| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 22.02.2018 |
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bugün Meclisimiz önemli anlardan birisini yaşıyor. Şimdiye kadar toplumsal taleplere, eğitim ve öğretimin ihtiyaçlarına göre ilgili bakanlığın hazırladığı tasarılar, teklifler Bakanlar Kurulundan Komisyona gelir, orada düzenlenerek Meclis gündemine alınır idi ama maalesef, bugün görüştüğümüz bu teklif, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanının bir toplantıda yaptığı konuşmada verdiği talimatla hazırlandı. Kendileri bu "Yardımcı doçentliği kaldırıyoruz." dedi, Sayın Bakan ve YÖK Başkanı bunu o gün öğrendiler; emir telakki ettiler, taslak hazırlandı, Meclise geldi. Bu tasarıya öncelikle böyle bir yöntemle hazırlandığı için karşıyız kesinlikle. Emir komuta zincirinin son halkası olmadık ve olmayacağız da.
Böylesine önemli düzenlemeler getiren bir tasarı sadece rektörlerle sözde toplantılar yapılarak alelacele değil, dünyadaki akademik sistemler incelenerek üniversitelerimizden, alanında uzmanlaşmış kişilerden, eğitimin paydaşlarından, sendikalardan, kanunun muhatabı akademisyenlerden görüş alınarak, tartışılarak gerçeklere uygun ve sorunları çözen bir anlayışla hazırlansaydı kabul görürdü ama maalesef görmedi. Bırakın bunu, Komisyonda görüşlerimiz, önerilerimiz dahi dikkate alınmadı. Keşke bugün burada üniversitelerimizin, akademisyenlerimizin, öğrencilerimizin ana sorunlarını konuşmuş olsaydık ama Sayın Cumhurbaşkanının tek derdi yardımcı doçentlik oldu. Umarım ki kanun hükmünde kararnameyle fahri doktoralıların asil durum yerine geçeceğini ilan ettirmez, biz de bu kanunu yapmakla hükümlü olmayız.
Değerli arkadaşlar, bugün ülkemizde, allak bullak edilmiş, değişikliklerle delik deşik edilmiş, ahı gitmiş vahı kalmış millî eğitim sistemimiz var. Ne idiği belirsiz vakıflar, cemaatler, dernekler eğitimin paydaşı hâline getirildi, okullarda cirit atıyorlar, çocuklarımızın kişilik gelişmesine engel olacak yayınlar dağıtıyorlar. Laik, demokratik cumhuriyeti koruma andı yerine şeriat andı içiriyorlar. Öğrenciler sınavdayken sınav sistemi değiştirildi maalesef bu ülkede. Bir dahaki yıl liselere nasıl girileceği dahi hâlâ belli değil. TEOG belirsizliği devam ediyor, sürüyor. Bu yıl sonunda 438 bin mezun durumda aday, 653 bin mezun olacak adayla toplam 1 milyon civarında öğretmen atama bekliyor olacak. 100 bini aşkın öğretmen açığı var. 2017 KPSS puanıyla en az 40 bin öğretmenin mülakatsız ataması yapılmalı ki sorun kısmen çözülebilsin. Derslik, bina gibi eğitimin altyapısında saymakla bitmez pek çok sorun varken AKP eğitimin üstyapısına el atıyor, orada, ağır aksak da olsa yürüyen sistemi bozmaya, karmaşık hâle getirmeye çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, üniversitelerimizin sorunu doçent, doktor, öğretim görevlisi, doktor öğretim görevlisi sözcüklerinin yer değiştirerek, yeni isimler üreterek çözülmez. Bu unvanların değerleriyle, akademik içerikleriyle oynamak yeni sorunlar yaratır, üniversitelerimizde iş barışı bozulur kaos ve kargaşa doğar. Doktora yaparak yardımcı doçent unvanı elde eden 34 bin akademisyenin statülerinin değiştirilmesi, kazanılmış hukuki, ekonomik, sosyal, özlük haklarına el konulması bile bu iddiayı kanıtlamaktadır. Bütün dünya üniversitelerinde akademik unvan elde etmenin ilk adımı olarak kabul edilen yardımcı doçent doktorluğun isminin değiştirilmesinin, doçent olmadaki prosedürlerin ve statülerin değiştirilmesinin kime ne yararı olacak? Üniversitelerde eğitimin kalitesi mi artacaktır? Amaç kadrolaşmaktır maalesef.
Üniversiteler sarayın arka bahçesine döndürülmektir. Bütün atama yetkilerinin, unvan belirleme kurallarının AKP Genel Başkanının atadığı rektörlere bırakıldığı bir düzen kuruluyor. Elemeden, değerlendirmeden, akademik süreçten geçmeden kolayca doçent olan kişiler bu kadrolara atanmak ve özlük haklarını elde etmek için o rektörlerin emrine girecekler; milletvekilleri, il başkanları bu işte daha çok etkin olacaklar. Akademisyen olma zincirinin halkası içinde siyaset kurumu da dolaylı olarak yer alacaktır. Bu süreçlerde liyakat taşımayacağı için de kalite daha da çok düşecektir. Peki sormak isterim: Hâlâ kripto FETÖ örgütlenmelerinden arındırılmamış, soruşturmaların sürdüğü üniversitelerin rektörlerine ne kadar güveniyorsunuz? Bu kadar yetkiyi nasıl kullanacaklarını nereden biliyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, bu teklifin sorun yaratacak maddelerinden birisi de örnek, 9'uncu madde. İkinci öğretim ve tezsiz yüksek lisans ücretlerinin üniversiteler tarafından belirlenmesi öngörülüyor. Bu uygulama üniversitede eğitimi daha da rant alanı hâline getiriyor. Parası olanlar parayı çok isteyen üniversiteleri tercih edecek. Böylece, iki türlü mezun öğrenci tipi olacak, eğitimde fırsat eşitliği ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla bu konu piyasa koşullarına, rekabete, üniversitelerin takdirine, aşırı kâr hırslarına bırakılmamalıdır. Yetki, Bakanlar Kurulunun belirlediği, alt-üst sınırlı ücret politikaları doğrultusunda hareket eden Yükseköğretim Kurumunda kalmalıdır.
Biz, Anayasa'da belirtilen eğitim öğretim hakkına riayet edilmesinden, sosyal hukuk devleti anlayışına uygun davranılmasından yanayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla) - Bana ek süre yok mu?
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla) - Parasız eğitim, parası olmayanların çocuklarının da eşit, adil biçimde üniversite eğitimi alacağı bir Türkiye istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; kısaca bu teklifle, partili Cumhurbaşkanının atadığı rektörlerle zaten kuşatılarak bilimden, bilimsel düşünceden uzaklaştırılan, özgürlük ve özerklikten yoksun bırakılan üniversitelerin akademik yapısı kontrol altına alınmak isteniyor.
Kanun hükmünde kararnamelerle muhalif kabul edilerek uyduruk gerekçelerle iş ve aşlarından edilen nitelikli akademisyenlerinden yoksun bırakılan üniversitelere bir de bu yolla darbe vurulmak isteniyor. Oysa üniversiteler bilim üreten kurumlardır. Bir ülkenin üniversitelerinde ne kadar çok bilimsel yayın ve araştırma yapılırsa, ne kadar çok bilim üretilirse, üniversiteler toplumu ne kadar değiştirir, dönüştürürse, öğrencilerini ne kadar çok sosyalleştirirse, ülkesine karşı sorumlu bireyler olarak yetiştirirse o ülkeler gelişir. Bunun yolu da, özerk ve özgür üniversitelerden, nitelikli, kaliteli, çağdaş eğitimden geçer.
Evet, başta 12 Eylül kurumu olan YÖK'ü kaldırarak inşallah bunu sağlayacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.