GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:43
Tarih:20.12.2017

MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 5'inci maddesi üzerine grubum Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.

Muhterem vatandaşlar, bugün ve yaklaşık iki haftadır, sizlerin ödediğiniz vergilerin nasıl harcanacağını ya da harcanması gerektiğini tartışıyoruz. Herkes kendi görüşlerine uygun istatistikleri ve bu istatistiklerin yorumlarını kamuoyuyla paylaşıyor. Tabii, bu kısımda, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Erhan Usta'nın yakaladığı istatistiki yöntem değişikliklerini tekrar hatırlatmayacağım ama ekonomi çevreleri, dahası vatandaşlarımız ve özellikle yatırımcılar, iktidarın rakamları maniple etmek için sık sık yöntem ve metot değişikliğine gitmesinden eminim kendilerince bazı sonuçlara varıyorlardır. "Umarım, bu yöntem değişiklikleri Türk milletinin lehinedir." demek isterdim, lakin iktidar partisi olarak bu tür politikaların güvensizlik yarattığının farkında olmanızı temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, vatandaşların yüzlerce yıldır sahip olduğu temel bir hak olan bütçe hakkını temsilcileriyle kullandığı bir yasama çalışmasının içerisinde, gece yarılarına kadar bu sıralarda bütçeyi görüşüyoruz. Bu, demokrasinin temel bir öğesidir. Vatandaşın cebinden alınan belki çocuğunun mama parasını Hükûmet olarak harcarken gözümüzün üzerinizde olması gayet doğal. Bizler, bu bütçeyi, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğu için didik didik ediyoruz. Hükûmet o çocuğun mamasını nereye harcıyor, tek tek kontrol etmeye çabalıyoruz. Vatandaşın bizlerden beklentisi bu. 2,5 lira tasarruf etmek için kilometrelerce yürüyen asgari ücretli kardeşim, evladına aldığı sütle ödediği verginin nasıl harcandığını bilmeli. Bu sıralarda oturan bizler, kamunun kullandığı makam arabalarına kadar bu harcamaları didik didik etmekle mükellefiz. En azından, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütçe görüşmelerini bu hissiyatla takip ediyoruz. Vatandaşa tasarrufu öğütleyen, hatta bir adım daha ileri gidip bireysel emeklilik fonları eliyle vatandaşa zorla tasarruf ettirmek isteyenlerin, asgari ücretli bir aileyle yüz yüze gelmelerini ve onları bir dinlemelerini isterdik doğrusu.

Bu Mecliste her zaman Türk milletinin menfaati için birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz gerekir. Bakın, Mevlâna ne diyor: "Aklın varsa bir başka akılla dost ol da işlerini danışarak yap." Bu ülkenin çilekeş insanlarına kulak kabartan kimse yanılmaz. Sanayide metal blokların altında kaynak yapmak için canını dişine takan bir kardeşim "Hükûmet neden bu kadar vergi alıyor? Canımızdan başka bir şeyimiz kalmadı artık." dediğinde, inanın, bunu sizi kötülemek için yapmıyor. Bu samimiyeti fark ettiğiniz an, o vatandaşlarımızın sizin için en samimi, en sadık dost olduğunu göreceksiniz. Her dönem hükûmetlerin bilmesi gereken şey de tam olarak bu.

Bir insan size oy vermemiş olabilir ama onu dinlemek de, onun söylediklerini değerlendirmek de hükûmetlerin asli görevidir. En iyi eleştiri yanınızdakilerden değil de yanınızda olmayanlardan gelir çünkü yanınızdakilerin sizdeki kusurları görmesi çoğu zaman mümkün değildir. Bundan dolayı değil mi ki cihan devleti Osmanlı İmparatorluğu'nun sadrazamları, hatta padişahları tebdili kıyafet insanların içinde gezmişler ve halkın hissiyatını devlete taşımışlardır. Yüzlerce yıllık adalet ve refahın sebebi belki de budur.

Sayın bakanları, sayın bakan yardımcılarını biliyoruz. Allah var, çok yoğun bir iş programınız, masalarınızda imzalanmayı bekleyen yüzlerce evrakınız var. İnanın, o işlerden ayıracağınız iki saatte vatandaşlarla geçireceğiniz zamanın kıymetini burada anlatmak imkânsız. Vatandaşlarımız belki teknik bir terim kullanamayabilir ama inanın, eksik politikalarınızı bir cümleyle anlatabilecek kadar da samimidir.

İletişim imkânlarıyla donandığımız bu dünyada yaşıyoruz. Köylerimiz de dâhil olmak üzere çoğu yerde internet kullanılabiliyor, haberleri ve ekonomi programlarını izleyebiliyoruz. Antalya'da çiftçilerimiz domatesi 40 kuruşa satarken aynı domatesin bir süpermarkette 5-6 liraya satıldığını görünce neler hissediyorsa, vatandaşlarımızın tamamı, zenginlerin yaşam kalitesini ve sahip oldukları imkânları görünce aynı şeyi hissediyor.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik malumunuz. Türkiye'de en zengin yüzde 1'in ekonomiden aldığı pay yani pastadan aldığı pay yüzde 23,4 iken en yoksul yüzde 50'nin aldığı pay ise sadece yüzde 14,6. İnanın, vatandaşlarımız neden kendi emeklerinin ve üretimlerinin kendilerine refah getirmediğini çok merak ediyor.

Bakın, ülkemizi ileri götürmesi umut edilen yükseköğrenim bile ne hâllerde. ALES ve YDS sınavlarında gerçekten başarılı olanların yerine emek hırsızlarının yükseköğrenim hücrelerine kadar sızdıklarını görüyoruz. Şu andan itibaren eğitimde ve öğretimde kesinlikle OHAL ilan edilmelidir.

Biz Türk milletinin birçok bilimsel atılımla hem kendi ülkemize hem de diğer milletlere faydalı olabileceğine inanıyoruz. Ülkemiz kendi bağrından binlerce bilim insanı çıkarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti daha varlık mücadelesi verirken bile kendi evlatlarını yurt dışında eğitmiş ve kalkınma hamlesi sırasında da bu milliyetçi insanların bilgi ve deneyimlerinden faydalanmıştır. Şimdi bakıyoruz ki yabancı ülkeye gönderilen çocuklarımızın girdiği sınav ve değerlendirmeler üzerinde bile şaibeler söz konusu. Buradan dönmek, ülkemizi yeniden doğru yola sokmak ve bilimsel gerçeklerle buluşmak zor olacak ama buna mecburuz.

Bakın, Maliye Bakanlığının 2017 Yıllık Ekonomik Raporu'nda bir bölüm var. 20'nci sayfanın sağ üst sütununda diyor ki: "Hizmet sektörü ekonomi içerisinde yaklaşık yüzde 70 paya sahiptir." Ekonomimizin yüzde 70'i hizmet sektöründen oluşuyor. Peki, hangi nitelikle? Turizmde hak ettiğimiz yerde değiliz. Uluslararası alanda isim yapan bir muhasebe, denetleme, danışmanlık şirketimiz yok. Avrupa'ya kahveyi öğreten bir ecdadın torunları şimdi kahvesini yabancı dükkânlarda içiyor. Belki o kahve yapan barista kardeşimin ya da tezgâhtarın köyünde 5 dönüm arazisi var ama ekonominin geldiği yer itibarıyla, o topraklarda üretim yapılmıyor. Bu söylediklerimi uluslararası sermaye karşıtlığı olarak değerlendirmek isteyen olursa hata eder. Biz sermayeye düşman değiliz ama ülkemizi sevdiğimiz için baktığımız yer bazılarından daha farklı.

Hizmet sektöründe niteliklerimizi artırmak ama bundan önce de üretimi artırmak için büyük bir seferberliğe girişmek zorundayız. Tüketimi değil, üretimi desteklemeliyiz. Bunun için vatandaşlarımızı girişimciliğe teşvik edecek bir mevzuatı devreye almalıyız. Kaliteli bir eğitimle gelecek nesilleri ve büyük Türkiye'yi yapılandırmalıyız. Gerçekten, önce önem vereceğimiz nokta eğitim ancak eğitimde hemen sonuç alamazsınız. Yani, bir ülkede yol yaptığınız zaman bunu vatandaşımız hemen görebilir, oy alabilirsiniz, başarı gelebilir ancak gelecek nesillerde, eğer eğitime önem vermezseniz işte o zaman kaybederiz. O yüzden, bugünden itibaren yapacağımız en önemli şey eğitim, eğitim ve tekrar eğitim.

Sözlerimi tamamlarken Türk milletine yeni yılda dirayet, sağlık, mutluluk ve başarı dileklerimi sunuyorum.

Rabb'im Türk milletine yeni yılda huzur nasip eylesin.

Genel Kurula sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yurdakul.