GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:79
Tarih:29.03.2018

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu KDV Kanunu'nda yapılan değişiklikler Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiğinde Sayın Bakan ve AK PARTİ Grubundaki arkadaşlar "Reform niteliğinde değişiklikler." dediler. Biz eleştirdik "Böyle reform olmaz." diye, tartışmalar oldu. Sonra ne olduysa Sayın Bakanım, bu reform niteliğindeki tasarıdan ana maddelerini çıkardınız ve çıkarma gerekçesini de açıklamadınız. Mesela, gruplarla ilgili, gruplarda yaptığınız bu mahsuplaşma işinden niye vazgeçtiniz? Niçin o temel maddeleri geri çıkarıyorsunuz? Bununla ilgili ciddi bir açıklama yapmadınız yani buna dikkat çekiyorum. Hükûmet öteden beri hep bu şekilde yapılan değişiklikleri reform niteliğinde değişiklikler diye getiriyor, biz de diyoruz ki: "Hayır, bunlardan bu şekilde reform olmaz; kendinizi kandırmayın, kimseyi de aldatmayın." Ama yağmur tarzında bunlar geliyor. Bunların bir panik ifadesi yani ekonomideki yanlış gidişin bir panik ifadesi olduğunu söylüyoruz, söylemeye devam ediyoruz. Böyle söylediğimiz zaman arkadaşlar, Hükûmet kanadı, Sayın Bakan, sinirleniyor yani "Öyle değil." filan... Daha da öteye götürüyor, Hükûmetin ekonomik politikalarının yanlış olduğunu ifade edenleri, söyleyenleri neredeyse her konuda olduğu gibi haine yazacak kadar ileri götürülüyor. Bunlar yanlış şeyler değerli arkadaşlarım. Bakın, bu tasarı baştan takdim edildiği gibi hiçbir şey yapmıyordu zaten. Bu maddeler çıkarıldıktan sonra bu tasarının hiçbir önemi kalmadı. Burada yapılan mesaiye yazık değerli arkadaşlarım. Biz katılırız katılmayız; bir değişiklik yapar Hükûmet, karar verir, siyasi sorumluluğunu alır, buradan geçirir. Netice itibarıyla mesaiye değer ama şu anda hiçbir şey... Hani şeker yerine keçiboynuzu, yaptığımız şeyler bunlar.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin vergi sisteminde çok ciddi problemler var yani Türkiye'nin ekonomisinin gelişmesiyle ilgili, Türkiye'deki genel anlamda adaletle ilgili, vergi adaletiyle ilgili, gelir dağılımı adaletiyle ilgili çok önemli sorunlar var Türkiye'nin vergi sisteminde. Esasen Hükûmetin bunları ele alması yani sadece adaletle ilgili değil, Türkiye'nin gerçek anlamda büyümesi, bütün rakam, şeylerde büyümesi, pastanın büyümesi ve bu pastanın da adil bir şekilde toplumda paylaştırılması, vergi sistemi üzerinden yapılacak çok konular var ama bu konularla ilgili herhangi bir şey yapılmadı. Usulle ilgili de, vergi toplama usulüyle ilgili de önemli konular var, bunlarla ilgili de çok ciddi değişiklik, reform filan gelmiyor.

Değerli arkadaşlarım, vergilerin büyük çoğunluğunun dolaylı olarak harcamadan alındığı bir vergi sisteminden adalet filan çıkmayacağı gibi sağlıklı bir ekonomi çıkmaz ama rakamlar elimizde, şey yapmıyorum. Biz topladığımız verginin büyük çoğunluğunu dolaylı vergilerle topluyoruz, KDV'yle topluyoruz, ÖTV'yle topluyoruz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu şekilde devam ettiğiniz müddetçe sizin ekonomiyle, Türkiye ekonomisiyle ilgili söyledikleriniz anlamsızlaşır. Sayın Bakan, anlamsız olduğunun siz ve diğer bakanlar da farkında olur. Bu farkındalık daha da anlamsız cümleler ettirilmesine sebebiyet verir. Geçtiğimiz günlerde "Aslında Türk parasının değeri azalmıyor, dolar değerleniyor." diyerek gerçekten ekonomide önemli bir buluş yapan Sayın Ekonomi Bakanı Zeybekci bu sefer büyümeyle ilgili önemli şeyler söyledi: "Biz G20'nin birincisiyiz, muhteşem bir başarı ortaya koyduk." dedi.

Değerli arkadaşlarım, bu vergi tasarısının bir anlamı kalmadığına göre ben büyüme konusunda birkaç cümle söylemek istiyorum kalan zamanımda.

Evet, gerçekten 2017'de yüzde 7,3 oranında bir büyüme var. Bu büyümenin böyle olacağı zaten önceden ilan edilmişti ama bu, gerçekten muhteşem bir hikâyenin, muhteşem bir ekonomik gelişmenin belirtisi midir ve bundan sonrasına önemli, olumlu bir işaret veriyor mu, bu işe bakmak gerekiyor değerli arkadaşlarım. Aslında Türkiye'de büyüme ortalamalarına baktığımız zaman, sizin dönemdeki büyüme ortalamaları ile geçtiğimiz, sizden önceki dönemlerdeki büyüme ortalamaları arasında çok önemli bir fark yok ama büyümenin tek başına -bir makroekonomik göstergedir elbette bu ama- çok fazla bir anlamı yok. Büyümenin yanında diğer önemli makroekonomik göstergelere de bakmak gerekiyor. Bunlara bakmıyorsanız çok anlamlı bir şey yapmıyorsunuz.

Enflasyona bakacaksınız, ne oluyor Türkiye'de? Büyümenin olduğu bir ülkede fiyatlar ne oluyor, buna bakmak gerekiyor.

Çok önemli, cari açık en önemli makroekonomik göstergelerden bir tanesidir yani "Nasıl büyüyorsunuz?" sorusuna cevap veren bir şeydir. Türkiye cari açık konusunda felaket; işte 2017'de 50 milyar doları geçen bir cari açıkla karşı karşıyayız ve bunun düzeleceğine dair hiçbir işaret de yok. "Bu, ithalat ve ihracat farkından kaynaklanıyor ve bizim ihracatımız arttı." diye söylediğimiz şeyler aslında çok katma değer üreten mallar değil. Bu imalattaki ihracat ürünlerimizin büyük çoğunluğu dışarıdan ithal ettiğimiz ürünlerle geliyor.

İstihdamla ilgili rakamlar değerli arkadaşlarım, çift hanede devam ediyoruz. Yani bu kadar büyümeden söz ediyorsunuz, "Rekor, dünya 1'incisi, muhteşem bir hikâye." diye takdim ediliyor ama istihdama yansımıyor, üstelik de Sayın Cumhurbaşkanının yürüttüğü kampanyaya rağmen; iş adamlarını topladı ve herkese işte "1 tane, 2 tane alın." dedi. Yetmedi, Hükûmetiniz çok sayıda torba yasayla yatırımı teşvik edecek değişiklikler yaptı, teşvikler verdi ama bütün bunlara rağmen büyüme işte yüzde 7,3 fakat istihdamda herhangi bir değişiklik, gelişme yok değerli arkadaşlarım.

Bakın, şimdi, büyüdük de nasıl büyüdük, neyle büyüdük, bu paralar nereden geldi? Bakın değerli arkadaşlarım, borçlara bakın. Yani, 2016 ile 2017 arasındaki toplam dış borca bakın -dış borç önemli- bu paralar nereden geldi? Bakıyorsunuz, dışarıdan almışız. Yani bunu çıkardığınız zaman, bu borcu çıkardığınız zaman ortada bir büyüme görülmüyor. Kaldı ki sizin "büyüme rakamları" dediğiniz rakamlara dolar bazında baktığınız zaman bir büyüme de zaten yok değerli arkadaşlarım. Kişi başına düşen millî gelire bakın, 2016'da 10.883 dolar, 2017'de 10.579 dolar değerli arkadaşlar.

Bakın, siz piyasaya büyüme olsun, istihdam olsun diye teşviklerle ve özellikle Kredi Garanti Fonu'yla dünya kadar para pompaladınız. Nereden bu paralar, nereden buldunuz bu paraları? Vergi mergi filan da toplamıyorsunuz, primden almıyorsunuz, vergilerde dünya kadar istisna getirdiniz; nereden bulundu, geldi bu paralar? Borç alıyorsunuz değerli arkadaşlarım.

Yani, siz geldiğiniz günden bugüne borç alarak büyüyen bir ekonomiyi yani bir şekilde bağımlı hâle gelmiş, dışarıdan gelen paraya bağımlı hâle gelmiş bir ekonomiyi satıyorsunuz. Borç para alıyorsunuz ve bu para bugüne kadar zaten betona, toprağa, inşaata gömülmüştü. Onların bu ülkeye, ekonomiye belki inşaat devam ederken birtakım katkıları olurdu istihdam açısından, ticaret açısından falan ama bittikten sonra herhangi bir katkısı filan yok, betona döküldü bunlar. Şimdi dünya kadar teşvik vermenize rağmen herhangi bir büyüme göremiyoruz.

Yani, siz piyasada dünya kadar bol paranın bulunduğu dönemde dışarıdan borç aldınız, paralar geldi, üstelik de o borç aldığınız insanlarla, işte, Haçlılarla maçlılarla, hâlâ onlarla dövüşüyorsunuz, kafa kol kavgadasınız ama onların parasıyla siz inşaatı finanse ettiniz. Aldığınız borçları betona gömdünüz, gelecek kuşakları borçlandırdınız. Şimdi ne oldu değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım? Şimdi dünyada işler...

"E büyüme, dünyada eğilim filan var." Sanıyorum gelecek sene bütçeyi takdim ederken dünyanın genel görünümünde hiç bu sene söylediğiniz gibi olumlu cümleler kuramayacaksınız. Niye kuramayacaksınız? Dünya'da Trump diye bir adam var, ticaret savaşları başlamıştır, bunlar etkilemiştir.

Değerli arkadaşlarım, bir önemli gösterge var, buna hiç bakmıyorsunuz. Sayın Bakan "Bizim paramızın değerinde bir değişiklik yok, dolarda problem var." diye takdim ediyor ve buna hiç bakmıyorsunuz, kura bakmıyorsunuz. 4 lira değerli arkadaşlar ve Sayın Bakan diyor ki: "Ya, bu kur artışı aslında iyidir, rekabet." diyor. Bakıyoruz, Türkiye'de yıllara göre kurla bizim ihracatımız, ithalatımız ne olmuş diye bakıyoruz; öyle ekonominin büyümesi ve iyileşmesiyle kur arasında da öyle doğrudan bir ilişki yok yani ihracatın artmasıyla doğrudan bir ilişki yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - İzin verir misiniz bir yarım dakika?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sonuç olarak şunu ifade ediyorum değerli arkadaşlarım: Sizin, Sayın Cumhurbaşkanının önemli bir şeyi olmuştu 15 Temmuz sonrasında. "Milletimden özür diliyorum, aldatıldık. Aldatıldık, özür diliyorum, bu konuda yanlış yaptık." filan dedi. Değerli arkadaşlarım, siz sadece aldatılmıyorsunuz, aynı zamanda aldatıyorsunuz, milletten gerçeği saklıyorsunuz, özellikle ekonomiyle ilgili, Sayın Bakanım, gerçeği saklıyorsunuz, bu rakamları yanlış yorumluyorsunuz. Bu ahlaken de çok doğru bir şey değil ama esasen ekonomi açısından da bu doğru bir şey değil çünkü millet yanlış bir beklenti içinde, bu gelen krizi ya da sıkıntıyı bu beklentiyle karşılarsa cevap vermesi, direnmesi de zor olur diyorum değerli arkadaşlarım.

Sizleri uyarmaya devam edeceğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bekaroğlu.