GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:69
Tarih:12.03.2018

AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, tabii, bu saatte herkes şaşırabiliyor, herkes karıştırabiliyor. Biraz önceki sözün asıl sahibi, İbrahim Hakkı Hazretleri'ydi. İbrahim Hakkı Hazretleri aynı zamanda iyi bir mantıkçıdır. Bu 11'inci madde üzerinde bir değerlendirme yapmak için galiba önce biraz mantık analizi yapmak gerekiyor. Yaşayan mantıkçılarımızdan galiba en parmakla gösterilebilecek isim de Dücane Cündioğlu'dur. Cündioğlu -takip edenler bilirler- Osmanlı'nın eğitim sisteminin çöküş sebeplerinden birisini mantık, felsefe gibi ilimlerin medreselerden çıkmasına bağlar. Geçtiğimiz yıllarda ilahiyat fakültelerinde de mantık, felsefe derslerinin azaltılması, çıkartılmasıyla ilgili bu tartışma yapıldı. Allah'tan bir grup duyarlı ilahiyatçı, bu konuda daha sert bir tavır koydular, geri adım atıldı.

Şimdi, mühürsüz oyla ilgili, gecenin bu saatinde ya da sabahın bu saatinde iki mantık önermesi, iki cümle değerli arkadaşlar: "Mühürlü de olsa olur, mühürsüz de olsa olur." Bir başka önerme, aynı mantığın aslında devamı: "Mühürlü olsa da olur olmasa da olur." Aslında bizim şu anda yapmaya çalıştığımız şey bu, değerli arkadaşlar. Şimdi, mührü tümüyle kaldırabilirsiniz, gereksiz bir tedbirdir, artık anlamsızlaşmıştır; "Filigran zaten bu işi görüyor." diyebilirsiniz. Hayır, böyle de yapmıyoruz yani bir taraftan mühürlenmesini istiyoruz ama öbür taraftan mühür olmamasının da hiçbir sorun oluşturmayacağını düşünüyoruz. O zaman, gereksiz bir tedbirse neden kaldırmayı konuşmuyoruz, neden bunu tartışmıyoruz?

Değerli arkadaşlar, aslında, tabii, bu mantık tutarsızlığından galiba daha önemli başka bir boyut var, o da gerçekten bu paketin seçim güvenliğiyle ilgili olup olmadığına dair asıl sorudan kopmamak, asıl sorudan uzaklaşmamak. Bakın, Türkiye'deki seçimleri izleyenler, değerlendirenler, Türkiye'nin üyesi olduğu komisyonların yaptıkları tespitlerde, Türkiye'de seçim sisteminin eşit ve özgür olabilmesi, adil olabilmesi için ne tür seçim güvenliği düzenlemelerine ihtiyaç var, en acil olanlar neler; buna dair, maddeler hâlinde saymışlar. Bir: "En temeli, baraj etkisi olan mekanizmaların kaldırılması." diyorlar yani "Sadece yüzde 10 barajı değil, baraj etkisi olan mekanizmalar var Türkiye siyasal sisteminde, oy verme sisteminde; bunların kaldırılması." diyorlar ve tek tek sayıyorlar: Mesela "siyasetin finansmanı". Yani bu konuda bir şeffaflığın olmaması, seçim çalışmalarında, siyasi çalışmalarda kaynak kullanımında eşitsizlik, devlet imkânlarının kullanılması ya da kullanılamaması ciddi bir sorun.

İkincisi: Medya kullanılması. Hatırlayacaksınız, yine yakın tarihte, seçim dönemlerinde, özel kanalların bile, seçimdeki fırsat eşitliğine uymaması durumunda RTÜK tarafından uyarılmamasına dair düzenleme yapıldı yani bir biçimde aslında fırsat eşitsizliği resmîleştirildi, güvence altına alındı. Seçim dışı dönemlerde zaten yok bu eşitlik ama seçim döneminde bile olmayacak. Bunu da baraj etkisi olan mekanizmalardan sayıyor bu komisyonlar.

Bir başkası: Seçim bölgelerinin belirlenmesinde yani seçim bölge sınırlarının çizilmesinde bir partinin çıkarının gözetilmesi değerli arkadaşlar, bu da seçim güvenliğiyle ilgili. Bakın, hiç böyle bir düzenleme yapma ihtiyacı görmüyoruz, ihtiyacını hissetmiyoruz.

Bir başkası, adaylar üzerinde kısıtlama uygulanması yani hangi adayın seçime girip giremeyeceğine dair demokratik kuralların, eşit yarışın ötesinde kısıtlamaların olması. Galiba, benim yaş grubumun da hatırlayacağı, 80'li yıllarda, 12 Eylülden sonra siyaset yasağı -bir genel kısıtlama gibi- 12 Eylül öncesinde siyaset yapanların büyük kısmına geliyordu, onun için de o güne kadar hiç siyaset yapmayanlar, siyasette adı geçmeyenler, partileri kuruyorlardı en azından emanetçi olarak, asıl sahiplerine yasaklı dönem bittiğinde devretmek üzere.

Son bir başlık da değerli arkadaşlar, dezavantajlı gruplara kota ya da benzeri sistemlerle temsil imkânının sağlanması, böylece karar alma süreçlerine katılımın mekanizmalarının güvencelerinin sağlanması. Bütün bunlar, aslında seçim güvenliğinin parçaları ama biz, bunları konuşma ihtiyacı hissetmiyoruz, başkaca şeylerin arayışı içerisindeyiz. Bu arayış, çok iyi bir arayış değil.

Bugüne kadar 40 civarındaki Seçim Kanunu değişiklikleri, nasıl iktidarları kurtarmaya yetmediyse -ki bunların dörtte 1'i neredeyse sadece Özal döneminde olanlardı- bugünkü arayışlar da ne yazık ki bu ülkenin yararına sonuçlar vermeyecek.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgen.