| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 21.12.2017 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on bir günlük bütçe maratonunun nihayet son maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu ve Genel Kuruldaki emekçileri saygıyla selamlıyorum.
Komisyonda arkadaşlarımız ifade etti, Genel Kurulda ısrarla vurguladık, ne 2018 bütçesi ne de önceki bütçeler bu toplumun bütçesi değildir. Çünkü AKP iktidara geldiğinden bu yana, hiçbir dönem sınıfsal tercihini emekçiden, yoksuldan yana kullanmamıştır. Bunu anlamak için derinlikli analizler yapmaya gerek yok. Örneğin, o coşkulu 2017 büyümesinde ücretlilerin payı yılbaşından beri 4,5 puan azalmışsa ve buna karşılık büyük şirketlerin payı ise 7,5 puan artmışsa burada adil bütçeden bahsedemeyiz. Maalesef bu yönetim tarzı devam ettiği sürece ne bütçe adaletini, sosyal politikaları ne de dengeli bir büyüme ve kalkınmayı konuşabileceğiz. Bu kavramların yerine gündemimiz, sosyal yardımlar, yandaş firmaları zenginleştirmek uğruna yapılan otoyollar, köprüler olacaktır.
Değerli milletvekilleri, gelişmiş ülkeler yapay zekâyı, Sanayi 4.0'ı konuşurken bizler burada dünyanın en büyük havalimanını övüyoruz, bunu yaparken de büyük hava yolu şirketlerinin Türkiye seferlerinden neden çekildiğini tartışmıyoruz. Muhtemelen "Türk Hava Yollarıyla rekabet edemiyorlar." diyeceksiniz. Evet, edemiyorlar çünkü koca şirket âdeta dolmuş hattı gibi yönetilmekte, popülizme yenik düşmektedir; yoksa bu yılın ilk çeyreğinde 375 milyon dolar, ikinci çeyreğinde ise 200 milyon dolar zarar etmesini açıklayamazdık.
Buradan bir parantez açmak isterim. Dün, AKP Genel Başkanı muhtarlara yüzde 50 indirimli bilet satılması için Türk Havayollarına talimat vermiş. Evet "Biz hayır kurumu değiliz, indirim söz konusu olamaz." diyerek Vanlı depremzedelere en zor günlerinde destek vermeyi reddeden Türk Havayolları yönetimi, talimat gereği muhtarları artık daha ucuz taşıyacak. Hayırlı olsun diyelim, ne diyelim?
Konumuza dönersek, bizler "Dengeli bir büyüme öngörülmediği için bu bütçe toplumu temsil etmiyor." demekteyiz. Bir yandan "sosyal yardım" adı altında yapılan harcamalara neredeyse tüm bakanlıklar kaynak aktarırken öte yandan, Hazine garantisi verilen projeler dolayısıyla, adlarını herkesin bildiği, bir elin parmağını geçmeyen yandaş firmalara milyarlar ödemekteyiz. Büyüme bu değildir. Sosyal devlet olmanın gereği böyle olmaz. Başından beri ifade ettik, "Vicdansız, adaletsiz bütçe." dedik ama AKP bütçeleri aynı zamanda suç işlemektedir. Eğer ÖTV'yi kuyuma, mücevhere uygulamayıp gündelik yaşamın zorunlu ihtiyaçlarına uygularsanız bu suçtur. Eğer Bodrum'a, Marmaris'e yanaşan milyonlarca lira değerindeki yatlara vergisiz yakıt verip köylüye, çiftçiye dünyanın en pahalı benzinini, mazotunu satarsanız bu suçtur.
Değerli milletvekilleri, 2017 yılında ulaşılan büyüme rakamları Türkiye'yi özellikle G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomilerden biri yapmış ancak rekor olduğu iddia edilen üçüncü çeyrek büyümesinde görmezden gelinen bir husus vardır, o da ekonomideki yavaşlama belirtilerinin 2018'in zor geçeceğinin sinyallerini vermesidir. Muhtemelen, 2018'de enflasyon hedefleri tutmayacak, döviz kurları yükselecek, büyüme hedeflerine ulaşılamayacaktır ve bu fatura yine zamlarla, vergilerle halka yüklenecektir. 2018'den etkilenmeyecek isimler de bellidir çünkü nasıl olsa onların Hazine garantili projeleri var.
Öte yandan, AKP hükûmetlerinin hazırladığı bütçeler gelir adaletinde ve bölgesel gelir dağılımında derin uçurumlar oluşturmuş ve oluşturmaya devam etmektedir. TÜİK'in 2015 gelirlerini esas alan 2016 Yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'na göre, en zengin yüzde 10 geliri ile en yoksul yüzde 10 gelirli arasındaki uçurum 1,77 puan artarak 38,52 kata yükselmiştir. Son iki yılda yüzde 5'lik gelir dilimlerine göre tüm gelir gruplarının payı azalırken sadece en zengin yüzde 5'lik dilimin payı artmıştır. En zengin yüzde 5'in payı ilk yılda yüzde 1,8 puan artarken toplam gelirden aldığı pay ise nüfusun yüzde 45'inin gelirinden daha fazladır. Yani Türkiye'de 2016 yılında zengin ile fakir arasındaki gelir dağılımındaki uçurum daha da artmıştır. 2014 yılında sürekli yoksulluk oranı yüzde 15,1 iken 2015 yılında bu oran yüzde 15,8 olmuştur. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poors Kasım 2017'de Türkiye'yi Arjantin, Pakistan, Mısır ve Katar ile birlikte ekonomisi en kırılgan 5 ülke arasında göstermiştir. On dört yılda tüketim kredisi borcunu ödemeyenlerin sayısı 531 kat artarak 3 milyona ulaşmıştır. Kredi kartı borçluları aynı şekilde, yüzde 1.920 oranında artmıştır. Aynı şekilde, yurttaşların bankalara toplam borcu 476 milyar 700 milyon TL seviyesine ulaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, bunlar çok tehlikeli verilerdir. Bu verilerin bizleri götüreceği yer ancak toplumsal kargaşadır. Ve Hükûmet dengesiz büyüme uğruna âdeta yangına OHAL adındaki körükle gitmektedir. Çünkü son bir yılda ekonomik göstergelerin -büyüme rakamları dışında- tümü kötüye gitmiştir. Bunları defalarca dile getirdik, hepimiz görüyoruz, okuyoruz. Halk soruyor: "Yüzde 11 büyüdüysek ben neden işsizim? Neden pazar alışverişime bu kadar para harcıyorum? Neden aracımın deposu bu kadar pahalıya doluyor?" diyor. Bunlara verilebilecek ikna edici bir yanıt yok çünkü ekonomiyi Hükûmet adına yönetenler öyle bir büyüme sağlıyorlar ki enflasyon artıyor, işsizlik artıyor, döviz kurları artıyor, faiz oranları AKP Genel Başkanına rağmen artıyor, dış ve iç borç, cari açık hep birlikte yükseliyor. Çünkü "istihdamsız büyüme" olarak adlandırılan bu büyüme türü, sıcak para girişine endeksli bir büyümedir. Peki, bu kısa süreli para girişleri tükendiğinde ne olacaktır?
Değerli milletvekilleri, AKP'nin iktidarını devam ettirebilmek adına girdiği bu kısır döngünün tüm maliyeti bu topluma ödettirilmektedir ve faturanın kendisine kesildiğini halk da görmektedir. Bugün Tüketici Güven Endeksi açıklandı. Beş aydır düşen endeks aralık ayında yüzde 65,1'lik oranla yılın en düşük seviyesine gelmiştir. Artık yürütmenin de görmesi gerekir ki OHAL, ekonomiyi ciddi şekilde kötü olarak etkilemektedir. Türkiye'ye dışarıdan gelen yatırımlar durma noktasına gelmiştir. Türkiye'nin en büyük işveren kuruluşlarından olan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanının yaptığı açıklamada aynen şu ifadeler kullanıldı: "OHAL sona ermeden sözleşme imzalamalarının kurum içi mevzuatları gereği mümkün olmadığını söyleyen yabancı yatırımcımızın sayısının azımsanmayacak kadar yüksek olduğunu paylaşabilirim." AB'nin bütçe ve insan kaynaklarından sorumlu komiseri "Milyonlarca euro tutarındaki yatırımlar söz konusuydu, hepsi durduruldu." demiştir.
Öte yandan OHAL koşulları, yaşamın her alanında eşitsizlik ve ayrımcılığı dayatmakta ve arttırmakta, toplumun tüm kesimlerini etkilemektedir.
Tüm bunlar karşısında yapılması gereken pek çok konu vardır. Öncelikle Türkiye demokrasisi, ekonomisi için acil çıkış sağlanmalıdır. Bunun için de OHAL'in derhâl kalkması gerekmektedir. OHAL koşullarında ülkeye yatırımların gelmesini beklemek anlamsızdır. Mevzubahis olan kapitalizmdir. Sizlerin sabahtan akşama kadar her ortamda yaptığınız milliyetçi söylemler bu noktada işe yaramaz. Yatırımcının tek amacı kâr elde etmektir. Yatırımcı yatırım yapacağı yere bakar. Belediyelere kayyumlar atanmış, özgürlükler kısıtlanmış, o yüzden yatırımların yapılması beklenemez. Cazibe merkezleri yapıyorsunuz, tutmaz; inanın ki tutmayacaktır. Ve siz, özgürlükleri bu denli kısıtlayan, tamamen güvenlikçi bakış açınız ve politikalarınızla hiçbir sorunu çözemezsiniz. İşte, bu nedenlerle OHAL kaldırılmalıdır; siyasetin önü açılmalı, halk iradesine saygı gösterilmeli, rehin aldığınız siyasilerimizin, eş genel başkanlarımızın ve tüm tutuklu arkadaşlarımızın özgürce siyaset yapmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Kayyumlar eliyle işgal edilen belediyeler, halkın iradesine tekrar iade edilmelidir. Demokrasi ve hukukun güvence altına alınması, politik risklerin bitirilmesi ve istikrarın tesisi zaruridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum hemen.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Piyasa ve finans serbestisinin yeniden düzenlenmesi, gelir dağılımında adaletin sağlanması, reel gelirlerin güçlendirilmesi, sanayiye önem verilmesi gereklidir. Ancak, geçmiş pratikler bu Hükûmetin böyle bir irade göstermeyeceğini de artık bizlere söylemektedir. Umuyor ve diliyorum ki tüm karanlığına ve uzunluğuna rağmen yılın en uzun ve en karanlık gecesi nasıl son bulduysa, içinde bulunduğumuz karanlık da artık dağılsın ve yerini umuda ve güzelliğe bıraksın.
Bu vesileyle, gelen yeni yılın tüm insanlığa ve bütün Türkiye halklarına barış getirmesini diliyorum. İyi akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)