GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:21.12.2017

CHP GRUBU ADINA KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bugün Birleşmiş Milletlerde Amerika Birleşik Devletleri'nin Kudüs tasarısının reddedilmesi ve dünya kamuoyunda mazlum milletlerin yenilmeyeceğini göstermesi, dünya halklarının emperyalizme yenik düşmeyeceğini göstermesi bizim duygularımızı yükseltmiştir. Tabii, burada şunu söylemekten de vazgeçemeyeceğim: Mustafa Kemal Atatürk'ün dünya görüşü yolunda, 1960'lı, 1970'li yıllarda Filistin direniş cephesinde bulunmuş, direnişe katılmış, bedenlini canlarıyla ödemiş devrimci kardeşlerimizi de buradan yâd etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın 4'üncü maddesi "Devredilen, iptal edilen ve tamamlayıcı ödenek" konusunda söz almış bulunuyorum. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, Türk milleti adına kamu kurumlarını denetliyor ve sonunda raporlar düzenliyor. Ne yazık ki siyasi iradenin baskısıyla eleştiriler sansürleniyor, makyajlanıyor; mali raporlara baktığımızda fazla bir şey göremiyoruz. Sayıştayın Genel Uygunluk Raporu'na göre, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine toplamda 21 milyar 259 milyon 273 bin 996 Türk lirası, ödenek üstü gider için tamamlayıcı ödenek aktarılmıştır. Sayıştayın raporuna göre, Hükûmete Meclisin verdiği harcama yetkisi aşılarak, 2016 yılında, toplam net bütçe gelirlerinin yüzde 4'ü, ödenek üstü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayı olmadan, yasaya açıkça aykırı olarak harcanmıştır. Sayıştay raporlarında "5018 sayılı Kanun'un 'Ödeneklerin kullanılması' başlıklı 20'nci maddesinde ödenek üstü gider yapılmasına cevaz veren bir düzenleme bulunmamaktadır." şeklinde tespit yapılmıştır. Sosyal yardımların, ödenek üstü harcamaların nerelere yapıldığını göremiyoruz, denetleyemiyoruz; Sayıştay denetimi de yapılamıyor. Kanunun açık hükmüne karşı hile yapılarak ödenek üstü harcama yapılmıştır. Milliyetçi Hareket Partili arkadaşım da aynen bu konulara değinmiştir.

Kayıt dışı uygulamalar kanuna ve demokrasi kültürümüze aykırıdır. 5018 sayılı Kanun'un istisna hükümlerine uygun olan hiçbir harcama kalemi yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetki vermediği bu harcama nereye yapılmıştır? Bu kanunsuz uygulamayı biz neden aklamaya çalışıyoruz? Yazık değil mi?

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayıştayın uygunluk raporunun 29-32'nci sayfaları arasında, yapılan harcamanın hangi kanunlara aykırı olduğu açıkça anlatılmaktadır. Sayıştayın raporunda, Hükûmetin, Meclisin vermiş olduğu harcama yetkisini aştığını görüyoruz. Meclisimizi uyarıyor, denetim yetkinize sahip çıkın diyorum. Meclis olarak çıkardığımız kanunlara uymamayı meşrulaştırırsak bu ülkede vatandaşların yasalara saygı duymasını nasıl bekleyebiliriz? Kendi koyduğu kanunlara uymayan, göz yuman, görmezlikten gelen Meclisin çıkardığı yasalara vatandaşların saygı duyması beklenebilir mi?

Sizin hak, hukuk, adalet diye bir sorununuz yok. Genel Başkanınız zaten "Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımıyorum." diyor. Ödenek üstü harcama yaklaşımı kanunsuzdur, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerinin gasbedilmesidir, idarenin Meclisten, vatandaştan gizlediği harcamalar demektir. Kanunları ihlal edenlere hatırlatmak istiyorum: Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Millet adına bu yetkiyi Türkiye Büyük Millet Meclisi kullanır. Milletten ne kadar vergi toplayacağını, ardından toplanan vergilerin ve diğer gelirlerin nerelere, ne zaman, nasıl harcanacağını belirler.

Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisinden aldığı yetkiyi aşarak yasal olmayan giderlerde bulunmuştur. Sayıştay bu durumu genel uygunluk bildiriminde açıkça ortaya koymasına karşın, yürütmenin kanunsuz harcamalarını tamamlayıcı ödenek olarak ibra etmektedir. Bu usulsüz harcamalarla Hükûmet üyeleri kendilerini de ciddi bir şekilde zedelemiştir. Değerli üyeler, Sayıştay tarafından tespit edilen bu usulsüz harcamalara onay verip suça ortak olmayınız; kendinizi ahlaken, vicdanen zedelemeyiniz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ilim Samsun ve Türkiye'de sanayici, esnaf, memur, üreten, çalışan, çiftçi zor durumdadır. Esnafımız yaşamını, sosyal güvencesini koruyabilecek sosyal güvenlik primlerini, BAĞ-KUR primlerini dahi yatıramamış durumdadır. Çiftçilerimiz tahıl ürünlerinde, sebzede, meyvede, özellikle Karadeniz'de fındıkta, ürettiği ürünün karşılığını alamayıp çok zor günler geçirmektedir. Bu ürün karşılığının verilmemesi bugünkü Hükûmetin yetkisi dâhilindedir. Diğer taraftan, süt ve et üreticiliği yapan üreticilerimizin durumları da malumunuzdur. Bu kürsüye çıkan insanlarımızın, vekil arkadaşlarımızın hepsi bu duruma değiniyor. Aslında bu yarayı bir şekilde tamamen Türkiye'nin millî davası olarak aşmak zorundayız. Toprağıyla, tarımıyla, hayvansal besin ve süt üreticiliğiyle bunları bir millî dava olarak yeniden gözden geçirmek zorundayız.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, öğretmenlerimiz, memurlarımız, işçilerimiz, emeklimiz, tüm çalışanlarımız geçim zorlukları çekmektedir. İktidar partisi milletvekillerinin, bakanlarının, sarayda yaşayanların buna vicdanları hiç sızlamıyor mu?

Açıklanan büyüme rakamları -Sayın Bakanım da burada- bu büyüme rakamları hormonludur, gerçekçi değildir. Ülkemizde yoksulluk dip yapmış, yolsuzluk daha çok büyümüş, yolsuzluğun büyüdüğü yerde doğal olarak adaletsizlik, hukuksuzluk da aynı oranda artmıştır. Tabii ki bu ülkede, ülkemizde yüzde 11 gibi bir büyümenin, gelişmenin tüm insanlarımızı olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyoruz ama bu olumlu yönün halkın yaşamında olmadığını da görüyoruz.

Burada Samsun'umuzun sorunlarından... Samsun ili Ayvacık ilçesinin Erbaa'yla bağlantılı yolunda 60-70 köyün grup yolları bulunmaktadır. Bu 30 kilometrelik yol yüzünden, Erbaa ile Ayvacık arasında günlük 200 kilometre yol dolaşılarak millî ekonomiye zarar verilmektedir. Bu yolun derhâl yapılmasını talep ediyoruz.

Bölgemizde, yine, Vezirköprü-Havza kara yolunun düzenlenerek o 25 kilometrelik yolun yeniden yapılmasını, çok sayıda ölümlere neden olan yolun, yol güzergâhının değiştirilip yeniden yapılmasını talep ediyoruz. Bu konuda, sayın bakanlarımız her gelişinde, Samsun milletvekillerimiz -iktidar milletvekilleri- söz vermelerine rağmen bunlar gerçekleşmemiştir.

Tabii ki bölgemizin sorunları bununla da bitmiyor. Bölgede ekonominin zarar görmesi, ülkemizdeki ekonominin bir şekilde tamamen eş değerindedir. Fındıkta, pirinçte... Fındık millî gelire katkısı olmasına, millî bir ürün olmasına rağmen fındığa sahip çıkılmadığını görüyoruz. Ben buradan yetkililere seslenmek istiyorum: Bu, fındığın millî gelire katkısının bir şekilde değerlendirilmesi, yeniden fındığa sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum.

Eğitim yoksullar için bir sermayedir ama yönetenler için de bir faiz durumundadır çünkü o sermayeyi yoksullara vermek istemezler, kendileri onları kendilerine bir artı gelir olarak görerek faiz olarak değerlendirmektedirler. O yüzdendir ki yoksulumuza, mağdurumuza sahip çıkabilen bir siyasal iktidarın var olduğunu düşünmek istiyorum bu ülkede. Çünkü yoksuldan, onun dar gelirlilik durumundan, tutumundan, yaşamından, onun kazançlarından, onun yoksulluğundan faydalanmanın bu ülkenin bugünkü çağında, 21'inci yüzyılda, ülkemizin gelişmişliğine yakışmadığını söylemek istiyorum ve demek istiyorum ki bu yoksulluğu yenebilecek, hep beraber...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL ZEYBEK (Devamla) - Bir dakika alabilir miyim?

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın.

KEMAL ZEYBEK (Devamla) - Tabii, diğer taraftan, dün akşam burada konuşmalar oldu. Bir normal uçağa binerek, tarifeli uçağa binerek, günün o saatlerinde neyin nasıl geliştiğini bilmeyerek akşam saatlerinde Ankara'dan İstanbul'a uçan, indiği saatlerde de ülkede bir kalkışmanın, bir darbenin olduğunu gören Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve indiği zaman yanındaki güvenlik kuvvetleriyle beraber... Dün akşam burada, tankların üzerine çıkılmadığı söyleniyordu. Hangi babayiğit vardı? Burada kendisine "Milletvekiliyim." diyebilen, "Başbakanım." diyebilen, "Cumhurbaşkanıyım." diyebilen, "Yöneticiyim." diyebilenlerin kaçı tankların üzerindeydi? Ve bu tank üzeri... Mutlaka ileriki dönemde, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, biz demokrasiye sahip çıkanlar olarak, siz tanklara yürümek isteyeceksiniz ama yine biz durduracağız sizi.

Saygılarımı arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)