| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 21.12.2017 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hemen Kâtip arkadaşımızın okuduğu miktarlar üzerinden gidelim. Ayrıca, Sayın Elvan'ın burada olmasından da mutlu oldum çünkü söyleyeceklerim Maliye Bakanından çok kendisini ilgilendiriyor Hazine Bakanıyla beraber.
"4,5 milyarlık borçlanma limiti" "4 milyar borç üstlenim limiti" diye 2 tane rakam söyledi arkadaşlarımız maddede. Şimdi, ne kadar üstleneceğimiz belli mi? Değil. Bir limit veriyoruz. Bir sürü şeyler geçecek ama ben, özellikle baştan rakamı söyledim ki şimdi konuşacağımız şeylerin bir anlamı olsun diye. Sayın Bakan biliyor zaten ama nedense kaç senedir bir türlü bu konudaki mevzuatlar bir araya gelemedi.
Şimdi bir metin okuyacağım. Arkadaşlarımız onu kimin yazdığını anlayacaklar. "Kamu yatırım ve hizmetlerinin kamu-özel iş birliğiyle gerçekleştirilmesinde ülkemizde imtiyaz, yap-işlet-devret, işletme hakkı devri, yap-işlet, yap-kirala-devret gibi modeller günümüze kadar uygulanmış ve uygulanmaya devam etmektedir. Söz konusu hukuki düzenlemeler yapılmakla birlikte kamu-özel ortaklığı alanındaki kanun ve yönetmeliklerin sayısındaki artış, çeşitlilik mevzuatta dağınıklığa ve farklı uygulamalara yol açmış ve bu sebeple idari uygulamalarda belirli bir standardizasyonun oluşması sağlanamamıştır. Bu durum ayrıca kamu-özel iş birliğinin mevzuat altyapısının anlaşılıp benimsenmesini ve uygulayıcılar tarafından istenildiğinde kolaylıkla ulaşılmasını da zorlaştırmıştır. Kamu özel ortaklığı mevzuatının dağınıklığı hem kamu idareleri hem de özel sektör yatırımcıları tarafından eleştirilmiş ve bu doğrultuda kamu-özel iş birliğine ilişkin çerçeve bir kanun ihtiyacı olduğu ile söz konusu kanunun yasalaşmasının sağlanacağı başta Onuncu Kalkınma Planı olmak üzere diğer resmî belgelerde ve çeşitli toplantılarda dile getirilmiştir."
İşte bu çerçeve kanunun henüz yasalaşmamasıyla kamu-özel iş birliği mevzuatının dağınıklığı, çokluğu ve sistematik bir yapıda bulunmayışı gibi nedenler dikkate alınarak arkadaşlarımız bir çalışma yapmıştı. Başlığını size de göstereyim. Sayın Bakan iyi biliyor. 2015'te arkadaşlarımızın hazırladığı mevzuattaki gerekçe hâlen geçerliliğini koruyor. Defalarca, bu konuda düzenlemeler yapılırken de söyledik, sayın bakanlar da iletti, Sayın Cevdet Yılmaz varken de söylemiştik. Tekrar, Lütfi Bey oraya geldi, hâlâ o dağınıklık sürüyor. Diyeceksiniz ki "Hangi dağınıklık?" Mevzuatın "içindekiler" kısmında değişik kurumlarla ilgili konu başlıkları var. Şimdi içinden size bir iki tanesini söyleyeyim. Hangi konularda bu işleri yapıyoruz?
Önce kanunumuz var, sonra karar var, elektrik üretimiyle ilgili var, Karayolları Genel Müdürlüğüyle ilgili var, bunun dışındaki kanunlarla düzenlenen çalışmalar var, Sağlık Bakanlığının meşhur şehir hastaneleriyle ilgili yap-kirala-devret düzenlemeleri var, Millî Eğitim Bakanlığının var, var oğlu var. Hatta alan başkanlığına bile bu yetkileri verdik, herkes kendine göre bir yap-işlet-devret modeli yapıyor. Hâlen daha -şaşıracaksınız "Niye böyle söylüyorsun?" diye- bugün itibarıyla yine Resmî Gazete'de -Allah'tan bu biraz daha zaman sınırıyla ilgili bir düzenleme- yönetmeliğin bir maddesinde değişiklik yayımlandı Sayın Bakanım, otuz güne kadar bildirilmesiyle ilgili, borç üstlenimiyle ilgili şeylerden bahsediyorum. Bu hazine garantileri üstlenimleri taahhütlerinin bir zapturapt altına alınması gerekiyor. Bu madde onunla ilgili.
Kısaca, genel konuşmamda söylemiştim ekonomi kurumlarıyla ilgili konuşurken ama şimdi buraya baktığımız zaman gerçekten çok karmaşık bir mevzuat yapısı var, dedik ki: Bunun izlenmesi, yapılması... Özellikle şehir hastaneleri Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılırken Sayın Başkan, burada çok ağır tartışmalar yaşadık, hatta tam biterken bakan değişikliği olmuştu. Niye onu söylüyorum? Önü belirsiz, maliyeti belirsiz. Şimdi, koyduğumuz limite o üstlenimler... Eğer riskler gerçekleşirse belki bunun 3 misli ödemek zorunda kalacağız. Yani borç yönetimi açısından baktığımız zaman yaklaşık bir rakam koyuyoruz oraya, bunların hiçbirini bilmiyoruz. Şu anda yaklaşık olarak ben size kabaca rakamını söyleyeyim. Baktığımız zaman eğer sabit yatırımla bunları yapmış olsak, diyelim ki 10 milyara mal olacak tesisler için 30 milyar dolar kira ödeyeceğiz yirmi beş senede. Net bugünkü değer hesaplaması basittir, formüle koyduğunuz zaman Excel'de de verir, hemen hesap makinesinde de yapabilirsiniz. Yani bu kadar faiz gideri olur mu, eğer kredi olmuş olsa bu kadar maliyeti olur mu diye bunu hesaplamak lazım.
Şunu söylemiştik, dedik ki: Bunların hemen hepsini birden işletmeye almayın, en azından bir model denemesi yapın, bir görelim. Yani, şimdi, Sayın Bakan da o zaman Komisyon Başkanımızdı, kendisi de iyi hatırlayacaktır, rakam vermiştim. Bu hastaneler yapılırken o anda ülkemizin bu planlarında belirlemiş olduğu orta vadedeki yatak hedefine 2015 yılı sonuna kadar planlanan normal sağlık yatırımlarıyla zaten ulaşılıyordu. E, bir taraftan da Yüksek Planlama Kurulu yetki veriyor, 7 tane ayrı yatırımı söylüyor, diyor ki: "Bunlarda yeni yatak kapasitesi yapmadan bu yatırımı yapın." Biz de dedik ki: Sadece hastanenin otel gibi yıldızını yenilemek için bu kadar yükümlülüğe girilir mi? Ha, zaruri olanlar olabilir, bakarız, model denemesi... Ama "Hepsini birden alelacele yapalım." demek, o zaman birtakım tartışmaları yanında getiriyor. Bunun müştemilatı var, yan tesisleri var, onların yerine verilen, hastanelerde yaratılan rantlar var. O zaman tartışmaya yol açıyor. Yani "Attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değecek." diye bir deyimimiz var biliyorsunuz. Bu kapsamda, bu çalışmaların baştan bir gözden geçirilmesi gerekiyor.
Şimdi, kara yollarında, köprülerde alıştık -şu kadar geçti, bu kadar geçmedi; taahhüdümüze uyduk mu, uymadık mı- ama bana bu, hastane işinde çok daha garip geliyor arkadaşlar. Bakan bey açıklama yapmış, geçen okuduk gazetelerde de. Hasta garantisi vermeden... Şimdi, yaklaşık yüzde 70 hasta garantisi veriliyor, düşünebiliyor musunuz? Kiranın yıllık bir bedeli var, ona göre bir tahminî bütçe yapıyoruz, diyoruz ki: "Bu kadar adam gelecek sana, gelmezse farkını biz ödeyeceğiz." Tamam, otoyolda, köprüde anladık -anlamıyoruz ama anladık diyelim- ama insanlara hastalanma garantisi verilir mi? Eğer sağlıkta ilerleme olursa beş sene, on sene içinde, tedavi yöntemleri gelişirse... Hani onun için diyoruz, kredi alırsak bunun borcunu öderiz. Ama o hastaneye yirmi beş yıl boyunca kira ödeyeceğiz, yirmi beş yıl. Yani beş yıl olsa eyvallah, olur, bakarız, yaparız. Dolayısıyla bunun hepsini böyle alelacele yapmayı ve yanına yenilerini eklemeyi gerçekten anlamıyoruz. Onun için dedik, bunu herkes, her bakanlık kendi kafasına göre yapmasın. 2003, 2004 yılından beri hazırlık vardı, 2007-2008 herhâlde ilk taslağın hazırlanması. Sayın Bakan bilir onu. İlk kamu özel ortaklığı tasarısı taslağını Kalkınma Bakanlığına dönüşmeden önce o zamanki Devlet Planlama Teşkilatında arkadaşlarımız hazırlamıştı. Nedense o iç bürokrasiyi yenip de bunu bir çatı altında toplayamadık.
Dolayısıyla bu dağınıklığın -özellikle göstermemin nedeni o- etkisi ne oluyor? Etkisi, borç yönetimi anlamında, nakit yönetimi anlamında, döviz yükümlülükleri anlamında önümüzdeki riskleri göremiyoruz. Bunlardan bir tanesini örnek vereyim size: Sayıştayın denetim raporuna baktığınız zaman, burada birçok madde var. Hazineyle ilgili olan raporundan bahsediyorum. Bulgu 5; diyor ki: "Yıl içinde imzalanan dış kredi ve borç üstlenim anlaşmalarının nazım hesaplarda eksik olarak izlenmesi." Yani geçici hesaplarda diye söylemiştik, henüz gerçekleşmediği için şu kadarlık taahhütte bulunduk. Geçen gün de söyledim, üç tanesi görülüyor "8,5" demiş, bu yıl bakmışız, 11-11,5 milyar kredi tutarına ulaşmış toplam proje bedeli. Önümüzdeki yıl ne kadar olacak bilmiyoruz. Aynı projeyle ilgili de üstlenimler çoğalabiliyor yani maliyet artışı oluyor, diğer şeyler gerçekleşiyor.
Şimdi burada diyor ki -işin teknik boyutuna vaktim yok, sonraki maddelerde belki anlatırım ama- özet olarak: "Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürlüğünün verilerine göre 2016 yılında 1 adet borç üstlenim anlaşması, 4 adet dış kredi anlaşması imzalanmıştır. Ancak bu anlaşmalardan 420 milyon dolar tutarındaki borç üstlenimine ait anlaşma ile 150 milyon avro tutarındaki dış kredi anlaşmasının muhasebe kayıtlarında yer almadığı, dolayısıyla tüm anlaşmaların 2016 yılı mali tablolarına yansımadığı tespit edilmiştir." Yani devamı da var, şu kadar, şu kadar olmuş diye devam ediyor ama ben size yirmi saniyede işin sadece etkileyecek kısmını söyleyeyim: "Nazım hesaplara kayıt yapılması, muhasebenin bilgi verme ve izleme fonksiyonunun bir gereğidir. Bu görevlerini tam olarak yerine getirebilmesi için, Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliği'nin 494 ve 519'uncu maddelerinde yer alan düzenlemelere uygun olarak kredi anlaşmaları ve borç üstlenimi anlaşmalarının tamamının nazım hesaplara kayıtlarının yapılması gerekmektedir." "Bu hatayı düzelttik." diye yazmışlar ama 2017'yle ilgili 2016 hesabında herhangi bir değişiklik ve kayıtta ne olduğuna dair bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)