GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:69
Tarih:12.03.2018

AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bundan beş altı yıl önce Meclisin Meclis Araştırma Merkezi'nin Venedik Komisyonuyla ilgili yaptırdığı güzel bir çalışma var. Bu çalışma kütüphanede var. Bizim bugün üzerinde tartıştığımız paket, neredeyse altı yıl önce bu Meclisin Araştırma Merkezi tarafından mahkûm edilmiş. Seçimlerin nasıl olması gerektiğine dair çok net makaleler var, değerlendirmeler var. Venedik Komisyonu, biliyorsunuz, Türkiye'nin de üyesi olduğu bir komisyon. Dolayısıyla dışarıdan bir tartışma, bir teorik, bir akademik tartışma falan değil. Türkiye'nin üyesi olduğu bir mekanizmanın, seçimler nasıl olmalı, siyasi partiler nasıl yarışmalı, buna dair çok net tespitleri var.

Ben paketin tek tek maddeleriyle ilgili değil, aslında ruhuyla ilgili iki noktaya sadece dikkat çekmek istiyorum. Sonuç itibarıyla, 16 Nisanda Türkiye bir sistem değişikliği yaptı, farklı isimler kullanılabilir ama iki kritik değişiklik yaptı. Bu iki kritik değişiklikten birisi, parti ile devlet sisteminin mekanizmasının iç içe geçirilmesidir. Dünyada parti ve devletin iç içe geçtiği sistemlerin geçiş dönemlerini yönetemediklerinde ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldıklarına dair, en azından Sovyetler sonrasının çok ciddi örnekleri vardır. Parti, devletle iç içe geçtiğinde, evet, bir süre ömrünü uzatır, partinin ömrü uzar; devletin birikiminden, devletin meşruiyetinden -tırnak içerisinde- gücünden faydalanır, ömrünü uzatır ama sonra parti çürüdüğünde devleti de çökertir. Bu ikili ilişki neredeyse Balkanlarda, Kafkasya'da, Baltık ülkelerinde defaatle örneği yaşanmış bir ilişki biçimidir. İkinci tehlike ise toplumun sosyolojisi ile siyasetin topluma biçtiği gömleğin çelişmesi sorunudur.

Değerli arkadaşlar, iki partili sistem, daha açık söyleyelim, iki kutuplu toplumsal ilişki Türkiye gerçeğiyle örtüşmemektedir. Bakın, bizim şimdi ayrıntısını tartıştığımız, mekanizmalarını somutlaştırmaya çalıştığımız sistemin dünyada başarılı olduğu örnek Amerika örneğidir. Amerika'da niye iki parti vardır? Evet, vardır başka partiler ama neden iki parti yarışır? Çünkü Amerika'nın tarihi bunu doğurmuştur. Güney-kuzey savaşından, köleliğin kalkmasından federal ile merkez arasındaki ilişkiye kadar iki partili sistemin sosyolojik, tarihî arka planı vardır. Bizde böyle bir arka plan var mıdır? Böyle bir arka plan yoktur, tarihî olarak da yoktur. Türkiye'deki siyasi partiler Osmanlı'nın son dönemindeki siyasal akımların uzantılarıdır. Yani daha yakın tarihe gelin, çok partili hayatta CHP'nin içerisinden Demokrat Partinin çıkma sebebi toprak reformudur. Yani son derece ciddi sorunlarla siyasal ayrışmalar oluşmuştur ama eğer siz sosyolojik gerçeklikten kopuk bir siyasal dayatma içerisine girerseniz toplumda sadece kamplaşmayı derinleştirirsiniz ve toplumdaki kamplaşmayı aşabilecek siboplar sisteminizde yoksa... Ki biz bugün bunu tartışmıyoruz yani ne yazık ki bu siboplarla ilgili kafa yormak, bunu tartışmak; madem bir değişiklik yapıldı, bu değişikliğin risklerini nasıl en aza indiririz, toplum bundan nasıl en az etkilenir, en az zarar görür, nasıl faydalanabilir, bunun arayışına girmek yerine, bunu pekiştirecek, bunu derinleştirecek, yarılmayı kopuşa dönüştürebilecek işler yapmaya çalışıyoruz. Bunu tek tek maddelerin içerisine sızmış, sinmiş bir ruh olarak tarif etme ihtiyacı duyuyorum.

Değerli arkadaşlar, eğer bir seçmen kitlesi siyaseten, politik olarak, programatik olarak ikiye ayrılmamışsa yani bir toplum kendi doğallığında iki ayrı eksende durmuyorsa sistemin siboplarının olmamasının iki büyük felaketi olur. Bunlardan biri toplumsal çatışmadır yani artık bir siyaset yarışından çıkar iş, rövanşizme dönüşür. Kim kazanırsa kazansın hem kaybetme korkusu siyaseti siyaset olmaktan çıkarır, âdeta bir savaşa çevirir hem de öbür tarafın toplumsal psikolojisi gittikçe başka bir gerilimle travmatik hâle gelir. Dolayısıyla da aslında, hani yanlışın neresinden dönülürse kârdır. Elbette ki 16 Nisanda olan biten, Türkiye sosyolojisi, Türkiye gerçekliği, Türkiye tarihi tartışılarak yapılmış bir tercih değildir. Yani daha ayrıntısına girmek istemiyorum ama Türkiye'ye biçilmiş bir gömlektir ve ne yazık ki biz, bu sosyolojiye aykırı siyasi projenin bedelini birkaç yıl sonra, bu seçimleri yaptıktan sonra çok acı biçimde göreceğiz, çok acı biçimde test edeceğiz.

Herkesi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgen.