| Konu: | Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 28.03.2018 |
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 535 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı'nın 1'inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Maddeyle arsa karşılığı inşaat işlerinde, arsa sahibi tarafından müteahhide yapılan teslimin arsanın tamamı yerine, müteahhide kalacak konut ve iş yerlerine isabet eden arsa payı itibarıyla gerçekleştiğini, müteahhit tarafından yapılan işlemin de arsa payına karşılık, konut ve iş yeri teslimi olduğunu öngören yeni bir uygulamaya geçilmektedir. Biz bu bakımdan burada yapılan düzenlemeye olumlu bakıyoruz, yalnız Katma Değer Vergisi Kanunu'nda sadece belli bir kesimi ele alarak yapılan düzenlemelerin de doğru olmadığını düşünmekteyiz. Yani burada yapılan düzenlemenin, vergi üzerinde yapılan düzenlemenin tamamının ele alınarak, sadece bir sektör üzerinde değil... Yani şimdi müteahhitler üzerinde bir düzenleme yapıyoruz. Allah aşkına, Türkiye'de rayiç bedel üzerinden yapılan bir alış satış var mı? Bütün müteahhitler inşaat yaparken fatura toplama derdine düşüyor. Projede kullanılan demir, çimento miktarlarına bakın, toplanan demir, çimento miktarlarına bakın; dairenin gerçek satış rakamlarına bakın, bunun tapuda gösterildiği rayiç bedellere bakın. Burada birçok uyumsuzluk olacağı görülecektir.
Ayrıca, sadece sektör açısından ele alındığında, müteahhitlerin özellikle işçilikle ilgili yapılan hizmetlerde fatura alamadığı görülmektedir. Yani bugün sıvacılık yapan, elektrik işçiliği yapan -250 küsur kalem işçilik var inşaatta- bu kadar işçilik yapan hiçbir kesim müteahhide fatura verememekte. Müteahhit de fatura alamadığı için bu fatura açığını, artık, malzemeden, demirden, çimentodan, diğer sektörlerden, projeden daha fazla fatura alarak doldurma yoluna gitmekte. Biz aslında kendi kendimizi kandırıyoruz yani yüzde 18 KDV alacağız diyoruz, yüzde 20 gelir vergisi alacağız diyoruz; aslında ne yüzde 18 KDV alabiliyoruz ne de yüzde 20 gelir vergisi alıyoruz. Yani bu, gerçek rakamlara indirilse, bunun üzerinde daha sağlıklı çalışmalar yapılsa daha doğrusunun olacağını düşünmekteyiz.
Ayrıca, bazı firmalar da başka sektörlerde iş yapmalarına rağmen... Adam aslında akaryakıt sektöründe, petrol istasyonu işletiyor; buradan kendisine KDV fazlası çıkıyor, bu KDV fazlasını eritmek için inşaat yapıyor. Şimdi düşünün akaryakıt sektörü ile inşaat sektörünü, firma aynı firma ama ne alakası var? Bir firma akaryakıt sattığı için yüzde 18 KDV fazlasını burada kullanmak istiyor, karşısında da başka bir firma sadece inşaat yapıyor, bunun böyle bir avantajı yok; iki firma aynı şartlarda rekabet edecek. Bunların da rekabet şartlarına uygun olmadığını düşünmekteyiz. Yani akaryakıt sektöründeki firmanın akaryakıtla ilgili ödeyeceği KDV orada değerlendirilsin, bunun vergisini ödesin; inşaatla ilgili olanın ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması lazım.
Bir de ayrıca özellikle arsalardan doğan rant vergileriyle ilgili... İnsanlar "Arazi aldım." diyor, bu, tarla olarak gösterilip çok düşük bedellerle tapuda işlem yapılıyor; arkadan bir imar geliyor, aynı arazinin bedeli belki 20, 30 katına, 40 katına çıkıyor. İmarla ilgili bir rant vergisinin mutlaka çıkarılması lazım yani bunun artık ötelenmemesi lazım.
Türkiye'de şu anda ekonominin yüzde 50'si inşaat sektörüyle dönüyor. Aslında, inşaat sektörüne bu kadar bağımlı olması çok doğru bir şey değil ama maalesef, Türkiye'de şu anda milyon dolarlık konutlar yapılıyor. Herkes belki yirmi, otuz yılını, çoluk çocuğunun geleceği için sadece bir daire alarak bu daireye ödeyeceği krediyle ve buna dönük harcamalarla geçiriyor. Buna mutlaka düzenleme yapılması lazım.
Ayrıca, bir de mutlaka, firmaların iş yaptıkları bölgelerde... Mesela bir firma Mersin'de ticaret yapıyor, vergi dairesi Silopi'de. Soruyoruz: Niye Silopi? Çünkü Silopi'de devlet Mersin'de yaptığı gibi bir denetim yapamıyor, koyduğu faturanın veya masrafın hesabını orada sormuyor. Veya firmanın fabrikası Mersin'de, tozunu toprağını Mersin çekiyor, cam sanayisi gibi, Şişecam gibi, ÇİMSA gibi. Bu firmaların da bağlı bulundukları vergi daireleri İstanbul'da. Yani o şehir, o firmanın bütün ezasını cefasını çekiyor ama ödenen vergiden yeterli düzeyde payını alamıyor Sayın Bakanım.
Geçtiğimiz yılki görüşmeler sırasında, ben burada bu konuları dile getirmiştim ama bunlarla ilgili ciddi bir çözüm ortaya konulmadı. Ben bu hususların dikkate alınarak daha sağlıklı... Yani bir inşaat firması Mersin'de müteahhitlik yapıyorsa bunun vergi dairesi niye Silopi oluyor veya niye başka bir il oluyor? Bunun izah edilebilmesi mümkün mü? Bunun sebebi belli, bunun sebebini de herkes biliyor ama maalesef bunlarla ilgili gerekli düzenlemeler yapılmıyor, bu yasal boşluğu da art niyetli olarak kullanıyorlar; bu da piyasada haksız rekabet şartlarının oluşmasına sebebiyet veriyor.
Ben bu duygu ve düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)