| Konu: | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 11.04.2018 |
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet kurulduktan sonra ülkemiz köylünün ve çiftçinin üzerine tapulanmıştır. Nedenine gelince çünkü bu ülkenin gerçek savunucu, bu ülkenin savunmasında, korunmasında gerçek bir şekilde mücadele eden ve uğrunda can veren köylüdür ve çiftçi çocuğudur diye. Bundan dolayı bugüne kadar, yaklaşık doksan yıldır bu değişmemiştir. Ama maalesef Hükûmetinizin kurulduğu o günlerden itibaren de sürekli olarak çiftçinin elinden arazisini almak için elinizden ne gelirse ardınıza koymuyorsunuz. Şimdi de sulama birlikleriyle ilgili yapılan tasarrufta özellikle parası ödenmeyen bir suyun bedelinin ödenmesiyle ilgili yapılacak işlemlerde İcra ve İflas Yasası'na göre işlem yapacaksınız ve ellerinden arazilerini almak istiyorsunuz. Peki, ellerinden bunların arazisini alacaksınız da ne yapacaksınız, nereye vereceksiniz, kimlere vereceksiniz, bunun sonucu nedir?
Benim özellikle söylemek istediğim şudur: Bu arazi satışlarında sizler ilk etapta belki yerli sermayeye bunları devrettirebileceksiniz ama daha sonra elinizde para kalmayınca ve iktidarınızı devam ettirmek mecburiyetinde kaldığınız zaman bu arazileri de sizler yabancıya "Döviz olarak getirsin." diye satacaksınız. Çünkü sizler deyince, bir mamul, bir ürün üreterek onu dışarıya satıp elde edilen dövize döviz girdisi olarak değil de ülkenin arazilerini, tarımsal arazilerini, bunun yanında arsalarını, binalarını satarak elde edilen dövize döviz girdisi gözüyle bakmaktasınız. Bu da sizin gittikçe ayağınıza dolanıyor, gittikçe tökezliyorsunuz ve bugünlere de maalesef böyle geldiniz.
Önceden, vatandaşlarımızın dedesinden, babasından kalan arazileri özellikle tapulu olduğu hâlde 2/B'ye çıkartıyorsunuz, 2/B'ye çıkarttıktan sonra da bunları zaman içerisinde kimlere satacağınızı bizler az çok biliyoruz. Bir taraftan 2/B'leri yandaşlarınıza peşkeş çekerken diğer taraftan köylünün, çiftçinin, ormancının, orman köylüsünün elinde bulunan arazileri 2/B'ye çıkarıp, özellikle tapulu arazilerini 2/B'ye çıkarıp onlara satmaya kalkıyorsunuz. Onların bunları alım gücü yok, onların ellerinde ancak geçinme gücü var. Bu tarlaları satarak onlardan bir şey elde edemeyeceğinizi bildiğiniz için kendi yandaşlarınıza satmak için böyle bir yönteme geçtiniz.
Şeker fabrikalarını satıyorsunuz zarar ediyoruz diye. Şeker fabrikaları doksan yıldan bu yana zarar etmiyordu da şimdi mi zarar ediyor? Peki, şeker pancarından elde edilen şekerden daha sağlıklı bir şeker bulabilecek misiniz? Yok. Ama siz, nişasta bazlı şekeri Türkiye'de daha fazla ürettirip daha fazla sattırma gayreti içindesiniz.
Şimdi arkadaşlar, şekerpancarı üretiminin ne kadar teferruatlı bir şey olduğunu hiçbiriniz bilmiyorsunuz. Bunların içinde pancar bölge şeflikleri ve pancar çavuşları vardır. Bunlar ekiciyle sürekli olarak irtibat hâlinde, diyalog hâlindedir. Bu organizasyonu hangi özel sektöre yaptırabileceksiniz? Hangi özel sektör bu bahsettiğim organizasyonu yaptığı zaman çiftçinin çıkardığı pancarı elinden alacak?
Değerli milletvekilleri, bu pancar sözleşmeyle teslim ediliyor. Bu sözleşme çerçevesinde özel sektör "Ben bunu alırım ama bu fiyata alırım çünkü gösterilen fiyat beni kurtarmıyor." dediği zaman çiftçi pancarını teslim edecek bir başka yer bulabilecek mi? En yakın fabrika, Alpullu Fabrikasından örnek vereyim Susurluk'tur, 400 kilometredir. Nasıl götürecek bunu çiftçi? Hesap başka. Çiftçiye tarlasını sattırmak istiyorsunuz, suları parayla satmak istiyorsunuz, çiftçi ödeyemesin, tarlasını satsın diye. Ergene Nehri'nin suyunu temizleyip de yatağına bırakıp çiftçiye tarlasını sulaması için temiz suyu vermeniz gerekirken 500 bin dönüm arazi şu anda Ergene Nehri zehirli olmasından dolayı su alamıyor ve ekilemiyor. Türkiye'nin 500 bin dönüm arazisini susuz bıraktınız. Ondan dolayı da sizlere ben "Helal olsun!" diyorum, helal olsun, helal olsun! Bu kadar beceriklilik(!) herhâlde ancak AKP'ye mahsustur diyorum.
Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)