki beklentinin yüzde 3,7; hanenin maddi durumunun daha iyi olacağı beklentisinin de yüzde 2,8 oranında azaldığı görülmektedir.
Hazinenin bütçe açıklarını kapatmak için piyasadan yüksek miktarda para çekmesi, kamuya borç olarak verilen kaynaklar nedeniyle iç piyasada özel sektörün yatırım ve üretim için kullanacağı kaynakları sınırlamakta ve bu durum, faizleri ve borçlanma maliyetlerini yükseltmektedir.
Tüm bunlar, ekonomide işlerin istenen düzeyde gitmediğini, büyümenin ve istihdamın kalitesinin iyi olmadığını, hayatın pahalandığını, esnafın, çiftçinin, emeklinin geçimini borçlanarak sürdürdüğünü göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, kamu kesiminde hesaplar bütçe üzerinden yapılmaktadır. Gelir ve gider dengesinin kurulması, kamu hizmetlerinin sunumunda aksaklıkların ortaya çıkmaması açısından önemlidir. Giderlerdeki artışlar gelirlerin giderleri karşılamaması sonucu borçlanma ihtiyacını ortaya çıkarmakta, artan bütçe açığı da kamunun daha fazla borçlanmasına yol açmaktadır.
Bütçe harcamaları, ana kalemler itibarıyla, faiz dışı harcamalar ve faiz harcamalarından oluşmaktadır. Bütçe dengesi devletin giderleriyle gelirlerinin eşitliğini ifade etmekteyken faiz dışı denge bütçeden ödenmesi gereken faiz hariç gelir ve harcama dengesini ifade etmektedir. Bir ekonomide bütçe gelirleri eğer bütçenin temel giderlerini yani faiz dışı giderlerini karşılayamıyorsa, kamu kesiminin borcu olmasa ve faiz ödemek zorunda da kalmasa bile giderlerini karşılayacak kadar gelire sahip olmadığı anlamına gelecektir.
2017 yılında bütçe toplam 61,7 milyar lira açık verirken faiz dışı denge de 4,2 milyar lira açık verecektir. 2002 yılında faiz dışı fazla veren bütçemizin 2017'de faiz dışı dengede de açık vermesi, Türkiye ekonomisinin bankacılık sistemiyle birlikte en önemli çıpası olarak kabul edilen mali disiplinden uzaklaşıldığı anlamına gelmektedir. Mali disiplinden uzaklaşılması, bütçe açığının dolayısıyla borçlanma gereğinin artması ve faizlerin yükselmesi yanında, bütçedeki harcama kalitesinin düşmesi, isabetsiz harcamalarla büyüme oranlarının uzun dönemde gerilemesi ve ekonominin yavaşlaması anlamına da gelmektedir. Borç yerine sermaye biriktiren, enflasyon yerine istihdam oluşturan bir ekonomide büyümenin motoru tüketim değil, yatırımlar olmalıdır. Ancak 2018 bütçesinin en güçsüz yönlerinden biri de yatırım harcamalarıdır. 2018 için 68,8 milyar TL olarak öngörülen sermaye giderleri, 66,2 milyar TL olan 2017 bütçesindeki seviyesinden sadece 2,6 milyar TL fazla olup 2017 yılı gerçekleşme tahmini olan 70,5 milyar TL'nin de altındadır. Yatırım harcamalarının 2018'de gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2017'deki yüzde 2,3 seviyesinden yüzde 2'ye gerileyecek olması, zaten yetersiz olan yatırımların daha da azalacağı ve orta vadeli büyüme hedeflerinden feragat edileceği anlamına gelmektedir. Ayrıca, Türkiye'nin uluslararası doğrudan yatırımlardan aldığı pay hâlâ yüzde 1'in altında, 0,69 seviyesindedir. Oysa emsalimiz olan gelişen ülkelerde bu oran daha yüksektir. Örneğin Brezilya'da 3,7; Hindistan'da 2,5; Meksika'da 1,7'dir. Bu veriler, torba kanunlarla getirilen palyatif çözümler yerine, yatırımları özendirecek kalıcı yapısal tedbirlerin alınması zaruretine işaret etmektedir.
Değerli milletvekilleri, 2018 bütçe gelirlerinin 599,4 milyar liralık kısmının vergilerden sağlanacak olması, vergi gelirinin toplam bütçe gelirinin yüzde 86'sına tekabül ettiğini göstermektedir. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 53,5'u ise sadece ÖTV ve KDV'den tahsil edilecektir. Vergi geliri içinde dolaylı vergilerin payının bu denli yüksek olması, vergi tabanını genişletmek ve kayıt dışılığı azaltmak yerine, vatandaşlar üzerindeki vergi yükünü artırma kolaycılığına kaçıldığı anlamına gelmektedir. Bu durum, şüphesiz ki vergilendirmedeki adaletsizliği daha da derinleştirecektir. Veriler bütçe açıklarının, harcamalarda tasarrufa gitmek yerine, vergi artışları yoluyla kapatılmaya çalışılacağına işaret etmektedir. Ancak vergi artışı ağırlıklı bu tedbirlerin olumsuz etkileri önümüzdeki dönemde muhakkak ki görülecektir. Bu artışlar hem enflasyonu yükseltecek hem de yatırım ve üretim üzerinde olumsuz baskı oluşturacaktır. Ayrıca, vergilerin enflasyona ve bütçeye etkisi yanında ekonominin işleyişi üzerindeki muhtemel saptırıcı etkilerinin de hesaba katılması gerekmektedir.
2017 yılı genel devlet gelir ve harcamalarına bakıldığında, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1,4'ü kadar öngörülen borçlanma gereği, 1 puanlık sapmayla yüzde 2,4'e yükselecektir. Borçlanma gereğindeki bu ilave açığın temel nedeni, bütçe gelirlerinin hedeflenen seviyenin altında gerçekleşmesidir. Hedeflenenden daha az gelir toplanması ise verginin önemli bir bölümünün kayıt dışılık yoluyla kaybolması anlamına gelmektedir. Kayıt dışılığın yüksek seyrettiği bir dönemde bütçe açıklarını vergi oranlarını yükselterek kapatmaya çalışmak ise hedefi tutturma konusundaki kuşkuları artırmaktadır. Vergi gelirlerindeki performans düşüklüğü vergi dışı gelirlere de yansımıştır.
2017 yılı programında genel devlet dengesinde vergi dışı gelirlerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,8 olarak programlanmışken yüzde 1,6 olarak gerçekleşecektir. Özelleştirme gelirlerinde gayrisafi yurt içi hasılaya oranla yüzde 0,6'lık 2017 yılı beklentisi ancak üçte 1'ine ulaşabilmiştir.
Türkiye'nin bu sorunları aşması için makroekonomik tedbirlerle birlikte hukuk, kamu yönetimi, eğitim ve sosyal güvenlik gibi sosyal sektörlere ilişkin adımları da acilen atmasını zorunlu kılmaktadır. Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde, her ne kadar 2018 bütçesinde 65,9 milyar TL açık, 5,8 milyar TL faiz dışı fazla verileceği öngörülmekte ise de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süreniz veriyorum Sayın Aksu.
İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) - ...mevcut performans ve ekonomik gidişat dikkate alındığında bu hesapların tutması zor görünmektedir. Zira bütçe gelirleri içinde özelleştirme gelirleri gibi vergi dışı bazı geçici nitelikli gelirler bulunmakla birlikte, asıl olan kalıcı gelirlerin niteliğidir. Bir defalık gelirler geçici iyileşme görüntüsü verse de bu gelirler azaldıkça aradaki fark ya vergileri artırarak ya da borçlanılarak giderilmektedir ki bu yük de yine dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın omuzlarına yüklenecektir. Bununla birlikte, 2018'de vergi artışı yerine tasarruf esaslı bir mali disiplinle hem daha az borçlanılabilecek hem faiz oranları aşağıya çekilebilecek hem de özel sektöre yatırımları için daha fazla kaynak ayrılabilecektir.
Bu düşüncelerle bütçenin hayırlı olmasını, milletimizin huzurlu ve güvenli geleceğinin inşasına katkı sunmasını diliyor, Genel Kurulun siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksu.