GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 673 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/759) ve İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:55
Tarih:06.02.2018

CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sıra sayısı 424 olan 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Darbe teşebbüsünü "Allah'ın bir lütfu" olarak görmeyen, OHAL uygulamasını fırsat bilip her konuda yasal düzenleme yapmayan, olağanüstü hâl bahanesiyle tüm muhalifleri yok etmeye çalışmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

20 Temmuz 2016'da AKP olarak olağanüstü hâl ilan ettiniz ve ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle yönetmeye başladınız. Bu iş çok hoşunuza gitti ve olağanüstü hâl döneminde kanun hükmünde kararnamelere karşı olanları "terörist" ilan ettiniz. Ben ve grubumuz, olağanüstü hâle de kanun hükmünde kararnameyle yönetilmeye de karşıyız. Şimdi, biz terörist miyiz? FETÖ'yle kol kola gezen ve o teröristleri öven sizdiniz. İstedikleri her şeyi veren sizdiniz. Fetullah Gülen'le görüşmek için sıraya giren sizdiniz, hatta bazı kadın milletvekilleri Gülen'le görüşürken başını örtmüşlerdi, onlar da AKP'nin milletvekilleriydi. Şimdi terörist olan biz mi olduk? PKK'yla Oslo'da görüşen sizdiniz. Öcalan'a övgüler dizen bakanlar AKP'nin bakanlarıydı. Teröristlerin kimlik kontrolü yapmasına, vergi toplamasına, mahkeme kurmasına izin veren yine sizdiniz. "Terörist" dediğiniz Salih Müslim'i çağıran, ayağının altına kırmızı halı seren yine sizdiniz. Şimdi terörist biz mi olduk? IŞİD'lilere "Bir grup öfkeli Sünni genç" diyen sizin Başbakanınız Ahmet Davutoğlu idi. Şimdi terörist biz mi olduk? ÖSO gibi içinde terör unsurları barındıran bir yapıyı "Kuvayımilliye" ilan eden sizdiniz. Şimdi terörist biz mi olduk? Siz bu yaklaşımlarınızla teröre ve teröristlere destek vermiş olmuyor musunuz?

Peki, biz kimlere sahip çıkıyoruz? Örneğin biz Türk Tabipleri Birliğine sahip çıkıyoruz. Kanuni vazifesini yapan ve halk sağlığını koruyan Türk Tabipleri Birliğine sahip çıkıyoruz. Değerli arkadaşlar, Türk Tabipleri Birliği kanunla kurulmuştur ve kanunla görevleri verilmiştir. 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu'nun 4'üncü maddesinin (a), (c), (d) ve (e) fıkralarının tamamı, halk sağlığı konusunda Türk Tabipleri Birliğine görev veriyor, Türk Tabipleri Birliği de halkın sağlığını korumaya çalışıyor. Siz onları "terörist" ilan ediyorsunuz. Fırsattan istifade, bu ithamlarınızla birlikte Türk Tabipleri Birliğinin önündeki "Türk" ibaresini kaldıracağınızı söylüyorsunuz. Ya, buna deliler güler. Ne ilgisi var ortada dönen işler ile oradaki Türk ibaresinin? "Türk" ibaresi, sizi niye rahatsız ediyor? Bunu ben anlamıyorum, halkımız hiç anlamıyor ve size gülüyor.

Biz kime sahip çıkıyoruz? Biz, Cumhurbaşkanının tabiriyle, kurunun yanında yanan yaşa sahip çıkıyoruz. Biz, muhalif olduğu için güvenlik soruşturması bitirilmeyen, ısrarla bitirilmeyen, atandığı hâlde güvenlik soruşturmasına takılan genç doktorlara sahip çıkıyoruz. Biz, kime sahip çıkıyoruz? Muhalif olduğu için, FETÖ'yle hiçbir ilgisi olmadığı hâlde cezalandırılan sendika ve derneklere sahip çıkıyoruz. Şimdi, dönün, bir bakın bakalım teröre destek veren kimmiş?

Şimdi, olağanüstü hâl ilan edildiğinde, yarın tarih bunu yazdığında, herhangi bir insan çıkıp da "Yahu, bu AKP neden olağanüstü hâl ilan etti?" diye bir baktığında, Bakanlar Kurulunun tezkeresini incelediğinde acaba bir gerekçe görecek midir? Hayır, göremeyecektir çünkü sizin Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiğiniz tezkerede niçin olağanüstü hâl ilan ettiğinizin bir gerekçesi yoktur. Bunu bile yazmadınız. Peki, gerekçeleri nereden öğreniyoruz? Hükûmet adına dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın konuşmasında. Şimdi, bakın, Bekir Bozdağ'ı seversiniz sevmezsiniz, AKP'yi seversiniz sevmezsiniz, oy verirsiniz vermezsiniz ayrı konu ama Bekir Bozdağ, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir Bakanıdır, üstelik Adalet Bakanıdır, ağızından çıkan söze güvenmek gerekir.

Şimdi, bazı alıntılar yapacağım, bakın bakalım, Bakan acaba doğruları söylüyor mu, üstelik Adalet Bakanı? Adalet Bakanının yalan söylediği bir ortamda acaba milletin, Hükûmete, devlete, herhangi bir güveni kalır mı? Bakın, söylüyorum, Bekir Bozdağ diyor ki: "Hükûmetimiz, dün Millî Güvenlik Kurulunun aldığı karar çerçevesinde darbe teşebbüsünde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilmesi amacıyla Türkiye'de üç ay süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir." Peki, güzel. Dönüyoruz Anayasa'ya bakıyoruz, Anayasa diyor ki: "Evet, ülkende olağanüstü bir hâl varsa olağanüstü hâl ilan edebilirsin ancak bu süreçte çıkaracağın bütün kanun hükmündeki kararnameler senin bu gerekçenle ilişkili olacak."

Bekir Bozdağ'ın yarım saat süren konuşmasında FETÖ dışında hiçbir terör örgütüne veya bir yapıya değinilmemiştir. Yani Hükûmetin Bakanı çıkıyor, diyor ki: "Ben FETÖ'yle mücadele için olağanüstü hâl ilan ettim." Şimdi, dönüp bakıyoruz, FETÖ dışındaki bütün muhaliflerle mücadele etmek üzere kanun hükmünde kararname çıkıyorsunuz. FETÖ'nün her türlü bağlantısını çıkardınız ancak siyasi bağlantılarını çıkarmadığınız için FETÖ'yle mücadelede başarılı olamayacaksınız.

Bakın, Bekir Bozdağ ne diyor? "Olağanüstü hâl kararının farklı yansıtılması 'Toplumun bütün hayat alanlarına sirayet edecek, yasaklar gelecek, şu kısıtlamalar olacak.' şeklinde bir değerlendirme yapılması büyük yanılgı olur." Allah aşkına, hayatın hangi alanını kısıtlamadınız acaba? Bir iki örnek vereyim. Ya, şurada, burnumuzun dibindeki İnsan Hakları Heykeli'ni bile ablukaya aldınız, oraya seyyar bir karakol kurdunuz. Ya, heykelden korktunuz, heykelden; adı "İnsan hakları Heykeli" olduğu için heykelden korkarak polisimize orayı ablukaya aldırdınız. Böyle bir saçmalık daha dünya yüzeyinde görüldü mü?

Bu dönemde, OHAL döneminde kısıtlama yapmayacaktınız ya, daha geçen hafta Mersin'de şehir hastanelerinin 1'inci yıl dönümünde "Acaba bu hastaneler vatandaşa yararlı mıdır, aksayan yönleri nedir, aksayan yönlerini nasıl düzeltebiliriz?" diye bir panel yapılması planlanmıştı, Mersin Valisi bu panele izin vermedi arkadaşlar. Bu panel siyasi değil, bu panel AKP'yi suçlayan bir panel de değil, kaldı ki olabilir de ama Mersin Valisi bu toplantıya izin vermedi. İki sebebi olabilir: Ya korktu sizden ya da "Devlet güçleri bu toplantının güvenliğini sağlayamaz." dedi. İkisi de utanç vericidir, her ikisi de utanç vericidir. Bugün Türkiye'de her türlü eylem, sokakta her türlü basın açıklaması yasaktır sizin sayenizde.

Bakın, Bekir Bozdağ ne diyor: "Olağanüstü hâl, ekonomik, sosyal, kültürel ve benzeri hiçbir faaliyeti olumsuz etkilemeyecek." Bakan diyor bunu, kapıdan geçen bir adam değil. Bakıyorum, olağanüstü hâl ilan ettiğinizde dolar 3 lira 4 kuruş, şimdi 3 lira 78 kuruş; avro 3 lira 35 kuruş, şimdi 4 lira 66 kuruş; mazot 3 lira 79 kuruş, şimdi 5 lira 17 kuruş. Hani doğruları söylüyordunuz? Hani ekonomiye etkisi olmayacaktı? Neden halka yalan söylüyorsunuz? "Ekonomiyle ilgili herhangi bir düzenleme yapılmayacaktır." diye söylüyor, internet üzerinden döviz ticaretini düzenliyorsunuz ya! Ya, ne alakası var internet üzerinden döviz ticaretiyle FETÖ'yle mücadelenin?

Bakın, ne diyor hazret, diyor ki: "Kanun hükmündeki kararnameler, Resmî Gazetede yayımlanır yayımlanmaz hemen Parlamentoya gelecek ve bir ay içinde görüşülecektir." Ya, Adalet Bakanı söylüyor bunu. Sonra? Bir buçuk yıl geçmiş, biz daha bugün görüşüyoruz. Hani yalan söylemeyecektiniz halka? Adalet Bakanı diyor ki: "Efendim, olağanüstü hâl süresi içerisinde biz kanun hükmünde kararname çıkaracağız ama üç ay sürecek olağanüstü hâl uygulaması." Açın bakın. Bakın, tutanaklardan okuyorum, tutanaklardan. "Üç ay sürecek." diyor, üç ay. Yalan söylüyorsunuz, yalan. Bir buçuk yıl...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Atıcı, sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Üç aylık bir süre için kanun hükmünde kararname çıkarmak için izin aldınız ama bir buçuk yılı geçti. Yalan söylediniz millete. Yakışıyor mu bir bakana, yalan söylemek? Yakışıyor mu parlamenterlere, yalan söylemek? "Üç ay demiştik, neden ikinci kere elimizi kaldıralım?" diye hiçbir AKP'li milletvekili karşı çıkmadı mı bu işe? Ama iş o kadar tatlı ki doğruları söylemeyen Adalet Bakanı, terfi ettirildi ve Başbakan Yardımcısı oldu. Böyle bir ülkede yaşamak, gerçekten benim ağrıma gidiyor.

KHK'ler çıkararak yaptığınız hataları saymakla bitiremem. Tek tek yaptım, çıkardım: "Hata yaptık, kusura bakmayın, sizi iade ediyoruz." "Hata yaptık, kusura bakmayın, iş yerinizi tekrar açabilirsiniz." diye onlarca madde çıkardınız ama insanların hayatı söndü. Bunların hesabını önce halk soracak, sonra biz soracağız.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Atıcı.