| Konu: | Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararı'yla ülke genelinde ilan edilen ve 17/10/2017 tarihli ve 1165 sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü hâlin, 19/1/2018 Cuma günü saat 01.00'den geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1392) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 18.01.2018 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 21 Temmuz 2016'dan bu yana uygulanmakta olan olağanüstü hâlin 19 Ocak 2018 tarihinden itibaren üç ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, 15 Temmuz 2016'da, devlet ve milletin bekasını tehdit eden geniş kapsamlı ve çok boyutlu bir işgal girişimiyle karşı karşıya kalmıştır. Tüm millî unsurlarla birlikte siyaset kurumlarını ve son tahlilde, aziz milletimizi hedef alan hain darbe girişimi Türk milletinin engin feraseti ve demokrasiye olan bağlılığı sayesinde önlenmiş, demokrasi uçurumdan döndürülmüştür. Canını hiçe sayarak tankların önüne yatan vatandaşlarımızın demokrasi tarihine geçen kahramanlıkları sayesinde alçak terör örgütüne "Dur." denilebilmiştir. Hedefi, Türkiye'yi kaos girdabına sokmak, Orta Doğu'da yaşanmakta olan iç çatışmaları ülkemize taşıyarak bir kardeş kavgası çıkarmak, en nihayet bölmek ve işgal etmek olan kalkışma Türk tarihinde karşılaşılan en büyük ihanetlerdendir. Unutmamak gerekir ki 15 Temmuz gecesi 250 şehidimiz ve 2.514 gazimiz, bir siyasi parti ya da herhangi bir fani için değil, aziz Türk milleti ve Türk devletinin istiklal içinde istikbale taşınması için şehit ya da gazi olmuştur. Bu vesileyle 15 Temmuz ve terörle mücadele şehitlerine Allah'tan rahmet, gazilerimize şifa ve sağlıklı bir ömür diliyorum.
Yaşanan iç ve dış gelişmeler, darbe girişimiyle hedefine ulaşamayan mihrakların hasmane tutumlarını devam ettirmekten geri durmadığını göstermektedir. Türkiye'yi ekonomik olarak darboğaza sokmak isteyen odaklar, bir yandan da güney sınırımızda oluşturmaya çalıştıkları terör koridoruyla, Türkiye'yi birçok yönden köşeye sıkıştırmak istemektedir. Türkiye'nin bölgesel gelişmeler karşısında aldığı inisiyatif bölgede egemenlik kurmak isteyen emperyalistleri deliye döndürmekte, taşeronlarını Türkiye'ye saldırtmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi, olup bitenin farkındadır ve bu süreçte devletimizin istiklal içinde istikbale taşınması için mücadele etmektedir ve bu amaçla -kim ne derse desin- elini taşın altına koymaktan da çekinmemektedir. Zira, bizim varımız yoğumuz Türk milleti ve Türkiye sevdasıdır; gayemiz, Türk devletinin bekasını, Türk milletinin refahını gözetmek, Türkiye'yi yükseltmektir. Unutulmamalı ki Milliyetçi Hareket Partisi gecenin en zifirî anında bile çıkış yolunu gösteren millî fenerdir.
Değerli milletvekilleri, olağanüstü hâl, kuşkusuz ki olağan dışı şartların gerektirdiği durumlarda başvurulması gereken anayasal bir kurumdur. 15 Temmuzda Türkiye'nin olabilecek en olağan dışı durumla karşı karşıya kaldığı da tartışmasızdır. Bu sebeple, darbe girişiminin ardından Anayasa'mızın 120'nci maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 21 Temmuz 2016 gününden itibaren ülkenin bütününde doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan etmiş, olağanüstü hâl kararı aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da onaylanmıştır. Daha sonra OHAL uygulaması 5 defa uzatılmış, bu süreçte 31 kanun hükmünde kararname yayımlanmıştır. OHAL süresince 159.506 kişi gözaltına alınırken bunlardan 47.523'ü tutuklanmıştır. Kararnamelerle FETÖ ve diğer terör örgütleriyle irtibatı ve iltisakı bulunan bazı eğitim ve sağlık kurumları, öğrenci yurtları, üniversite, basın-yayın kuruluşları, vakıf, dernek, sendikalar kapatılırken yargı ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile diğer kamu kurumlarındaki çalışanların kamu görevinden çıkarılmasına yönelik tedbirler uygulanmıştır. Bu kapsamda, kanun hükmünde kararnamelerle bugüne kadar 115.182 kamu görevlisinin görevine son verilmiş, bunlardan 3.771'i yapılan soruşturma sonucunda terör örgütleriyle irtibatı ve iltisakı olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle yine kanun hükmünde kararnamelerle görevlerine iade edilmiştir.
Türk devletinin kuruluş esaslarına, cumhuriyetimizin temel niteliklerine, demokrasimize ve millet iradesine karşı yapılan saldırıda doğrudan veya dolaylı kim yer almışsa, kimler ortak olmuşsa şüphesiz ki unvanına ve mevkisine bakılmaksızın devlet ve millete ihanet etmenin hesabını vermeli, bedelini ödemelidir. Hesap sormada acziyet gösterilirse acınacak hâle gelinecek, ağırdan alınırsa yüksek bedel ödemek durumunda kalınabilecektir. Yine, haine hoşgörü göstermek, insan onur ve şerefine darbe vurmak anlamına gelecektir. Bununla birlikte Türk devlet felsefesinin dayandığı temelin adalet olduğu da asla unutulmamalıdır. Mücadele kapsamında haksız ve hukuksuz yere beşerî yıkımı oluşturmaktan, adaletsizlikleri beslemekten, yeterli inceleme ve soruşturma yapılmadığı için boşu boşuna insanların itibarıyla ve saygınlığıyla oynamaktan kaçınılmalıdır. Bu kapsamda, itiraz mekanizmaları sağlıklı bir şekilde ve talepler ciddiye alınarak işletilmeli "Olan yine garibana oldu." düşüncesi kamuoyunda oluşturulmamalı, kazanılan halk desteği kaybedilmemeli, devlete olan inanç yanlış uygulamalar sebebiyle zedelenmemelidir. Soruşturmalar hızla tamamlanmalı, haksız ve mesnetsiz yere açığa alınan veya ihraç edilenler mağduriyetleri artmadan süratle eski konumlarına getirilmelidir. Devletimizin bunları tespit edebilecek, doğru ile yanlışı ayırabilecek ve gerçek suçluyu yakalayarak mazlumu mağdur etmeyecek gücü ve yeteneği pekâlâ bulunmaktadır. Nitekim, "Mor Beyin" yazılımı marifetiyle, hiçbir bilgi ve iradesi olmadan byLock programına yönlendirildiği belirlenen 11.480 kişiden sadece bu sebepten dolayı mağdur olanların masumiyetinin ortaya çıkarılması ve 697 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle bu kişilerin mağduriyetlerinin sona erdirilmesi devletimizin gücünü gösterdiği kadar, haklı ile haksızın ayırt edilmesi noktasındaki gayretlerini de ortaya koymuştur. Ayrıca, kanun hükmünde kararnamelerle görevine son verilenlerin itirazlarının değerlendirilmesi ve yargıya başvuru yolunun açılması, varsa yanlışlıkların ve haksızlıkların tespiti amacıyla OHAL Komisyonunun oluşturulması da önemli ve yerinde bir gelişme olmuştur. Teknik, fiziki ve beşerî önemli bir altyapıya kavuşturulan Komisyon kararlarını da vermeye başlamıştır. Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler sonucunda, FETÖ ve diğer terör örgütleriyle irtibatı ve iltisakı olmadığı anlaşılanlar kamu görevine geri döndürülmektedir. Bunun yanında, kanun hükmünde kararnamelerle kamudaki görevlerine iade edilenlerin sayısının 3.771'e ulaşmış olması hatalı işlemlerin telafi edilmekte olduğunu göstermektedir.
Bilindiği gibi artık kanun hükmünde kararnameler yerine ağırlıklı olarak kamu görevlilerinin durumları OHAL Komisyonunda karara bağlanacaktır. Bu sebeple Komisyondan beklenti fazla, mağduriyetlerin en kısa zamanda giderilmesi bakımından hızlı karar alınması zarureti de ortadadır. Bir yandan mağduriyetler giderilirken diğer yandan da terör örgütüne üyeliği, mensubiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı olduğu iddia edilenlere yönelik operasyonlar devam ettirilmeli, çeşitli sebeplerle süreç akamete uğratılmamalıdır.
Sayın milletvekilleri, terör suçlularına karşı en sert şekilde tepki gösterilmesi kadar OHAL uygulamasının hukuk ve adalet anlayışını egemen kılarak ve suçlu ile suçsuzu birbirinden ayıracak adil bir yönetim anlayışı ortaya koyarak sürdürülmesi zorunludur. Unutulmamalı ki Türkiye bir hukuk devletidir. Adalet olmadan devletin varlığını ve egemenlik hakkını meşru zeminlerde müdafaa etme kabiliyeti de olmayacaktır. Adaletin kayıtsız şartsız, eksiksiz ve gecikmesiz sağlanabilmesi hâlinde vatandaşlarımızda oluşan soru işaretleri giderilmiş, topyekûn bir mücadele anlayışı hâkim kılınmış, toplumun huzuru ve devlete olan sadakati pekiştirilmiş olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasi ve insan hakları gibi vazgeçilmez ilkeleri savunan bir siyaset çizgisinin takipçisidir ve bu anlayış çerçevesinde adaletin gecikmeden tecelli etmesini ve adil yargılama hakkına titizlikle uyulmasını hukuk devletinin vazgeçilmez bir gereği olarak kabul etmektedir.
Bununla birlikte, FETÖ davalarında ibretle izlediğimiz planlı engelleme ve devlete meydan okuma girişimlerinin önüne geçilmesini de gerekli görüyoruz. Bu noktada, Sayın Genel Başkanımızın geçtiğimiz salı günkü Meclis grup toplantımızda FETÖ karşısında yürütülen haklı mücadele çerçevesinde dile getirdiği şu önemli hususları bir kez daha gündeme getirmekte fayda görüyorum.
1) FETÖ'yIe mücadelede devlet aklı topyekûn devrede midir? Yoksa sınırlı sayıda kişinin, kısıtlı sayıda devlet ve siyaset adamının gayret ve çabasıyla mı süreç ilerletilmektedir?
2) FETÖ'yle mücadelenin bir stratejisi var mıdır, bir konsept hazırlanmış mıdır, siyasi ve hukuki bir eylem planı kurgulanmış mıdır?
3) Fikrî temelleri, millî hedefleri, hukuki sınırları berrak bir zihin ve siyasi kavrayışla belirlenmiş midir?
4) Bu terör örgütüyle mücadelenin öncelikleri nedir, neler olmalıdır, FETÖ'cülüğün standart bir tanım ve tasviri yapılmış mıdır?
5) Biriken sosyal maliyeti, devlete karşı yükselen ön yargıları, toplumsal tabana yayılan mağduriyetleri nasıl ve hangi tedbir zinciriyle bertaraf edeceğiz?
Yine, Sayın Genel Başkanımız, mahkemelerin aylardır sürmekte olduğunu, yargı organları arasında karmaşa, çekişme, birbirinin kararlarını tanımama eğiliminin bulunduğunu vurgulamış; beka mücadelemizde adalet kurumlarının tartışmalarla kan kaybetmesi, fikir ve yorum farklılıklarıyla boğulmasının çarpıklık olduğunu belirterek mücadelenin başarısı hakkında endişelerin ortaya çıktığına vurgu yapmıştır. Ve bu çerçevede, FETÖ davalarının sulandırılmaya fırsat vermeden bir an evvel karara bağlanması ve nihai hükmün hiç vakit kaybetmeden ilan edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Değerli milletvekilleri, bize göre Türkiye, yakın tarihinin en sarsıcı ve yüksek risk ihtiva eden bir döneminden geçmektedir. Darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması, darbeye yeltenen terör örgütünün sinsi planlarının bütünüyle sona ermesine yetmemiştir. FETÖ yapılanması, hâlen çeşitli oyunlarla FETÖ'yle mücadeleye mâni olmaya çalışmaktadır.
Yargılama sürecinde ortaya çıkan bilgiler, FETÖ'nün devletin her hücresine sızdığını, mücadelenin ise çok boyutlu olması sebebiyle uzun zaman alabileceğini göstermektedir. FETÖ'nün yanı sıra ülkemize ve milletimize hasım çevrelerin, Türkiye'yi diplomatik, siyasi ve ekonomik açıdan köşeye sıkıştırmaya yönelik kirli planlarını hayata geçirmeye dönük girişimleri devam etmektedir. Bu çerçevede, olağanüstü şartların söz konusu olduğu bu ortamda, olağanüstü hâl uygulamasının devam etmesinin de bir ihtiyaç olduğu açıktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak olağanüstü hâl ilanını da OHAL uygulamasının uzatılmasını öngören daha önceki Başbakanlık tezkerelerini de Türkiye Büyük Millet Meclisinde desteklemiş olduğumuz herkesin malumudur. Yaşanan olağan dışı iç ve dış gelişmelerin ortaya çıkardığı tehditler ve bu alçak kalkışmanın süregelen artçı saldırılarıyla mücadele edebilmenin ancak olağanüstü hâl kurumunun işletilmesiyle mümkün olabileceği yönündeki duruşumuzda bir değişiklik olmamıştır. Zira biz, OHAL'i millete pusu kuran ve devlete ağır zayiat verdirmek isteyen FETÖ ve PKK gibi terör odaklarına karşı devletimizin ve milletimizin bekası açısından bir güvence ve anayasal bir tedbir olarak kabul etmekteyiz.
Toplumsal huzurun temin edilmesi, asayişin sağlanması, FETÖ tarafından devlet teşkilatına verilen zayiatın giderilmesi ve Türkiye'nin beka düzeyine ulaşan tehditlere karşı koyabilmesi için her türlü tedbirin hukuk içinde kalınarak alınmasının zaruret olduğuna inancımız tamdır. Devletimizin bir an önce bu hainleri girdikleri bütün hücrelerden süratle temizleyerek toplumsal huzurun tesis edilmesi gerekmektedir. Gelinen noktada, olağanüstü şartların giderilmesi için terör örgütlerinin ve tüm Türkiye hasımlarının karşısında millet ve devletten yana bir mutabakat çerçevesinde iş birliği yapılması gereği açıktır.
MHP olarak bu süreçte birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirmenin millî ve tarihî bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz. Zira bize göre devletin ve milletin bekası her türlü siyasi gayenin üstündedir. Esas olan, Türkiye'nin varlığı, bütünlüğü ve bağımsızlığında mutabakat sağlamak, Türk vatanının bölünmez bütünlüğünü sarsılmaz esas ve teminatlara bağlamak, bu yönde gerekli hukuku oluşturmak, Türk milletinin huzurlu ve güvenli geleceğini temin etmektir. Bu anlamda değerlendirdiğimiz Yenikapı ruhuna bağlılığımız ve onun devamı yönündeki kararlı tavrımız devam etmektedir.
Sayın milletvekilleri, yaşadığımız zorlu süreç, öncelikli olarak devletimizin kurum ve kurallarına FETÖ ve PKK gibi terör odakları tarafından verilen tahribatın hızla giderilmesi, bunun için devlet organlarına destek olunması, ardından devletimizin kuruluş ilkelerini ve cumhuriyetimizin temel niteliklerini esas alan bir siyasi uzlaşmanın, farklılıklarımızın ayrıştırıcılığı yerine ortak değerlerimizin bütünleştiriciliği üzerine kurulu sosyal uzlaşmanın, nimet ve külfetin bütün kesimlerce hakça paylaşımına dayanan ekonomik uzlaşmanın tesis edildiği, toplumsal enerjimizin ülkemizin bölgesel ve küresel ölçekte söz sahibi lider ülke olması için harcandığı bir uzlaşma dinamiğinin tesis edilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Ancak bu takdirde gelişmiş, rekabet edebilir, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inşası iddiasında olan bir ülke hâline gelmek mümkün hâle gelebilecektir. 16 Nisanda aziz milletimizin onayıyla kabul edilen cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bu hedeflere ulaşılması yolunda Türkiye'nin bir üst fazda yeniden inşası için imkân ve fırsat sunmaktadır. Artık siyasi kutuplaşmalar, kamplaşmalar, içi boş hamaset dolu siyasi çekişmeler bir kenara bırakılmalı, yeni hükûmet sisteminin sağlam temeller üzerinde inşa edilmesine yönelik çalışmalar sonuçlandırılmalıdır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin zorunlu kıldığı uzlaşma dinamikleri milletimizin huzur ve refahı için fırsata dönüştürülmelidir.
Değerli milletvekilleri, kuşkusuz devletin temel işlevi vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini temin etmek, bu amaçla huzuru ve güvenliği tehdit eden unsurları bertaraf etmektir. Beklentimiz bir an önce darbe artıklarının temizlenmesi ve terör belasından milletimizin kurtarılmasıdır. Yine, devletimiz ve milletimiz için büyük maliyetlere sebep olan zaafların tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması, kastı ve ihmali olan her alandaki sorumluların tespit edilmesi de Türkiye'nin ve Türk milletinin huzurlu ve güvenli geleceği ve güçlü bir demokrasinin inşası için hayati derecede önemlidir.
Bu çerçevede, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehditler bertaraf edilene ve başta FETÖ ve PKK olmak üzere millî varlığımızı ve ülke bütünlüğünü tehdit eden terör örgütlerinin kökü kazınana kadar devletin elini güçlendirmek amacıyla olağanüstü hâlin üç ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresine olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulun siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksu.