| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 08.02.2018 |
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 510 sıra sayılı Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'yla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün Afrin'de ordumuz savaş yapıyor. Afrin'de mücadele veren ve o vatan savunmasında şehit olan askerlerimize öncelikle Allah'tan rahmet diliyorum, yaralanan gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
Tabii, özellikle görüşmesini yaptığımız bu anlaşma, Çin Halk Cumhuriyeti Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasında iyi niyet çerçevesinde yapılmış bir anlaşma. Ancak anlaşmanın içeriğine baktığımızda, özüne baktığımızda aslında tarafın Türkiye Cumhuriyeti devleti olması gerekirken bir vakfa verilmiş olması çok üzücü değerli arkadaşlar. Vakfın ismi Yunus Emre Türk Kültür Merkezi. Bu vakfın himayesinde yürütülecek bir anlaşma olarak yürürlüğe konuluyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, neden bu vakfa verildiğini sizlere sormak istiyorum. Şimdi, burada tamamen bir siyasi amaç güdülmektedir. Bu vakfın 8 tane yöneticisi bu iktidarın bakanlarından oluşmaktadır. Dolayısıyla devletin orada bizatihi, sürekli olarak, temsili olarak yürütülmesi ve bu merkezlerin iyi bir şekilde ideolojik boyutta değil, tamamen ülkemizin kültürü boyutunda yürütülmesi gerekirken tamamen iktidarın ideolojisi boyutunda yürütülecek bir anlaşma olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle biz Yunus Emre kültürüne kesinlikle karşı değiliz ama bu işin içeriğine baktığımız zaman, bu işin işleyişine baktığımız zaman burada tamamen iktidarın kendi ideolojisini oralarda yaymak için yaptığı bir anlaşma olduğunu belirtmek istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, böyle büyük bir anlaşmayla Türk kültürünü orada yayma, Türk devletinin kültürünü, geçmişini, geleneğini orada yayma durumunu kesinlikle bir vakfa vererek basite indirgeyemeyiz. Bunun devletin nezdinde en iyi şekilde yürütülebilecek ve Kültür Bakanlığı nezdinde devamını sağlayacak bir anlaşma olarak oluşturulması gerekir ve anlaşmanın da bu çerçevede yürütülmesi gerekir.
Bu nedenle biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu anlaşmanın gerçekten doğru olmaması sebebiyle karşı olduk ve dolayısıyla karşı oyumuzu da "hayır" oyumuzu da Mecliste vereceğiz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, biliyorsunuz, Türkiye'de Atatürk kültürünün ve Atatürk cumhuriyetinin bıraktığı izlerin ve Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin kazanımlarının olduğu bir ülke olarak biz sistemimizi, rejimimizi yürütmeye çalışıyoruz. Ama bu anlaşmanın içinde hiç Atatürk'ten falan bahsedilmiyor. Hâlbuki Çin Halk Cumhuriyeti devletiyle, özellikle Atatürk'ün devrim ve ilkelerinin kendi okullarında ders kitabı olarak okutulduğu bir ülkeyle bu anlaşmayı yapıyoruz. O nedenle bu anlaşmanın içinde böyle bir ibarenin olması, mutlaka Türkiye Cumhuriyeti devletinin lehine, milletinin lehine olurdu diye belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir başka muhalefet yaptığımız konu da anlaşmada "meşru sosyal örgütler" denilmek suretiyle, tabii, orada gerçekten kendi ırkını, kendi düşüncesini, kendi fikrini yürütmeye çalışan azınlıkların üzerinde bir baskı oluşturmak istenilen bir ibarenin de burada oluşturulduğunu düşünüyoruz. Özellikle Çin Halk Cumhuriyeti'nde yaşayan Uygur Türklerinin üzerinde bu anlaşmayla birlikte bir baskının da yaratılacağını belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; Çin Halk Cumhuriyeti ile Türk vatandaşları arasında bir de vize sorunu vardır. Özellikle iş dünyası bize sürekli şikâyet etmektedir, demektedir ki... Bu anlaşma yapılırken tabii başka türlü yapılabilir, elbette ki bu anlaşmanın içine konulacak bir husus değildir ama ben bakanların ve Bakanlar Kurulunun dikkatini çekmek istiyorum, Dışişleri Bakanının dikkatini çekmek istiyorum. Vizenin çok uzun sürede verildiği ve her vize alınışında 900 dolarlık bir ücretin alındığını söylüyorlar. Bu nedenle, böyle bir ücretin çok yüksek olması sebebiyle iktidarınızın bu konuyu gözden geçirmesi ve Dışişleri nezdinde bu hususun da düzeltilmesinin uygun olacağını belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, anlaşmanın geneliyle ilgili bilgileri size arz ettim ama Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti devleti arasındaki ticaretimize baktığımızda, dış ticaret ilişkilerimize baktığımızda, Çin Halk Cumhuriyeti'nin gerçekten bize 17 milyar doların üstünde ihracat yaptığı, bizim ise 2 milyar dolarlık bir ihracat yaptığımız görülüyor. Ne kadar küçük bir ihracat miktarı değil mi değerli arkadaşlarım? Hâlbuki biz Çin Halk Cumhuriyeti'nden birçok malı alırken gümrük duvarlarını yükselteceğimiz yerde, gümrük duvarlarını daha aşağılarda tutmak suretiyle Türkiye'de üretilen, Türk sanayicisinin ürettiği malların korunmasını sağlayamıyoruz. Kesinlikle bunun sağlanmasına ihtiyaç vardır. Yani nereye gitseniz, hangi markaya baksanız, hangi dükkâna baksanız mutlaka önünüze bir Çin malının konulduğunu görürsünüz ki bu kesinlikle Türkiye Cumhuriyeti'nin aleyhine işleyen bir durumdur.
Kaldı ki "İhracatta rekor kırdık, 150 milyar dolarlık bir ihracat var." diyorsunuz ama değerli arkadaşlarım, ithalatın rekor kırdığını hiç söylemiyorsunuz. 234 milyar dolarlık ithalat yapıyorsunuz. Cumhuriyet tarihinde bu kadar yüksek bir miktarda ithalat hiçbir şekilde yapılmamıştır. Bunu dikkatle takip etmeniz gerekir ve ithalatı düşürmenin... Mutlaka üreteceğimiz malların ara mallarını, ihtiyaç mallarını kendimiz üretmek suretiyle bunu aşağıya çekmemiz gerekiyor.
Ayrıca, bir şey daha söyleyeceğim size. "Rekor kırdık." diyorsunuz ama Almanya'da üretim yapan Volkswagen şirketinin 2017'deki bir yıllık ihracatının 276 milyar dolar olduğunu size söylemek isterim. Lütfen açın, internete bakın değerli arkadaşlarım. Yani bir şirket kadar ihracat yapamamışsınız ama "Biz rekor kırdık." diye övünerek vatandaşımızı kandırmaya çalışıyorsunuz. Lütfen bu tür gerçekçi olmayan beyanlardan kaçınmanızı istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; bugün Çin devasa bir ülke, üreten bir ülke. Onlar üretirken biz seyrediyoruz, biliyor musunuz? Biz ise kavgalarla, çekişmelerle, gerginliklerle günümüzü geçirmeye çalışıyoruz. Şu Mecliste ekonomiye dayalı, yatırıma dayalı, üretime dayalı, rekabete dayalı, istihdama dayalı çok önemli konuların görüşülmesi, ülkedeki vatandaşların ihtiyaçlarının giderilmesi, işsizliğin önlenmesi yönünde düzenlemelerin yapılması gerekirken maalesef bunlar geçiştiriliyor ve Hükûmet tarafından hafife alınıyor değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, Çin malının istilasını önlemek zorundayız. Yani bunu önleyemezsek Türkiye ekonomisinin de yakında Çin ekonomisine bağımlı hâle geleceğini belirtmek isterim, tüketicinin de bağımlı hâle geleceğini belirtmek isterim. O nedenle, bu devasa ekonominin karşısında bizim de üretimimizi artırmak suretiyle, yatırımımızı artırmak suretiyle, rekabet odaklı bir ticareti, bir çalışmayı, sanayileşmeyi gerçekleştirmek suretiyle, mutlaka ülkemizde gerçekçi bir kalkınmayı, gelişmeyi sağlamak zorunda olduğumuzu belirtmek istiyorum. Aksi takdirde gerçekten Çin ekonomisi giderek büyüyor, hatta gelecekte dünyanın en büyük ekonomisi olacağı konusu da söyleniyor.
Beni dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.