| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tümü münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 22.12.2017 |
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi, ekranları başında bizleri izleyen yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı için AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu bütçenin hazırlanmasında, on beş günden beri görüşülmesinde ve son güne getirilmesinde büyük pay sahibi olan Maliye Bakanımıza ve ekibine, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun Başkan ve üyelerine, bürokratlarımıza, iki haftadan bugüne sürekli katkı sağlamaya çalışan muhalefet partilerine, iktidar partimize canıgönülden teşekkür ediyorum. Şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Gazilerimizi minnetle anıyorum. Rabb'im bizi onlara layık kılsın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamı üç ana bölüme ayırmaya gayret edeceğim. Bir tanesi, bütçenin anlamı, ehemmiyeti üzerine. Bir diğeri, on beş günden beri yapılan eleştirilerle beraber bütçe verilerine ilişkin bölümümüz olacak. Ardından da, yine, on beş günden beri çok sert bir üslupla bizi eleştiren muhalefetin iddialarına cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe, devletin kendi kaynaklarını ve imkânlarını rasyonel bir şekilde gözeterek geleceğe dönük ortaya bir plan çıkarma iddiasıdır, bir iktidar için yöneticilik başarısıdır, bir liyakat ölçüsüdür, bir güvenoyudur. Bütçe, güvenoyu olmanın yanında, demokrasinin özüdür, hesap verilebilirlik sisteminin de kendisidir ama bütün bunların ötesinde, bütçe, milletimizin bizlere teslim ettiği bir emanettir. Biz, siyasi ahlakımızın gereği olarak bütçeyi bir emanet olarak görürüz. Bütçede tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır diye biliriz. Asgari ücretle çalışan temizlik görevlisinin de, Van'daki bir çoban kardeşimizin de Çanakkale'deki bir sanayicinin de, Adana'daki bir çiftçinin de bütçede payı vardır. Bundan dolayı, bütçemizi hazırlarken her türlü etkeni düşünmek durumundayız. Mali disiplini şimdiye kadar bozmadık ve bozmayacağız. Seçim de olsa, kriz de olsa, uluslararası sorunlar da olsa hiç şimdiye kadar mali disiplinden taviz vermedik, bu dönemde de vermeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk siyasetinde AK PARTİ bir ilki başardı. Bütçe hazırlamak bir onurdur, kabul ancak on altı yıl boyunca bütçe hazırlamak başka bir onurdur. Demokratik yaşama geçtiğimiz 1950'den bugüne baktığımızda, en fazla, en uzun bütçe hazırlama imkânını Demokrat Parti on yılla bulmuş yani bu ülkede, on yıl bir parti bütçe hazırlama imkânı bulmuş ancak sadece AK PARTİ on altı yıl gibi -dile kolay- çok uzun bir süre bütçe hazırlama imkânı bulmuş. Dünya örneklerine baktığınızda, Japonya, Kanada, İsveç gibi birkaç ülke dışında hiçbir ülkede bu tarz uzun boylu bütçe hazırlama imkânı olmamış. Siyasal bilimde bu iddiaya da "hâkim parti" adı verilmiş. Hâkim parti, kendi içerisindeki dönüşümü sağlayan, lideriyle ciddi yol yürüyen, neticede, güvenilen parti demek. Dolayısıyla, on altı yıl boyunca bu iktidar bütçe hazırlıyorsa artık dünya siyasal kültüründe de hâkim parti olma hakkını kazanmış yani Türkiye'nin markası olan AK PARTİ bir dünya markası hâline gelmiştir. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
On altı yıllık bütçe ancak bizim sorumluluğumuzu artırır, daha çok boynumuzu eğmemizi, milletimize hizmet etme zorunluluğumuzu artırır. Çünkü bugüne kolay gelmedik. Zaman içerisinde hakaret edildi, milletimiz sahip çıktı; iftira atıldı, milletimiz sahip çıktı; partimiz kapatılmak istendi, milletimize sığındık, milletimiz sahip çıktı; Cumhurbaşkanı seçtirmediler, milletimiz sahip çıktı; 27 Nisan muhtırası oldu, milletimiz sahip çıktı; 15 Temmuz oldu, her vatan evladı bir Ömer Halisdemir oldu, meydanlara çıktı ama aynı şekilde bu millete, bu devlete, bu Hükûmete sahip çıktı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2000'li yılların başına baktığımızda âdeta dört duvarı örülü bir ülke idik. Edirne-Kars sınırını aşmayan, vizyonunu yukarıya kaldırmayan, kısır döngüler, kavgalar, koalisyonlar, seçimler, IMF'nin her hafta geldiği, ekonomiye ayar verdiği, işçinin, memurun, çiftçinin enflasyona ezdirildiği dönemler yaşadık. 1990'lara girmeyeceğim vaktim az diye ama 2000'li yıllar siyaset tarihinde maalesef devalüasyonların yaşandığı, faizlerin arttığı, enflasyonun patladığı yıllar olarak gündeme geldi. Ama 3 Kasım 2002'de millet bu vizyonsuzluğa, bu yanlışlığa bir anlamda el koydu ve tekrar kendine gelme süreci başladı.
Tabii ki, şimdiye kadarki her hükûmetin, her partinin bu yıllar içerisinde katma değeri olmuştur, önemli değerler üretmişlerdir ama sayısal verilere baktığımızda da bunları söylemeye hakkımız var diye düşünüyorum.
Hepiniz hatırlarsınız, IMF'siz hafta olmazdı. IMF'nin, maaşları belirlediği, şartlı kredi verdiği zamanları hep beraber yaşadık. Şimdiki gençlerimizin "IMF" diye bir örgüt var mı yok mu bilgisi bile yok tabiri caizse. Neden? IMF başka bir yerde, Türkiye başka bir yerde. Artık kendi ayağını yere sağlam basan, ekonomisini büyülten başka bir Türkiye var.
Biz 2002'de bu yola başlarken "Uzun boylu bir adam var, endamı güzel, bugün var, yarın yok." dediler. "Bir rüzgâr var, gelir geçer." dediler. Ama Türkiye'de ilk defa on altı yıl arka arkaya bütçe hazırlama imkânını, şerefini bu millet AK PARTİ'ye verdi. Ben tekrar bize bu imkânı veren milletimize teşekkür etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçemize biraz daha yakından bakacak olursak: Bakınız, sizi böyle çok uzun rakamlara, grafiklere boğacak değilim. Ama anlaşılsın diye birkaç hususu tekrar etmek istiyorum çünkü on beş gün, burada "Başarısız bütçe var." "Batıyoruz." "Kriz var." gibi anlamadığımız, şaşırdığımız bir iddia ortaya konuldu. Bütçeye baktığımızda bambaşka bir iddia var ama anlatılanlara bakılınca başka bir iddia var. Fakat şaşırmayın, üşenmedim, 2016 yılındaki bütçe görüşmelerinde ne demiş muhalefet diye baktım, 98'i aynı; Cumhurbaşkanı düşmanlığı, "Batıyoruz." "Kriz geliyor." Ne demişlerse tersi olmuş. Allah'tan ki milletin irfanı var, izanı var; etrafına bakıyor, hastaneleri, yolları, okulları, köprüleri görüyor ve batmadığımızı görüyor; doların, ihracatın, enflasyonun hepsinin makul bir seviyede devam ettiğini görüyor.
Değerli arkadaşlar, bakınız, 2002 yılında ilk bütçeyi aldığımızda -bunu unutmayalım lütfen- AK PARTİ ilk bütçeyi eline aldığında 120 milyar Türkiye'nin bütçesi vardı, 120 milyar. Şu an eğitim bütçemiz sadece 134 milyar arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ 2002'de işbaşına geldi, Türkiye'nin bütçesi 120 milyar, sağlık bütçesi 127 milyar şimdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Düşünebiliyor musunuz, on altı yıl önceki bütçemizin sadece toplamı kadar bir kalemimiz var şimdi; eğitim toplam bütçeden fazla, sağlık toplam bütçeden fazla.
Bunu niye söylüyorum? Eğitim, sağlık direkt halk demektir, millet demektir. Hani, her gün bize dediler ya, "Zengine çalışıyor bu devlet." "Hükûmetimiz sürekli zenginlere çalışıyor." Hayır, sağlık gibi, eğitim gibi ana başlıklar, bu Hükûmetin en çok iddia ettiği oranlar oldu.
Bakınız, bütçe açığı 2002 yılında yüzde 11,5. Bugün kaç? Yüzde 2. Hani batıyorduk? Hani enflasyon, faiz, devalüasyon, bütçe açığı fazlaydı? Rakamlar sizi baştan aşağı yalanlıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Piyasaya bak, piyasaya!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Millî gelir o yıllarda 3.500 dolar, bugün 11 binleri geçti. O yıllarda Türkiye'nin uluslararası arenada ekonomik karşılığı alt orta gelir seviyesi, bugün üst orta gelirdeyiz ama bizim bu millete borcumuz var; inşallah, yüksek gelir seviyesine çıkaracağız bu milletimizin ekonomik gelişmişliğini. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiye'nin dışında tüm dünyada ekonomiler küçülürken, krizler varken, Çin ve Hindistan hariç, tüm Avrupa'da ortalama yüzde 1 büyüme, ABD'de 3 büyüme varken Türkiye 5'leri geçti, 6'ları geçti, 11'lere geldi. Türkiye'nin bu ekonomik büyümesi bir başarı hikâyesidir. Kimin zerre kadar emeği varsa, oy verenden mahalle başkanına, ilinden, ilçesinden bakanına, Başbakanına, Cumhurbaşkanına kadar teşekkür borcumuz var.
Değerli arkadaşlar, dünyanın şu an 13'üncü büyük ekonomisiyiz. Cumhuriyetimizin 100'üncü kuruluş yıl dönümünde inşallah 10'uncu büyük ekonomiye sahip olmak için gece gündüz gayret ediyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Hangi ülkeden bahsediyor ya?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, en çok dile getirilen bir eleştiri de "Kamu borç yükü orantısız." denildi. Çok zor değil, baktık, bize benzeyen Arjantin yüzde 52, Brezilya 69, Çin 46 diye devam ediyor. Gelişmiş ülkelere bakıyoruz: Fransa 96, Japonya 250, İtalya 132 ama Türkiye sadece yüzde 28. Bakınız, yüzde 28 kamu borç yükümüz var.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Özel sektör borçlarına da bakın.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bundan daha sağlam bir ekonomi olabilir mi? Bundan daha güçlü bir ekonomi iddiası olabilir mi?
LALE KARABIYIK (Bursa) - Özel sektörden de bahsedin.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama o kadar yalan söylediniz ki artık siz de inanmıyorsunuz bunlara. Hiçbir karşılığı kalmadı, hiçbir inandırıcılığı kalmadı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Biz rakamlarla konuşuyoruz.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Özel sektörü söyleyin, ihracatı ve ithalatı söyleyin.
BÜLENT TURAN (Devamla) - "Bütçe açığı var." dediler. Bakıyoruz, hiç zor değil, 1992-2002 yıllarında yüzde 6,5 açığımız varken, bugün OECD ülkelerinde 4,8'ken şu an bizim yüzde 2'lerde. Şunu demek istiyorum: Bütçe kitapçığını yırtacağınıza okusaydınız, bunları görseydiniz. Şov yapacağınıza ders çalışsaydınız, bunu görseydiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, biz bunları yaparken ekonomiyle beraber demokrasimizi de büyüttük. Demokrasi ile ekonominin ayrılmaz bir ikili olduğunu düşündük.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Demokrasinin "d"si kalmadı Bülent, demokrasinin "d"sini bırakmadınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Her alanda iddiamızı ortaya koyduk. 1990'lı yıllarda dünyada sadece yüzde 13 şehirlerde yaşarken bugün yüzde 50'lere çıktı. Biz bu dönüşümün ne olduğunu biliyoruz, buna göre ekonomik tedbirler alıyoruz, şartlarımızı revize ediyoruz. Anadolu'nun artık her yerinde, Osmaniye'sinde, Çorum'unda, Çanakkale'sinde, Antep'inde yerel insanlarımız...
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sanki Norveç'te yaşıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Devamla) - ...küçük KOBİ'lerimiz büyümeye başladı, sanayi sitelerimiz ayağa kalkmaya başladı, tüm dünyaya ihracat yapan bizim kendi müteşebbisimiz olmaya başladı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Üniversite mezunları arasında işsizlik yüzde 43.
BÜLENT TURAN (Devamla) - On beş gün dinledik; bağırdınız, sustuk; hakaret ettiniz, sustuk; kapatıyoruz...
LALE KARABIYIK (Bursa) - Doğru rakamları söyleyin, doğru rakamları.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Rakam söylüyorum, bir şey söylemiyorum. Lütfen on dakika sabredin.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Vatandaşa gerçek rakamları söyleyin.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sataşıyorsunuz, cevabımdan incinirsiniz. Bence sataşmayın, incinmeyin.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Yok, biz incinmeyiz. Doğruları söylüyoruz.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız, bunu yaparken işin özü, sadece millete güvenmek. Millete güvendik ve bunları yapma imkânı bulduk.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Dış ticaret açığını söyleyin.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız değerli arkadaşlar, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, savaşın etkisiyle beraber, savaştan çıkmadığını zanneden, otuz yıl boyunca savaştaymış gibi davranan Japon askerleri vardı, aynı size benziyor, aynı şeyleri tekrar ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dünya başka, değişmiş, savaşlar bitmiş ama hâlâ dağ tepe gezip savaş var zanneden Japon askerleri gibisiniz. Siyaset yok, dedikodu var; vizyon yok, felaket tellallığı var; inanç yok, kötümserlik var.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Hayal dünyasında yaşıyorsunuz!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Hayal görüyorsunuz hayal!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Madem ülke bu kadar kötü niye iktidar olamıyorsunuz? Madem bu kadar başarısızız, batıyoruz niye iktidar olamıyorsunuz arkadaşlar? Demek ki bir yerde bir yanlış var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakınız, bütçemizde bir adım daha öne geçip birkaç ana başlığı beraber değerlendirelim.
Eğitim ilk defa AK PARTİ'li yıllarda en büyük kalem hâline geldi. Önceden sadece millî savunmaydı, şimdi millî eğitimle ilgili önemli adımlar attık. Neredeyse seksen yılda yapılandan fazla derslik yapma imkânı bulduk. Eğitim alanını demokratikleştirdik. Artık bu ülkede, kat sayı meselesiymiş, başörtüsü meselesiymiş, çok farklı dillere imkân verme gibi meselelermiş, hiçbir sorunumuz kalmadı, hem ekonomimizi büyütürken hem demokrasimizi büyüttük.
Bakınız değerli arkadaşlar, sağlıkla ilgili sayfalarca anlatabilirim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Gemiler...
BÜLENT TURAN (Devamla) - Her ilimizde hastaneler, aile hekimliği, birçok mesele var ama somut veri olsun diye söyleyeceğim: Son on beş yılda bebek ölümlerine baktığımızda -ki bu, sağlık gelişiminde önemli bir parametredir- ölüm hızı binde 31'den binde 7'ye düşmüş, anne ölümlerimiz binde 64'ten binde 14'e düşmüş. Her alanda attığımız adımın karşılığı var, hamdolsun sağlığımızda da aynı şekilde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Aile hekimliği, yaşlılara evde bakım, engellilere hizmet gibi çok fazla yeni alanda da ciddi iddialarımız oldu.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Vatandaşın borcu ne kadar artmış?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama şunu söyleyeyim: Eğitim ve sağlık, iki ana başlığı toplayın, Türkiye'de bu, bütçenin yüzde 35'i anlamına geliyor. Altını çiziyorum, eğitim ve sağlık yüzde 35. Hani halk yoktu, hani zengine vardı? Zengine siz verdiniz zamanında. Yüzde 85 faizler vardı, şu an yüzde 12'lerde. Bütçenin yüzde 85'i faize giderdi, şimdi yüzde 12'si faize gidiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) - 150 milyar lira faize para ayırdınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, eskiden sağlığa erişim olmayınca hele ki malum, meşhur, maruf SGK genel müdürü varken sağlık olsun der geçerdik (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama şimdi, sağlık olması için gayret ediyoruz, bunun için uğraşıyoruz.
Sosyal yardımlarla ilgili çok eleştiriler oldu. Bakıyoruz, sayılar muazzam artmış. Bunun halkımız nezdinde ne olduğunu biliyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sosyal yardımları arttırdığı için övünen bakanınız var sizin!
BÜLENT TURAN (Devamla) - İlk kez konut sahibi olanlar, TOKİ'yle ilgili imkânlar, çeyiz hesapları, evde gündüz eğitimleri gibi çok önemli sayıda işler yaptık ama siz, bizim garibanla ilişkimizi bilemezsiniz. Biz Tayyip Erdoğan'ın siyasal hayattaki örneğini çok iyi değerlendiririz. Dışarıya çıkar "..."(x) der İsrail'e, dışarıya çıkar Amerika'da bacak bacak üstüne atar ama hiçbir garibanın evinde ayak ayak üstüne attığını gördünüz mü? Hiçbir garibanın evinde bağırdığını, çağırdığını gördünüz mü? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Mavi Marmara'da ne oldu, Mavi Marmara'da, İsrail? Mavi Marmara'da ne oldu?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama siz, garibanın evine ayakkabıyla girenler bunu anlayamazlar, bilemezler. O yüzden, bağırmanıza gerek yok.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Rusya'da ne oldu? Mavi Marmara ne oldu, Mavi Marmara, anlatır mısın?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir daha söylüyorum, sözünü tartmayan cevabından incinir. Bence yapmayın, iki dakika durun sabredin, fazla değil.
Değerli arkadaşlar, ulaşımla ilgili şimdi sizlere bölünmüş yolların kilometresini vereceğim, "Yine mi yol?" diyeceksiniz. Evet, yine yol. O yolların bitiminde yüzde 62 ölüm azalmış; araba arttığı hâlde, ekonomik gelişmişlik arttığı hâlde, kilometre arttığı hâlde ölüm oranı azalmış. Biz yollara böyle bakıyoruz. Bu yollardan geçen insanlarımızın rahat ulaşımı için büyük bir imkân olduğunu düşünüyoruz.
Şimdi, birçok uluslararası markamız var. Ben Çanakkale vekiliyim, köprüye başlıyoruz; çatlasanız da patlasanız da dünyanın en uzun köprüsünü, en güzel köprüsünü, en şık köprüsünü Çanakkale'de yapacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) - En pahalısını yapmayın da!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Geçen hafta Başbakanımızla Güney Kore'ye gittik.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Biz ranta karşıyız, ranta karşıyız!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Güney Kore'de her toplantıda Koreliler köprüyü sordular. Kore kıskanıyor, heyecan duyuyor, mutlu oluyor hâlâ bağırıyorsunuz. Gurur duyun bu ülkenin gelişmişliğiyle.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz kamu-özel ortaklığına karşıyız! Çocuklarımızın parasıyla yapmayın!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama sizin için kolay, seçim beyannamesi şöyle: Yol yok, köprü yok, havalimanı yok; ona karşıyım, buna karşıyım; "cumhuriyet yok partisi" hâline gelmiş...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Ranta karşıyız, ranta, yolsuzluğa karşıyız!
BÜLENT TURAN (Devamla) - ...tabii ki o zaman karşı çıkacaksınız.
Bakınız, değerli arkadaşlar, çok gurur duyduğumuz bir meselemiz de...
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Yapılma şekline karşıyız!
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kamu-özel ortaklığına karşıyız!
BÜLENT TURAN (Devamla) - ...savunma sanayisindeki millîlik oranının artması. Yüzde 20'lerle aldığımız yerlilik oranı bugün 65'leri geçti, 85'leri hedefliyoruz. SİHA'yla ilgili gelişmeleri takip ediyorsunuz. Yerli SİHA'larımız, İHA'larımız dünyaya örnek olmaya başladı. Dünyadan alırdık, tamir edemezdik; alırdık, istihbarat alamazdık. Şimdi, biz yapıyoruz, teröristi vuruyoruz. Ama ilginç: Kandil'i bombalıyor, ses Ankara'dan geliyor; Kandil'e ateş ediyor, ses buradan geliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden bir daha diyorum: Bizim millî savunmadaki hedefimiz, göreceksiniz çok daha büyük hâle gelecek.
Değerli arkadaşlarım, bir diğer meselenin altını çizmek isterim: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan farklı dünya modelinde Sovyetler'in dağılmasıyla ve tek kutuplu hâle gelmemizle yeni bir rüzgâr başladı. Arap Baharı'nı anlatabiliriz, devamını anlatabiliriz ama şu an gördüğümüz, dünyanın son yüz yıldaki en zor günlerini geçirmesi; bölgemizde de öyle, dünyada da öyle. İttifaklar çatırdıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sözüm ona barışa hizmet edecek olan AB gibi, BM gibi uluslararası yapılar âdeta -tırnak içerisinde- "zalim" diye ifade edilen devletlerin bir aparatı hâline gelmeye başladı.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Her şeyi birbirine karıştırdınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) - O yüzden -anlatmaya çalışacağım- iki yolumuz var: Ya bu dövüşen, değişen dünyada "..."(x) diyen, her önüne konulanı imzalayan, Edirne'yi, Kars'ı aşamayan bir devlet olacağız ya da ayağa kalkıp lideriyle, milletiyle 80 milyon yekvücut olup bu yeni yapılanmada Türkiye'yi her yerde hissettireceğiz. Son Kudüs meselesinde Türkiye'nin atmış olduğu adımın nasıl bir karşılık bulduğunu tüm dünya gördü. Biz bununla gurur duyuyoruz. O yüzden bu yeni yapılanmada çok iddialı bazı gelişmeler var. Bakınız, katılmıyorsunuz ama en azından CHP'den bir örnek vereyim de belki katılırsınız diye söyleyeceğim. Uzun yıllar CHP'de vekillik yapmış, önemli görevler yapmış Şükrü Elekdağ diyor ki: "Ben altmış beş yıl görev yaptım. Bu dönem zarfında Türk liderinin, Tayyip Erdoğan'ın dışında Amerikan ve Batı medyasından bu kadar ortaklaşa bombardımana tutulan görmedim." Bunu kim diyor? İnsaflı, vicdanlı bir CHP'li söylüyor. Türkiye'de şu an istenmeyen, Tayyip Erdoğan değil; istenmeyen, bu milletin kendisi. Tayyip Erdoğan da iddianız gibi "..."(x) dese, "..."(x) demese, "Dünya 5'ten büyüktür." demese, etliye sütlüye karışmasa ondan daha büyük lider olmaz sizin gözünüzde.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Ya, herkesle kavga ederek...
BÜLENT TURAN (Devamla) - Etliye karışacağız, sütlüye karışacağız; dünya mazlumlarının vicdanı olmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz bağırın çağırın, biz bu yeni gelişen dünyada önemli işler yapacağız.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - "Esad" ne oldu, "Esad?" "Esad" "Esed" oldu.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bilmedikleri bir şey var: Gezi oldu, 17 Aralık oldu, 15 Temmuz oldu, Kobani oldu, bütün bu operasyonları Türkiye lideriyle beraber bertaraf etti.
Şimdi, size yeni bir görev verdiler. Şimdiye kadar yolsuzlukla ilgili en büyük şaibesi olan partinin gelip de bize ahlak dersi vermeye, gelip de bize evrak sallayıp ayar vermeye asla yetkisi ve haddi yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Mesele, uluslararası güçlerin -yeni iddiasında diktatör iddiası olan, yolsuzluk iddiası olan- bir lideri zayıflatma görevi. Bu oyuna gelmeyin, bu oyuna gelmeyin. Eğer samimi olsaydınız çok daha farklı imkânlar vardı.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Rıza Sarraf olayı yüzde yüz gerçektir Sayın Turan.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - 4 Bakan nerede, 4 Bakan?
BÜLENT TURAN (Devamla) - "İktidarın yaptığı her şey kötüdür." yaklaşımı size bir şey kazandırmaz.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - 50 milyon dolar...
BÜLENT TURAN (Devamla) - Dün grup başkan vekiliniz ifade etti, "En iyi işi yapsanız da 'hayır' diyeceğiz." Bu, muhalefet değil; bu, düşmanlık.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Çıkarın, çıkarın; 60'ıncı, 61'inci Hükûmetleri yargılayın.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Zafer Çağlayan nerede? Diren Zafer Çağlayan! 50 milyon dolar alan Zafer Çağlayan nerede?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bu doğru değil. Muhalefet iyi işe "iyi" der, kötüye "kötü" der; bu, ülkeyi büyütür, sizi de büyütür ama her şeye "hayır" demek kimseyi büyütmez.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Rıza Sarraf nerede?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarımız, bakınız, AK PARTİ kendi kurumsal kimliğinde "AK PARTİ" diye ifade edilir. Referanduma birkaç gün kala CHP'nin bir genel başkan yardımcısı çıktı, "AKP" diyoruz, seçmeni kırıyoruz; gelin, 'AK PARTİ' deyin." dedi.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Bülent, saat kaç, saat saat?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Şaşırdık, "Seçmene saygı duyacak bunlar, ne güzel bir gelişme." dedik. Aradan bir ay geçti, baktık ki aynı partinin bu yetkilisi hem "AKP" dedi hem "diktatör" dedi hem "faşist" dedi.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Bülent saat kaç? Saat kaç? Zafer Çağlayan'ın saati nerede?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Şunu diyeceğim: Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği bir hikâyedir. Kurbağa nehrin kenarında durur, akrep gelir "Beni karşıya geçir." der. Kurbağa der ki: "Ya sokarsın sen." "Hayır, söz, sokmayacağım." der. Akrebi alır kurbağa üzerine ve karşıya geçirmeye gider. Tam inerken sokar kurbağayı, öyle iner aşağıya. Kurbağa der ki: "Hani, konuşmuştuk, anlaşmıştık." Akrep der ki: "Çok üzgünüm, cibilliyetim bu." der. Döner dolaşır aynı işi yapar. Yaptığınız bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÖKER (Burdur) - Onlarda "ak" var bak, ak-rep, "ak".
BÜLENT TURAN (Devamla) - Karar verin, karar. Nerede olacaksınız? Milletin yanında mı, karşısında mı olacaksınız?
MEHMET TÜM (Balıkesir) - "Ak" var orada, "ak".
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar 15 Temmuzda Yenikapı'ya geldiniz...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Akrep sokmuş da "ak-rep."
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Akrep sokmuş mu?
BÜLENT TURAN (Devamla) - ...gurur duyduk, keyif aldık, dedik ki: "Ya, CHP 27 Mayıstan, 28 Şubattan, 27 Nisandan ders almış; darbeye karşı bizimle beraber, Yenikapı'ya geliyor." Bir hafta geçti, "kontrollü darbe" dedi. Arkadaş, Yenikapı'ya gelen CHP mi doğru, "kontrollü darbe" diyen mi doğru? O yüzden diyorum, bu, cibilliyet meselesi, isteseniz de değişmiyor, istemeseniz de değişmiyor.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - Cibilliyet bu, dayanamıyorlar.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız, Rıdvan Dilmen -seversiniz, sevmezsiniz- geçen gün dedi ki: "Tayyip Erdoğan parka giymemiş Deniz Gezmiş'e benziyor."
Bir defa, Tayyip Erdoğan'ın bu benzetmeye ihtiyacı yok. Tayyip Erdoğan bu ülkenin kabul olmuş duası, hiç buna ihtiyacı yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ancak bir şey söyleyeyim size: Bu ifadeyi kullandı Rıdvan Dilmen, 40 CHP milletvekili toplantı yaptı "Nasıl benzetir? Deniz Gezmiş kahraman, odur, budur..." Bir dakika... Deniz Gezmiş kahraman da Tayyip Erdoğan'a benzetilmez de o zaman niye astınız bu adamı? Asan sizsiniz, savunan sizsiniz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 28 CHP vekili Deniz Gezmiş'in asılmasına "evet" demeseydi belki bugün vekilinizdi. Hem asacaksın hem sahip çıkacaksın! Ama cibilliyet meselesi.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sen kendi cibilliyetine bak ya!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, Kudüs meselesiyle ilgili son bir hafta on günden beri güzel şeyler söylediniz "Kudüs bizim için özel bir mekân, özel bir yer." "Mekke, Medine kalbimizin yarısıysa Kudüs de üzerindeki şaldır." der Nuri Pakdil, "Kırmızı çizgidir." der. Baktık ki CHP "evet" diyor ama on dakika sonra buradaki arkadaşlar yine bağırmaya başlıyor.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Bu ülkenin ordusunu o yüzden mi FETÖ'ye teslim ettiniz?
BÜLENT TURAN (Devamla) - O yüzden diyorum ki: Milletimiz bilsin, İsrail'i ilk tanıyan hükûmet, CHP hükûmeti arkadaşlar. Bir daha söylüyorum, Kudüs'ün yanında olan CHP'ye mi inanacağız, İsrail'i ilk tanıyan CHP'ye mi inanacağız? Ama mesele, cibilliyet meselesi.
Değerli arkadaşlar, bakınız, DHKP-C iltisakı olan 2 kişi açlık grevine başladı, her gün burada toplantı yaptınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Ama beraat etti...
BÜLENT TURAN (Devamla) - Dedik ki: "Ya, mesele işçiyse neden siz, İzmir'de açlık grevine başlayan işçilere sahip çıkmıyorsunuz?" İzmir'de açlık grevi var, buna niye sahip çıkmıyorsunuz? Açlık grevinde olanlara sahip çıkmak için onların illa DHKP-C iddiasının mı olması lazım? Ama mesele cibilliyet meselesi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) "Hedef yüzde 40, almazsam istifa ederim." Kim diyor? Kılıçdaroğlu diyor ama mesele cibilliyet meselesi. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Tüm, lütfen efendim, müdahale etmeyiniz.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız değerli arkadaşlar, en son bir yalanınızı daha söyleyeyim. Bir çalışma yaptınız, dediniz ki: CHP'de bundan sonra yüzde 40 kadın kotası olsun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Deniz Gezmiş'i Deniz Gezmiş yapan parkası değil, yüreğidir, o yürek de sizde yok.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Güzel, hoşumuza gitti. Yüzde 40, yüzde 35 kadın kotası olsun. Soruyorum, bir tane kadın grup başkan vekili var mı? Bir tane kadın idare amiri var mı? Bir tane kadın Meclis başkan vekili var mı? Soruyorum şimdi, soruyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kadın kotası isteyen CHP'ye mi inanacağız, hiç kadına görev vermeyen CHP'ye mi inanacağız? O yüzden millet sizin yüzünüzü bildiğinden dolayı oy vermemeye devam ediyor. Biz memnunuz, yüzde 25 CHP, yağmur da yağsa yüzde 25, kar da yağsa yüzde 25, değişen bir şey yok. Alın Kılıçdaroğlu'nu, genel başkansız girin seçime, yine alırsınız.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Yok ya!
BÜLENT TURAN (Devamla) - CHP'nin hatırası var, altı ok var, o var bu var. İnönü var, Atatürk var falan. Hepsiyle ilgili hatıradan dolayı zaten yüzde 25'i alırsınız. Kerhen bir parti, kerhen oy verilen bir parti, bu doğru bir yaklaşım değil.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bak Davutoğlu'yla yüzde 49 aldınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız, yolsuzluklarla ilgili daha önce arkadaşımız anlattığı için girmeyeceğim ama şunu biliyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Başkan, fazla yüklenme, düzen bozulmasın, böyle iyi muhalefetle aramız ya.
BAŞKAN - Üç dakika ekliyorum.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluklarla ilgili iddialara girmeyeceğim, vaktim yok. Arkadaşımız anlattı ama şunu söyledi Genel Başkan, dedi ki...
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sayın Turan...
BAŞKAN - Sayın Tüm, müdahale etmeyiniz lütfen.
BÜLENT TURAN (Devamla) - "Başvurdu mahkemeye, beni araştırın, beraat etti." dedi. Yalan, yalan, yalan! Dava devam ediyor, "13 milyon nerede?" diyor bilirkişi, bunu vereceğim size.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Beraat etti, beraat.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Beraat etti.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ataşehir Belediye Başkanı istifa edecek. Ataşehir Belediyesi asla beraat etmedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 13 milyon kayıp, bunu söyleyeceksiniz. Kimin 1 yaşındaki oğluna yer aldığı...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sizin belediyeleriniz ne yaptı? Görevi kötüye kullandı. Ne yapacaksınız?
BÜLENT TURAN (Devamla) - ...kimin kızına yer aldığı, kimin danışmanına yer aldığı, Ataşehir'in fitil fitil burnundan gelecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir daha söylüyorum, daha vahimi, yeni birini seçtiler...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sizin belediye başkanınız ceza aldı hâlâ görevine devam ediyor.
BÜLENT TURAN (Devamla) - ...yeni seçilen kişinin de davası devam ediyor, yenisi eskisinden daha kötü.
Değerli arkadaşlar, çok örneğim var, Anayasa Mahkemesi hesaplarınızı inceliyor...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sizin belediye başkanınız ceza alıyor, hâlâ görevine devam ediyor, ona ne diyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Devamla) - ...sucuk, sakız, iç çamaşırı gibi kişisel eşyalar çıkıyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Bülent Arınç bile dedi. Parsel parsel sattınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir sürü böyle yolsuzluk var. 1 yaşındaki torun SGK'li; 1 yaşında yahu, 18 falan değil. Bir başka vekilinizin aynı şekilde belediye yolsuzluğu var, bir sürü örneğimiz var. O yüzden diyorum ki: Yolsuzlukları araştırma iddianıza saygı duyalım ama gelin başkalarının size verdiği evrakları burada sallamaktan vazgeçin. Man Adası evraklarını salladı. Merak ettik "Ne bunlar?" diye. Bir baktık tam altı ay önce FETÖ'nün Fuat Avni'si bunu yayınlamış. FETÖ sizden daha çok çalışıyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Kendin kabul ettin, parayı kendin kabul ettin.
BAŞKAN - Sayın Yalım...
Bir dakika, Sayın Turan, bir dakika.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Soruyorum şimdi: FETÖ'ye mi inanacağız, size mi inanacağız?
BAŞKAN - Sayın Turan, bir dakika efendim.
Sayın Yalım, Sayın Tüm, Sayın Köksal; lütfen müdahale etmeyin, insicamı bozmayın. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Man Adası'yla ilgili paranın geldiğini kendi kabul etti Sayın Başkan.
BAŞKAN - Müsaade edin. Herkesin fikri kendine aittir ve fikirler muhteremdir, tahammül edeceksiniz.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Çok özür diliyorum, öküzün gamsızı, kasabın bıçağını yalarmış. Yapma, yapma, yapma!
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Kabul ettiniz.
BAŞKAN - Lütfen, bak tekrar ediyorum; Sayın Yalım, lütfen.
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Özet olarak şunu söylüyorum değerli arkadaşlar: Yolsuzluk iddiası da diktatörlük iddiası da size verilen iki görev. Yeni seçimlerde CHP'nin oy alması için değil, AK PARTİ'nin güçlü yürüyen liderinin yavaşlaması, "..."(x) demesi için size verilen bir görev. Bu görevi yerine getirmeyin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz BOB eş başkanı değiliz ki!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sizler bu milletle beraber yürümeye destek olun. Biz milletle uzlaşmacı olacağız, biz halkımızla uzlaşacağız ama Türkiye'nin sınırlarını zorlayan, devlet kuran, her türlü örgüte yardımcı olan adamlarla, liderlerle uzlaşmayacağız.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede kutuplaşma falan yok. 80 milyon her zamankinden daha müteyakkız; ne olduğunu biliyor, ne olduğunu anlıyor. Siz trafikte ters giden Temel meselesi; 80 milyon burada, siz başka bir yerdesiniz. Biz kutuplaşmanın olmadığını düşünüyoruz. Başörtülü insanlar seksen sene buraya giremediler, aştık, rahatladık; kutuplaşma nerede oldu? Katsayı kalktı, o kalktı, bu kalktı; nerede kutuplaşma oldu? Siz yapmayacaksınız, devlet ve millet barışacak. Kutuplaşma bir tarafa, kucaklaşma olacak, size rağmen olacak. Kutuplaşmayacağız, kucaklaşacağız.
Bakınız, bu iki iddianın, yolsuzluk ve diktatörlük iddiasının size verilen görev olduğunu söyledim. Bir örnek daha vereyim. Mustafa Kemal'in doksan yıllık partisine yakışmadığı için söyleyeceğim. Diyor ki vekiliniz: "Suudi Arabistan değişim başlattı...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İsim ver, isim; isim ver, isim.
BÜLENT TURAN (Devamla) - "...çok yakın zamanda İsrail'le ilgili diplomatik ilişkiler başlayacak. İran da bu değişimden nasibini alacak, Türkiye de bu değişimden nasibini alacak. Ne olacak? Amerika, Tayyip Erdoğan'ı götürecek." diyor? Kim diyor? CHP'liler diyor, "Amerika götürecek." diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kim diyor, kim? Adı ne, adı? Adı ne?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yedinci ok, "Amerikancılık oku" mu oldu? Altı ok vardı, yedincisi "Amerika" mı oldu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden, bir daha söylüyorum, bu millete dönün, bu milletle beraber yol yürümeye devam edin.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Adını söyle, adını söyle!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika daha alabilir miyim çok sataşma oldu.
BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi toparlarken....
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Adını söyle. Yalan onlar, yalan! Yalan konuşuyorsun!
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Abuzittin mi, kim o?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bağır bağır, duymuyorum, bağır.
Sayın Başkanım, bir dakika daha alabilir miyim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Güneş gazetesini referans alıyorsun.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Adı ne, adını söyle! Yalan söylüyorsun! Yalan yahu!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyaset cesaret ister, samimiyet ister, dürüstlük ister.
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) - Az önce yaptığınız gibi mi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Az önce yaptığınız gibi, aynen.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bu millet, emanete hakkıyla sahip çıkana oy verir. Bu millet, sözünü tutana oy verir. Bu millet, korkmayana, 15 Temmuzda meydana çıkana oy verir, kaçana değil. Bu millet, millî güçlerle beraber, oyunları görenlerle beraber tüm oyunları bozacak, göreceksiniz. Biz bu bağımsızlık, egemenlik kavgasında, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin olsun kavgasında hiç olmadığı kadar çok çalışacağız, on altı yıl değil, yirmi altı yıl olsun isteyeceğiz. Esen yelin getirdiği siyasiler değiliz, her şey güzel olmayacak ama hepimiz imtihan oluyoruz. Türkiye'nin ne anlama geldiğini, bu coğrafyanın ne demek olduğunu iyi biliyoruz. Rüzgâr esiyormuş, bırakın essin, bundan söğüt korkar, çınar değil. O yüzden, umutsuzluk yok, gün gelir bülbül de öter, gün gelir gül de açar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Turan.