| Konu: | GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK?ÜN ÖLÜMÜNÜN 74?ÜNCÜ YIL DÖNÜMÜNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 10.11.2012 |
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Değerli Başkan, Türk milletinin değerli milletvekilleri; öncelikle helikopter kazasında hayatını kaybeden, şehit düşen 17 askerimize Allah'tan rahmet, Türk milletine ve ailelerine sabırlar niyaz ediyorum.
Aramızdan ayrılışının 74'üncü yılında cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle anıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında, O'nun en büyük eserinin çatısı altında 10 Kasımı, üzüntü ve keder yerine, bıraktığı eserlerin izinde ülkeyi daha da ileri götürebilmek adına neler yapılabileceğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak görmeliyiz. Bu şekilde, ona ve silah arkadaşlarına olan minnet borcumuzu yerine getirebiliriz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir kurtuluş destanının en büyük kahramanı olarak sadece tarih sayfalarının derinliklerinde değil, yüce Türk milletinin gönlünde ve kalbinin tam ortasında sevgi yumağı hâlinde bulunmaktadır. Atatürk'e olan sevgi ve saygımız dünya var oldukça devam edecektir. O'nun vatanı adına yapmış olduğu hizmetleri gençlerimize en iyi şekilde anlatmalı ve öğretmeliyiz. Anlatmalıyız ki çok büyük zorluklar içerisinde kazanılan Kurtuluş Savaşı'nın ve kurulan cumhuriyetin değeri daha iyi anlaşılsın.
O'nun hayatına baktığımızda ömrünün önemli bir döneminin hep savaşlarla, ülke savunmasıyla geçtiğini görürüz. 1911-1912'de Trablusgarp Savaşı'nda, 1912-13'te Balkan Savaşı'nda, 1915-16'da Çanakkale Savaşı'nda, 1916-17'de Kafkasya cephesinde, 1917-18'de Sina ve Filistin cephesinde ve nihayet, 1919-23'te Millî Mücadele Dönemiyle Kurtuluş Savaşı'nda çeşitli cephelerde vatan müdafaasında bulunmuştur. Hayatının hemen her dönemini cephelerde geçiren Atatürk hiçbir zaman şahsi menfaatini düşünmemiş, kendisini Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine adayarak sadece milletin menfaatleri doğrultusunda hareket etmeyi yegâne bir yol olarak görmüştür.
Atatürk Samsun'a çıktığı andan itibaren Türk milletinin gerçek önderi olmuştur. Bundan sonra artık dilediği gibi çalışma ve Türklüğün kurtuluşu işini özgür bir kumandan olarak ele alma imkânına kavuşmuştur. Her türlü zorluğa ve işgal güçlerinin görevden alınması için yaptıkları baskılara ve çocuk yaşlarından itibaren sırtında şerefle taşıdığı üniformasını bile çıkarmak durumunda kalmasına rağmen, mücadele ruhunu kaybetmeyerek, uğruna büyük fedakârlıklar gösterdiği halkıyla bütünleşip yüksek bir irade sergilemiştir. Amerikan mandası altına girmeyi savunan ve Millî Mücadeleyi macera olarak niteleyenlere karşı, O'nun ülkenin kurtuluşu konusundaki sarsılmaz imanı Türk milletini emperyalist güçlerin pençesinden kurtarmıştır. Sevr'i imzalayarak Türk ordusunun silahtan tecrit edilerek terhis edilmesine onay verenlerin kabul edilmez ihanetlerine ve buna karşılık âdeta yoktan var edilen millî kuvvetlerle, her türlü imkânsızlığa rağmen, milletin azim ve kararı ile direnç gösterilme başarısı elde edilmiştir. O'nun ortaya koyduğu iradeye göre, millî gaye için hizmette bulunanlar inanç ve sağlamlığına sahip olmalı, çıkabilecek her tehlikeye göğüs germeye hazır bir tavır ve vaziyet almalıdırlar. Başarıya ulaşmak için millî hareketin öncelikle zihinlerde, yüreklerde başlatılması; insanların mutlaka buna bir inançla bağlanması ve ancak o duruma gelince millî harekâttaki yerini alması, görevin ve hizmetin en üstün şekilde başarılması için şart olarak görülmüştür. Bu anlayış ile düşman, ülkeden atılmıştır.
29 Ekim 1923'te, cumhuriyetin ilanını izleyen dönem, coşkulu bir etkinlik ve yeniden doğuş dönemidir. Atatürk'ün burada çizilen manevi portresi göz önünde tutulacak olursa büyük değişimin meydana geldiği, özellikle öğretimde çağdaş bilimlere ağırlık verildiği, ülke kapılarının Batı tekniğine açıldığı, İsviçre medeni hukuku ile İtalyan ceza hukukunun ve Latin harflerinin kabul edildiği, Avrupa örneklerine uygun birçok toplumsal ve kültürel kurumlarla birçok eğitim ve sanat kurumlarının kurulduğu, giyim kuşamda değişiklik gibi büyük atılımların gerçekleştirildiği bir tablo karşımıza çıkar. Birbirini süratle izleyen bu aşamaların son amacı, ülkeyi özenle hazırlanan bir plan gereğince muasır medeniyetlerin üzerine çıkarma ülküsüdür. Bunu büyük Nutuk'unda şu şekilde ifade eder: "Efendiler, bu beyanatımla millî hayatı hitam bulmuş farz edilen büyük bir milletin, istiklalini nasıl kazandığını ve ilim ve fennîn en son esaslarına müstenit millî ve asri bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım."
Atatürk'ü anlamak onun fikirlerini çok iyi bilerek tatbik etmekten geçer. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulması bir devrin yeniden yazılmasıdır âdeta. Yurdun dört bir yanı işgal altında inlerken, bağımsızlık ateşi hiçbir zaman sönmeyen Türk milletine önderlik yapan Atatürk, milletimizin esaret altında yaşamasını asla kabul etmeyerek tarih sayfalarındaki inancın zafere dönüştüğü en büyük bağımsızlık savaşının mimarı olmayı hak etmiştir. Atatürk'ü anlamak, O'nun ilke ve inkılaplarını çok iyi bilmek ve uygulamak demektir. Atatürk'ün, halkını ülke yönetiminin tek sahibi yapması, ülkenin öz kaynaklarını da milletin hizmetine vermesi onu son derece vatan ve millet sevdalısı bir lider olarak tarihe nakşetmiştir.
10 Kasım, koskoca bir milletin aynı anda ağladığı, aynı anda üzüldüğü, aynı anda bir kişiyi hatırladığı bir tarih olarak akıllara kazınmıştır. Yüce Türk milletini içine düştüğü durumdan kurtarmak için canla başla ve canını hiçe sayarak çarpışan, şanlı tarihimize birbirinden güzel notlar ve zaferler kazandıran Mustafa Kemal Atatürk, bu tarihte ebediyete göç etmiştir.
Bir milletin onu bu kadar tutkulu sevmesinin altında, işte yukarıda bahsettiğimiz bu fedakârlığı ve bütün karşı çıkışlara rağmen, azim ve kararlılıkla düşmanın yurdumuzdan atılmasındaki başarısı yatmaktadır. Ve her şey bittiğinde, laik, demokratik ve bağımsız bir ülkenin temellerini atmıştı. Gözlerini dünyaya kapatırken Mustafa Kemal Atatürk bu ülkeyi gençlere emanet etmişti. Bu yüzden gözleri açık gitmedi çünkü her Türk genci ondan devraldığı bu kutsal emaneti nasıl daha ileriye taşıyacağını çok ama çok iyi biliyordu çünkü her türlü ahval ve şartta ihtiyaç duyacağı en büyük gücün damarlarındaki asil kanda mevcut olduğuna inanmıştı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; unutulmasın ki, Mustafa Kemal Atatürk gibi tarihî şahsiyetler gönüllerde yer tutmak için değil, özverili çalışmaları ve hizmetleri ile geniş toplum kitlelerinin gönüllerini kazanmışlardır. Tarih geçmişin bir aynasıdır. Muhakkak ki, iyi veya kötü herkesin görüntüsü mutlaka bir gün gözler önüne serilecektir. Ne mutlu Mustafa Kemal Atatürk gibi milyonların gönlünde taht kuranlara!
Bu vesileyle, 74'üncü ölüm yıl dönümünde, dünyada ezilen halklara da örnek olan Mustafa Kemal Atatürk'ü MHP Grubu adına rahmet ve minnetle anarken Cenab-ı Allah'tan nur içinde yatmasını niyaz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.