| Konu: | Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 29.03.2018 |
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bir ülkede ekonomi yönetiminden en azından iki temel şey beklenir; birisi, ekmeğin paylaşımında adalete yardımcı olmak, ikincisi de ekmeğin çalınmasını önleyecek bir politik duyarlılık sergilemek. Tabii, sorumluluk duygusu siyasette iki psikolojiyle sergilenebilir; birisi dersiniz ki: "Biz çalmadık. Doğrudan doğruya devlet yapmadı. Biri birinden çalmış, bizim burada bir sorumluluğumuz yok." Ama hani o meşhur örnektir, Ömer'in Dicle kenarında bir kuzuyu kurt kaptığında onun hesabının Ömer'den sorulması meselesi. Eğer siyaseti böyle görüyorsanız, böyle okuyorsanız, -bu örnekler sadece hikâye olsun diye kulaktan kulağa anlatılacak efsane gibi değil- uygulanması gereken bir şey gibi görülüyorsa o zaman birinin birinden çalmasının da aslında devletin derdi olması gerekir, devletin gündemi olması gerekir.
Şimdi, ikinci önemli nokta bu başlık altında, ekonomi çürüdüğünde, ekonomik yozlaşma gerçekleştiğinde siyaset bundan beri olabilir mi, kendisini bunun dışında tutabilir mi yani siyaset tertemiz, düzgün, şeffaf, hesap verebilir biçimde işleyebilir mi? Dünyadaki bütün bu alanla ilgili çalışan kuruluşlar -Türkiye'ye özgü bir şey söylemiyorlar- diyorlar ki: "Bu mümkün değil." Yani ekonomide yolsuzluk varsa siyasette de gerçek bir demokrasi mümkün değildir; yolsuzluk mutlaka hem toplumu çürütür hem de yönetenleri, siyaseti, siyaset yapma tarzını etkiler.
Şimdi önümüzdeki konu, elbette paketi tartışırken de tartışılmaya değer öneme sahip. Aralık ayında bir milletvekili soru önergesi veriyor, iki ay sonra Bakanlık cevap veriyor, formaliteden bir cevap veriyor. Bu, bir kere, milletvekilinin iradesine saygı duymamaktır, aslında halkın iradesine saygı duymamaktır. Bir milletvekili bir konuyu gündeme getirmişse bir bakanlık onu formalite bir cevapla geçiştirmek değil teşekkür etmek, gerçekten eğer bir suistimal varsa bununla ilgili ciddi araştırma yapmak sorumluluğundadır; bu bir lütuf falan değildir. Geçmişteki bütün olumsuz örneklere rağmen hâlâ aynı alışkanlık devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, bundan on yıl önce, hatta geriye gidelim, yirmi yıl önce -kamuoyunda "Konya holdingleri" diye bilindiği için ben de o isimle anacağım ama bir şehri topyekûn mahkûm etmek istemem- sonuçta muhafazakâr insanların Avrupa'da, yurt dışında çok zor şartlarda, alın teriyle biriktirdikleri tasarrufları... Buradan gitti birtakım insanlar, aynen benzer zincirler kurdular yani paraları topladılar. Gerçek, reel yatırımla toplanan para ve vadedilen para arasında büyük bir uçurum vardı. İlk toplananlara yüksek kâr oranları vadedildi. Öyle oldu ki bir süre sonra "Faize yatırmayayım." diye iyi niyetle verenler değil, Almanya'daki bankalardan faizli para çekip, kredi çekip bu Konya holdinglerine yatıranlar oldu. Biz bunlarla ilgili birtakım takip, destek ve dayanışma işlerine girince gördük ki aslında para toplayanların büyük kısmı siyasetin içerisindeki isimler; filanca bakanın kayınpederi toplamış, camilerde vaaz etmiş, toplamış; filanca milletvekilinin akrabası, filanca partinin yöneticisi... Ve hiçbir ilerleme olmadı.
Şimdi, o süreçten ders çıkartılsaydı, takip yapılsaydı muhtemelen -Rıza Sarraf gibi, Türkiye'nin dış politikasını bile kilitleyen- bırakın artık yolsuzluk meselesini, Türkiye'yi uluslararası ilişkilerde kilitleyen bir noktaya gelinmezdi. Ama ne oldu? Mesele öyle bir noktaya geldi ki bakanlar çıktılar, Rıza Sarraf'a ödül verdiler, "başarılı iş adamı" ödülü verdiler.
Şimdi, bakanların böyle bir fotoğraf vermesinin arkasından ya bir toplumda hiç mi ders alınmaz o yaşanan süreçten? İşte, Çiftlik Banktaki vakada da, bakıyorsunuz, müftü çıkıyor, dua okuyor; kaymakam çıkıyor, kurdele kesiyor. Ya, bir müftü hiç merak etmez mi bu para nasıl kazanılıyor? Ortada sahici bir ticaret mi var, yani bir helal kazanma çabası mı var yoksa din istismarıyla bir yağma talan niyeti mi var? 1 koyup 5 alma arayışının kendisi İslam'da ticaret mantığıyla izah edilebilir bir şey mi? Yani, çok meşhur bir sözdür: "Açgözlülük ile dalkavukluk ve budalalık iç içedir." Şimdi, siz çok hızlı yollardan zengin olmayı eğer ticarette normalleştirirseniz siyaset de bunun kolaylaştırıcısı hâline gelir.
Değerli arkadaşlar, bu konuları evet burada oylarken kapatabiliriz, bitirebiliriz yani "Yargılama devam ediyor." diyerek işin üstünü örtebiliriz ama böyle her gelişme, burada böyle kapanan her dosya bu niyetle insanların alın terini, emeğini sömürmek isteyenler için bir fırsat oluşturur, bir imkân oluşturur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika daha verirseniz...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Bunun tekrarlanmamasının biricik yolu vardır: Caydırıcı, etkin, güçlü bir mücadele ortaya koyarsınız ki başkaları bir daha bu işe niyet etmesin, cesaret etmesin ve toplumda da bu şekilde hızlı zengin olma yöntemlerine yüz binlerce insan tenezzül etmesin. Bu toplumsal çürüme hepimiz için ciddi bir tehdittir. Sonuçta toplum çürüdüğünde bu çürüyen toplumun hangi partiye oy verdiği, hangi mezhepten, hangi inançtan, hangi etnik kökenden olduğunun da hiçbir anlamı kalmaz. Onun için zaten denir ki: "Demokrasi, nasıl yönetileceğini tartışma meselesidir." Kimin yönettiğini tartışma meselesinden bir adım daha önde gelir bu. Eğer siz ülkede muhalefetten uyarı bekliyorsanız, muhalefetten yapıcı itiraz ve katkı istiyorsanız muhalefetin yaptığı uyarıları ciddiye alarak bu konuda siyasete olan güveni önce inşa edeceksiniz ki muhalefet de bu rolünü sağlıklı biçimde oynayabilsin.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bilgen.